1. GİRİŞ
1.1
Çalışmanın Amacı
Çalışmanın
temel
amacı
kentsel mekan-
birey etkileşimini
bütüncül (holistik) bir bak
ış
açısıyla okumaya çalışmak ve
paralel olarak
yapılan deneyle
bir okuma yöntemi
geliştirmektir.
Çalışmaya başlarken çeşitli
sorular yönlendirici o
lmuştur. Çalışmanın kapsamı
ise
bu
soruların cevaplarını ararken oluşmuş farkındalıklar aracılığıyla belirlenmiştir.
Bu
sorular;
“Gündelik hayatta kent kullanıcısının maruz kaldığı
,
içinden geçtiği
kısacası
dene
yimlediği
kentsel peyzaj
kullanıcı
üzerinde n
asıl bir etkide bulunur
, ne gibi ruh
hallerini (affektleri)
tetikler, nasıl bir iz bırakır
?
”
ve
“Bu bağlamda mekanın
birey
üzerindeki etkisini ölçmek mümkün müdür; mümkünse
nasıl ölçülür?” gibi sorulardır.
Mekan ile
bireyin psikolojik yapısı arasında direkt bir nedensellik ilişkisi
kurulamayacağı düşüncesi çalışmayı
, temelde mekan-
insan ilişkilerini konu alan
çevresel psikoloji alanındaki araştırmalardan farklılaştırır.
Kentsel mekana ve
kentsel mekanı biçimlendiren etmenlerden biri olarak mimarlık pratiğ
ine
yalnızca
mimarlık disiplini içerisinden bakmak ve araştırmak
yeterli değildir; zira kentsel
mekan da mimarlık pratiği de
ekonomi, politika, teknoloji, kültür gibi parametrelerin
etkisi altında şekillenir.
Çal
ışmanın odağında kentsel mekan
-
birey etkileş
imi yer
aldığından
aynı sorunsal bireyin psikolojik durumu için de geçerlidir. Bireyin
psikolojik durumunun
yalnızca fiziksel koşulların
bir fonksiyonu olarak ele
alınamayacağı;
hem
hafıza, bilinçaltı gibi
içsel dinamiklerin hem de kentsel mekana
benzer biçimde büyük ölçekli
yapıların etkisi altında olduğu düşüncesi, çalışmanın
kapsamını belirleyen farkındalıklardan biri olarak belirir.
Bu noktada ç
alışmanın
“
Kavramlar
”
bölümünde detaylıca açıklanan ancak genel anlamda
kentin fiziki
yapısına ve mimarlık pratiğine etkide bulunan politik, ekono
mik, sosyal ve kültürel
yapıları
işaret eden ve çalışmada kısaca “üstyapı”
olarak tanımlanan kavram
karşımıza çıkar.
Böylelikle ç
alışmanın kuramsal çerçevesini oluşturan ilişkiler ağının
bileşenleri tamamlanmış olur
; bu kavramlar ü
styapı,
kentsel mekan ve bireyin
psikolojik yapısı; çalışmadaki odaklanılan haliyle affekt
tir.
2
Çalışma boyunca üstyapı, kentsel mekan ve bireyin psikolojik yapısı
birbirlerine
etkide bulunan
içe kapalı bileşenler olarak değil aksine birbirleri
ni içiçe geçerek var
eden,
bir bütünün farklı
yüzleri
olarak ele alınmaktadır.
Kısaca üstyapı
-kentsel
mekan ve bireyin psikolojik halleri arasında karşılıklılık ilkesine dayanan dinamik bir
ilişki olduğu söylenebilir. Bu ilişkinin tetiklediği sorular çeşit
lenir:
“Üstyapı
kentsel
mekanı nasıl biçimlendirir;
hangi mekansal araçlar üzerinden kendini görünür hale
getirir?
”, “
Bu
mekanlar birey üzerinde nasıl affek
tif tepkilere sebebiyet verir?
”, “
Ne
tür kentsel mekanlar kentli üzerinde maksimum ruhsal tepkilere yol açar?
”
gibi
sorular
çalışmanın
literatür taraması ve deneyin oluşturulması
aşamalarında
yol
gösterici olmuşlardır.
Gottshalk’a göre
soyut ekonomik, politik, dinsel, askeri, tekno-
bilimsel ve diğer
kurumlarda ivmelenen dönüşümler
gündelik hayatta tecrübe edilir.
Dışsal makro
-
sosyal peyzajdaki değişime bireylerdeki içsel psikolojik değişimler eşlik eder
(Gottshalk, 2000). Bir
başka deyişle
kenti biçimlendiren etmenlerden biri olan ve
çalış
mada
üst yapı olarak tanımlanan yapılar ile kent kullanıcılarının
iç dünyaları;
gündelik, yerel, biricik duyguları, arzuları ve beklentileri arasında yoğun bir ilişki
vardır.
Çalışmada kentsel mekanın bu bağlamda nasıl bir arayüz olarak çalıştığı
sorgulanır.
Kentsel mekan-
birey etkileşimini
, meka
nın bireyler üzerindeki
etkisi ya da başka bir
deyişle bireylerin kentsel mekanlara verdikleri tepkiler üzerinden araştırmak
çal
ışmanın hedeflerinden biridir.
Kentsel mekana
ve mimarlık pratiğine dair bir
ok
umanın
,
gündelik hayatın içinden ve kentsel kullanıcılar üzerinden yapılmasının
kentsel mekanı odağına alan araştırmalar için kritik önemde olduğuna
inanılmaktadır.
Jacobs’a göre kent ve gerçek yaşam bir laboratuvardır
(Jacobs,1992). Bu laboratuvar
da araştırma yapmak için kullanılan temel araç;
Türkçe karşılığı “duygulanım;
etkilenme
”
olan ve kısaca “
içinde bulunulan çevreye
verilen duygusal tepkiler
”
olarak tanımlanabilecek “
affekt
”
kavramıdır
.
Aydınlı’ya
(1986)
göre “mekansal uyarım sonucu ortaya çıkan duygusal faktörler
-alg
ısal
yargılar, niceliksel olarak
ölçülebilen fizikse
l bileşenler ve niteliksel olarak ölçülebilen
algısal bileşenler arasındaki ilişkiyi açıklamaktadır”
(s.iv).
Çalışma
ve özellikle de
deney, mekansal
uyarımlara ve onların
sonucunda o
rtaya çıkan duygusal faktörler
e
yani affektlere odaklanır. Bu noktada mekanın
, affektlerin tek belirleyicisi olarak ele
alınmadığını daha çok
tetikleyicisi veya katalizörü olarak
görüldüğünü
vurgulamakta
fayda vardır.
Kentsel mekan, birey için kimi zaman ve yerde arka fondur, görünmezdir ve
etkisizdir; kimi zaman ve yerde ise b
aşroldedir; yoğun duygulanımların (affektlerin)
3
tetikleyicisidir. Kentsel mekan deneyimleri indirgenemeyen, öngörülemeyen
ve açık
uçlu yaşantılardır.
Kent,
üstyapı
-kentsel
mekan ve birey arasında karşılıklı
ve sürekli
değişen bir ilişkiler ağıyla
örülüdür; her biri
biricik ve birbirinden farklı
ama aynı
değer ve öneme
sahip deneyimlerin
toplamıdır. Bu bağlamda kent canlı ve elastik
bir sistemdir.
Çalışmada ve deneyde yapılmak istenen bu bir çok biricik,
kestirelemeyen ve tekrar etmeyen deneyimler
toplamınd
an kesitler almaya
çalışmaktır. Çalışmanın literatür araştırması bölümü
, tarih boyunca ne tür kentsel
mekanlar
ın
kentli üzerinde maksimum ruhsal tepkilere yol açtığını araştırarak,
deney
ise k
ent kullanıcılarını psikolojik olarak uç ruh ha
llerine iten fizik
sel koşulları
araştır
arak
bu kesitleri alır.
1.2
Çalışmanın
Kurgusu ve Yöntemi
Çalışmada
öncelikle
bir kuramsal çerçeve oluşturulması hedeflenmiştir.
İkinci
bölüm
olan Kavramlar bölümünde,
kuramsal çerçeveyi oluşturan ilişkiler ağının üç bileşeni
olarak üstyap
ı, kentsel mekan ve affekt kavramlarının
literatür
araştırması sonucu
tanımları yapılmaya çalışılmış ve çalışmadaki yerleri; hangi bağlamda ele
alınacakları aktarılmıştır.
Üçüncü bölümde ise kavramsal araçlarla yani
üstyapı
-mekan-
affekt ilişkisi üzerinden
kente bakılmış, serbest paralel okumalar yapılmıştır. Geçmişten ve günümüzden
d
oğrudan ilişkili olmayan kavramlar ve olgular arasında paralellikler aranmış ve
bağlantılar kurulmaya çalışılmıştır.
Dördüncü bölümde
sanal olarak işleyen çok katılımcılı bir d
e
ney ve sonuçları
aktarılmıştır. Deney aracılığıyla
b
ireyleri İstanbul özelinde sınır ruh hallerine
zorlayan
mekanlar
deşifre
edilmeye
çalışılmıştır
.
Katılımcıların
yazılı
açıklamalarında yer alan
korku,
kaygı, sıkıntı gibi olumsuz veya tam tersi huzur
,
mutluluk, rahatlama,
güven gibi olumlu duygu durumları
ve onları
tetikleyen
mekansal
durumlar (çalışmadaki adıyla “fiziksel koşullar”) taranmış ve b
u tarama
sonucunda bir
“fiziksel koşul
-affekt
ilişki
tablosu
”
oluşturulmuştur. Bunun yanı sıra
deneyin g
eleceğe yönelik yapılmış bir projeksiyon niteliğinde olan
İstanbul üzerine
bir “affektif risk ve potansiyel haritası”
için bir model önerisi
olması ve altlık
oluştu
r
ması hedeflenmiştir
.
Deney ve çalışma boyunca
y
oğunluk ve sınır gibi
durumlara yönelinmesinin nedeni
bu durumların
normale referans veren ve
görmezden gelinen noktaları görünür kılabilme potansiyelidir.
Deneyin fiziksel araştırma alanlarını kentin gündelik akışında yer bulan dış mekanlar
oluşturur. Bunun nedeni k
entsel pratikleri ilgilendiren mekansal durumlar
ın
Kuban
’ın
4
(2003)
“
butik için
mimarlık” diye tanımladığı
tekil mimari yapılardan ibaret
olmadığının düşünülmesidir. Bununla birlikte kent kullanıcılarının maruz kaldığı
kentsel mekan ve durumların akademik platformlarda çoğunlukla tartışılmadığından
bahsedilebilir. Bu nedenle deneyde
; mimarların ürettiği tekil binalardan ziyade
kentsel ölçekte bu binaların dışında kalan; es geçilen ve incelenmeye ve
değerlendirmeye çoğunlukla
tabi tutulmayan
alanlara odaklanılmıştır.
Değerlendirme ve s
onuç bölümünde ise
bir
kent okuması
yöntemi
olarak çalışmanın
ve bir model önerisi olarak deneyin,
mimarlık kuramı ve pratiğine nasıl katkıd
a
bulunabileceği sorgulanmış,
affektin
mimarlık pratiği için önemi vurgulanmıştır.
5
2.KAVRAMLAR
2.1 Üstyapı
2.1.1 Üstyapının literatürdeki tanımları ve çalışmadaki
yeri
Üstyapı
(superstructure
) kavramı sosyoloji, siyaset bilimi, ekonomi, tarih gibi çeşitli
disiplinlerde tartışılagelmiş ve üzerine farklı anlamlar yüklenmiştir. Marx’ın ortaya
koyduğu ve devamında bir çok düşünürün (Frankfurt okulu başta olmak üzere,
Lukacs, della Volpe, Althusser vb.) üzerine çalıştığı ve geliştirdiği “üstyapı”, çeşitli ve
farklı anlamlar çağrıştırmasından ötürü oldukça yüklü bir kavramdır.
Bu çalışmalarda
üzerinde durulan temel no
kta toplumsal konfigürasyonda “üstyapı” ve “altyapı”nın
neye tekabül ettiği ve bu yapılar arasındaki ilişkilerdir. Temel olarak Marksist
kuramda “üstyapı” kavramı, maddi pratikler ve ilişkiler dışında kalan hukuk, ideoloji,
inanç, kültür ve politika gibi y
apıları tanımlar. Marx’a göre üstyapı altyanın bir
yansımasıdır. Altyapı
(base
) ise genel anlamda ekonomidir ve işçiler, üretim
araçları, çalışmadan başkalarının emeğini elinde tutan güçlerden meydana gelir. Bu
kuramda alt yapı ile üst yapı arasında belirgin bir ekonomik determinizm ilişkisi
kurularak genellikle üst yapının alt yapı tarafından belirlendiği öne sürülür (Sezal,
2003).
Althusser Marksist kuramı yapısalcı bir yaklaşımla yeniden ele alır.
Ekonominin son kertede belirleyici olduğu konusunda Marx’a katılır ancak üstyapı ve
altyapı arasında bir belirlenim ya da tek yönlü bir nedensellik olmadığı görüşündedir.
Marshall ve Sunar
’a göre Althusser, toplumsal kuruluşu karmaşık bir bütün olarak
“merkezsiz yapı” şeklinde ele almaktadır. Karmaşık bütünlüğü oluşturan düzeyler
arasında tek yönlü bir nedensellik ilişkisi yoktur; bütünlük, düzeyler arasındaki
karmaşık eklemleşmelerin meydana getirdiği bir “yapısal üst belirlenme” sonucunda
oluşur. Bu düzeylerin hiçbirisi diğerlerinden birine
indirgenemez (Sezal, 2003).
Assiter ise, Althusser’in önerdiği bu bütünsel ve kompleks nedenselliğin bir sonucu
olarak, toplumu oluşturan her basit kategorinin toplumun bütün yapısını da içerdiğini
öne sürer
(Saygı
n, 2009-2010).
Üstyapı ile ilgili bu yorumlar çalışma için temel bir zemin oluşturmakla beraber, bu
yorumlardan herhangi biri çalışmada kullanılan biçimiyle üstyapı kavramı için
tanımlayıcı olarak belirlenmemiştir
zira bu yüklü kavram yerine makro-mikro, genel-
6
tikel gibi ayrımlara da gidilebilirdi. Çalışmada üstyapı,
genel anlamda kentin fiziki
yapısına ve mimarlık pratiğine etkide bulunan politik, ekonomik, sosyal ve kültürel
yapıları işaret etmektedir. Kısacası ilk bakışta mimarlık disiplini dışında kalan ancak
mimarlık pratiğine etkide bulanan tüm etmenler kastedil
mektedir.
Ü
styapının
çalışma içinde
bir kavramdan daha çok
bir yaklaşımı ifade ettiği
belirtilebilir.
Bu yaklaşım holistik bir bakış açısının ürünüdür. Çalışılacak olan tüm
fenomenlerin sosyal, teknolojik, kültürel, psikolojik, politik, antropolojik boyu
tlarının
farkında olmak ve bu boyutların içiçe geçerken birbirlerini vareden (
interwoven) bir
bütün oluşturduğu
varsayımı olarak özetlenebilecek holistik (bütüncül) bakış açısı
çalışmanın temel yaklaşımını belirlemektedir. Toplumsal konfigürasyon nasıl
kat
manlardan meydana geliyorsa fiziksel peyzaj da çeşitli parametrelerin etkisi
altında ş
ekillenir.
Üstyapıya yapılan vurgunun sebebi herhangi bir mimarlık ya da
kent okumasının mimarlık pratiği dışındaki ekonomi, politika, kültür gibi
parametrelerden bağımsız yapılamayacağı düşüncesidir. Benzer biçimde bireyin
psikolojik durumu; çalışmada ele alınan biçimiyle “affektif halleri“ de yalnızca fiziksel
çevrenin bir fonksiyonu olarak ele alınamaz.
Kısacası üst yapı, fiziksel çevre ve
bireyin psikolojik halleri ara
sında
belirlenimci
bir ilişkiden ziyade
birbirlerini içiçe
geçerek vareden bir bütünün
farklı yüzleri olduğu düşüncesi çalışmanın temel
yaklaşımıdır.
2.1.2
Üstyapı
-m
ekan İlişkisi
Üst yapı ve mekan arasındaki ilişkiye dair ipuçları için Tafuri, Bataille, P
ile gibi
kuramcıların izi sürülebilir. Üstyapı ve mimarlık ilişkisine dair radikal bir tutum
sergileyen Tafuri ve Venedik Okulu m
imarlığı ideolojik bir yapıbozumuna
(dekonstrüksiyona)
uğratırlar ve mimarlık tarihini emek tarihine (
history of labor)
entegre bir bi
çimde yeniden değerlendirirler (Huet, 19
98).
Temel olarak mimarlık
üretiminin
kapitalizmin rasyonalitesi tarafından belirlendiğini öne sürerler. Hays’a
göre Tafuri,
mimarlığı
entelektüel, kültürel ve ekonomik güçlerden oluşan ideolojik
bir örtü tara
fından sarıp sarmalanmış bir biçimde ele alır ve mimarlığın bu örtüden
kurtulmasının imkansız olduğunu öne sürer.
Bu koşullar altında çağdaş mimarlığın
yalnızca iki seçeneği vardır: sonunu garanti eden sistemin içine yığılmak ya da
hipnotik bir inzivaya çekilmek (Hays, 1998).
Bu tavır kentsel mekan üretiminin bir
parçası olan mimarlık
disiplininin,
çalışmada üstyapının bir parçası
olarak
tan
ımlanan ve çağdaşı olan ekonom
i-politik il
e ilişkisinin kaçınılmazlığına
vurgu
yapar.
7
Çalışmada mekan üretimine e
tkide
bulunan yapılar arasında
iktidar, otorite veya güç
olarak tanımlanabilecek politika da mekanla ilişkisi irdelenen yapılardan biri olarak
karşımıza çıkar. Winner
(1986)
politikayı, herhangi bir insani ilişkiler ağında gücün
ve otoritenin düzenlenmesi ve bu düzenlemeler içinde yer bulan faaliyetler olarak
tanımlar. Bu tanım aracılığıyla politikanın yalnızca tek bir kişi ya da zümreye ait
iktidara ya da otoriteye indirgenemeyeceği, demokrasi gibi bireylerin iradeleri
üzerinden yürüyen yönetim biçimlerini de i
çerdiği vurgulanmaktadır.
M
ekanların bir iktidar aracı olarak kullanılmasına ilişkin bir çok görüş
vardır. Bu
ilişkiyi kurcalayanlardan öne çıkan bir düşünür olarak
Foucoult mekanlar tarihinin
iktidarlar tarihi olarak yeni
den yazılabileceğini öne sürer
(Vidler, 1993). Bu noktada
mimarlık mekan ilişkisine değinmekte
yarar
vardır;
örneğin
Gideon
mimarlık
ta
modernizmin tarihinin mekana anlam katma tarihi olarak ele a
lınabileceğini
ifade
eder (Vidler, 2000).
Mekana nasıl bir anlam katılacağı ve mekanın nasıl
ar
açsallaştırdığı sorusu yalnızca mimarlık disiplinin değil politik coğrafya,
felsefe,
kültürel çalışmalar,
sosyoloji gibi bir çok disiplini
n araştırma konusudur. Bataille’a
(1985)
göre mimarlık toplumların oluşlarının (
being) bir
dışa vurumudur
, ifadesidir;
t
ıpkı insan fizyonomisinin bireylerin oluşlarının bir ifadesi olduğu gibi.
Ancak bu ifade
daha çok
papaz, majeste, admiraller gibi resmi karakterlerin fizyonomisidir. Başka
bir deyişle mimarlık pratikte toplumun yalnızca ideal oluşunu dışa vurur; otorite
yani
emreden ve yasaklayan kendini mimari kompozisyonlarda ifade eder. Böylelikle
b
üyük anıtlar,
engel gibi yükselirler, majeste ve otoriteyi tüm kanuna
aykırı
durumlara karşı derinleş
tirirler. Kilise ve devlet, katedral ve saray formunda
konuş
urlar ve ço
ğul
luklara sessizlik empoze ederler; a
çıktır ki, bu anıtlar sosyal
olarak kabul edilebilir davranışlar ve çoğunlukla da gerçek bir korku uyandırırlar.
Bataille bu duruma örnek olarak Bastille hapishanesini verir.
Benzer biçimde Pile da mekansallığın
gücün
/iktidarın
uygulanmasını mümkün
kıldığını ve hatta
onun
egzersiz alanı olduğunu ifade eder. Bu anlamda mekansallık,
güç/iktidar ilişkilerinin normalleştirildiği, doğallaştırıldığı ve nötrleştirmesine yarayan
bir kiptir (Pile, 1996).
Mekan ve politika arasındaki ilişkiyi anlamak için mimarlık pratiğinin araçlarına
yakından bakılabilir. Bu araçlarından biri olarak malzemeler
,
Tschumi ve Cheng’e
(2003)
göre şüphesiz kültürel, sosyal ve ekonomik anlamlar taşırlar ve mimarlık
pratiği bu anlamlandırmaları yönlendirir. Örneğin ahşap, beton, cam, çelik ve plastik
gibi malzemeler, sıcaklık, baskı, açıklık
(openness
) veya atılabilirlik (kullanım süresi
)
gibi belirli hisler veya değerler iletirler. Tschumi ve Cheng bu etkilerin analiz
edilebilir, kullanılabilir olup olmadığı ve basit bir atmosfer veya “
mood
”
kurmaktan
8
daha fazlas
ını başarmak için uygulanabilir olup olmadığı sorularını sorarlar ve örnek
olarak
Berlin’deki Reichstag binasını incelerler. Yenilenip 1999’da açıldıgında, çoğu
kritik cam kubbeyi demokrasinin
şeffaflığının bir sembol
ü olarak yorumlar ve
açıklığın
görünümünün
hükümete/devlete
ulaşılabilirlik
veya
dürüstlükle
eşleştirilebilir olup olmadığını sorgular
.
Günümüzün küreselleşen kentlerinde mekan kültür ve iktidar ilişkilerini araştıran
Öncü ve Weyland (2010)
ise kent dokusunu yarıp yükselen “
cam gök-kulelerin
”
dünya coğrafyasına dağılımının, karmaşık ve çok yönlü iktidar
ilişkiler ağının
görünürlüğüne
ve
okunabilirliğine
katkıda
bulunduğunu
öne
sürerler.
Küreselleşmenin metropollerde düğümlenip, kendini yeniden üretip, derinleşip
,
yayılması mekanın iktidar ilişkileri ağı içerisinde pozisyonunu ifade eden
durumlardan biridir. Öncü ve Weyland bu ilişkinin tarih boyunca benzer biçimde
geliştiğini ifade ederler ve bu durumun yakın
ve
canlı örnekleri
ola
rak 20. yy.’
da
Sovyet kent mimarisinin bir parçası olan devasa meydanları ya da Kuzey Amerika
kentleri içerisinde yükselen gökdelenleri verirler. Bu yapılar
, her zaman hakim iktidar
biçimleri ile iç
içe şekillenen anıtsal mimari
örnekleridir (Öncü ve Weyland, 2010).
Bu ilişkiye dair pek çok başka argüman sunulmuş ve sunulmaya da devam
edilmektedir. Çalışma içinde örnek ola
rak verilen bu
tavırlar ve sunulan bakış açıları
üstyapı
-mekan-
affekt ilişkisi içerisinde yer alan üst yapı
-
mekan ilişkisine nasıl
bakılabileceğine dair yol gösterici olmuşlardır.
2.2 Kentsel Mekan
2.2.1 Kentsel mekan
Bu bölümde
felsefe ve mimarlık disiplinleri tarafından kurcalanmış mekan kavramı
hakkında yapılmış tanımlamaların bir özetini yapmak yerine
bu
tanımlamalardan
“
mimari mekan
”
ve
“
kentsel mekan
”
kavramlarının çalışmadaki yerin
i anlamaya
yardımcı olacak
ve
çalışma boyunca
öne çıkarıl
an
boyutlarını destekleyen görüşler
akt
arılacaktır.
Kullanıcı ile ilişkisi üzerinden varolan ve tanımlanan mekan anlayışı çalışmanın
mekana
bakışını
özetler. Mekan
kavramının çalışma içinde
vurgulanan
boyutları
“algısal” ve “yaşamsal”
boyutlar
ıdır
.
Öncelikle sonsuz mekandan ayrılan mimari
mekan kavramını açmak yararlı olabilir.
Mimari mekan
kavramı Kahvecioğlu’
na
(1998)
göre felsefedeki mekan kavramı
ndan
sınırlılığı ile ayrılır; bu sınırlar fiziksel
çeperler olmak zorunda
değildir, “
...mimari mekan, çevresinden, duyularla fark
edilebilirliği/algılanabilirliği ile tanımlanan ortamdır. Buna göre madde olarak var olan
9
çeperlerin yanında, insanın duyuları yolu ile algıl
a
yabileceği ışık, renk, ses, hava
ak
ımı vb. özelliklerin oluşturduğu, çevresel
mekandan ayrışan ortamlar da
mimari
mekan olarak tanımlanabilir”
(s.39). F
elsefedeki mekan kavramından sınırlılığı ile
ayrılan mimari mekanın “fonksiyonel ve fiziksel boyutlarının ötesinde; insan duyuları
tarafından algılanan algısal boyutu, insan yaşamının özellikleri ile var olmasından
kaynaklanan yaşamsal boyutu ve bu yaşamsal boyutun sürekliliğine bağlı olarak
oluşan kültürel boyutu”
(
Kahvecioğlu, 1998,
s.39) vard
ır.
Mimari mekanın algısal boyutunu kullanıcı ile ilişkisi oluşturur. Boş bir kutu ve içinde
gezinen özne
gibi statik bir mekan anlayışı yerine
, merkeze
mekanı deneyimleyerek
inşa eden özneyi koyan fenomenolojik yaklaşımlar çalışmanın
mekana
yaklaşımını
destekler. Fenomen
olojik yaklaşımın
atası sayılan Husserl’ın
nesnenin bilgisine
ancak özneden varılabileceğ
i
düşüncesiyle özetlenebilecek bu yaklaşım
mekan
bağlamına oturtur
ulursa; nesne
pozisyonundaki mekanın özne
pozisyonundaki
insanın düşüncesinde varlık bulduğu sonucunu çıkarılabilir (Kahvecioğlu
, 1998).
Çalışmada mekan kav
r
amının odaklanılan ikinci boyutu olarak
“yaşamsal boyutu”
mekanın içerisinde geçen yaşam ile bütünleşerek anlam kazanması olarak
tanımlanabilir.
Yaşamsal boyut
a
mekanın statik değil
dinamik
bir oluşum olduğu
düşüncesi de girer.
Vidler’e
(2000) göre modernizm tarihi boyunca mekan, nesneleri
ve bedenleri kapsayan boş bir kutudan daha fazlası olara
k görülür. Göregenli
’ye
(2010) göre
“İnsan yaşadığı çevreyi, kenti, onun fiziksel yapısını anlamlandırmakta,
seçmekte ve zihninde örgütlemektedir
”
(s.17). Mekan, içerisinde gezinen bedene ve
onu algılam
akta olan zihne nüfuz eder ve bu nüfuz etme sonucu zihinde bir imaj
olarak yansır yani bir bakıma yeniden üretilir;
mekan
ve insanın varlığı arası
ndaki bu
alışveriş
nedeniyle mekan
dinamik bir oluşumu ifade eder.
Bu görüşü
destekleyenlerden biri olan
“
Hoogstad mimari mekan
ın, içindeki yaşam ve harekete
bağlı olarak elde edilen algılarla varolduğu görüşündedir”
(Kahvecioğlu, 1998
, s.38).
Paralel olarak
“
Zevi mimari mekan
ı durağan bir olgu yerine, zaman ve hareket
faktörlerinin sürekliliği çerçevesinde, içinde geçen yaşamsal deneyim ile
anlamlandırı
r
”
(Kahvecioğlu, 199
8, s.38).
Ç
alışma boyunca odaklanılan
mekanlar; tekil bina ve iç mekanlardan çok
dış
mekanlar ve kentsel
durumlardır.
Kısaca “kentsel
mekan
” olarak tarif edilecek bu
mekanlar; bireyin kent içinde maruz kald
ığı, içinden
geçtiği, ona etkide bulunan ve
aynı zamanda bireyin biçimlendirdiği ve anlamlandırdığı fiziksel peyzaj olarak tarif
edilebilir.
Çalışmanın bu tavrı Doğan Kuban’ın “
b
utik için mimarlık”
olarak
tanımladığı
yapıların dışında kalan
alanlara odaklanmak isteği olarak da tarif
edilebilir.
10
...Türkiye
’de insan yapısı çevre birbirleriyle ilişkisi olmayan iki söylemin konusu olmaktadır
.
Mimar sayısının çokluğu karşısında ihmal edilecek kadar az
sayıda mimarın geçekleştirdiği,
estetik endişesi olan, hatta bazen evrensel mimari kuramlara gönderme de yapan bazı yapılar
üretiliyor. Fakat bunlar, bugün moda olan deyimiyle, butik için yapıtlardır. Gerçi dünyanın
önemli yapılarının hep butik için yapıt olduğu
söylenebilir. Ne var ki kentin mimari ortamın
oluşması içi
n
önemli olan kentin sokaklarının duvarlarını oluşturan yüz binlerce yapıdır. Butik
iç
in yapı bir üst kültür söylemi, bir azınlık yapısıdır. Kuramsal ve estetik mesajı önemli olabilir.
Fakat sosyal mesajı sınırlıdır. (Kuban, 2003, s.149)
Kısacası kent kullanıcısının çoğunlukla deneyimlediği
mekanlar
“kentin sokakları
n
ın
duvarlar
ını”
oluşturan yüz binlerce yapı ve bu yapıların aralarında kalan boşluklardır.
Kentsel mekan
yalnızca fiziksel olarak değil
her anlamda paylaşılan bir
mekan
dır.
Bu durumda mekan
ın yalnızca
tekil
ve anlık
deneyimi
sonucu oluşan boyutları değil
sürekli ve kolektif olarak deneyimlenmesi
sonucu oluşan boyutları da önem kazanır.
Bu boyutlardan ilki Kahvecioğlu’nun
(1998)
da belirttiğ
i gibi
“yaşamsal boyut”
un
sürekliliğinden kaynaklanan
kültürel boyutudur.
Ancak çalışma,
spesifik olarak
mekan
ın
kültürel boyutuna odaklanmak yerine önceden de belirtil
diği üzere
kentsel
peyzajı şekillendiren ve mimarlık pratiği dışında kalan tüm parametreleri dikkate
almaktadır. Kısaca üstyapı olarak tanımlanan ve kentsel peyzajı biçimlendiren bu
parametreler teknolojik, kültürel, toplumsal ve ekonomik parametrelerdir. Bu noktada
bütün
cül bir bakış açısıyla kentsel
mekana ve kentsel mekan-
birey ilişkisine
bakmanın önemi ortaya çıkar çünkü bahse
dilen bu parametreler kentsel mekan
ı
biçimlendirdiği gibi
mekan
ı zihninde örgütleyen ve deneyimlerek inşa eden bireyi ve
bireyin
psikolojik yapısını
da etkiler.
Bu noktada üstyapı
-mekan ve bireyin
“
birbirlerini
içiçe geçerek vareden bir bütünün
” farklı yüzleri olduğu düşüncesi tekrar karşımıza
çıkar. Kısacası k
entsel mekan ve birey,
üstyapı olarak tanımlanan
parametrelerin
etkisi altında birbirleri
ni var ederler.
İnsan, meta ve bilgi dolaşımının düğümlendiği noktalar olarak tanımlanabilecek
metropol mekan
ları önceden de bahsedildiği
üzere üstyapıdaki değişimlerin görünür
kılındığı yerlerdir.
Metropoller
sıklıkla dile getirildiği üzere çok katmanlı, açık uçlu,
canlı ve hibrit sistemlerdir; sermaye, kültür akışkanlığı
ve insan
dolaşımının
mekansal olarak
yoğunlaştığı
noktalardır. Çalışma boyunca, çalışma ve çalışmanın
bir parçası olan deney için sunacağı malzeme yoğunluluğu ve çeşitliliği göz önünde
bulundurularak daha çok metropol mekan
larına odaklanılmıştır.
Dostları ilə paylaş: |