İçimizde Bir Yer



Yüklə 0,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/31
tarix24.01.2023
ölçüsü0,64 Mb.
#80440
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   31
İçimizde Bir Yer - Ahmet Altan

Yanlış Bir Gün...
Yolunu şaşırmış bir yolcu gibi kış başında geliveren bahar
günleri, ılık ve güneşli öğlenleriyle birlikte kanatları sarı
benekli sığırcıkları da getirdi balkonuma, ince parmaklıkların
üstüne konup araya kesik notaların karıştığı uzun ötüşlerle
dem çekiyorlar.
Sonra aniden kaybolup gecenin bir vakti yeniden geri
dönüyorlar, sislerin içinde yüzlercesi birden ötmeye
başladığında bir fıskiyeden fışkıran cam bilyelerin birbirine
çarpmasını andıran seslerle doluyor hava.
Bazen susuyorlar, aralarından biri uzun bir şarkıya başlıyor,
duruşları, nakaratları, helezonlar halinde birbirine dolanarak
çoğalan notalarıyla insanın içinde sebepsiz sevinçler yaratan
bir bahar konçertosuyla geceyi neşelendiriyor.
Bir çimen kokusu duyuluyor seslerinde.
Parlak güneşi, ılık öğlenleri, birden bastıran sisleri, kuş
sesleriyle kış başında bahar günleri yaşanıyor.
Bütün güzelliğine rağmen böyle zamansız mevsimlerin
içinden çıkan yanlış günler, derinlerde bir hüznü de
kıpırdatıyor.
Terk etmeye hazırlanan sevgilinin son öpüşü gibi
geçmişteki güzel günleri insafsızca hatırlatıp geleceğin
yalnızlığıyla insanı korkutan bir yanı da var bu yanlış
günlerin.
Zamanın akışında aniden meydana gelen bu yırtılışlar,
altından ne kadar renkli ve neşeli bir görüntü çıkartıp sunsa da


zamanın geçişini, düzenli mevsimlerle günlerden daha fazla
hissettiriyor.
Geçmiş bir mevsimin unutulması gereken tatlarını kaprisli
bir gülücükle bağışlayan sahnelerin yaşandığı böyle günlerde,
gelecek daha fazla ürpertiyor beni.
Şaman büyücülerin kötülüklere karşı omuzlarından geriye
attıkları tuz parçacıkları gibi maziye doğru fırlatıp attığımız
hatıralar, bir hayaletler panayırında canlanıveriyorlar, tek tek
bütün günleri buluyorsunuz o panayırda, şu çok sevindiğim
gündü, şu, beni acıyla kıvrandıran gün, hangisinin ne zaman
geleceğini bilmiyordum ve hepsi geldiler, binlerce siyah
balon gibi uçtular semalarımda, her biri patlayıp içinden bir
başka renk, bir başka hayat, bir başka yüz, bir başka duygu
çıkarttı.
Gelecek o siyah balonlarla dolu.
İçlerinden neler çıkacak?
Karanlık bir kış gecesi beklerken sığırcıkların keyifle
şakıdığı bir bahar sabahı mı bulacağım, bir yaz günü
beklerken kış günlerinin azgın boralarından biri mi çarpacak
yüzüme?
Nasıl baş edeceğim hayatın beklenmedik değişiklikleriyle?
Çıplak bir çingene çocuğu gibi günlerin arasında eşinip
neyi arayacağım, huzur mu isteyeceğim, heyecan mı, şeytan
uçurtmaları gibi uçup gideceğim günler mi isteyeceğim,
unutulmuş bir verandaya bırakılmış eski bir koltuk gibi
durduğum yerde durmayı mı?
Ne isteyeceğim ve ne bulacağım?
Kanatları sarı benekli sığırcıklar aniden ötüverecekler mi
bir gece?


Yoksa bir kar sessizliği mi hâkim olacak hayata?
On iki yaşındayken bir pazar akşamı boş bir tramvayın arka
sahanlığında yapayalnız hayaller kurarken, "on yıl sonra ne
olacak acaba" diye düşündüğümü hatırlıyorum, on yıl sonra
baba olacağım aklıma bile gelmemişti o sırada, gelmesi de
mümkün değildi.
Aradan yıllar geçti.
Geleceğini merak ederek izledim kendi hayatımı.
Mutluluk ve başarı bekledim hep.
İkisini de bulduğum zamanlar oldu, ikisini de kaybettiğim
zamanlar.
Hayatın benle dalga geçtiği ve benim hayatla dalga
geçtiğim zamanlar oldu.
Hayal kurmaktan bile korktuğum günler gördüm.
Hayallerimi bile aşan günler bazen.
Geçmişi unutmayı öğrendim, geleceği merak etmemeyi.
Geleceği merak ettiğim anları düşünüyorum da şimdi, hep
yalnızdım o anlarda, gelecekle yalnızlık arasında bir bağ var
gibi geliyor bana, insan yalnızken geleceği düşünüyor ve
geleceği düşünmek insanı yalnızlaştırıyor.
Biraz sonra dağılacak bir kalabalığa bakmak gibi geleceğe
bakmak.
İnsanlar ekleniyor hayatına, insanlar eksiliyor, sen bir
kalabalıktan bir başka kalabalığa çok da fark etmeden
geçiyorsun, birileri senin hayatından çıkıyor, sen birilerinin
hayatından çıkıyorsun.
Teninin parçası olmuş niceleri uzaklaşıyorlar, bir zamanlar
adını bile bilmediklerin ise daha sonra en mahrem


gülüşlerinin sahibi oluyorlar.
İleriye baktığında, geçmişin gölgeleri kaçınılmaz olarak
düşüyor geleceğin üstüne, gitmiş olanları hatırladığında
gidecek olanları da düşünüyorsun, en yakınından bile
uzaklaştırabiliyor insanı bu düşünceler, o da eksilecek mi
hayatımdan diye soruyorsun kendine.
"O gitmez" dediğin kaç kişi gitti, asla kopamayacağını
sandığın kaç kişiden koptun, hafızanda birer soluk hayalet
şimdi onlar ve sen onların hafızasında soluk bir hayaletsin,
gelecek, hayatından kimleri soluk hayaletlere çevirecek.
Geçmişin anıları, geleceğin soruları...
Binlerce yıldan bu yana insanoğlu bu ikisinden
kurtulamıyor.
Cevabı öğrenilen her soru anıların arasına katılıyor, yerine
yeni sorular çıkıyor.
Kış başındaki bahar günlerinde, birden bastıran sislerin, ılık
güneşlerin ve cam bilyeleri andırarak birbirine vuruşan
notalardan oluşan kuş ötüşlerinin yaşandığı zamansız
mevsimlerde hatıralar da sorular da birden çoğalıyorlar,
sığırcıklar gibi.
Balkon parmaklığının ince demirlerine sıralanıyorlar.
Her birinin sesini duyabiliyorum.
Yalnız bir gece duruyor şurada, ümitli bir soru yanında,
berisinde sevinçli bir gün var, ötesinde duran endişeli bir
başka soru.
Bu kış gecesindeki bahar sisinin içinde öylesine
kalabalıklar ve öylesine hızlı uçuşuyorlar ki geleceğe mi
yoksa geçmişe mi gittiğimi bile anlayamıyorum.


O andan uzaklaşıyorum sadece.
Bu zamansız bahar, bu yanlış gece, bu ılık sis, bu kuş
sesleri güzelliğiyle beni içine çekip, beni bulunduğum yerden
ve zamandan alıp götürüyor.
Hem uçuyorum, hem düşüyorum.
Bu sebepsiz memnuniyet, bu köksüz sevinç, kendileri gibi
sebepsiz ve köksüz endişeler yaratıyor.
Geleceği bilmek ister miydim?
Hayır, geleceği bilmek istemezdim.
Sevinçler kadar acılar da getireceğini daha yaşamadan
biliyorum.
Bunların bir sırası olmadığını da...
Beklenmedik zamanlarda, beklenmedik biçimlerde ortaya
çıkacaklarını da...
Geleceğin kendi kendine bir geçmişe dönmesini, yüzüme
doğru yaklaşan her siyah balonun patlayacağı ânı bir çocuk
gibi gözlerimi kısarak bekleyip, patladığında içinden çıkanın
tenime değişini hissetmeyi tercih ederim.
Ama bu kuş sesleri bütün o soruları uyandırıyorlar.
Zamanın yırtıldığı anlarda zaman daha çok hissediliyor.
Hatıralarla, en açılarıyla bile başa çıkabiliyorum, gelecekle
ilgili sorularla da başa çıkarım, en tehlikeli, en korkutucu, en
yakıcı olanlarıyla bile.
Bir kış gecesinde bir bahar gününü yaratan kudret bununla
eğlenebiliyorsa ben de bana yaşatılanla eğlenebilirim.
Koca bir şehrin, sisin ardında tümüyle yok olmasına
gülümseyebilirim.


Sisin içinden tek başına çıkıp geliveren o yalnız sığırcığın
kanatlarındaki beneklerin içeriden vuran ışıkla parlamasından
kendime bir sevinç çıkartabilirim.
Kış gecelerinde baharların yaşandığı bir hayatın sahibiyim.
Ve bazen, anıları da, soruları da, kendimi de unutup sadece
kuşları dinleyebiliyorum. Sislerin içinde güzel ötüyorlar...
***



Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   31




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin