27
Adem ORAKÇI
International Journal of
Languages’ Education and Teaching
Volume 6, Issue 2, June 2018
Öğrencilik yılları yalnızlık ve sıkıntı içerisinde geçen Vicdan, öğretmen okulunu bitirdikten sonra
büyük bir sabırla tayininin çıkmasını bekler. Bu süre uzadıkça çok sıkılmaktadır. Zira kimsesizdir,
yalnızdır. Onun kişiliğini, atanmasını beklerken kendi kendini tahlil ettiği şu cümlelerden çok daha iyi
anlamaktayız. "Bir iki gün bana ne kadar uzun geliyor. Kendi kendime kaldıkça çok acı çekiyorum. Okulda
çocuklarla uğraşırım da bari acı duymam. Hem niçin ben bu kadar neş'esiz ve hassasım? Buna aklım ermiyor.
Herkes; gülüyor, oynuyor, geziyor, neş'e duyuyor. Benim herkese küskün; herkesten ayrı bir hâlim var. Acı ve
üzüntü duyduğum günler kendimi daha kuvvetli ve ateşli buluyorum. (Benice, 1974, s.27) Aile sevgisinden
mahrum büyümesi, çocukluk yıllarından beri çektiği acılar ve en sonunda "piç" damgası yemesi, onun
kişiliğinde karamsar ve olumsuz izler bırakmıştır. Bununla birlikte, acı ve üzüntü duyduğu günlerde
kendini daha kuvvetli ve daha ateşli bulacak kadar da azimli bir iradeye sahiptir.
Çevresindekiler birbirini kötülediği için kime inanacağını bilemez. Onun avuntusu öğretmenliği,
öğrencileridir. "Yalnız bir şeyden hoşnudum: Öğretmenliğimden. Okul, insan için öyle sonsuz ve sevimli bir
çalışma konusu ki...
Dert unutuluyor, keder avutuluyor: Zihin otomatik bir motor gibi, durmadan, dinlenmeden hep çocukların
eğitim ve öğretimine çalışıyor." (s.141) Vicdan artık mesleğine daha çok ısınmış, onu aşk derecesinde
sevmeye başlamıştır. Öğretmenlikte kendi yalnızlığını ve sıkıntılarını unutturan bir teselli bulmuştur.
Dostları ilə paylaş: |