li hukmi
|
: hükme
|
li hukmi rabbi-ke
|
: Rabbinin hükmüne
|
li hukmi-hî
|
: onun hükmünü
|
li hukmi-him
|
: onların hükmüne
|
li ibâdeti-hi
|
: onun kulluğunda, onun ibadetlerinde
|
li ibâdî
|
: kullarıma
|
li ibâdi-hi
|
: kulları için, kullarına
|
li ibâdiye
|
: kullarıma
|
li ibrâhîme
|
: İbrâhîm'e
|
li ihvâni-him
|
: kardeşleri için
|
li ıhvâni-him
|
: kendi kardeşleri için
|
li ihvâni-him(u)
|
: kardeşleri için, kardeşlerine
|
li ihvâni-nâ
|
: kardeşlerimizi
|
li imre'eti-hi
|
: eşine, hanımına (onun eşine)
|
li kavli-him
|
: onların sözlerini
|
li kavmi-hi
|
: kendi kavmine
|
li kavmi-him
|
: kendi kavimlerine
|
li kavmin
|
: bir kavim için, bir kavme, bir topluluğa
|
li kelimâti
|
: kelimeler, sözler için
|
li kelimâti-hi
|
: onun kelimesini
|
li key lâ
|
: olmasın diye, olmaması için
|
li keylâ yekûne
|
: olmaması için
|
li kulli
|
: hepsi için, hepsi, bütün
|
li kulli abdin
|
: bütün kullar için
|
li kulli bâbin
|
: herbir kapı için
|
li kulli ecelin
|
: her zaman için vardır
|
li kulli imriin
|
: herkes için, hepsi için, hepsinin vardır
|
li kulli şey'in
|
: herşeyi
|
li kulli ummetin
|
: bütün ümmetler için
|
li kulli vâhidin
|
: her biri için
|
li kullimriin (li kulli imriin)
|
: (hepsi, herkes) herbiri için vardır
|
li mâ
|
: şeyler için, şeyler sebebiyle
|
li mâ ıhtelefû
|
: ihtilâf ettikleri, ayrılığa düştükleri şey için
|
li mâ yeşâu
|
: dilediğine
|
li mâ yûhâ
|
: vahyolunan şeyi
|
li medyene
|
: Medyen kavmi için
|
li mehliki-him
|
: onların helâk edilmesi için
|
li men
|
: o kimseye: o kimse için,
|
li men hâfe
|
: korkan kimse için
|
li men halakte
|
: halkettiğin, yarattığın kimseye
|
li men haşiye
|
: korkan kimse için
|
li men irtedâ
|
: rızaya ermiş kimse(ler)
|
li men nurîdu
|
: istediğimiz kimseye
|
li men yeşâu
|
: dilediği kimse için, dilediğine
|
li mesâkîne
|
: fakirlere ait, fakirlerin
|
li mîkâti
|
: belli vakitte
|
li mîkâti
|
: belli vakitte
|
li misli-hi
|
: onun gibisine (onun gibi bir olaya)
|
li mu'minin
|
: mü'min bir erkek için
|
li na'leme
|
: bilmemiz için, belirtmemiz için
|
li nasrife
|
: çevirmemiz için
|
li nebiyyin
|
: bir peygamber için
|
li nebiyyin
|
: peygambere
|
li nebluve-hum
|
: onları imtihan etmemiz için
|
li nefsi-hi
|
: (onun nefsine) kendi nefsine
|
li neftine-hum
|
: onları fitne (imtihan) etmek için, denemek için
|
li nubevvienne-hum
|
: onlara mutlaka hazırlamamız, ağırlamamız, yerleştirmemiz için
|
li nubeyyine
|
: beyan etmemiz için, beyan edelim diye
|
li nufside
|
: bozgunculuk çıkarmak için
|
li nuhrice
|
: çıkarmak için, çıkaralım diye
|
li nûri-hi
|
: onun nuruna, kendi nuruna
|
li nuriye-hu
|
: ona göstermemiz için
|
li nuriye-ke
|
: sana göstermemiz için
|
li nursile
|
: yollamamız (atmamız), yağdırmamız için
|
li nusebbite
|
: tesbit etmemiz, sabitlememiz için
|
li rabbi el âlemîne
|
: âlemlerin Rabbine
|
li rabbi el âlemîne
|
: âlemlerin Rabbine
|
li rabbi-hî
|
: onun Rabbi için, Rabbine karşı
|
li rabbi-him
|
: Rab'leri için, Rab'lerine
|
li rabbi-ke
|
: senin Rabbinin
|
li rabbi-ki
|
: Rabbin için
|
li rabbi-kum
|
: Rabbinize
|
li raculin
|
: bir adama
|
li resûlin
|
: bir resûle, elçiye
|
li resûlin
|
: bir resûl için
|
li rukıyyi-ke
|
: senin yükselişine, çıkışına
|
li rusuli-him
|
: resûllerini
|
lî sadrî
|
: göğsümü
|
li şâirin
|
: şair için
|
li sa'yi-hâ
|
: onun çalışmaları, kendisinin çalışmaları
|
li sa'yi-hî
|
: onun çalışması, gayretleri
|
li sebein
|
: Sebe (halkı) için
|
li semûde
|
: Semud kavmi
|
li şey'in
|
: bir şey için
|
li suleymâne
|
: Süleyman için
|
li sunneti allâhi
|
: Allah'ın sünnetinde, kanununda
|
li sunnetillâhi
|
: Allah'ın sünnetinde
|
li sunneti-nâ
|
: sünnetimizde
|
li tahkume
|
: hükmetmen için
|
li tahsebû-hu
|
: sizin onu zannetmeniz için
|
li takree-hu
|
: onu okuman için
|
li ta'tedû
|
: hakka tecavüz için
|
li ta'tedû
|
: hakka tecavüz için
|
li teârefû
|
: tanışmanız için, birbirinizi tanımanız için
|
li teblugû
|
: erişmeniz (ulaşmanız) için
|
li tebtegû
|
: aramanız, talep etmeniz için
|
li tebtegû
|
: talep etmek, elde etmek için
|
li tebtegû
|
: istemeniz için
|
li tebtegû
|
: aramanız için
|
li tecriye
|
: akması için, yüzmesi için
|
li te'fike-nâ
|
: bizi çevirmek, vazgeçirmek için
|
li tefteriye
|
: iftira etmen, uydurman için
|
li tefterû
|
: iftira etmeniz için
|
li te'huzû-hâ
|
: onu almak için
|
li te'kulû
|
: yemeniz için
|
li tekûne
|
: olması için
|
li tekûnû
|
: olmanız için, olun diye
|
li terdâ
|
: senin rızan için, senin razı olman (için
|
li terkebû-hâ
|
: onlara binmeniz için
|
li teskunû
|
: sükûn bulmanız için, dinlenmeniz için
|
li testevû
|
: yerleşmeniz için
|
li tetluve
|
: okuman için
|
li tezhebû
|
: gidermek, almak
|
li tezûle
|
: zail olması, yok edecek olması
|
li tubeşşire
|
: senin müjdelemen için
|
li tubeyyine
|
: açıklaman için, beyan etmen için
|
li tuczâ
|
: karşılığının (ceza veya mükâfatın) verilmesi için
|
li tugrika (garaka)
|
: garketmen (boğman, batırman) için (garkoldu, boğuldu, battı)
|
li tuhrice en nâse
|
: insanları çıkarman için
|
li tuhrice-nâ
|
: bizi çıkarman (çıkarmak) için
|
li tuhsıne-kum
|
: sizi koruması için
|
li tukebbirû allâhe
|
: Allah'ı tekbir etmeniz için
|
li tu'minû
|
: îmân etmeniz için
|
li tunzire
|
: senin uyarman için
|
li tuşrike
|
: senin şirk koşman için
|
li uhti-hi
|
: onun kız kardeşine (ablasına)
|
li ulî el ebsâri
|
: basiret sahipleri için
|
li ulî el elbâbi
|
: ulûl'elbab için, daimî zikirdeki kimseler için
|
li ulî el elbâbı
|
: lübb'lerin, sırların sahipleri için
|
li ulil ebsâri
|
: basiret sahipleri için
|
li ulîn
|
: sahipleri için
|
li vak'ati-hâ
|
: onun vuku bulmasını, gerçekleşmesini
|
li vâlidey-hi
|
: anne ve babasına
|
lî veledun
|
: benim çocuğum
|
li veliyyi-hi
|
: ve onun velîsine, dostlarına
|
li veliyyi-hi
|
: onun velîsine
|
li ya'budû-ni
|
: bana kul olmaları
|
li yagfira
|
: mağfiret edecek
|
li yagfire
|
: mağfiret etsin diye
|
li yagfire
|
: mağfiret etmek için
|
li yahkume
|
: hükmetmeleri için, hükmetsin diye
|
li yahzune
|
: mahzun etmek, üzmek için
|
li yakdi
|
: hükmetsin, hüküm versin
|
li yakta'
|
: kessin
|
li yaktaa
|
: kesmek için, helak etmek için
|
li ya'leme
|
: bilmesi içindir
|
li ya'lemû
|
: bilmeleri için, bilsinler diye
|
li yatmainne
|
: tatmin olması için
|
li yatmainne
|
: tatmin olması için
|
li yazlime-hum
|
: onlara zulmeden
|
li yebluga
|
: erişmesi için
|
li yebluve
|
: imtihan etmek için
|
li yebluve-kum
|
: sizi imtihan etmek için
|
li yebluve-nî
|
: beni denemesi için
|
li yebteliye-kum
|
: sizi imtihan etmek için
|
li yec'ale
|
: kılmak içindir
|
li yec'ale allâhu
|
: Allah, ... kılmak için
|
li yecziye
|
: cezalandırsın diye
|
li yecziye allâhu
|
: Allah'ın karşılığını (ceza veya mükâfat) vermesi içindir
|
li yecziye-hum
|
: onlara karşılığını vermesi için
|
li yeddebberû
|
: tedbir alsınlar, sonunu düşünsünler diye
|
li yehdiye-hum
|
: onları hidayet etmesi
|
li ye'huze
|
: alıkoyması, tutması
|
li ye'huzû-hu
|
: onu yakalamak için
|
li yekfurû
|
: inkâr etsinler, nankörlük etsinler
|
li yekfurû
|
: inkâr etsinler
|
li yekfurû
|
: nankörlük etsinler
|
li ye'kulû
|
: yesinler
|
li yekûme
|
: ikâme etsinler, yerine getirsinler
|
li yekûnû
|
: olması için, olsun diye
|
li yenzur(i)
|
: baksın
|
li yerbuve
|
: artsın diye
|
li yertekû
|
: yükselsinler
|
li yes'ele
|
: sorması için
|
li yeşhedû
|
: şahit olsunlar
|
li yeskunû
|
: sükûn bulsunlar, dinlensinler diye
|
li yestahfû
|
: gizlemek için
|
li yeşterû
|
: satmak için
|
li yeste'zin-kum
|
: sizden izin istesinler
|
li yesûu
|
: fena olması için
|
li yetenâfesi
|
: yarışsınlar
|
li yetesâelû
|
: karşılıklı birbirlerine sorsunlar diye
|
li yetevekkel(i)
|
: tevekkül etsinler
|
li ye'ti ... bi
|
: getirsin
|