tedrusûne
|
: tedris ediyorsunuz, öğreniyorsunuz
|
tedrusûne
|
: ders okuyorsunuz
|
ted'û
|
: çağırır
|
ted'u-hum
|
: onları davet edersin
|
ted'û-hum
|
: onlara dua edersiniz
|
ted'û-nâ
|
: bizi davet ediyorsun
|
ted'ûne
|
: tapıyorsunuz
|
ted'ûne
|
: tapıyorsunuz
|
ted'ûne
|
: tapıyorsunuz
|
ted'ûne
|
: siz tapıyorsunuz
|
ted'ûne
|
: siz tapıyorsunuz
|
ted'ûne
|
: dua ediyorsunuz, tapıyorsunuz
|
ted'ûne-nâ
|
: bizi davet ediyorsun
|
ted'ûnenî
|
: siz beni çağırıyorsunuz, davet ediyorsunuz
|
ted'ûne-nî
|
: siz beni çağırıyorsunuz, davet ediyorsunuz
|
tedûru
|
: döner
|
tef'alûne
|
: siz yapıyorsunuz
|
tef'alûne
|
: yapıyorsunuz
|
tef'alûne
|
: siz yapıyorsunuz
|
tefcîren
|
: akan, fışkırarak akan
|
tefcîren
|
: fışkırarak, fışkıra fışkıra, gürül gürül
|
tefcure
|
: fışkırtırsın (yerden çıkarırsın)
|
teferrakû
|
: ayrıldılar
|
tefese-hum
|
: kirlerini
|
tefessehû
|
: yer açın
|
tefirrûne
|
: siz kaçıyorsunuz
|
tefkidûne
|
: kaybediyorsunuz (arıyorsunuz)
|
tefrahûne
|
: seviniyorsunuz, övünüyorsunuz
|
tefrehûne
|
: (ferahlanıyorsunuz) şımarıyorsunuz
|
tefridû
|
: takdirettiniz, tayin ettiniz(farz kıldınız)
|
tefsîren
|
: tefsir, açıklama
|
tefsukûne
|
: fasıklık yapıyorsunuz
|
tefterûne
|
: iftira ediyorsunuz
|
tefteu
|
: hâlâ devam ediyorsun
|
tefûru
|
: kaynayan, kaynar halde
|
tegayyuzan
|
: öfkeli (olan)
|
tegîdu
|
: azalır
|
tehâfûne-hum
|
: onlardan korkarsınız, çekinirsiniz
|
teharrev
|
: ararlar
|
tehassesû
|
: iyice araştırın
|
tehassunen
|
: namusunu korumak, iffetli kalmak
|
tehâsumu
|
: çekişiyorlar, tartışıyorlar
|
tehâvure-kumâ
|
: siz ikinizin karşılıklı konuşması
|
tehayyerûne
|
: siz tahayyer ediyorsunuz, beğenip seçiyorsunuz
|
tehcurûne
|
: ayrılıyordunuz, saçma sapan konuşuyordunuz
|
tehdî
|
: sen hidayet ediyorsun, ulaştırıyorsun
|
tehdî
|
: hidayete erdirirsin, erdireceksin
|
tehîdu
|
: kaçıyorsun
|
tehillete
|
: çözülmesi
|
tehıyyeten
|
: selâm vererek
|
tehıyyetu-hum
|
: onların tahiyyeleri (temennileri, iltifatları, duaları, esenlik dilekleri)
|
tehtedî
|
: hidayete erer, hidayete erecek
|
tehtedû
|
: hidayete erersiniz
|
tehtedûne
|
: yol bulursunuz (menzillerinize ulaşırsınız)
|
tehtedûne
|
: hidayete ererler
|
tehtezzu
|
: hareket ediyor
|
tehullu
|
: gelir, iner, girer, hulul eder
|
te'huzu-hum
|
: onları alır, yakalar
|
te'huzûne-hâ
|
: onu alırsınız, alacaksınız
|
tehvî
|
: sen meylettir
|
tehvî bi-hi
|
: onu indirir
|
teıdu-nâ
|
: bize vaadettiği
|
tekabbel
|
: kabul buyur
|
tekaddeme
|
: takdim ettin, yaptın (geçmişte olan)
|
tekâdu
|
: neredeyse oluyordu, az kalsın oluyordu
|
tekallube
|
: çeviriyorsun
|
tekallubu
|
: dönüp dolaşmaları, gezip dolaşmaları
|
tekallubu-hum
|
: onların dönüp dolaşması
|
tekarra aynu-hâ
|
: onun gözü aydın olsun
|
tekâsemû
|
: (karşılıklı) kasem ediyorlar, yemin ediyorlar
|
tekattaû
|
: parçaladılar, ayırıp böldüler
|
tekavvele
|
: uydurdu
|
tekavvele-hu
|
: onu kendisi uydurup söyledi
|
tekfurû
|
: inkâr ediyorsunuz
|
tekfurûne
|
: inkâr ediyorsunuz
|
tekfurûne
|
: inkâr etmiş
|
tekı
|
: sen korudun
|
tekî-kum
|
: sizi korur
|
tekıyyen
|
: takva sahibi
|
teksibûne
|
: kesbediyorsunuz, kazanıyorsunuz
|
tektumûne
|
: ketmediyorsunuz, saklıyorsunuz, gizliyorsunuz
|
tektumûne
|
: gizliyorsunuz
|
tektumûne
|
: gizliyorsunuz
|
teku
|
: olur
|
te'kul
|
: yesin
|
tekûle
|
: der, söyler
|
tekûlu
|
: söylüyorsun
|
te'kulu-hu en nâru
|
: ateş onu yer
|
tekûlûne
|
: diyorsunuz, söylüyorsunuz
|
te'kulûne (min mâ te'kulûne)
|
: yiyorsunuz (yediğiniz şeylerden)
|
tekûmu
|
: kalkıyorsun, ayakta duruyorsun
|
tekun
|
: olur
|
tekûnâ
|
: siz (ikiniz) olursunuz
|
tekûne
|
: olursun, olacaksın
|
tekûnenne
|
: sen mutlaka olursun
|
tekûnu
|
: olur, olacak
|
tekzîbin
|
: tekzip, yalanlama
|
tekzibûne
|
: tekzip ediyorsunuz, yalan söylüyorsunuz
|
telâ-hâ
|
: ona tâbî oldu, onu takip etti
|
telâkkavne-hu
|
: onu telâkki ediyorsunuz, öğreniyorsunuz, soruyorsunuz
|
telbesûne-hâ
|
: onu takarsınız
|
telehhâ
|
: aldırış etmiyorsun, ilgilenmiyorsun
|
telekkâ
|
: telâkki etti, aldı, öğrendi
|
telezzâ
|
: alevleri çoğalan, yakıcılığı gittikçe artan
|
telfehu
|
: (ateş yüzünü) yalar, çarpar
|
telînu
|
: yumuşar, sükûnet bulur, yatışır
|
telkaf
|
: yutar, yutacak
|
telkafu
|
: yutuyor
|
telkafu
|
: yutuyor
|
temârev
|
: şüphe ettiler, inkâr ettiler
|
temennâ
|
: dilekte bulundu
|
temennev
|
: temenni ettiler, dilediler
|
temennevne
|
: siz temenni ediyorsunuz
|
temennevû
|
: temenni edin
|
temessele
|
: temessül etti, suretinde göründü
|
temesse-nâ
|
: bize dokunmaz
|
temetta
|
: metalan, faydalan
|
temettea
|
: faydalanır, yararlanır
|
temettea
|
: faydalanır, yararlanır
|
temetteû
|
: metalanın, yararlanın, refah içinde yaşayın
|
temeyyezu
|
: çatlayacak, parçalanacak
|
temhîden
|
: bol bol vererek
|
temliku-hum
|
: onlara melik olan, hükümdarlık yapan
|
temlikûne
|
: siz maliksiniz, sahipsiniz
|
temneu-hum
|
: onları men eden
|
temrehûne
|
: böbürleniyorsunuz, azıyorsunuz
|
temşî
|
: yürüyor
|
temşûne
|
: yürürsünüz
|
temterûne
|
: siz şüphe ediyorsunuz
|
temunnu-hâ
|
: onu lütfettin, onunla lütufta bulundun
|
temunnu-hâ
|
: onu lütfettin, onunla lütufta bulundun
|
te'murîne
|
: sen emrediyorsun, emir vereceksin
|
temurru
|
: hareket eder
|
temurrûne
|
: geçip gidiyorsunuz, uğruyorsunuz
|
temûru
|
: sallanır
|
temûru
|
: sarsılır, sallanır
|
te'muru-hum
|
: onlara emrediyor, kendilerine emrediyor
|
te'muru-ke
|
: sana emrediyor
|
te'murûne
|
: emredersiniz
|
te'murûn-nî
|
: bana emrediyorsunuz
|
tenâdev
|
: birbirlerine nida ettiler, seslendiler
|
tenâzeû
|
: tartıştılar, istişare yaptılar, görüştüler
|
tenbutu
|
: biter, yetişir
|
teneffese
|
: nefes almaya başladı, güneşin ilk ışınları gelmeye başladı, gün ağarmaya başladı
|
tenezzelu
|
: iner
|
tenfe
|
: fayda verir
|
tenfea-hu
|
: ona fayda verir
|
tenhâ
|
: nehyeder, yasaklar, mani olur
|
tenhıtûne
|
: siz yontuyorsunuz
|
tenkiha
|
: nikâhlanır
|
tenkisûne
|
: dönüp kaçıyorsunuz
|
tensurûllâhe
|
: Allah'a yardım edersiniz
|
tenteşirûne
|
: siz yayılırsınız
|
tentıkûne
|
: siz konuşuyorsunuz
|
tenzîle
|
: indirildi
|
tenzîlen
|
: bir indirme ile, indiriş ile, tenzil ederek
|
tenzîlu
|
: indirilir, indiriliş
|
tenzîlu
|
: indirildi
|
tenzîlu el kitâbi
|
: kitabın indirilmesi
|
tenzîlun
|
: inzal edilme, kısım kısım indirme
|
tenzîlun
|
: indirilmedir, indirilmiştir
|
tenziu
|
: çekip alır, söküp atar, havaya fırlatıp atar
|
tenzurûne
|
: bakıyorsunuz, görüyorsunuz
|
terâ
|
: görürsün, görüyor musun
|
terabbasû
|
: bekleyin, gözetim altında tutun
|
terabbesû
|
: gözleyin, bekleyin
|
terabbusu
|
: beklerler
|
terabbusu
|
: beklerler
|
terâdın
|
: rıza alınarak, razı olarak
|
terâdın
|
: rıza alınarak, razı olarak
|
terâe
|
: görüyorlar
|
terâe
|
: görüyorlar
|
terâ-hu
|
: onu görürsün
|
terake
|
: terketti, bıraktı
|
terake-hu
|
: onu terketti, onu bıraktı
|
terayinne
|
: görürsün
|
terciûne-hâ
|
: onu çevirirsiniz, döndürürsünüz
|
tercufu
|
: sarsacak, şiddetle sallayacak
|
tercû-hâ
|
: onu ümit edersin
|
terdâ
|
: helâk olursun
|
terdâ
|
: rızaya ulaşırsın
|
terdâ-hâ
|
: ondan razı, hoşnut olacağın
|
terdâhu
|
: razı olacağı
|
terdâ-hu
|
: sen ondan razı oldun
|
terdavne
|
: razı olacağınız
|
tereddâ
|
: düştü, yuvarlandı, helâk oldu
|
tereke-hum
|
: ve onları terketti, bıraktı
|
tereknâ
|
: biz bıraktık
|
tereknâ-hâ
|