Scrabble harflerini kelime oluşturacak şekilde birleştirebilmektedir. Boggle oynayabiliyor, bozulmuş kelimeleri tekrar yapılandırabilir (Boggle oyununda olduğu gibi). Ufak tefek bazı hataları gözden kaçırmasına rağmen kitaplarda düzeltme yapıp editöre gönderir.
Sheila, Elizabeth isminde çok ünlü ve yetkin bir konuşma terapistiyle tanışır.İlk başlarda Elizabeth John’un terapiden bir fayda göremeyeceğini düşünür. Çünkü John çok neşelidir ve onun kadar deneyim sahibi birinin terapinin zor süreci boyunca kendini yeteri kadar motive edemeyeceğini düşünür. Bu düşüncesi değiştiğinde bir arkadaş yemeğinde, Elizabeth kolunu havaya kaldırır ve nedir bu diye sorar John’a. John “woahs” gibi bir ses çıkartır. Elizabeth “hayır, kendini dinle John. Şimdi beni dinle: ahm” der, John “ahhhhm” diye tekrar eder; Elizabeth “hayır John sen ahhhhmm diyorsun, bu doğru değil, değil mi? Nedir bu? Bu benim …” John “ahm” der. Sheila, Elizabeth isminde çok ünlü ve yetkin bir konuşma terapistiyle tanışır.İlk başlarda Elizabeth John’un terapiden bir fayda göremeyeceğini düşünür. Çünkü John çok neşelidir ve onun kadar deneyim sahibi birinin terapinin zor süreci boyunca kendini yeteri kadar motive edemeyeceğini düşünür. Bu düşüncesi değiştiğinde bir arkadaş yemeğinde, Elizabeth kolunu havaya kaldırır ve nedir bu diye sorar John’a. John “woahs” gibi bir ses çıkartır. Elizabeth “hayır, kendini dinle John. Şimdi beni dinle: ahm” der, John “ahhhhm” diye tekrar eder; Elizabeth “hayır John sen ahhhhmm diyorsun, bu doğru değil, değil mi? Nedir bu? Bu benim …” John “ahm” der. Sheila Elizabeth’e, John’un Almanca, İngilizce, Fransızca yazıları okuyabildiğini ama herhangi bir dilde bir cümle yazamadığını, bunun nasıl olduğunu sorduğunda Elizabeth bir metaforla cevap verir: Nepal ile Roma arasındaki yolun infilak ettiğini düşün. Hala bu iki şehir arasında yolculuk edebilirsin ama döküntülerden kendine alternatif bir rota bulmak zorundasındır. Ya da şöyle düşün British Kütüphanesi bir deprem sırasında sallanıyor. Kitaplar raflardan düşüyor ve hepsi birbirine karışıyor, kataloglar da bulunamıyor. Kitaplar da kelimeler gibidir, ordadırlar ama bulamazsın”.
John’un semantik anlaması kusursuzdur, tersten yazılan ve söylenen kelimeleri, non-word’leri fark edebilir; eşanlamlı kelimeleri ve resimleri kelimelerle eşleştirebiliyordur. Ama fonolojik bölümlemede sorun vardır; örneğin “map” ve “gap” kelimeleri sunulduğunda hangi harfin değiştiğini belirleyemez. İki kelimenin farklı olduğunu bilir. Bir kelimedeki harf sayısını tespit edebilir ve bir öyküdeki boşlukları doldurabiliyordur ama bazen disgrafi hataları yapar, dog yerine borg yazmak gibi. John’un semantik anlaması kusursuzdur, tersten yazılan ve söylenen kelimeleri, non-word’leri fark edebilir; eşanlamlı kelimeleri ve resimleri kelimelerle eşleştirebiliyordur. Ama fonolojik bölümlemede sorun vardır; örneğin “map” ve “gap” kelimeleri sunulduğunda hangi harfin değiştiğini belirleyemez. İki kelimenin farklı olduğunu bilir. Bir kelimedeki harf sayısını tespit edebilir ve bir öyküdeki boşlukları doldurabiliyordur ama bazen disgrafi hataları yapar, dog yerine borg yazmak gibi. Bir cümle ya da resimdeki konuyu anlayamıyordur. Bisiklete binen bir çocuk resmi gösterildiğinde ve “bisikleti kim sürüyor” diye sorulduğunda fiili gösterir (çocuk yerine sürmek). İki yıldan sonra 1995 yılında, zevk için okuma isteği tekrar alevlenir ve evleri biyografi yazılarıyla dolup taşıyor. İnmeden 3 yıl sonra, John “haaloo, bye, I, fine, wine, bus, bow, bell, more, my, house, horse” kelimelerini söylemeyi başarır. Bazen bu kelimelerden birini söylemek istediğinde, o kelime yerine “arm” der. İki yıl sonra Sheila tipik bir sabahlarını şu şekilde anlatır: “John öğle yemeğinden sonra sabahı anlatır. Mmmmm kafasının işiyle meşgul olduğu anlamına gelir. Arrr-up diyip sol elini havaya kaldırıp bir yay çizdiğinde bu köprüden karşıya geçtiği anlamına gelir. Bir arkadaşıyla buluşup ve bir pub’a gittiklerinde konuşma şu şekildedir: bahbahbahbahbah- ve içilir.”
Sonunda John’un non-language’i daha az prosodik olmaya başlamıştır. “um, oh, ah, aargh, gah, no ve Oh my god” gibi kelimeler, afazi akışını kısmen engeller. John doğru kelimeyi bulmak için çok zorlanır. Sonunda John’un non-language’i daha az prosodik olmaya başlamıştır. “um, oh, ah, aargh, gah, no ve Oh my god” gibi kelimeler, afazi akışını kısmen engeller. John doğru kelimeyi bulmak için çok zorlanır. John’un yazması olağandışı bir kusursuzlukta düzelme gösterir ama konuşması hiçbir zaman düzelmemiştir.
İŞARET DİLİNDE AFAZİ OLUR MU? CHARLES VAKASI İşaret dili ‘normal’ bilinen dille ne kadar benzerdir? Aynı dil bölgelerini paylaşır mı? Eğer öyleyse, bu bölgelerdeki hasarlar işaret dilinde de afazideki gibi bozulmalara yol açar mı? Normal dil ve işaret dili çok fazla benzer nöral bileşenleri paylaşırlar. İşaret dili, tam bir doğal dildir. Örneğin British İşaret Dili (British Sign Language, BSL) kendi sözlük ve gramerine, karmaşık fonolojik- biçimbilgisi (morfolojik)- sentaks (sözdizimi) kurallara sahiptir (Sutton-Spence ve Woll, 1999). Yakın zamana kadar işaret yoluyla dilin sol hemisferden ziyade sağ hemisfere ilişkin olduğu düşünülüyordu. Çünkü işaret dilinin jest temelli (gesture-based, el-kol-baş hareketleri) olduğu düşünülüyordu. İşaret afazisi sağ değil de sol hemisfer hasarlarını takiben bildirilmiştir (Hickok 2002). Ve buradaki bozulmalar da tipik afazide olan bozulmalarla benzer yapılardadır. Örneğin, Wernicke Alanı’ndaki hasarlar akıcı, jargon işaretlere yol açarken Broca Alanı’ndaki hasarlar akıcı olmayan, agramatik işaretlere neden olur (Poizner ve Kegl 1992).
Dostları ilə paylaş: |