21-ENBİYA:
1- İnsanların hesab (görme) zamanı yaklaştı. Onlar ise
hâlâ gaflet içinde, yan çizip aldırmıyorlar.
2- Rablerinden kendilerine gelen her yeni hatırlatmayı
hep eğlenerek dinliyorlar.
3- Kalbleri hep eğlencede (gaflette), hem o zalimler
aralarında şu gizli fısıltıyı yaptılar: "Bu, ancak sizin gibi bir
insan. Artık göz göre göre sihre mi gidip uyarsınız?"
4- Peygamber: "Benim Rabbim gökte ve yerde (söylenen)
her sözü bilir. O, her şeyi işitir, her şeyi bilir" dedi.
5- Onlar: "Hayır, bunlar karışık rüyalardır; yok, onu
kendisi uydurdu, yok o bir şairdir. Böyle değilse önceki
peygamberler gibi, o da bize bir mucize getirsin" dediler.
6- Onlardan önce yok ettiğimiz hiçbir memleket halkı
iman etmedi. Şimdi bunlar mı iman edecekler?
7- (Ey Muhammed!) Biz, senden önce de ancak
kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkek(peygamber)ler
gönderdik. Bilmiyorsanız kitap ehli olanlara sorun.
8- Biz onları yemek yemez birer cesed kılmadık ve onlar
ölümsüz de değillerdi.
9- Sonra biz onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik; hem
onları, hem de dilediğimiz kimseleri kurtardık, aşırı gidenleri
yok ettik.
10- (Ey Kureyş topluluğu!) And olsun, size öyle bir kitab
indirdik ki, bütün şan ve şerefiniz ondadır. Hâlâ
akıllanmayacak mısınız?
11- Biz halkı zalim olan nice memleketleri kırıp geçirdik
ve onlardan sonra başka milletler var ettik.
12- Onlar azabımızın şiddetini hissettikleri zaman oradan
kaçmaya koyuluyorlardı.
13- "Koşup kaçmayın; size nimet verilen yere, yurtlarınıza
dönün ki, sorguya çekileceksiniz" dedik.
14- Onlar da: "Vay bizlere! Biz gerçekten zalimler idik"
dediler.
15- Biz, onları biçilmiş bir ekin ve bir yığın kül haline
getirinceye kadar hep sözleri bu feryad olmuştur.
16- Biz gök ile yeri ve aralarındaki şeyleri, boş bir eğlence
için yaratmadık.
17- Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu
katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık öyle yapardık.
18- Hayır, biz hakkı batılın başına çarparız da onun
beynini parçalar. Bir de bakarsın (batıl) o anda yok olup
gitmiştir. Allah'a yakıştırdığınız vasıflardan ötürü size
yazıklar olsun.
19- Göklerde ve yerde olan bütün varlıklar O'nundur.
Katında olanlar O'na kulluk etmekten ne çekinirler, ne de
yorulurlar.
20- Gece gündüz (hep Allah'ı) tesbih ederler, usanmazlar.
21- Yoksa (Mekke müşrikleri) birtakım ilâhlar edindiler de
yerden ölüleri onlar mı diriltecekler?
22- Eğer yer ile gökte Allah'tan başka ilâhlar olsaydı,
bunların ikisi de muhakkak fesada uğrar yok olurdu. O halde
Arş'ın Rabbi olan Allah, onların vasfetmekte oldukları
şeylerden (bütün noksanlıklardan) beridir, münezzehtir.
23- O, yaptığından sorumlu olmaz, onlar ise sorumlu
tutulacaklardır.
24- Yoksa O'ndan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: "Kesin
delilinizi getirin. İşte benimle beraber olanların kitabı ve
benden öncekilerin kitabı." Hayır, onların çoğu gerçeği
bilmezler de onun için yüz çevirirler.
25- Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, ona
şöyle vahyetmiş olmayalım: "Gerçek şu ki benden başka ilâh
yoktur. Onun için bana ibadet edin."
26- Böyle iken dediler ki: "Rahmân çocuk edindi." Allah
bundan münezzehtir. Doğrusu melekler (Allah'ın çocukları
değil.) ikram olunmuş kullardır.
27- Onlar Allah'ın sözünün önüne geçmezler, hep O'nun
emriyle hareket ederler.
28- Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de
(yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar, Allah'ın hoşnud
olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. Hepsi de O'nun
korkusundan titrerler.
29- İçlerinden kim: "Ben, O'ndan başka bir ilâhım" derse,
biz ona cehennemi ceza olarak veririz. Zalimleri biz böyle
cezalandırırız.
30-O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik
bir halde iken biz onları ayırdık. Hayatı olan her şeyi sudan
yarattık. Hâlâ inanmıyorlar mı?
31- Yeryüzünde, insanlar sarsılmasın diye sabit dağlar
yarattık, rahat gidebilsinler diye dağların aralarında geniş
yollar var ettik.
32- Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Kâfirler ise,
gökyüzünün alâmetlerinden (Allah'ın kudret ve azametine
delalet eden delillerinden) yüz çeviriyorlar.
33- Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur.
Bunların her biri kendi dairesinde dolaşmaktadır.
34- Ey Muhammed! Senden önce de hiçbir insanı
ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de onlar baki kalır mı? Senin
ölmenle rahata kavuşacaklarını mı sanıyorlar?
35- Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak
kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize
döndürüleceksiniz.
36- O inkârcılar seni gördükleri zaman, seni alaya
alıyorlar ve "İlâhlarınızı diline dolayan bu mudur?" diyorlar.
Halbuki onlar Rahmân'ın kitabını inkâr ediyorlar.
37- İnsan aceleci olarak yaratılmıştır. Size yakında (azaba
dair) alametlerimi göstereceğim. Şimdi siz acele etmeyin.
38- "Doğru sözlü iseniz (bildirin) bu vaad ne zamandır?"
derler.
39- Bu kâfirler ateşi yüzlerinden ve sırtlarından men
edemeyecekleri ve yardım da göremeyecekleri zamanı, bir
bilseler!
40- Doğrusu bu azap onlara ansızın gelecek de kendilerini
şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne
de kendilerine mühlet verilecektir.
41- Yemin olsun ki, senden önce birçok peygamberle alay
edildi de içlerinden alay edenleri, o alay ettikleri şey (azap)
kuşatıverdi.
42- De ki: "Geceleyin ve gündüzün sizi Rahmân'dan kim
koruyabilir?" Ama onlar Rablerinin kitabından yüz
çevirmektedirler.
43- Yoksa kendilerini bize karşı savunacak tanrıları mı
var? O tanrılar kendilerine bile yardım edemezler,
katımızdan da dostluk görmezler.
44- Doğrusu biz o kâfirleri ve atalarını yaşattık, hatta o
ömür onlara uzun geldi. Fakat şimdi memleketlerini her
yandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? O halde üstün gelen
onlar mıdır?
45- De ki: "Ben sizi ancak vahiyle korkutup uyarıyorum,"
uyarıldıkları zaman sağırlar çağrıyı duymazlar.
46- Yemin olsun ki, Rabbinin azabından az bir şey onlara
dokunursa, muhakkak "Vay bizlere, biz gerçekten
zalimlerdik" diyeceklerdir.
47- Biz kıyamet günü için doğru teraziler kurarız; hiçbir
kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Yapılan amel, bir hardal
tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir (tartıya koyarız.).
Hesap görenler olarak da biz kâfiyiz.
48- Yemin olsun ki, Musa ve Harun'a eğriyi doğrudan
ayıran kitabı, takva sahibleri için bir ışık ve öğüt olarak
verdik.
1. 1. Onlar görmedikleri halde Rablerinden korkarlar,
kıyamet saatinden de titrerler.
50- İşte bu (Kur'ân) da indirdiğimiz kutsal bir kitaptır.
Şimdi siz bunu mu inkâr ediyorsunuz?
51- And olsun ki biz daha önce İbrahim'e de rüşdünü
vermiştik (akla uygun olanı göstermiştik). Biz onu biliyorduk.
52- O zaman o, babasına ve kavmine: "Bu tapınıp
durduğunuz heykeller nedir?" demişti.
53- Onlar: "Biz atalarımızı bunlara tapar bulduk" dediler.
54- İbrahim: "And olsun ki sizler de, atalarınız da apaçık
bir sapıklık içindesiniz" dedi.
55- Onlar : "Sen bize gerçeği mi getirdin (Sen ciddi mi
söylüyorsun), yoksa şaka mı ediyorsun?" dediler.
56- O şöyle dedi: "Hayır Rabbiniz göklerin ve yerin
Rabbidir ki onları O yaratmıştır. Ben de buna şahidlik
edenlerdenim."
57- "Allah'a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten
sonra, ben putlarınıza elbette bir tuzak kuracağım."
58- Derken o, bunları parça parça etti. Yalnız kendisine
başvursunlar diye onların büyüğünü sağlam bıraktı.
59- (Kavmi) "Tanrılarımıza bunu kim yaptı? Doğrusu o
zalimlerden biridir." dediler.
60- (Bazıları) "İbrahim denen bir gencin, onları diline
doladığını duymuştuk" dediler.
61- "O halde onu insanların gözleri önüne getirin, olur ki
(aleyhinde) şahidlik ederler" dediler.
62- (İbrahim gelince ona) "Ey İbrahim! bunu tanrılarımıza
sen mi yaptın?" dediler
63- İbrahim: "Belki onu şu büyükleri yapmıştır,
konuşabiliyorlarsa onlara sorun" dedi.
64- Bunun üzerine vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine)
dediler ki: "Doğrusu siz haksızsınız."
65- Sonra yine (eski) kafalarına döndüler: "And olsun ki
(ey İbrahim!) bunların konuşmayacağını (sen de) bilirsin."
dediler.
66- (İbrahim) dedi: "O halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir
fayda ve zarar veremeyecek olan putlara mı tapıyorsunuz?"
67- "Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar
olsun, siz hâlâ akıllanmayacak mısınız?"
68- Onlar: "Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da
tanrılarınıza yardım edin" dediler.
69- Biz: "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve zararsız ol"
dedik.
70- Ona düzen kurmak istediler, fakat biz kendilerini daha
fazla hüsrana uğrattık.
71- Onu da, Lût'u da, âlemler için bereketli ve kutsal
kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık.
72- Ona (İbrahim'e) İshak'ı, üstelik bir de Yakub'u ihsan
ettik ve herbirini salih kimseler kıldık.
73- Onları buyruğumuz altında (insanlara) doğru yolu
gösterecek önderler kıldık. Kendilerine hayırlı işler yapmayı,
namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize kulluk
eden kimselerdir.
74- Biz Lût'a da bir hüküm, bir ilim verdik. Onu çirkin işler
işleyen kasabadan kurtardık. Doğrusu onlar kötü, fasık bir
kavimdi.
75- Onu ise rahmetimizin içine aldık. Çünkü o
salihlerdendi.
76- Nuh da daha önceleri bize yalvarmıştı; biz de onun
duasını kabul ettik, kendisini ve ailesini büyük sıkıntıdan
kurtardık.
77- Âyetlerimizi yalanlayan kavminden onun öcünü aldık.
Şüphesiz onlar kötü bir kavimdiler. Biz de hepsini (suda)
boğduk.
78- Davud ve Süleyman'ı da (hatırla). Hani onlar ekin
hakkında hüküm veriyorlardı. Hani milletin koyunları
(geceleyin) içinde yayılmıştı, biz onların hükmüne şahittik.
79- Biz onu(n hükmünü) hemen Süleyman'a bildirmiştik;
(zaten) herbirine hüküm ve ilim vermiştik. Davud'la beraber
tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık.
(Bütün bunları) yapan bizdik.
80- Ona, sizi savaşta korumak için zırh yapma sanatını
öğrettik, artık şükreder misiniz?
81- Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman'ın emriyle
yürüyen şiddetli rüzgarı, onun buyruğuna verdik. Biz her
şeyi biliyorduk.
82- Onun için dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de
gören şeytanlardan da onun buyruğu altına verdik. Onların
hepsini biz gözetiyorduk.
83- Eyyûb da: "Başıma bir bela geldi, (sana sığındım), sen
merhametlilerin en merhametlisisin" diye Rabbine nida etti.
84- Biz de onun duasını kabul ettik de başına gelenleri
kaldırdık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra
olmak üzere, ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle bir
mislini daha verdik .
85- İsmail, İdris ve Zülkifl'i de (hatırla). Onların hepsi de
sabredenlerdendi.
86- Onları da rahmetimizin içine aldık. Onlar gerçekten
salih olanlardandı.
87- Zünnun'u (balık sahibi Yunus'u) da hatırla. Hani o,
öfkelenerek gitmişti de, bizim kendisini hiçbir zaman
sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Fakat sonunda karanlıklar
içinde: "Senden başka ilâh yoktur, sen münezzehsin,
Şüphesiz ben haksızlık edenlerden oldum" diye seslenmişti.
88- Biz de duasını kabul ile icabet ettik, kendisini
üzüntüden kurtardık. İşte biz iman edenleri böyle kurtarırız.
89- Zekeriya da hani Rabbine: "Rabbim! Beni tek başıma
bırakma, sen varislerin en hayırlısısın" diye nida etmişti.
90- Biz de duasını kabul ile icabet ettik de kendisine
Yahya'yı ihsan ettik. Ve eşini (doğum yapmaya) elverişli hale
getirdik. Doğrusu onlar iyiliklerde yarışıyorlar, umarak ve
korkarak bize yalvarıyorlardı. Bize karşı derin saygı
duyuyorlardı.
91- Irzını koruyan Meryem'e ruhumuzdan üflemiş, onu ve
oğlunu, âlemler için bir mucize kılmıştık.
92- Doğrusu bu sizin ümmetiniz (tevhid dini olan
müslümanlık), bir tek ümmettir (bir tek din olarak sizin
dininizdir). Ben de sizin Rabbinizim. O halde bana kulluk
edin.
93- Ama insanlar din konusunda aralarında bölüklere
ayrıldılar ama, hepsi bize döneceklerdir.
94- İnanmış olarak yararlı iş işleyenin emeği inkâr
edilmeyecektir. Biz şüphesiz onu yazmaktayız.
95- Yok ettiğimiz bir memleket (ahalisinin ahiretteki
cezasını da çekmek üzere) bize dönmemesi gerçekten
imkansızdır.
96- Nihayet Ye'cûc ve Me'cûc(un seddi) açıldığı zaman, ki
onlar her dere ve tepeden akın edip çıkarlar.
97- Ve gerçek vaad yaklaştığında, işte o zaman kâfir
olanların gözleri beleriverir. "Eyvah bizlere! Doğrusu biz
bundan gaflet içindeydik, hayır biz zalim kimselerdik."
derler.
98- Siz ve Allah'dan başka taptıklarınız, cehennemin
yakıtısınız; oraya gireceksiniz.
99- Eğer onlar ilâh olsalardı, oraya girmeyeceklerdi.
Hepsi orada temelli kalacaktır.
100- Orada onların bir inlemeleri vardır. Bunlar orada
(sağır olup) bir şey de işitemezler.
101- Şüphesiz katımızdan kendileri için güzel şeyler
takdir edilmiş olanlar, işte oradan (cehennemden) uzak
tutulanlardır.
102- Bunlar onun (cehennemin) uğultusunu bile
duymazlar. Canlarının istediği şeyler içinde temelli kalırlar.
103- O en büyük korku bunları üzmez; kendilerini
melekler: "Size söz verilen gün işte bugündür" diye
karşılarlar.
104- Göğü, kitab dürer gibi dürdüğümüz zaman,
yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz
olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz bunları yaparız.
105- And olsun ki, Tevrat'tan sonra Zebûr'da da
yeryüzüne ancak iyi kullarımın mirasçı olduğunu yazmıştık.
106- Şüphesiz bu Kur'ân'da kulluk eden kimseler için kâfi
bir öğüt vardır.
107- (Ey Muhammed!) biz seni ancak âlemlere rahmet
olarak gönderdik.
108- De ki, bana ancak şöyle vahyolunuyor: "İlâhınız
ancak tek bir ilâhtır. Şimdi siz artık müslüman oluyor
musunuz?"
109- Eğer (yine de) yüz çevirirlerse, de ki: "Size düpedüz
açıkladım; tehdit olunduğunuz şeyin yakın mı, uzak mı
olduğunu bilmem."
110- Şüphesiz Allah açığa vurulan sözü de bilir,
gizlediklerinizi de bilir.
111- Bilmem belki bu gecikme sizi denemek ve bir süreye
kadar geçindirmek içindir.
112- (Hz. Peygamber şöyle) dedi: "Ey Rabbim! Aramızda
gerçekle hükmet ve Rabbimiz O Rahmân'dır ki, isnad
ettiğiniz (yalan) vasıflarınıza karşı yardımına sığınılacak olan
ancak O'dur. "
22-HAC:
1- Ey İnsanlar! Rabbinizden sakının; şüphesiz o kıyamet
gününün sarsıntısı çok büyük bir şeydir.
2- Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden
geçer. Ve her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları hep
sarhoş görürsün, halbuki sarhoş değillerdir. Fakat Allah'ın
azabı çok şiddetlidir.
3- İnsanlardan bazıları Allah hakkında bir bilgisi olmadığı
halde tartışır da her azılı şeytanın ardına düşer.
4- (O şeytanki) hakkında şöyle hüküm verilmiştir:
Şüphesiz kim onu
dost edinirse, o muhakkak onu saptırır ve doğruca
cehennem azabına götürür.
5- Ey insanlar ! Eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede
iseniz, (bilin ki) ne olduğunuzu size açıklamak için şüphesiz
biz sizi topraktan, sonra nutfeden (spermadan) sonra bir
alekadan (embriodan) sonra yapısı belli belirsiz bir et
parçasından yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar
rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkartırız,
sonra sizi, olgunluk çağına erişmeniz için bırakırız. Bununla
beraber kiminiz öldürülür, kiminiz de önceki bilgisinden
sonra, hiçbir şey bilmemek üzere, ömrünün en fena
zamanına ulaştırılır. Bir de yeryüzünü görürsün ki
kupkurudur; fakat biz onun üzerine su indirdiğimiz zaman,
harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten bitkiler bitirir.
6- İşte bunlar gösteriyor ki, Allah şüphesiz haktır.
Şüphesiz ölüleri o diriltir ve o her şeye kadirdir.
7- Kıyamet ise şüphesiz gelecek ve muhakkak ki Allah
bütün kabirlerde olan kimseleri tekrar diriltecektir.
8- İnsanlardan kimi de vardır ki ne bir bilgiye, ne bir
delile, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah
hakkında tartışır.
9- Allah yolundan şaşırtmak (saptırmak) için büyüklük
taslayarak (tartışır). Dünyada ona bir rezillik vardır. Kıyamet
gününde ise ona cehennem azabını tattıracağız 10 -Ona
"Bunlar, senin ellerinle kazandığın günahlar sebebiyledir"
denir. Şüphesiz Allah kullarına zulmeden değildir.
11- İnsanlardan kimi de Allah'a bir yar kenarındaymış gibi
ibadet eder, eğer kendisine bir iyilik gelirse ona gönlü yatışır
ve eğer başına bir bela gelirse yüzüstü dönüverir. Dünyayı
da ahireti de kaybeder. İşte apaçık kayıp budur.
12- Allah'ı bırakır da kendine ne zarar, ne menfaat
veremeyecek şeylere yalvarır. İşte derin sapıklık budur.
13- Herhalde o, zararı faydasından daha yakın olana
yalvarıyor. Yalvardığı şey ne kötü yardımcı ve ne kötü
yoldaştır.
14- Şüphe yok ki Allah, iman edip salih amelleri
işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere koyacak.
Şüphesiz Allah dilediğini yapar.
15- Allah'ın ona (peygambere) dünyada ve ahirette
yardım etmeyeceğini sanan kimse hemen yukarıya bir ip
uzatsın, sonra (kendini intihar edip) boğsun da baksın bu
hilesi kendisini öfkelendiren şeyi giderecek mi?
16- İşte biz onu (Kur'ân'ı) böylece, apaçık âyetler olarak
indirdik. Şüphesiz Allah dilediğini doğru yola eriştirir.
17- Şüphesiz o iman edenler, yahudi olanlar, sabiîler
(yıldıza tapanlar), hıristiyanlar, ateşe tapanlar ve (Allah'a) eş
koşanlar (yok mu?) Allah, kıyamet günü bunların arasını
şüphesiz ayıracaktır. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla görüp
bilendir.
18- Görmedin mi, göklerdeki kimseler, yerdeki kimseler,
güneş, ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar, bütün hayvanlar ve
insanlardan birçoğu hep Allah'a secde ediyor. Birçoğunun
üzerine de azab hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa
artık ona ikram edecek yoktur. Şüphesiz Allah dilediği şeyi
yapar.
19- Şu ikisi Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki
hasımdır. O'nu inkar edenler için ateşten elbiseleri
biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür.
20- Bununla karınlarındaki ve derileri eritilir.
21- Bir de bunlara demirden kamçılar vardır.
22- Uğradıkları gamdan (dolayı) oradan ne zaman çıkmak
isteseler, her defasında oraya geri çevrilirler: "Yakıcı azabı
tadın" denir.
23- Şüphesiz Allah iman edip yararlı iş işleyenleri,
altından ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altın
bilezikler ve inciler takınacaklar. Oradaki elbiseleri de
ipektendir.
24- Hem sözün güzelini işitecek duruma ulaştırılmışlar,
hem de övülmeye layık (olan Allah'ın) yoluna
eriştirilmişlerdir.
25- Şüphesiz inkâr edenlere, Allah'ın yolundan, yerli ve
yolcu bütün insanlar için eşit kılınan Mescid-i Haram'dan
alıkoyanlara ve orada zulümle yanlış yola saptırmak
isteyene can yakıcı bir azab tattırırız.
26- Bir zamanlar Kâbe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde
hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf
edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye
varanlar için evimi tertemiz et.
27. İnsanları hacca çağır; yürüyerek veya incelmiş
binekler üstünde (uzak yollardan) her derin vadiyi aşarak
sana gelsinler.
28- Ta ki kendilerine ait birtakım menfaatlere şahid
olsunlar; Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları
belli günlerde kurban ederken O'nun adını ansınlar. Siz de
onlardan yiyin, yoksulu, fakiri de doyurun.
29- Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarını
yerine getirsinler. Kâbeyi tavaf etsinler.
30- Emir budur, Allah'ın yasaklarına kim saygı gösterirse,
bu, kendisi için Rabbinin katında şüphesiz hayırdır. Size
bildirilegelenden başka bütün hayvanlar helal kılınmıştır. O
halde o pis putlardan kaçının ve yalan sözden sakının.
31- Allah için, O'na eş koşmayan, O'nun birliğine inanmış
kimseler olun. Allah'a ortak koşan kimse, gökten düşüp de
kuşların kaptığı veya rüzgarın bir uçuruma sürüklediği şeye
benzer.
32- Bu böyledir; kim Allah'ın nişanelerine, kurbanlıklarına
saygı gösterirse, şüphesiz o kalblerin takvasındandır.
33- Sizin için onlarda belli bir süreye kadar bir takım
faydalar vardır. Sonra bunlar Beyt-i atik (kâbe) de son
bulurlar.
34- Her ümmet için Allah'ın kendilerine rızık olarak
verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O'nun adını ansınlar
diye bir mabed yapmışızdır. Hepinizin ilâhı bir tek ilâhtır.
Onun için yalnız O'na teslim olan müslümanlar olun. (Ey
Muhammed!) Allah'a itaat eden alçak gönüllüleri müjdele.
35- Ki Allah anıldığı vakit onların kalpleri titrer. Onlar
başlarına gelene sabreden, namaz kılan kimselerdir.
Kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.
36- Kurbanlık deve ve sığırları Allah'ın size olan
nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Ön
ayaklarının biri bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını
anın. Yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yiyin, kanaat
edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin
buyruğunuza verdik ki, şükredesiniz.
37- Elbette onların etleri ve kanları Allah'a
ulaşmayacaktır. Ancak
O'na sizin takvanız erecektir. Onları bu şekilde sizin
buyruğunuza verdi ki, size yolunu gösterdiğinden dolayı,
Allah'ı tekbir ile yüceltesiniz. (Ey Muhammed!) Vazifelerini
güzelce yapan iyilik sevenleri müjdele.
38- Şüphesiz Allah inananları savunur. Çünkü Allah hâin
ve nankörlerin hiçbirini sevmez.
39- Kendilerine savaş açılan kimselere (kâfirlere karşı
koymak için) izin verildi. Çünkü onlar zulme uğradılar.
Şüphesiz Allah onları zafere ulaştırmaya kadirdir.
40- Onlar "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden başka bir
sebep olmaksızın haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer
Allah insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi
manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çok
anılan mescidler elbette yıkılırdı. Şüphesiz Allah kendi (dini)
ne yardım edene yardım edecektir. Şüphesiz Allah çok
güçlüdür, çok izetlidir (her şeye galiptir).
41- Onlar (o müminlerdir) ki, eğer kendilerini yeryüzünde
iktidar mevkiine getirirsek namazı kılarlar, zekatı verirler,
iyiliği emrederler ve fenalığı yasak ederler. Bütün işlerin
sonu sırf Allah'a âittir.
42- (Ey Muhammed!) Eğer seni (müşrikler)
yalanlıyorlarsa bil ki onlardan önce Nûh kavmi, Âd ve Semûd
(kavimleri de kendi peygamberlerini) yalancı saydılar.
43- İbrahim'in kavmi de, Lût'un kavmi de
(peygamberlerini) yalancı saydılar.
44- (Şuayb'ın kavmi olan) Medyen halkı da (Şûayb'ı)
yalanladı. Musa da (Firavun tarafından) yalanlandı. Ben de o
kâfirlere bir süre verdim. Sonra da onları yakalayıverdim.
Beni tanımamak nasılmış görsünler.
45- Nice memleketler vardı ki, zulüm yaparlarken biz
onları yok ettik. Artık damları çökmüş, duvarları üzerine
yıkılmıştır. (Geride) Nice terkedilmiş kuyularla bomboş
kalmış yüksek saraylar (bırakılmıştır.) 46- Yeryüzünde
dolaşmıyorlar mı ki olanları akledecek kalbleri, işitecek
kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl
göğüslerin içindeki kalpler kör olur.
47- Bir de senden acele azab istiyorlar. Elbette Allah
sözünden caymaz. Bununla beraber Rabbinin katında
birgün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.
48- Zulmedip dururlarken kendilerine mühlet verdiğim
nice memleket halkı vardı ki, sonunda onları
yakalayıvermiştim. Dönüş ancak banadır.
49- (Habîbim!) De ki: "Ey insanlar! Ben size ancak apaçık
anlatan bir uyarıcıyım."
50- İşte iman edip salih amel işleyenler için hem bir
mağfiret, hem de (cennette) tükenmez bir rızık vardır.
51- Âyetlerimizi tartışarak bozmaya uğraşanlara gelince,
işte onlar cehennemliktirler.
Böyle de ve temennilere uyma. Çünkü:
52- (Ey Muhammed!) Biz senden önce hiçbir elçi ve hiçbir
peygamber göndermedik ki o bir şey temenni ettiği zaman,
şeytan onun arzusuna şüpheler karıştırmasın. Bunun üzerine
Allah şeytanın karıştırdığı şüpheyi giderir. Sonra da Allah,
âyetlerini tahkim eder (güçlendirir). Allah Alîm'dir (herşeyi
bilir), Hakîmdir (Hikmet sahibidir) 53- Allah, şeytanın
karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı
olan kimseleri sınamaya vesile kılar. Zalimler şüphesiz
(haktan uzak) derin bir ayrılık içindedirler.
54- Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar, Kur'ân'ın
şüphesiz Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilsinler ve
ona iman etsinler de kalpleri ona saygı duysun. Çünkü Allah,
iman edenleri doğru yola eriştirir.
55- İnkâr edenler de, kendilerine ansızın kıyamet
gelinceye veya akîm (kısır) bir günün azabı gelinceye kadar,
Kur'ân'dan şüphe etmekte devam edip giderler.
56- O gün hükümranlık yalnız Allah'ındır, O aralarında
hükmünü verir. Artık iman edip yararlı iş işleyenler nimet
cennetlerindedirler.
57- İnkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlar ise, işte bunlar
için hakîr düşüren bir azab vardır.
58- Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya
ölmüş olanlara gelince, elbette Allah, onları güzel bir rızıkla
rızıklandıracaktır. Çünkü Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.
59- Allah onları hoşnud olacakları bir yere (cennete)
elbette koyacaktır. Şüphesiz Allah Alîmdir (herşeyi bilir)
Halîmdir, (Kullarına yumuşak davranır.).
60- Bu böyledir, kim kendisine yapılan cezaya aynı ile
karşılık verir de, sonra yine kendisine zulüm yapılırsa,
muhakkak ki, Allah ona yardım eder. Allah şüphesiz çok af
edicidir, çok bağışlayıcıdır.
61- Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü
de gecenin içine sokar. Şüphesiz Allah, Semîdir (herşeyi
işitir) Basîrdir (herşeyi gö-rür).
62- (Bu sonsuz güç şundandır) Çünkü Allah, varlığı
kendinden olan Hak'tır. Müşriklerin O'nu bırakıp da
tapındıkları putlar ise hep bâtıldır. Şüphesiz Allah, yücedir,
büyüktür.
63- Görmedin mi Allah'ın gökten indirdiği su ile yeryüzü
(nasıl) yem-yeşil oluyor? Gerçekten Allah çok lütufkârdır, her
şeyden haberdardır.
64- Göklerde ve yerde ne varsa hep O'nundur. Doğrusu
Allah müstağnîdir, övülmeğe layıktır.
65- Görmedin mi ki, Allah bütün yerdekileri ve emriyle
denizlerde akıp giden gemileri hep sizin buyruğunuz altına
verdi. Göğü de izni olmaksızın yere düşmekten o (koruyup
havada) tutuyor. Şüphesiz Allah insanlara çok şefkatlidir, çok
merhametlidir.
66- Size (ilk defa) hayat veren, sonra öldürecek olan,
sonra da yeniden diriltecek olan O'dur. İnsan gerçekten pek
nankördür.
67- Biz her ümmet için bir şeriat tayin ettik ki, onlar
onunla amel ederler. Bunun için (ey Muhammed!) bu konuda
seninle hiçbir zaman çekişmesinler. (İnsanları) Rabbine
(ibadet etmeye) çağır. Şüphesiz sen gerçekten hidayete
götüren doğru bir yol üzerindesin.
68- Eğer seninle tartışırlarsa, de ki: "Allah yaptıklarınızı
çok iyi bilir."
69- Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında kıyamet günü
Allah aranızda hükmünü verecektir.
70- Bilmez misin ki, Allah, gökte ve yerde ne varsa
hepsini bilir. Şüphesiz bunlar bir kitabtadır. Hiç şüphe yok ki
bunlar Allah'a pek kolaydır.
71- Onlar Allah'ı bırakıp da O'nun, haklarında hiçbir delil
indirmediği ve kendilerinde de bir bilgi bulunmayan şeylere
taparlar. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.
72- Âyetlerimiz kendilerine apaçık olarak okunduğu
zaman, o kâfirlerin yüzlerinden inkârlarını anlarsın.
Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara saldıracaklar.
De ki: "Şimdi size ondan daha kötü olanını haber vereyim
mi? O, ateştir. Allah bunu kâfir olanlara vaad buyurdu. O ne
kötü bir dönüş yeridir."
73- Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi ona iyi
kulak verin: Sizin Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya
gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır.
Sinek onlardan bir şey kapsa onu kurtaramazlar. İsteyen
de, istenen de âcizdir.
74- Allah'ın büyüklüğünü gereği gibi değerlendirip
bilemediler. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, her şeye
üstündür.
75- Allah hem meleklerden, hem de insanlardan elçiler
seçer. Şüphesiz Allah her şeyi işitir, her şeyi görür.
76- O geçmişlerini ve geleceklerini bilir. Bütün işler
Allah'a döndürülür.
77- Ey iman edenler! rükû edin, secdeye varın, Rabbinize
kulluk edin, iyilik yapın ki kurtulabilesiniz.
78- Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş,
babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk
kılmamıştır. Daha önce ve Kur'ân'da, Peygamberin size şahid
olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size müslüman
adını veren O'dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah'a
sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel
yardımcıdır!
Dostları ilə paylaş: |