-Kimyasal silah kullanıldığı iddiaları üzerine İHD Diyarbakır Şubesi’ne 23.08.2010 tarihinde başvuran yaşamını yitiren PKK’li Mehmet Önkol’un babası Arif Önkol şu beyanlarda bulundu: “Benim oğlum 2000 yılında PKK’ye katılım sağlamıştı. En son Batman ili Beşiri ilçesi kırsalında güvenlik güçleri ile çıkan çatışmada yaşamını yitirmiştir. Ben oğlumun cenazesini teşhis etmeye gittiğimde hiç kurşun izi yoktu. Oğlumun bütün vücudunu yakmışlardı. Her tarafı simsiyahtı. Hiçbir şekilde tanınmıyordu. Sadece ayağı yanmamıştı. Ben sadece oğlumu ayağından tanıdım. Oğlumun iç organları hepsini yakmışlardı. Ve vücudu simsiyah olmuştu. Diğer arkadaşlarının tamamı hepsini yakmışlardı ve simsiyah olmuştu. Oğlum başka yerde kimyasal silah ile öldürülmüş daha sonra başka yerde yakılmıştır. Bu konuda bize yardımcı olmanızı istiyorum. Bu olayın ortaya çıkması için ne gerekiyorsa yapılırsa memnun olurum. Kimyasal silah kullanıp, kullanılmadığını ortaya çıkarılmasını istiyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
-Çatışmaya ilişkin Dicle Haber Ajansı (DİHA) tarafından 12-13 ve 22 Ağustos 2010 tarihinde yayınlanan haberlere göre, Batman'ın Beşiri İlçesi kırsalında çıkan çatışmada yakıldığı belirtilen 5 PKK militanın ikisinin ailesi ailesi İHD aracılığıyla Beşiri Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu. Sevdin Nergis ve Mehmet Önkol'un aileleri, savcılıktan izin aldıktan sonra cenazeleri teşhis etmek için İlçe Sağlık Ocağı Seyyar Morgu'na gitti. Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nden Beşiri'ye gelen Mehmet Önkol'un anne ve babası Arif ve Naime Önkol, çocuklarının cesedi ile birlikte tüm PKK’lilerin cesetleri tamamen yandığını söyledi. Cesetlerin yakılmasına tepki gösteren Önkol'un ailesi, “Öyle farz edin ki annesi ve babası olarak biz cesette tanınacak ufak bir yer bile bulamadık. Yani tanınacak ufacık bir yer varsa şimdi o da tanınmadı. Yanıklar ciğerlerine kadar işlemiş. Bu vahşetten de öte bir şey. Biz bunu kabul etmiyoruz. İnsanlıkta da Müslümanlıkta da hiçbir din de bu kabul edilecek bir durum değil" dedi. Yine Diyarbakır'dan Beşiri'ye gelen PKK'li Sevdin Nergis'in ablası Münevver Nergis, morgdan çıktıktan sonra gözyaşlarına hakim olamadı. “Bu insanlık dışı bir durumdur. İnsanlar birbirlerinin düşmanı olabilir. Birleri ile karşı karşıya savaşabilir. Ama savaşında bir ahlakı vardır. Böyle yanma hiçbir yerde görülmedi bırakın yanmayı erimiş durumdalar" diyen Nergis'i ise Önkol'un ailesi Naime Önkol, sakinleştirmeye çalıştı.
-Diyarbakır’a getirilen cenazelerin yıkama işlemleri sırasında cenazeler üzerindeki tahribatlar, Önkol ve Nergis ailelerinin "Vahşet ötesi bir şey" açıklamalarını haklı çıkardığı iddia edildi. Tamamen yakılmış, vücut bütünlüğü bozulmuş, karın kısmı tamamen açılmış, cenazelere yönelik uygulama çatışmada kimyasal silah kullanıldığı ihtimalini ortaya çıkardı.
-HPG'lilerin cenazelerine yönelik, işkence ve kötü muamele yapılıp yapılmadığı tartışmalarına son noktayı savcılık koydu. Beşiri Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan tutanakta cenazelerin tanınmayacak halde yandığı belirtildi. Ölüm sebebi olarak savcılık tarafından hazırlanan tutanakta, “Yüksek kinetik enerjili ateşli silah ve patlayıcı mühimmatla meydana gelen genel beden travmasına bağlı çok sayıda kot ve omur kırıkları ile birlikte iç organ yaralanması ve iç kanama” denilirken, cenazelerin yanma gerekçesine ilişkin ise bilgi verilmedi. Cenazelerde vücut bölümünün tamamen yanması akıllara “Kimyasal silah mı kullanıldı?” sorusunu getiriyor.
*Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nde 20 Ağustos 2010 tarihinde yaşamını yitiren 4 PKK militanına karşı kimyasal silah kullanıldığı iddia edildi. Şemdinli’nin Nugelya köyü yakınlarında operasyona çıkan askerler ile PKK’liler arasında yaşanan çatışma sonucu 4 militan yaşamını yitirmiş, bir uzman çavuş ölmüş ve bir asker de yaralanmıştı. Bazı görgü tanıkları, çatışma sonrası militan cenazelerinin üzerine giden askerlerin gaz maskeleri taktığını ifade etti. Bu da militanlara karşı kimyasal silah kullanıldığı şüphesine yol açtı. (28 Ağustos 2010/ANF)
*Van ve Hakkari arasında bulunan Gole Hasane, Çiya Reşke, Bıleh, Bınevş, Zerzengule, Baleka, Sırte Dohula ve Mebırnav kırsal alanlarında 6 Eylül 2010 tarihinde askerler tarafından PKK’lilere yönelik başlatılan geniş çaplı operasyon sonucunda yaşamını yitiren 9 militanın kimyasal silahlarla öldürüldüğü ileri sürüldü. Çatışmaya ilişkin Günlük Gazetesi’nin 15 Eylül 2010 tarihli haberine göre, çatışmada yaşamını yitiren militanlardan 3’ünün cenazeleri aileleri tarafından alındı. Hasan Doru, Uğur Kar ve Yusuf Şahin'in cenazesi alkış ve zılgıtlar eşliğinde yıkama işlemi için Cenaze Yıkama odasına götürüldü. Tabuttan çıkarılan cenazelerde daha önceki cenazelere yönelik benzer uygulamalar görüldü. Kara Kuvvetleri Komutanı Erdal Ceylanoğlu'nun yönettiği operasyonda yaşamını yitiren 3 HPG'linin vücudundaki derilerin kalkması dikkat çekerken, Hasan Doru'nun kafasının ortasında büyük çapta bir parçalanma olduğu ve beynin çıkarıldığı görüldü. Özellikle Yusuf Şahin'in cenazesinde görülen uygulamalar, görenleri derinden sarstı. Şahin’in derisinin kalktığı, karın boşluğundan boğaz kısmına kadar büyük oranda parçalanma olduğu görüldü. Bıçak izlerinin görüldüğü Şahin'in cenazesinde, karın boşluğundan boğaz kısmına kadar bıçakla kesildiği belirtildi.
*26 Nisan 2011 tarihinde Tunceli ili Pülümür ilçesinde meydana gelen çatışmada 7 PKK militanı yaşamını yitirmişti. Fırat Haber Ajansı’nın 7 Mayıs 2011 tarihli haberine göre, askerlerin operasyon sırasında naneli şeker kokan, mide bulandıran ve boğazda yanmalara neden olan bir madde kullandığı ileri sürüldü.
-Kimyasal silah kullanıldığı iddialarıyla ilgili 08.08.2011 tarihinde İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvuruda bulunan adı geçen çatışmalarda yaşamanı yitiren Uğur Utanç’ın babası Hüseyin Utanç, şu beyanlarda bulunmuştur: “Oğlum Uğur Utanç 2008 yılında evden ayrıldı. Kendisinden uzun süre haber alamadım. En son duyduğumda PKK’ye katıldığını öğrendim. Daha sonra Tunceli ili Pülümür İlçesi kırsalında 26.04.2011 tarihinde çıkan çatışmada yaşamını yitirdiğini basından duyduk. Orada 7 kişi yaşamını yitirmişti. Oğlumun cenazesini almak amacı ile Erzurum Devlet hastanesine gittim. Cenazeyi teşhis edebilmem için yetkililer beni morga götürdüler. Morga girmeden önce bana bir maske verip takmamı istediler. Morga giren herkes maske takıyordu. Morgdaki cenazelerden oğlumun cenazesini teşhis ettim. Cenazenin üzerine eğilip oğlumu kafasından öptüm. Bunun üzerine oradaki yetkililer bağırarak, niye öpüyorsun diyerek tepki gösterdiler. Oğlumu öptükten sonra dudaklarımda ve ağzımın belli bir bölgesinde uyuşma oluştu ve midem bulanmaya başladı. Ağzımdaki uyuşukluk ve mide bulantısı yaklaşık bir hafta devam etti. Cenazenin renginde normal bir cenazeye göre daha farklı değişiklikler vardı. Ayrıca cenazenin bazı yerlerinde siyaklaşmalar oluşmuştu, bu siyahlıklar da yanık izlerine benziyordu. Oğlumun yaşamını yitirdiği çatışmada kimyasal silah veya başkaca öldürücü nitelikte gazların kullanıldığını tahmin ediyorum.” (İHD Diyarbakır)
-08.08.2011 tarihinde İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvuruda bulunan çatışmada yaşamını yitiren Şehmus Alak’ın babası Celal Alak, şu beyanlarda bulunmuştur: “Oğlum Şehmus Alak 2009 yılında evden ayrıldı. Sonradan PKK’ye katıldığını öğrendik. . 26 Nisan 2011 tarihinde Tünceli’nin Pülümür İlçesi’nde meydana gelen çatışmada yaşamını yitirdiğini öğrendik. Oğlumun cenazesini almak amacı ile haber gelince önce Malatya iline gittim. Burada bulunan iki cenaze bana gösterildi, teşhis edemeyince cenazenin Erzurum ilinde olduğu söylendi. Erzurum Devlet hastanesine gittim. Cenazeyi teşhis edebilmem için yetkililer beni morga götürdüler. Morgdaki cenazelerden oğlumun cenazesini teşhis ettim. Cenazenin üzerine eğilip oğlumu kafasından öptüm. Oğlumu öptükten sonra dudaklarımda ve ağzımın belli bir bölgesinde uyuşma oluştu ve midem bulanmaya başladı. Ağzımdaki uyuşukluk ve mide bulantısı yaklaşık bir hafta devam etti. Cenazenin renginde normal bir cenazeye göre daha farklı değişiklikler vardı, çok fazla sararmıştı. Ayrıca cenazenin bazı yerlerinde siyahlaşmalar oluşmuştu, bu siyahlıklar da yanık izlerine benziyordu. Ayrıca çatışma bölgesindeki vatandaşlardan, çatışmadan sonra bölgedeki çoğu kuşun ölüp alana düştükleri, alanda çok sayıda kuş ölüsünün olduğunu duydum. Oğlumun yaşamını yitirdiği çatışmada kimyasal silah veya başkaca öldürücü nitelikte gazların kullanıldığını tahmin ediyorum.” (İHD Diyarbakır)
*Bitlis’in Geliyê Şêx Cuma alanında 18 Mayıs 2011 tarihinde askerler tarafından başlatılan operasyonda yaşamını yitiren Demhat Koçer kod adlı PKK militanı Rıdvan Aktaş’ın kimyasal silahla öldürüldüğü ileri sürüldü. Aktaş’ın cenazesi yıkandığı sırada vücudunda yaygın kurşun izi olmadığı görülürken, vücudunun bazı bölgelerinde derilerin parça parça kalktığı iddia edildi.
-Rıdvan Aktaş’ın kimyasal silahla öldürüldüğü iddiası üzerine 11.08.2011 tarihinde İHD Diyarbakır Şubesi’ne başvuruda bulunan anne Ğezim Aktaş, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum Rıdvan Aktaş 9 yıl önce PKK’ye katılmıştı. Uzun süre haber alamadım. En son basından yaşamını yitirdiğini duydum. Bundan iki ay önce Bitlis bölgesinde Geliyê Şex Cuma mıntıkasında çıkan çatışmada yaşamını yitirdi. Oğlumun vücudunda tahribat ve siyahlaşma olmuştu. Vücudunda hiç kurşun izi yoktu. Cenazeyi yıkayan imamlar da hiç kurşun izine rastlamadıklarını söylediler. Oğlumu kimyasal silahla öldürdüler. Köylülerin beyanına göre, oğlumun bulunduğu noktaya havadan helikopterle beyaz bir gaz atıldığı ve oğlumun bu şekilde yaşamını yitirdiği belirtildi. Ben oğlumun nasıl öldürüldüğünün ortaya çıkarılmasını istiyorum. Bu konuda derneğinizden hukuki yardım talebinde bulunuyorum.”
Aktaş ailesinin başvurusu üzerine İHD avukatları tarafından iddiaların araştırılması ve sorumluların yargılanması amacıyla Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu.
*Fırat Haber Ajansı’nın (ANF) 28 Mayıs 2011 tarihinde servis ettiği haberde; “ HPG Basın İrtibat Merkezi (HPG-BİM) tarafından yapılan açıklamada, 27 Mayıs günü saat 08.30-09.30 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Zap’ın Mahir Mirzo, Xeregol alanları ile Horê, Reşmê, Zerê ve Şifreza köylerine yönelik olarak hem havan ve obüs saldırısı yapılmış, hem de alana yönelik olarak uluslar arası savaş kurallarına aykırı olmasına karşın misket tipi bombalar atılmıştır.” iddiasında bulundu.
*Fırat Haber Ajansı’nın (ANF) 28 Mayıs 2011 tarihli haberine göre, ajansa açıklamada bulunan KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Dersim ve Amanoslar’da PKK’lilere karşı bir çeşit kimyasal silah kullanıldığını söyledi. Özellikle son dönemlerde operasyon alanlarına atılan balonlara dikkat çeken Karayılan, şöyle dedi: “Biz bu kimyasal silah kullanımını Dersim ve Amanoslar’da gerillamıza yönelik geliştirilen katliamda tespit ettik. Durum şöyle gelişiyor; Operasyon başlamadan önce helikopterler gerillanın bulunduğu alana gidip balonlar bırakıyorlar. Yere yaklaşan bu balonlar patlıyor ve etrafa zehirli gaz yayılıyor. O alanda bulunan insanların boğazlarında bu gazların etkisiyle tıkanma yaşanıyor, nefes alamıyorlar, güçten düşüp 2-3 saat kendilerine gelemiyorlar. Böyle olduktan sonra da askerler başlarına gidip kurşunlarla öldürüyorlar. Bu alçaklıktan öte neyle izah edilir. Oysa tankın, topun, helikopterin var, keşif uçağın ve istediğin kadar da askerin var. Ama yine sen insanlık dışı silahlarla, namertçe kimyasal silahları bu şekilde kullanarak insanları katlediyorsun. Biz bu kimyasal silahların kimler tarafından Türk devletine verildiğini tespit edeceğiz. Bunu kamuoyunun vicdanına havale ediyorum. Savaş gözlemcilerini, insan hakları savunucularını bu insanlık dışı durum karşısında göreve çağırıyorum. Türk devletinin Kürt gerillasını bu yaptıkları insanlık dışı saldırıları görmelerini ve gidip bu durumu tesit etmelerini talep ediyorum.”
*Evrensel Gazetesi’nin 2 Temmuz 2011 tarihli haberine göre Hakkari’nin Çukurca ilçesine bağlı Kazan (Tîyar) Köyü’nde askerlerin köylülerin arazisine cinsi bilinmeyen bir kimyasal madde attığı ileri sürüldü. Köylülerden Salih Çıtak, ekinlerini biçmek için gittikleri tarlalarda asker baskısına maruz kaldıklarını belirterek, yaşananların 1990’lı yılları aratmadığını söyledi. Tarlalarda top atışlarının hedefi olduklarını belirten Salih Çıtak, yaşadıklarına ilişkin şunları söyledi: “Buğdaylarımızı biçmek amacıyla 24 kişi Tîyar’a gittik. Çevre yerlere dağılan köylülerimizin katılımıyla toplam 40 kişi olduk. Buğday tarlasını biçerken top atışları başladı. Önce Tîyar Dağı, daha sonra Gani Butki Dağı ve Jiyanis bölgesi bombalandı. Top atışları tarlalarımıza isabet edince tarlaları bıraktık.” Çıtak, top atışlarının ardından askeri panzerin köyü turladığını ve helikopterlerin ise dağlık alanları bombaladığını dile getirdi. Çıtak, helikopter bombardımanında kimyasal madde kullanıldığını iddia etti. Çıtak, bu iddiasını şöyle savundu: “Dağları ve köy çevresini tarayan helikopterler, dağlık ve ormanlık alanlara bir şey serpti. Bu serpmenin kimyasal olduğunu düşünüyoruz. Bu esnada dere kenarında bulunan kadınlar suya girerek, kimyasaldan korunmaya çalıştılar. Top atışları ve helikopterlerin gitmesinden sonra sudan çıkan kadınları da alarak Yüksekova’ya döndük. Ancak kadınlarda baş ağrısı, mide bulantısı ve baş dönemsi başladı.”
*Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde 31 Temmuz 2011 tarihinde çıkan çatışmada yaşamını yitiren PKK’li Bedran Kaya’nın kimyasal silahla öldürüldüğü ileri sürüldü. Kaya'nın cenazesini Kızıltepe'de bulunan Tahir Dündar Camisi'nde yıkayan yurttaşlar, cenazesinde herhangi bir kurşun izine rastlanmadığını söyledi. Cenazenin tamamının yandığını belirtirken, çatışma sırasında kimyasal silah kullanıldığı şüphesini uyandırdı. Kaya'nın cenazesi yıkandığı sırada vücudundan deri dökülmesi dikkat çekerken, bütün vücudunun siyaha büründüğü ve baş kısmında ise saç kalmadığı görüldü. Cenazeyi yıkayanlar ise ilk kez böyle bir durumla karşılaştıklarını belirtti. Kaya'nın vücudunda herhangi bir kurşun izine rastlanmaması da çatışma sırasında kimyasal silahın kullanıldığı iddialarını güçlendirdi. (04 Ağustos 2011/Gündem Gazetesi)
BİYOLOJİK SİLAH KULLANIMI
*Dicle Haber Ajansı’nın (DİHA) 14 Mayıs 2010 tarihli haberine göre, Tunceli'de ormanlara tırtıl böceği bırakıldığı ileri sürüldü. Bölgede sürdürülen operasyonlar kapsamında Mazgirt İlçesi'nde bulunan Baylık (Qereusfun) ile Kopuzlar mıntıkası başta olmak üzere birçok yere tırtıl böceğinin atıldığı belirtildi. Kısa sürede üreyebilen tırtıl böceği ağaçların yapraklarını yiyerek, bir hafta içinde tamamen yapraksız bırakabiliyor. Bölgede yaşayan vatandaşlar, ormanlık alanların bir anda tırtıl böceği istilasına uğradığına dikkat çekerek, bunun bilinçli olarak yapılan bir uygulama olduğuna vurgu yaptı. Bölgeye her yıl bırakılan tırtıl böceğinin ormana büyük zarar verdiğini dile getiren vatandaşlar, kendilerinin de bu şekilde büyük zarara uğratılarak mağdur edildiklerini kaydetti. Doğaya yılan ve böcek bırakma yöntemi son yıllarda ortaya çıktığını söyleyen vatandaşlar, bölgenin tırtıl böceği yüzünde çorak hale geldiğini belirtti. Tunceli bölgesinde ender görülen ve tüysüz türünden olan tırtıl böceğinin son bir hafta içinde türediğini ve ormanlık alanların çoğunu istila ettiğini söyleyen vatandaşlar, operasyonlar sırasında alana hakim olmak için yapıldığını belirtti. Baylık (Qereusfun) Köyü'nden Aziz Şavak isimli vatandaş, tırtıl böceğinin hayvan besicileri ile köylülere büyük zarar verdiğini dile getirerek şunları söyledi: “Tırtıl böceği son 10 gündür bölgemizde orman ağaçlarını tamamen kuruttu. Bu tırtıllar nasıl geldi bilgi sahibi değilim ancak bize büyük zarar vermektedir. Mevcut ormanda yayılan tüysüz tırtıl çok tehlikeli, çünkü zehirli bir haşeredir. Hayvanlar yaprakları yediği için zehirleniyor.”
Konu ile ilgili bilgi veren Tunceli İl Genel Meclis Başkanı Serdar Erdoğan, her yıl tırtıl böceği ve yılanların ormana salındığı duyumunu aldıklarını dile getirerek, doğru olup olmadığını araştıracaklarını ifade etti. Erdoğan şunları kaydetti: “Bu yılda bazı bölgelere böyle bir durum olduğu iddiası var. Şayet bu tırtıl böcekleri ormana bırakıldığı ispatlanırsa hem hukuki suçtur, güvenlik gerekçesiyle de bırakılmışsa bu suçtur. Böyle bir iddia var ancak ne kadar doğru olup olmadığını araştıracağız. Tırtıl böceği orman için biyolojik bir silahtır. Bazı haşereler ormanı yok etmek için kimyasal silahlardan daha tehlikelidir” dedi.
*Güvenlik güçlerinin ormanlık alanı uçaklardan attığı tırtıllarla yok ettiği, “biyolojik silah” olarak da adlandırılan bu saldırıda tırtıllar sadece ormanları değil alanda yaşayan köylülere için de tehlike teşkil ettiği iddia edildi.
Fırat Haber Ajansı’nın 3 Ağustos 2011 tarihli haberine göre, geçen yıl sonbaharda Haftanin Kandil, Zap alanlarına yönelik insansız hava araçları ile bazı maddeler atıldığı, köpüğe benzeyen bu maddenin kısa sürede tırtıl kozası olduğu anlaşıldığı, ağaçların yeşermesiyle birlikte tırtıllar atılan kozalardan çıkmaya başladığı, tırtıllar çıktıkları yerlerde ağaçların yapraklarını ve gövdelerini yiyerek ormanlık alanları yok ettiği iddia edildi. Yine tırtılların insan teninde çeşitli alerjik hastalıklara neden olduğu söyleniyor. Tırtılın değdiği insan teninin sürekli kaşındığı ve kızarıklık oluştuğu belirtiliyor.
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ
DÖKÜMANTASYON BİRİMİ
Dostları ilə paylaş: |