Kuran-ı Kerim



Yüklə 1,38 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə14/80
tarix02.01.2022
ölçüsü1,38 Mb.
#45397
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   80
Kuran-ı Kerim - Elmalılı Meali ( PDFDrive )

18-KEHF:

1- Hamd, o Allah'a mahsustur ki kulu (Muhammed'e)

kitabı indirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı.

2- Onu dosdoğru (bir kitap) olarak (indirdi) ki katından

gelecek şiddetli azaba karşı (insanları) uyarsın ve yararlı

işler yapan müminlere kendileri için güzel bir mükafat

bulunduğunu müjdelesin.

3- Onlar orada sürekli kalacaklardır.

4- Ve "Allah çocuk edindi" diyenleri de uyarsın.

5- Bu hususta ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir

bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne büyük bir iftiradır.

Onlar, yalandan başka bir şey söylemiyorlar.

6- (Ey Muhammed!) Demek onlar, bu söze (kitaba)

inanmazlarsa, onların peşinde üzüle üzüle kendini helak

edeceksin!

7- Biz yeryüzündeki şeyleri kendisine süs olsun diye

yarattık ki, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini

deneyelim.

8- Şüphesiz biz, yeryüzünde olanları kupkuru bir toprak

yapacağız.

9- Yoksa sen Ashab-ı Kehf'i ve Rakim'i (isimlerinin yazılı

bulunduğu taş kitabeyi) şaşılacak âyetlerimizden mi sandın?

10- O gençler mağaraya sığınınca şöyle dediler:

"Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve bizim için şu

işimizden bir kurtuluş yolu hazırla."

11- Bunun üzerine biz de kulaklarını tıkayarak mağarada

onları yıllarca uyuttuk.

12- Sonra da iki gruptan hangisinin, onların mağarada

kaldıkları süreyi daha iyi hesapladığını anlamak için, onları

tekrar uyandırdık.

13- Biz sana onların kıssalarını gerçek olarak anlatacağız.

Hakikaten onlar, Rablerine iman eden birkaç genç idi. Biz de

onların hidayetlerini artırdık.



14- (Oranın hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler

ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan

başkasına ilâh deyip tapmayız, yoksa saçma sapan

konuşmuş oluruz.

15- Şu bizim kavmimiz, Allah'tan başka ilâh edindiler.

Onların ilâh olduğuna dair açık bir delil getirselerdi ya!

Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?

16- (İçlerinden biri şöyle demişti:) "Mademki siz, onlardan

ve Allah'tan başka taptıkları putlardan ayrıldınız, o halde

mağaraya sığının ki, Rabbiniz rahmetinden size genişlik

versin ve işinizi rast getirip kolaylaştırsın."

17- Ey Muhammed! Baksaydın güneşin doğduğu zaman

mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken de sol taraftan

onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın

geniş bir yerinde idiler. İşte bu Allah'ın mucizelerindendir.

Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır; kimi de

hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek

bir dost bulamazsın.

18- Bir de onları mağarada görseydin uyanık sanırdın.

Halbuki onlar uykudadırlar. Biz onları sağa sola çevirirdik.

Köpekleri de girişte ön ayaklarını ileri doğru uzatmıştı. Eğer

onları görseydin, arkana bakmadan kaçardın ve için korku ile

dolardı.

19- Onları bir mucize olarak uyuttuğumuz gibi,

birbirlerine sorsunlar diye kendilerini uyandırdık da

içlerinden bir sözcü şöyle dedi: "Ne kadar durup kaldınız?"

(Kimi) "Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık" dediler.

(Kimi de) şöyle dediler: "Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz

daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi, bu gümüş paranızla şehre

gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan

size azık getirsin. Hem çok dikkatli davransın ve sizi kimseye

sezdirmesin."

20- "Çünkü şehir halkı, sizi ellerine geçirirlerse muhakkak

sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o

zaman siz dünyada da ahirette de asla kurtuluşa

eremezsiniz."




21- Böylece insanları onlardan haberdar kıldık ki,

öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu ve kıyamet

gününden şüphe edilemeyeceğini bildirmek için, öylece

şehir halkına buldurduk. Onları mağarada bulanlar,

aralarında durumlarını tartışıyorlardı. Dediler ki: "Üstlerine

bir bina (kilise) yapın. Bununla beraber Rableri, onları daha

iyi bilir." Sözlerinde üstün gelen müminler: "Üzerlerine

muhakkak bir mescid yapacağız." dediler.

22- Ashab-ı Kehf'in sayılarında ihtilaf edenlerden bazıları:

Onlar, üç kişidir, dördüncüleri köpekleridir" diyecekler. Diğer

bazıları da "Onlar, beş kişidir, altıncıları köpekleridir "

diyecekler. Her ikisi de bilinmeyen hakkında tahmin

yürütmektir. (kimileri de:) "Onlar, yedi kişidir; sekizincisi

köpekleridir" derler. De ki: "Onların sayılarını Rabbim daha

iyi bilir." Onları ancak pek azı bilir, Bu sebeple onlar

hakkında bu bildirilenler dışında bir münakaşaya girişme ve

bunlar hakkında hiç kimseye de bir şey sorma!

23- Hiçbir şey için, Allah'ın dilemesi dışında: "Ben yarın

onu yapacağım deme"

24- Ancak Allah dilerse (yapacağım de). Ve unuttuğun

vakit Allah'ı an ve "Umarım Rabbim beni, doğruya daha

yakın olana eriştirir." de.

25- Onlar, mağaralarında üçyüz yıl kadar kaldılar ve

dokuz yıl da buna ilave etmişlerdir.

26- De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi

bilir." Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O ne güzel

görendir! O ne mükemmel işitendir! Onların, O'ndan başka

bir yardımcısı yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak

etmez.

27- Rabbinin kitabından sana vahyolunanı oku! Onun



sözlerini değiştirecek kimse yoktur. Ve O'ndan başka bir

sığınılacak da bulamazsın.

28- Nefsince de, sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine

yalvaranlarla beraber candan sabret. Sen dünya hayatının

süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, bizi



anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve

işi hep aşırılık olan kimseye uyma.

29- Ve de ki: O hak Rabbimizdendir. Artık dileyen iman

etsin, dileyen inkâr etsin. Çünkü biz zalimler için öyle bir

ateş hazırlamışız ki, duvarları, çepeçevre onları içine

alacaktır. Eğer feryad edip yardım isteseler, erimiş maden

gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. O ne kötü bir

içecek ve ne kötü bir dayanma yeri!

30- İman edip de güzel davranışlarda bulunanlar var ya,

şüphe yok ki biz öyle güzel işler yapanların mükafatını zayi

etmeyiz.

31- İşte onlara Adn cennetleri vardır; altlarından ırmaklar

akar, orada altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın

ipekliden yeşil elbiseler giyerek koltuklar üzerine dayanıp

kurulacaklar. O ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri!

32- Onlara, şu iki adamı misal olarak anlat: Biz bunlardan

birine her türlü üzümden iki bağ vermişiz, her ikisinin

etrafını hurmalarla donatmışız, aralarında da bir ekinlik

yapmışız.

33- İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbir şey noksan

bırakmamış, ikisinin ortasından bir de nehir akıtmışız.

34- İki bağın sahibinin ayrıca başka geliri vardı. Bundan

dolayı bu adam arkadaşıyla münakaşa ederken: "Ben malca

senden daha zengin ve insan sayısı bakımından da senden

daha güçlü ve üstünüm" dedi.

35- Adam, bu şekilde kendine zulmederek bağına girdi ve

şöyle dedi: "Bunun hiç yok olacağını sanmıyorum"

36- "Kıyametin kopacağını da zannetmem. Şayet

Rabbimin huzuruna götürürlürsem, muhakkak orada bundan

daha hayırlı bir sonuç bulurum".

37- Bunun üzerine kendisiyle münakaşa eden arkadaşı da

ona şöyle dedi: "Seni topraktan, sonra seni bir damla sudan

yaratan, daha sonra da seni insan haline getireni mi inkar

ediyorsun?

38- "Fakat ben iman ederek diyorum ki: O Allah, benim

Rabbimdir, ben Rabbime kimseyi ortak koşmam."




39- "Kendi bağına girdiğin zaman: "Bu Allah'dandır,

benim kuvvetimle değil, Allah'ın kuvveti ile olmuştur,

deseydin ya! Her ne kadar beni, malca ve evlatça kendinden

az görüyorsan da."

40- Belki Rabbim, bana, senin bağından daha hayırlısını

verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de, bağın

yalçın bir toprak haline gelir."

41- "Yahut, bağının suyu yerin dibine çekilir de bir daha

suyunu çıkarıp bağını sulayamazsın."

42- Derken serveti yok edildi. Bunun üzerine bağına

yaptığı masraflara karşı ellerini oğuşturmaya başladı. Bağ,

çardakları üzerine yıkılmış kalmıştı, "Ah Keşke Rabbime

hiçbir şeyi ortak koşmasaydım" diyordu.

43- Onun Allah'tan başka yardım edecek adamları yoktur

ve Allah'a karşı kendi nefsini de kurtaramadı.

44- İşte burada yardım, yalnız hak olan Allah'a aittir.

O'nun verdiği mükâfat da daha hayırlıdır, netice de daha

hayırlıdır.

45- Ey Muhammed! Sen onlara dünya hayatının misalini

ver. Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su

sayesinde yeryüzünün bitkileri (her renk ve çiçekten)

birbirine karışmış, nihayet bir çöp kırıntısı olmuştur.

Rüzgarlar onu savurur gider. Allah her şeye muktedirdir.

46- Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Bakî kalacak

olan iyi ameller ise, Rabbinin katında, sevabca da hayırlıdır,

ümid yönünden de daha hayırlıdır.

47- O kıyamet gününü hatırla ki, dağları yürüteceğiz ve

yeryüzünü çırılçıplak göreceksin. Bütün insanları, mahşerde

toplayacağız hiçbir kimseyi bırakmayacağız.

48- Onlar, saf halinde Rabbine arz edilmişlerdir. Allah,

onlara şöyle diyecektir: "Şüphesiz sizi ilk önce yarattığımız

gibi bize geldiniz. Fakat, size kıyamet için yaptığımız vaadi

yerine getirmeyeceğimizi sanmıştınız, değil mi?

49- O gün herkesin amel defteri ortaya konulmuştur. Ey

Muhammed! Günahkârların, amel defterlerinden korkarak:

"Eyvah bize! Bu nasıl deftermiş ki, büyük küçük hiçbir şey




bırakmadan hepsini saymış dökmüş" dediklerini görürsün.

Onlar, bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç

kimseye zulmetmez.

50- Yine o vakti hatırla ki biz, meleklere: "Âdem'e secde

edin!" demiştik. İblis hariç olmak üzere onlar hemen secde

ettiler. İblis cinlerdendi, Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi

siz beni bırakıp da İblis'i ve soyunu dostlar mı

ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler

için bu ne kötü bir değişmedir.

51- Ben, onları (İblis ve soyunu) ne göklerin ve yerin

yaratılışında, ne de kendilerinin yaratılışında şahit tutmadım

ve hiçbir zaman doğru yoldan çıkanları yardımcı edinmiş

değilim.

52- Ve o (kıyamet) günü Allah kâfirlere şöyle buyuracak:

"Ortaklarım ve şefaatçılarınız diye zannettiğiniz putlarınızı

çağırın." Müşrikler onları çağırırlar, fakat kendilerine cevap

vermezler. Biz, kâfirlerle ilâhları arasına ateşten bir engel

koymuşuzdur.

53- Günahkârlar ateşi görmüşler de artık ona

düşeceklerini anlamışlardır. Fakat ondan kaçıp sığınacak bir

yer bulamazlar.

54- Şüphesiz biz, bu Kur'ân'da insanlara çeşitli mânâları

türlü misallerle açık olarak verdik. İnsan ise, her şeyden çok

mücadelecidir.

55- Kendilerine doğru yolu gösteren peygamber

geldiğinde insanları, iman etmekten ve Rabblerinden

günahlarının mağfiretini istemekten alıkoyan şey sadece

geçmiş milletlerin başlarına gelen felaketlerin kendilerine de

gelmesini veya ahiret azabının ansızın göz göre göre gelip

çatmasını beklemek olmuştur.

56- Halbuki biz peygamberleri ancak müjdeciler ve

uyarıcılar olarak göndeririz. Kâfir olanlar ise hakkı, batılla

ortadan kaldırmak için mücadele ediyorlar. Onlar,

âyetlerimizi ve korkutuldukları azabı da alaya almışlardır.

57- Rabbinin âyetleriyle nasihat edilip de onlardan yüz

çeviren ve daha önce işlediği günahları unutandan daha




zalim kim olabilir? Biz onların kalbleri üzerine (Kur'ân'ı)

anlamalarına engel olan bir ağırlık, kulaklarına da sağırlık

verdik. Ey Muhammed! Sen onları doğru yola çağırsan da

onlar asla hidayete ermezler.

58- Bununla beraber rahmet sahibi olan Rabbin çok

bağışlayıcıdır, tevbe eden kullarına rahmeti boldur. Eğer

Allah, işledikleri günahlar yüzünden onları hemen

cezalandıracak olsaydı, onlara hemen azab ederdi. Fakat

onlara vaad edilen bir zaman vardır ki, o geldiğinde Allah'ın

azabından bir kurtuluş yeri bulamazlar.

59- İşte zulmettikleri için helak ettiğimiz şehirler! Biz

onların helâkleri için de belirli bir zaman tayin etmiştik.

60- Ey Muhammed! Bir vakit Musa genç adamına demişti

ki: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim,

yahut senelerce gideceğim."

61- Bunun üzerine ikisi de iki denizin birleştiği yere

vardıklarında balıklarını unuttular. Bu arada balık, denizde

yolunu bulup kaybolmuştu.

62- İki denizin birleştiği yeri geçtikleri zaman, Musa genç

arkadaşına: "Kuşluk yemeğimizi getir. Gerçekten biz bu

yolculuğumuzda epey yorulduk" dedi.

63- Adam: "Gördün mü! dedi. Kayaya sığındığımız vakit

doğrusu ben balığı unutmuşum. Onu hatırlamamı,

muhakkak şeytan bana unutturdu. O denizde garip bir yol

tutup gitmişti."

64- Musa da demişti ki: "İşte aradığımız o idi." Bunun

üzerine izlerine dönüp gerisin geri gittiler.

65- Nihayet kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona

katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim

öğretmiştik.

66- Musa ona: "Allah'ın sana öğrettiği ilim ve hikmetten

bana da öğretmen için sana tabi olabilir miyim?" dedi.

67- (Hızır) dedi ki: "Doğrusu sen benimle asla

sabredemezsin.

68- "İçyüzünü kavrayamadığın şeye nasıl

sabredeceksin?"




69- Musa: "İnşaallah beni sabırlı bulacaksın ve senin

hiçbir işine karşı gelmeyeceğim" dedi.

70- (Hızır) dedi ki: "O halde bana tabi olacaksın; ben sana

sırrını anlatmadıkça, hiçbir şey hakkında bana soru sorma!"

71- Bunun üzerine ikisi beraber yürüdüler. Nihayet

gemiye bindikleri zaman, o kul (Hızır) gemiyi deldi. Musa,

ona şöyle dedi: "Geminin içindekileri boğmak için mi deldin?

Doğrusu çok kötü bir iş yaptın."

72- (Hızır:) "Sen benimle asla sabredemezsin, demedim

mi?" dedi.

73- Musa dedi ki: "Unuttuğum şeyden dolayı beni

suçlama ve bu işimden dolayı bana bir güçlük çıkarma."

74- Yine gittiler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında

Hızır hemen onu öldürdü. Musa: "Kısas olmadan masum bir

cana nasıl kıyarsın? Doğrusu sen çok fena bir şey yaptın"

dedi.


75- Hızır dedi ki: "Doğrusu sen benimle asla

sabredemezsin demedim mi sana?"

76- (Musa) dedi ki: "Eğer bundan sonra sana bir şey

sorarsam bana arkadaş olma! Hakikaten benim tarafımdan

ileri sürülebilecek son mazerete ulaştın.

77- Bunun üzerine yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına

varıp onlardan yemek istediler. Ancak köy halkı onları

misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere

olan bir duvar buldular. Hızır hemen onu doğrulttu. Musa:

"İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın" dedi.

78- Hızır dedi ki: "İşte bu, seninle benim aramızın

ayrılmasıdır. Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin içyüzünü

haber vereceğim."

79- "Gemi, denizde çalışan bir kaç yoksula aitti. Onu

kusurlu kılmak istedim, çünkü onların ilerisinde her sağlam

gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı."

80- "Oğlana gelince, onun ana-babası mümin kimselerdi.

Çocuğun onları azgınlık ve inkâra sürüklemesinden korktuk."

81- "İstedik ki Rabbleri onun yerine kendilerine ondan

temizlikçe daha hayırlı ve daha çok merhamet eden birini




versin."

82- "Duvar ise, o şehirde iki yetim oğlana ait idi. Duvarın

altında onların bir hazinesi vardı. Babaları da iyi bir kimse

idi. Onun için Rabbin istedi ki o iki çocuk erginlik çağlarına

ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini

çıkarsınlar. Ve ben bunların hiçbirini kendiliğimden

yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzleri

budur."


83- Bir de sana Zülkarneyn'den soruyorlar. De ki: Size

ondan bir hatıra okuyacağım.

84- Gerçekten biz onu (Zülkarneyn'i) yeryüzünde iktidar

sahibi yaptık ve ona ulaşmak istediği her şeyi elde

etmesinin bir yolunu verdik.

85- Derken o da bu yollardan birini tutup gitti.

86- Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi,

(sanki) kara bir balçıkta batıyor buldu. Bir de bunun yanında

bir kavim buldu. Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onları ya

cezalandırırsın veya onların hakkında iyi davranırsın."

87- O da demişti ki: "Kim haksızlık ederse muhakkak ona

azab edeceğiz; Sonra Rabbine geri döndürülecek, O da onu

görülmemiş bir azabla cezalandırır."

88- "Amma her kim de iman edip iyi bir iş yaparsa, buna

da en güzel mükâfat vardır. Biz ona dünyada kolaylık

gösterir zor işlere koşmayız."

89- Sonra Zülkarneyn yine bir yol tuttu.

91- İşte Zülkarneyn'in kudret ve saltanatı böyleydi. Ve biz

onun yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık.

92- Sonra yine bir yol tuttu.

93- Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde,

hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu.

94- Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde

fesat çıkarıyorlar. Onun için, bizimle onlar arasında bir sed

yapman şartıyla sana bir vergi versek olur mu?"

95- Dedi ki: "Rabbimin bana vermiş olduğu servet ve

saltanat, sizin vereceğiniz şeyden daha hayırlıdır. Bana



maddî yardımda bulunun da sizinle onların arasına en

sağlam seddi yapayım.

96- "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki

ucunu denkleştirdiği vakit: "Ateş yakıp körükleyin" dedi.

Demiri bir ateş koru haline getirince. "Bana erimiş bakır

getirin üzerine dökeyim" dedi.

97- Artık Ye'cuc ve Me'cuc bu seti ne aşabildiler ne de

delebildiler.

98- Zülkarneyn dedi ki: "Bu Rabbimin bir lütfudur.

Rabbimin vaadi geldiği vakit de onu dümdüz yapacaktır.

Rabbimin vaadi de haktır.

99- Biz o gün (kıyamet günü) onları bırakıvermişizdir.

Dalgalar halinde birbirlerine girerler, Sûr'a da üfürülmüştür.

Böylece onların hepsini bir araya toplamışızdır.

100- Ve cehennemi o gün kâfirlere öyle bir göstereceğiz

ki!


101- Onlar ki, beni hatırlatan âyetlerimden gözleri bir

örtü içindeydi. İşitmeye de tahammül edemiyorlardı.

102- O kâfirler, beni bırakıp da kullarımı dostlar

edineceklerini mi sandılar? Doğrusu biz cehennemi o

kâfirlere bir konukluk olarak hazırladık.

103- De ki: Amelleri en çok boşa gidenleri size bildirelim

mi?

104- Onların dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir.



Oysa onlar güzel işler yaptıklarını sanıyorlardı.

105- İşte onlar, Rabblerinin âyetlerini ve O'nun huzuruna

çıkacaklarını inkâr etmişlerdir de bu yüzden iyilik altında

yaptıkları bütün amelleri boşa gitmiştir. Artık kıyamet günü

onlar için hiçbir ölçü tutturmayız.

106- İşte böyle, onların cezaları cehennemdir. Çünkü

inkâr etmişler ve benim âyetlerimi, peygamberlerimi alaya

almışlardır.

107- İman edip salih ameller işleyenlere gelince, onlar

için Firdevs cennetleri konak olmuştur.

108- İçlerinde ebedî olarak kalacaklar, oradan hiç

ayrılmak istemeyeceklerdir.




Bu hatırlatma ve uyarmayı yeterli görmeyip de daha fazla

açıklama isteyenlere karşı ey Muhammed!

109- Deki: "Eğer Rabbimin sözlerini yazmak için deniz

mürekkep olsa, Rabbimin sözleri tükenmeden önce, deniz

muhakkak tükenecekti, bir mislini daha yardımcı getirsek

bile."


110- De ki: "Ben de sizin gibi ancak bir beşerim. Ne var

ki, bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun

için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin

ve Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin."

 


Yüklə 1,38 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin