Eylül 2016 İstanbul/Türkiye


hazır  eyleyip/  Rüşvet  versen  “ölüm  meleği”  almaz  imiş”



Yüklə 6,61 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə36/59
tarix18.01.2017
ölçüsü6,61 Mb.
#5811
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   59

hazır  eyleyip/  Rüşvet  versen  “ölüm  meleği”  almaz  imiş”

26

  dizelerinde 

geçen “azık almak” ve “azık gelmez” söylemleri, ölümlü olan insanoğlunun 

ölüm zamanında dünya malından hiçbir şeyi yanında götüremediğini anlat-

maktadır. Aynı bölümdeki “Kervan eğer göçer olsa, azık alır/.../  Azıksız 



yola giren yolda kalır”

27

 ve “Dünyayı bırakıp âhirete azıklanAzık alan 

ara yolda kalmazmış”

28

 dizelerinde de “azık”; ahirete götürülecek olan iyilik 

ve ibadetler için kullanılmaktadır. Tasavvufun tamamen edepten ibaret olan 

bir  “hâl”  ilmi  olduğu  düşünüldüğünde  ise  “azık”    bu  yoldaki  iyi  hâller  ol-

maktadır. Nitekim mürit, dünya rızıklarıyla meşgul olmayan kişi olmalıdır ve 

”beslenme” ihtiyacını karşılamak için tükettiği “azık” tan haz almamalıdır ki 

nefsini terbiye edebilsin. 

Sufîlerin sofra adabında uyması gereken bazı kurallar vardır. Sufîlikte bu 

kurallar, Tanrı’nın bahşettiği nimetlere saygı ve şükran göstergesi olarak gö-

rülür. Söz konusu kurallar genel olarak şöyledir: Sufîlerin yediklerine kusur 

bulmamaları, lokmaları üst üste yememeleri, yemek geldiğinde birbirlerine  

“Ye!” dememeleri, nereden geldiğini bilmedikleri yemekleri yememeleri, ye-

mek yerken konuşmamaları, sofradakilerinin lokmalarına bakmamaları, ha-

zır olan yemeği bekletmemeleri gerekir. Onlar, yemekte fazla vakit geçirmeyi 

sevmezler. “Vakit, yemekle meşgul olmaktan daha kıymetlidir.” anlayışların-

26

  A. Yesevi, age., s. 405.



27

  A. Yesevi, age., s. 405.

28

  A. Yesevi, age., s. 287.



410  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

dan  ötürü,  çoğu  sadece  bir  yudum  suyla  iftar  eder.  Onlar  özellikle  misafir 

iken kendilerine hizmet eden kimselerin veya ev sahibinin ağızlarına lokma 

vermesinden de hoşlanmazlar. 

29

 



Divan-ı Hikmet” in altmış sekizinci hikmetteki “Kul Hoca Ahmed hiz-

metinde  can  vermese/  Çiftçi  değil  ketman  koşup  ekmek  vermese

30

  ve 



Allah diye su ve ekmek gamın yemez/ Hakk’ı arayıp, Hakk’a ağlar dost-

larım  ha.

31

 dizelerinde geçen “ekmek” de bir azıktır. Sofranın ana teması 



olan “ekmek” de “azık da vazgeçilmezdir. Kur’an-ı Kerim’in Bakara suresinin 

2/197. âyeti olan “Siz ne iyilik ederseniz Allah onu bilir. (Yol için) Kendinize azık 



alın (da bir günaha düşmekten korunun) çünkü azığın en hayırlısı Allah’ın azabından 

korunmasıdır. Ey akıl sahipleri, benden korkun!

32

 ifadelerinden hareketle yapılan 



tefsire göre; dünya topraklarında hem zahirî azık (yiyecek-içecek- binecek ve 

gerektiğinde harcayacak azık), hem de ondan daha mühim olarak manevi azık 

ihtiyacının olduğu ortadadır. Manevi azık, “takva” ya ermiş bir kalple müm-

kün olabilmektedir. Azığın en hayırlısı olarak tasvir edilen “takva” ise nefsi 

kötülüklerden koruyan en hayırlı azıktır. 

*Yiyecek-Yemek, Açlık-Tokluk, Yeme-İçme, Lezzet, Lokma

Yaşamın vazgeçilmez bir ögesi olan “yemek” ve “yemek yeme eylemi”, sof-

rada sunulan bir ritüeldir. Tasavvuftaki “yemek” ise dinî-tasavvufi semboller 

yüklenmiş ve ibadet hâline getirilmiş eylemi karşılamaktadır. Hatta bazı kut-

sal günlerde hazırlanan yemeklerin pişirilmesi ve sofraya getirilmesi dua ve 

zikir eşliğinde gerçekleştirilmektedir. Bu ritüeller, “sofra”nın gerçek anlamını 

karşılarken; dervişlerin az “yemek” yemesi, genellikle aç dolaşmaları, yedikle-

rinden haz almamaları ise Tasavvuftaki nefis terbiyesine karşılık gelmektedir. 

Divan-ı  Hikmet’in  birinci  hikmetteki  “Garîb,  fakîr,  yetimleri  sevindi-



resin/  (...)  Yiyecek  bulsan,  canın  ile  misafir”

33

  dizelerinde  “yiyecek”,  on 

altıncı hikmetteki ”Bilge eyler, hem seçkin eyler çok sıradanları/ Giyer 



çul elbise, bulsa yer yemekleri

34

 dizelerinde geçen “yemekler”, yirmi ikin-

ci hikmetteki “Yer ve gökten yemek versem asla doymaz” 

35 

dizesinde ve 

29

   Abdulkâhir Suhreverdi, Dervişliğin Âdâbı, Istanbul, 2010, ss. 88-92.



30

  A. Yesevi, age., s. 167.

31

  A. Yesevi, age., s. 427.  



32

  Kuran-ı Kerim Meâli, “En’am Sûresi”, (haz. Sülayman Ateş), Ankara, 1980, s. 30.

33

  A. Yesevi, age., s. 46.



34

   A. Yesevi, age., s. 84.

35

  A. Yesevi, age., s. 98.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 411


“Nefsim benim ateş gibi yanıp yolumu kesti/ Yüz bin türlü yemek isteyip 

dükkân  kurdu.”

36

  dizelerinde  geçen  “yemek”  metaforları,  tasavvuf  yoluna 

girenlerin nefislerini, dünyevî olan her türlü nimetten arındırmak anlamında 

kullanılmıştır.

Divan-ı  Hikmet”  in  seksen  sekizinci  hikmetteki “Aç  ve  tokluk,  kâr  ve 

zarar  hiç  bilmeyen/  Sarhoş  olup  raks  ve  sema  yaptı  dostlar.”  (Divan-ı 

Hikmet,  2016:  192)  dizelerindeki  “açlık-tokluk”  kavramları,  yüz  onuncu 

hikmetteki“Yeme ve içme ile meşgul olanlara/ Ölüm gelse, biri vefa eyle-

mez imiş.” (Divan-ı Hikmet, 2016: 229) dizelerindeki “yeme içme” kavram-

ları, sözcüklerin gerçek anlamlarını karşılayacak şekilde kullanılmışsa da söz 

konusu  metaforların  arka  planında  “dünya  nimetleri”yle  olan  münasebetin 

“ölümden sonraki yaşama kâr ya da zarar getirebileceği” anlamı saklıdır.

Divan-ı Hikmet’in yüz otuz dördüncü hikmetteki “Bu dünyanın lezzeti-

ni  unutanlar/  Feryâd  edip  ağlayıp  gözünü  giryân  eyler”

37

  dizelerindeki 

“lezzet” sözcüğü de kendi anlamının aksine dünyanın nimetlerinden lezzet 

almayanların tasavvufî boyutta belli bir mertebeye eriştiğinin göstergesidir. 

Divan-ı Hikmet” in yetmiş sekizinci hikmetteki “Kul Hoca Ahmed nefisten 



büyük bela olmaz/ Yer ve gökten lokma versen asla doymaz”

38

 dizelerin-

de,  yüz  on  beşinci  hikmetteki  “Cemâlimi  arzu  edersen  gece  yatma/  Bu 



dünyanın lezzetinden lokma tatma

39

 dizelerinde ve seksen ikinci hikmet-



teki “Muhabbetin pazarında özü satmayıp/ Nefsim benim yüz bin lok-

maya böler dostlar./ Nefsini sen kendi arzusuna bırakma sakın/ Yemeyip 

içmeyip  ibadet  ile  ol  uykusuz.”

40

  dizelerinde  geçen  “lokma”,  hem  gerçek 

anlamındaki “yemek” in bir parçasını karşılamakta; hem de nefsin arzuların-

dan biri olmaktadır. Dolayısıyla Tanrı’ya giden yolda “lokma”ya takılmamak; 

“lokma” nın “yemek”, “yiyecek” ve “lezzet” kavramlarıyla ilişkili olan meta-

forik boyutunu karşılamaktadır. 

*Su-Susuzluk

Ahmet Yesevî, “Divan-ı Hikmet” in “Kul Hoca Ahmet ibadet eyle, öm-



rüm bilmem kaç yıl/ Aslını bilsen su ve toprak, yine toprağa gider ha.” 

beytinde insanoğlunun yapısının toprakla birlikte “su” olduğunu söylemek-

36

  A. Yesevi, age., s.140.



37

  A. Yesevi, age., s. 267.

38

  A. Yesevi, age., s. 395.



39

  A. Yesevi, age., s. 235.

40

  A. Yesevi, age., s.183.



412  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

tedir.  Altmış dördüncü hikmetteki Şah Hasan gibi Kerbelâ’ da susayıp 

ölsem/ Hakk şarabını içerim deyip hevesli gitsem” ve Divan-ı Hikmet’in 

seksen dördüncü hikmetteki “Gârib canımı Hakk yolunda adak eylesem/ 



Şah Hasan gibi Kerbelâ’ da susayıp ölsem/ Hakk şarabını içerim deyip 

hevesli  gitsem/  Orada  varsam  sussuzluğum  kanar  mı  ki?”

41

  dizelerinde 

geçen “susamak” eylemi Kerbela olayıyla ilişkilendirilmiş ve bu olaydan ha-

reketle hayatın sonlandırılması ifade edilmiştir. Bilinen bir gerçektir ki “su”, 

sofraların  başköşesinde  bulunur.  Bazen  yemeğe  başlamadan  önce  su  içilir. 

Genel  anlamıyla  “su”,  hayattır.  “Kur’an-ı  Kerim’in  Bakara  suresinin  2/  60. 

ayetinde “Bir zaman da Musa kavmi su istemişti.’ Asanla taşa vur.’ demiştik. Bu-



nun üzerine taştan on iki göze fışkırmıştı. Her bölük kendi içecekleri pınarı bilmişti: 

“Allah’ın rızkından yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak (şuna buna saldır-

mayın).” şeklinde geçen “su”, “rızk” gibi Allah’tandır. Bu nedenle olsa gerek 

“susuzluk” da Allah’tandır ve hayatın bitişini temsil etmektedir. 

*Meyhane, Sâkî, Kadeh, Şarap Kadehi ve İçki, Mey, Şarap  

Divan-ı Hikmet’in birçok yerinde “meyhane, saki, kadeh, şarap kadehi” ve 

“içki, mey, şarap” gibi sözcükler geçmektedir. Bu sözcüklerden “meyhane”, 

Farsça “içki içilen ve satılan yer” demektir.

42

 Divan-ı Hikmet” in elli ikinci 



hikmetinde “Vahdet  küpü  açıldı,  meyhaneye  girsem  ben/  Bir  kadeh  içip 

şu meyden mest ve hayran olsam ben.” 

43

 dizelerinde “meyhane”nin an-

lamı Tasavvuftaki kulun aşk ve şevk ile Rabb’ine müracaat yeridir, başka bir 

söylemle Tanrı bilgisinin sunulduğu tekkedir. Gerçek anlamıyla “meyhane”, 

insanın haz aldığı, eğlendiği ve kendinden geçtiği yer iken; dizelerde beşeri 

olandan ilahî olana ulaşmadaki her türlü dünyalıktan, kötülükten ve çirkin-

likten uzakta olunan “manevî dünya evi”  anlamında kullanılmıştır.  

Arapça “sucu” demek olan “saki”nin diğer anlamı “içki meclislerinde ka-

dehlerle şarap dağıtan kişi”yi karşılamaktadır.

44

 Tasavvuftaki “saki” ise fey-



yaz-ı mutlak, sevgi ve feyzin kaynağı olan mürşid” anlamlarını karşılamakta-

dır.


45

 Şarabı içen “mürid”dir ve “mürşid-i kâmil” olur. Divan-ı Hikmet’in yüz 

otuz sekizinci hikmetindeki “Elest şarabını kime verse o sâkî 

46

 dizesinde, 



41

  A. Yesevi, age., s.161.

42

  Ferit Develioğlu, “meyhane” maddesi, Osmanlıca Türkçe Sözlük, Ankara,  1996, s. 638.



43

  A. Yesevi, age., s. 141.

44

  F. Develioğlu, age., “meyhane” maddesi, s. 915.  



45

  Ethem Cebecioğlu,  “sâkî” maddesi, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, (Pdf) Istanbul, 2009.

46

  A. Yesevi, age., s. 274.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 413


altıncı hikmetindeki “Kırk yedimde yedi yönden ilham ulaştı/ Sâki olup 

şarap kadehini Rabbim tuttu.”

47

 dizelerinde ve “Sâkî sundu her nefes key-

fiyetin şarabını/ Sarhoş olup o an feryâd-figân eylesem ben.”

48

 beytinde 

geçen “saki”, “Hakk yoluna girmiş mürşidi” karşılamaktadır. Dizelerdeki “şa-

rap kadehi” de “kemâle erme yolunda sunulan” olmaktadır.

49

 Şarap kadehle 



içilir ve bu bağlamda “kadeh”, şarabın olduğu yerde en güzel dosttur.

Farsça “mey” de “şarap” demektir. Tasavvufta ise bu sözcükler “marife-

tullah sıfatı”nı ve  “muhabbet, şevk ve vecd” hâllerini karşılamaktadır.

50

 Sufî-



lerin bu sarhoşluk halinde kusur yapmamaları gerekir. “Sarhoş” da mürşidin 

verdiği mana şarabıyla kendinden geçen derviştir.  “Pir-i kâmil” de aşkla ken-

dinden geçen dervişi yetiştiren şeyh ya da mürşittir.

 51


Divan-ı Hikmet’in birinci hikmetindeki “Rızk, nasip her ne verse, tok 

gözlü ol/ Tok gözlü olup şevk şarabını içtim ben işte.”

52

 dizelerinde bulu-

nan “rızk” ve “şevk şarabı” göstergeleri dünyevi nimetleri, metafor şekliyle 

Allah’ın insana bahşettiği iyi hâlleri sembolize etmektedir. Divan-ı Hikmet’te 

sıkça kullanılan “şarap” ise “Meşrubat, içki, mey, bâde” anlamlarındadır ve 

tasavvufta da  “Tanrı bilgisinin özü”nü karşılamaktadır.

53

 “Şevk” ise gönlün 



sevgiliyle  buluşma  arzudur.

54 


Dolayısıyla  “şevk  şarabı”  metaforu;  “sevgiliye 

ya da Tanrı’ya ulaşma arzusu” olarak karşılık bulmaktadır. Tanrı’nın özüne 

ulaşabilmenin yolu da Tanrı’nın verdiği rızıkla mümkündür.

Tasavvufta “şarap içmek” ilahî muhabbet için avuç avuç, dolu dolu içmek 

ve sonunda içilene kanmaktır. “Aşk kadehi, şarap kadehi” vb. tamlamalar da 

bireyin çeşitli şekillere girme, vücudun bütün zerrelerine sirayet etme, insa-

nı mertlik-cömertlik ve tevazu hâllerine kavuşturma vb. özelliklerine işaret 

etmektedir. “Şarap” içen müridin, içme arzusuna kanması mümkün görün-

memektedir.

Divan-ı  Hikmet’tin  ikinci  hikmetteki  “Hikmet  söyle!”  diye,  başlarıma 



nur  saçıldı/  Allah’a  hamd  olsun,  Pir-i  kâmil  mey  içirdi.”  ve  üçüncü  hik-

47

  A. Yesevi, age., s. 59.



48

  A. Yesevi, age., s. 141.

49

  E. Cebecioğlu, “şarab” maddesi, age., 2009. 



50

  Mustafa Tatçı, “Tasavvuf ve Rumûz” Yesevilik Bilgisi, (haz. Cemal Kurnaz ve Mustafa Tatçı), 

Ankara, 2000, ss.37-39.

51

  E. Cebecioğlu, “pîr” maddesi, age., 2009.



52

  A. Yesevi, age., s. 44.

53

  A. Yesevi, age., s. 51.  



54

  Süleyman Uludağ, “şevk” maddesi, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Istanbul, 2001, s. 327.



414  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

metteki “On sekizde Kırklar ile şarap içtim/ .../ “Gavslar gavsı” mey içir-

di, doydum ben işte.” 

55

 dizelerinde geçen “mey” de “şarap” da bir içkidir. 

Ahmet Yesevî’nin hikmetlerinde geçen içkiyle ilgili tüm göstergeler, mecazî 

anlamdadır ve bu göstergelerin bir kısmını da nefsin yedi makamıyla eşleş-

tirmek mümkündür. “Şarap”ın bir özelliği vardır ki bozulmaz ve uzun yıllar 

bekleyince tadı daha güzelleşir. “Kırklar sofrasında şarap içmek” de bu bağ-

lamda  kavramsal  metafor  olmaktadır.  “Kırklar”,  tasavvufta  derviş  motifiyle 

ilgilidir. Kırkların elinden bade alınıp içilir. “Kırk” sayısının Türk kültüründe 

de değişik anlamları olduğu bilinmekle birlikte “Kırklarla şarap içmek”, yine 

birlik  beraberlik  içinde  Hakk’ın  sevgisine  kavuşmayı  karşılayan  bir  metafor 

olmaktadır. 

“Divan-ı Hikmet” in beşinci hikmetteki “Otuz üçte sâki olup mey pay-

laştırdım/ Şarap kadehini ele alıp doyasıya içtim.” dizelerinde “mey” ile 

“Tanrı  aşkından  sarhoş  olma  hali”  tasvir  edilmiştir.  Aynı  hikmette  geçen 

Kırklar ile şarap içtim, yoldaş oldum.” ve “Ecel gelip kadehini bana tut-

tu.”  ve  Pir-i  kâmil  içkisinden  damla  tattım.”  dizelerinde geçen “kadeh” 

ve “Pir-i kâmil içkisi” de yine “mecazî aşk” ve “aşka giden yol” anlamlarında 

kullanılmıştır.

Divan-ı Hikmet” in yedinci hikmetteki “Elli üçte vahdet şarabından na-



sip eyledi.”

56

 dizesinde bulunan “vahdet şarabı”, on birinci hikmetteki “On-



dan sonra kırklar bakarak şarap verdi” 

57 


dizelerindeki “şarap”, elli birinci 

hikmetteki  “Şarap  kadehini  doyası  versen  candan  geçeyim”



58

  dizelerin-

deki “şarap kadehi”, elli ikinci hikmetteki “Hâce Ahmed’in küpünde mu-



habbetin şarabı” 

ve yine yetmiş yedinci hikmetteki “Muhabbetin şarabından 



tatmayanlar”

59

  dizelerdeki  “muhabbetin  şarabı”,  altmış  altıncı  hikmetteki 

Elest şarabını fakir kulun içer mi ki ?” 

60 


dizelerindeki “elest şarabı”, yet-

miş  sekizinci  hikmetteki  “İhlas  ile  aşkın  şarabını  içip  /(..)  Hayy  zikrini 



deyip şarap kadehini içenin”

61

 dizelerindeki “aşkın şarabı” ve “şarap kade-

55

  A. Yesevi, age., ss. 52-53.



56

  A. Yesevi, age., s. 61.

57

  A. Yesevi, age., s. 72.



58

  A. Yesevi, age., s. 142.

59

  A. Yesevi, age., s. 176.



60

  A. Yesevi, age., s. 164.

61

  A. Yesevi, age., s. 178.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 415


hi”, yüz ikinci hikmetteki “Sır şarabını içip ezelde ruhu kanan.”

62

 dizelerin-

deki “sır şarabı”, yüz üçüncü hikmetteki Şevk şarabını içen âşıkın şevki 



artar”

63

  dizelerindeki  “şevk  şarabı”,  yüz  yedinci  hikmetteki  “Öz  yakasını 

yanıldım diye özü tutup/ Öyle aşık sır şarabını tadar imiş.”

64

, yüz sekizin-

ci hikmetteki “Sır şarabını içen âşık sırrı örter.”

65

 ve yüz otuz sekizinci hik-

metteki Sır şarabını içip âşık ruhu kansa” 



66

 dizlerindeki “sır şarabı”, yüz 

on yedinci hikmetteki “Melâmet şarabından içen cemaline battı ya/ Mürşid 

elinden mey içen nurlarına battı ya”

67

 dizelerindeki “melâmet şarabı”, yüz 

yirmi  dördüncü  hikmetteki  “Hakikatta  azîz  canı  fedâ  eylemek/  Candan 

geçmeden aşk şarabını içse olmaz” 

68

 dizelerindeki “aşk şarabı”, yüz otu-

zuncu hikmetteki “Bir şey bırakmadan nefs-hevanın gözünü oysa/ Şevk 



şarabın içip ta ki ruhu kansa”

69

 dizelerindeki “şevk şarabı” tamlamalarında 

“şarap” sembolik anlamda kullanılmakta ve Allah aşkıyla sarhoş olma halini 

karşılayan bir metafor olmaktadır.

Divan-ı Hikmet’in “Münaacat” kısmındaki “Yesevî hikmetinin değerini 



anla/ Aşk küpünden meyi bir damla tad” ve “Aşk küpünden kişi bir damla 

tadınca/  Allah’ın  vaslına  bir  yola  batar.”

70

  dizelerindeki  “aşk  küpünden 

mey” ve “meyden bir damla” ifadeleri de Allah aşkına ulaşmadaki mücadeleyi 

karşılamaktadır.

Kur’an-ı Kerim’in Bakara Suresi’nin 2/219. âyetinde “şarap”tan şöyle bah-

sedilir: “Sana şaraptan ve kumardan soruyorlar. De ki: O ikisinde büyük günah var-

dır. İnsanlara bazı faydaları varsa da günahları yararlarından büyüktür.” Âyetten 

anlaşılan  “şarap”ın  Müslümana  yasaklanmış  olmasıdır.

71

  Divan-ı  Hikmet’te 



çokça bahsedilen “şarap”, “içki”, “mey” vb. sözcükler ise ilahî aşktan manen 

sarhoş olan dervişlerin ruh hâlini yansıtan metaforlar olarak karşımıza çık-

maktadır. 

62

  A. Yesevi, age., s. 231.



63

  A. Yesevi, age., s. 219.

64

  A. Yesevi, age., s. 224.



65

  A. Yesevi, age., s. 226.

66

  A. Yesevi, age., s. 274.



67

  A. Yesevi, age., s. 238.

68

  A. Yesevi, age., s. 249.



69

  A. Yesevi, age., s. 259.

70

  A. Yesevi, age., s. 494.



71

   Kur’an-ı Kerim, “Bakara” suresi, 1980, s. 33.



416  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

Yesevî’nin kendisi de “Aşk küpünden mey” içendir. O, mânevî hallere dal-

ması sebebiyle kendini ve çevresindekileri unutmuş ve bu durumunu hikmet-

lerinde “kanatlanıp uçmak” deyimiyle anlatmıştır. Öyle ki Divan-ı Hikmet’te-

ki “Şeriatın bostanında cevlân eyledim/ Tarikatın gülzarında seyrân ey-



ledim/ Hakikatten kanat tutup göklerde uçtum/ Marifetin eşiğini açtım 

dostlar

72

 dizelerinde söz konusu ruh hâlini çok güzel bir şekilde ifade etmiş 



ve tasavvuftaki dört makamı sıraları farklı da olsa bir hikmette birleştirmiştir. 

Nitekim  hayatının  uzun  bir  süresini  Horasan’da  geçirdikten  sonra  Türkis-

tan’a  dönen  Yesevî,  çoktan  “Fenafillah”a  ulaşmış  ve  kendi  deyimiyle  yolun 

sonunda da “manevi kılıçla nefsini kurban” etmiştir. 

*Bal ve Şerbet

Divan-ı Hikmet” in onuncu hikmetteki “Ümmet dese asilerin hoş dev-



leti/ Baldan tatlıdır bana bu mihneti”

73

 dizelerindeki “bal”, yetmiş doku-

zuncu hikmetteki “Allah diyen şeker ve bal hazırladı/ Ahirette Allah ile 



sevda eyledi.”

74

 dizelerindeki “şeker” ve “bal”, doksan üçüncü hikmetteki 

Ne hoş tatlık Hakk yâdı seher vakti olanda/ Baldan tatlı “Hû” adı seher 

vakti  olanda.”

75

 dizelerindeki “bal”, Allah’a duyulan sevgiyi aynı zamanda 



Allah aşkına ulaşma yolunda karşılaşılan zorlukların ne kadar tatlı olduğunu 

karşılamaktadır. Hatta kişinin Allah’ı bulduğu yolun sonu, baldan daha tatlı 

olacaktır.

Divan-ı  Hikmet”teki  birçok  dizede  geçen  “şerbet”,  yüz  kırk  birinci  hik-

mette  “Tevbe eyleyip Hakk’a yanan âşıklara/ Cennet içinde dört pınar-


Yüklə 6,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   59




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin