Kuran-ı Kerim



Yüklə 1,38 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə8/80
tarix02.01.2022
ölçüsü1,38 Mb.
#45397
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   80
Kuran-ı Kerim - Elmalılı Meali ( PDFDrive )

12-YUSUF:

1. Elif, Lâm, Râ. İşte bunlar sana o açık seçik kitabın

âyetleridir.

2. Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap

olarak indirdik.

3. Sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle biz, sana kıssaların en

güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, daha önce senin bundan

hiç haberin yoktu.

4. Hani bir vakitler Yusuf, babasına demişti ki:

"Babacığım, ben rüyada onbir yıldızla güneşi ve ayı bana

secde ederken gördüm."

5. (Babası) "Yavrucuğum! "dedi, "rüyanı kardeşlerine

anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan

insanın açıkça düşmanıdır."

6. "Ve işte böyle, Rabbin seni seçecek ve sana rüya

tabirinden bilgiler öğretecek. Bundan önce ataların

İbrahim'e ve İshak'a tamamladığı gibi, nimetini hem sana,

hem de Yakup soyuna tamamlayacaktır. Muhakkak ki,

Rabbin alîmdir, hakîmdir."




7. Andolsun ki, Yusuf ve kardeşleri kıssasında soranlara

ibret alacak âyetler vardır.

8. Hani demişlerdi ki: "Yusuf ve kardeşi (Bünyamin)

babamıza bizden daha sevgili, biz ise güçlü ve tutkun bir

grubuz. Doğrusu, babamız belli ki, çok açık bir yanılgı

içindedir."

9. "Yusuf'u öldürün, ya da bir yere atın ki, babanızın yüzü

(sevgisi) size kalsın, sonra yine salih bir kavim olursunuz."

10. İçlerinden bir söz sahibi şöyle dedi: "Yusuf'u

öldürmeyin, bir kuyunun dibine bırakın da ordan geçen

kafilenin biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle

yapın."


11. Dediler ki: "Ey babamız! Sen bize Yusuf için neden

güvenmiyorsun? Halbuki biz onun iyiliğini istiyoruz."

12. "Yarın onu bizimle beraber gönder de gezsin, oynasın.

Kesinlikle biz onu koruruz."

13. Babaları dedi ki: "Onu götürmeniz beni üzer, korkarım

ki onu kurt yer de sizin haberiniz bile olmaz."

14. Dediler ki: "Vallahi biz böyle güçlü kuvvetli bir

topluluk iken, buna rağmen onu kurt yerse, o zaman biz

kesinlikle hüsrana uğrayanlardan olmuş oluruz."

15. Nihayet kardeşleri, Yusuf'u alıp götürdüler ve kuyunun

dibine bırakmaya topluca karar verdiler. Biz de ona şöyle

vahyettik: "Andolsun ki, sen onlara ilerde hiç beklemedikleri

bir sırada bu yaptıklarını haber vereceksin".

16. Ve yatsı vakti, ağlayarak babalarına geldiler.

17. Dediler ki: "Ey babamız! Biz gittik, aramızda yarış

yapıyorduk. Yusuf'u da eşyamızın yanına bırakmıştık. Bir de

baktık ki, onu kurt yemiş. şu anda biz doğru da söylesek,

yine de sen bize inanacak değilsin."

18. Bir de gömleğinin üzerinde yalandan bir kan

getirmişlerdi. Babaları dedi ki: "Hayır, nefisleriniz aldatmış

da size bir iş yaptırtmış. Artık bana güzel bir sabır gerekiyor.

Bu anlattıklarınıza karşılık yardımına sığınılacak olan ancak

Allah'dır."



19. Daha sonra bir kafile gelmiş, sucularını da

göndermişlerdi. Vardı, kovasını kuyuya saldı, "Müjde hey,

müjde! İşte bir çocuk!" dedi. Ve onu satılık bir mal olarak

gizleyip korudular. Allah ise onların ne yapacaklarını

biliyordu.

20. Ve onu düşük bir değerle birkaç dirheme sattılar. Ona

fazla önem vermemişlerdi.

21. Onu satın alan Mısırlı, eşine dedi ki: "Buna güzel bak.

Bize faydalı olabilir, ya da evlat ediniriz." Yusuf'u böylece

oraya yerleştirdik. Ona rüyaların tabirini de öğrettik. Allah

emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

22. O, tam erginlik çağına gelince, kendisine ilim ve

hüküm verdik. İşte biz, güzel iş yapanları böyle

mükafatlandırırız.

23. Derken, evinde bulunduğu hanım, onun nefsinden

murad alıp yararlanmak istedi. Kapıları kilitledi ve "Haydi

beri gel!" dedi. Yusuf: "Allah'a sığınırım! Muhakkak ki, o

(kocan), benim efendim, bana çok güzel baktı. Doğrusu

zalimler hiç iflah olmazlar" dedi.

24. O hanım, ona gerçekten niyeti bozmuştu. Eğer

Rabbinin burhanını görmese idi. Yusuf da ona özenip

gitmişti. Aslında ondan fuhşu ve fenalığı uzak tutalım diye

böyle olmuştu. Çünkü o bizim ihlasa erdirilmiş kullarımızdan

biriydi.


25. İkisi de kapıya koştular. Hanım, onun gömleğini

arkadan yırttı. Ve kapının yanında hanımın efendisiyle karşı

karşıya geldiler. Hanım hemen dedi ki: "Senin eşine fenalık

yapmak isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya acı bir

azaba uğratılmaktan başka ne olabilir?"

26. Yusuf: "kendisi benden yararlanmak istedi" dedi.

Hanımın akrabasından biri de şöyle şahitlik etti: "Eğer

gömleği önden yırtılmış ise hanım doğru söylemiştir, o

zaman bu, yalancılardandır."

27. "Yok eğer gömleği arkadan yırtılmış ise hanım yalan

söylemiştir, o zaman bu doğru söyleyenlerdendir."



28. Ne zaman ki, gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu

gördü, o zaman dedi ki: "Bu iş, siz kadınların tuzağındandır.

Gerçekten de sizin tuzağınız çok büyüktür".

29. "Yusuf! Sakın sen bundan bahsetme! Kadın! Sen de

günahından dolayı istiğfar et. Sen gerçekten günahkarlardan

oldun".


30. Şehirde bazı kadınlar da "Azizin karısı, delikanlısından

murad almaya kalkmış, sevgi yüreğini yakıp kavuruyormuş,

görüyoruz ki, kadın çıldırmış besbelli..." dediler.

31. Azizin karısı, onların gizliden gizliye dedikodu

yaydıklarını işitince, onlara davetçi gönderdi ve onlara

mükellef bir sofra hazırladı. Her birine bir bıçak verdi, beri

taraftan da Yusuf'a "çık karşılarına" dedi. Görür görmez

hepsi onu gözlerinde çok büyüttüler ve (şaşkınlıkla) ellerini

kestiler. Dediler ki: "Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, olsa

olsa yüce bir melektir."

32. "İşte" dedi, "bu gördüğünüz, beni hakkında

kınadığınız (gençtir). Yemin ederim ki, ben bunun nefsinden

yararlanmak istedim de o, namuslu davrandı. Yine yemin

ederim ki, emrimi yerine getirmezse, muhakkak zindana

atılacak ve kesinlikle zelillerden olacaktır".

33. Yusuf dedi ki: "Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni

davet ettikleri şeyden daha sevimlidir. Eğer sen, bu

kadınların tuzaklarını benden uzak tutmazsan, ben onların

tuzağına düşerim ve cahillik edenlerden olurum".

34. Bunun üzerine Rabbi, onun duasını kabul buyurdu da

ondan onların tuzaklarını bertaraf etti. Muhakkak ki O, evet

O, hakkiyle işiten, hakkiyle bilendir.

35. Bu kadar delili gördükleri halde, sonra yine de Yusuf'u

bir süre için zindana atma düşüncesi ağır bastı.

36. Zindana onunla birlikte iki delikanlı daha girdi. Birisi

dedi ki: "Rüyada kendimi şarap sıkarken gördüm". Öteki de

dedi ki: "Ben de başımın üstünde ekmek taşıdığımı, kuşların

da ondan yediğini gördüm.

Bize bunun yorumunu haber ver. Çünkü biz seni iyilik

edenlerden görüyoruz."




37. Yusuf dedi ki: "Size yiyecek olarak verilecek bir

yemek gelmeden önce onun tabirini size bildiririm. Bu,

Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir. Çünkü ben Allah'a

inanmayan ve ahireti inkâr eden bir kavmin dinini

terkettim."

38. "Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dinine uydum.

Bizim, Allah'a hiçbir şeyi ortak tutmamız olmaz. Bu, bize ve

insanlara Allah'ın bir lutfudur. Fakat insanların çoğu

şükretmezler."

39. "Ey benim zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı birçok

tanrılar mı daha hayırlı, yoksa herşeye hakim ve galip olan

bir tek Allah mı?"

40. "Sizin Allah'ı bırakıp da o taptıklarınız, sizin ve

atalarınızın uydurduğu birtakım isimlerden başka bir şey

değildir. Bunlara tapmanız için Allah hiçbir delil indirmiş

değildir. Hüküm ancak Allah'a aittir: O, size, kendisinden

başkasına tapmamanızı emretti. İşte dosdoğru din budur.

Fakat insanların çoğu bunu bilmezler."

41. "Ey benim zindan arkadaşlarım! Biriniz efendisine

yine şarap sunacak. Diğeri de asılacak, kuşlar başından

yiyecekler. İşte öğrenmek istediğiniz iş böylece halloldu."

42. Yusuf, hapisten kurtulacağına inandığı o ikiden birine

dedi ki: "Beni efendinin yanında an". (Benden söz et ki, beni

kurtarsın). Fakat Şeytan, ona, efendisinin yanında anmayı

unutturdu. Bu yüzden Yusuf, daha yıllarca zindanda kaldı.

43. Bir gün melik (hükümdar) dedi ki: "Ben rüyamda yedi

cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla

yedi kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Siz rüya tabir

edebiliyorsanız benim bu rüyamın tabirini bana bildirin."

44. Dediler ki: "Rüya dediğin şey karmakarışık hayallerdir.

Biz ise böyle karışık hayallerin yorumunu bilemeyiz."

45. O ikiden kurtulmuş olanı nice zamandan sonra

hatırladı da dedi ki: "Ben size o rüyanın tabirini haber

veririm, hemen beni gönderin."

46. "Ey Yusuf, ey doğru sözlü! Bize şunu hallet: Yedi

semiz ineği, yedi cılız inek yiyor. Ve yedi yeşil başakla diğer




yedi kuru başak. Umarım ki, o insanlara doğru cevap ile

dönerim, onlar da (senin kadrini) bilirler."

47. Dedi ki: "Yedi sene eskisi gibi ekeceksiniz,

biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden başka.

"

48. "Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek,



önceki biriktirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını

yiyip bitirecek."

49. "Sonra da onun arkasından yağışlı bir sene gelecek

ki, halk onda sıkıntıdan kurtulacak, (üzüm, zeytin gibi

mahsülleri) sıkıp faydalanacak."

50. O hükümdar "Onu bana getirin" dedi. Emir üzerine

Yusuf'a gönderilen adam yanına gelince, Yusuf ona dedi ki:

"Haydi efendine geri dön de, ona sor bakalım, o ellerini

kesen kadınların maksatları ne imiş? Hiç şüphe yok ki,

Rabbim, onların oyunlarını çok iyi bilir."

51. Hükümdar, o kadınlara "Derdiniz neydi ki, o vakit

Yusuf'un nefsinden murad almaya kalktınız?" dedi. Onlar

"Hâşâ, Allah için, biz onun aleyhinde hiçbir fenalık

bilmiyoruz" dediler. Aziz'in, karısı da: "Şimdi hak ve hakikat

olduğu gibi ortaya çıktı. Aslında onun nefsinden ben murad

almak istedim. O ise şeksiz şüphesiz doğrulardandır" dedi.

52. (Yusuf dedi ki): İşte bu şunun içindir: Bilsin ki, ben ona

arkasından hainlik etmedim. Gerçekten Allah hainlerin

hilesini başarıya ulaştırmaz.

53. Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü

nefis şiddetle kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin rahmetiyle

yarlığadığı müstesna. Muhakkak ki, Rabbim bağışlayıcı ve

merhametlidir.

54. Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin, kendime tahsis

edeyim." Sonra onunla konuşunca da: "Sen bugün

yanımızda gerçekten büyük bir mevki sahibisin, güvenilir

birisin" dedi.

55. O da, ona dedi ki: "Beni bu ülkenin hazineleri üzerine

getir. Çünkü iyi korurum, iyi bilirim."



56. Ve işte biz böylece Yusuf'u o yerde temkin ettik

(yerleştirdik). Neresinde isterse orada makam tutuyordu. Biz

rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz. Ve iyilik edenlerin

mükafatını zayi etmeyiz.

57. İman edip takva yolunu tutanlar için elbette ahiret

mükafatı daha hayırlıdır.

58. (Bir gün) Yusuf'un kardeşleri çıkageldiler ve onun

yanına girdiler. O, onları görür görmez tanıdı, oysa onlar onu

tanıyamamışlardı.

59. Ne zaman ki onların bütün hazırlıklarını tamamladı, o

zaman dedi ki: "Babanızdan olan öbür kardeşinizi de bana

getirin. Görüyorsunuz ya, ben ölçeği tam ölçüyorum ve ben

konukseverlerin en hayırlısıyım."

60. "Siz eğer onu bana getirmezseniz, bir daha size hiç

kile yok, (bir ölçek bile zahire alamazsınız) yanıma da

yaklaşmayın".

61. Dediler ki: "Onun için babasından izin almaya

çalışacağız. Her hâlü kârda bunu yapacağz."

62. Yusuf bir taraftan da adamlarına tenbih etti:

"Sermayelerini yüklerinin içine koyuverin, belki ailelerinin

yanına dönünce farkına varırlar ve belki yine gelirler" dedi.

63. Böylece dönüp babalarına geldikleri vakit, dediler ki:

"Ey babamız! Bizden ölçek menedildi (bize zahire

verilmeyecek). Bu kere kardeşimizi de bizimle gönder ki,

ölçek alabilelim. Biz onu kesinlikle koruyacağız."

64. Babaları dedi ki: "Ben onu size nasıl emanet ederim?

Ya bundan

önce kardeşini emanet ettiğimde olan gibi olursa! En

hayırlı koruyucu Allah'dır ve O, merhamet edenlerin en

merhametlisidir."

65. Derken yüklerini açtılar ve sermayelerini kendilerine

geri verilmiş olarak buldular. Dediler ki: "Ey babamız! Daha

ne isteriz? İşte sermayelerimiz de bize iade edilmiş. Bununla

yine ailemize zahire alır getiririz, kardeşimizi de koruruz,

üstelik bir yük daha fazla zahire alırız. Zaten bu aldığımız

pek az bir zahiredir."




66. Babaları dedi ki: "Hepiniz çaresiz kalmadıkça onu

bana mutlaka getireceğinize dair Allah'dan bir yemin

vermedikçe, onu, kesinlikle sizinle göndermem". Onlar da

Allah'a and içerek babalarına söz verince, babaları dedi ki:

"Bu söylediklerinize Allah vekildir".

67. Ve dedi ki: "Ey yavrularım! (şehre) hepiniz bir kapıdan

girmeyin de ayrı ayrı kapılardan girin. Gerçi ben ne yapsam,

Allah'ın takdirini sizden engelleyemem. Hüküm yalnızca

Allah'ındır. Onun için bütün tevekkül edenler O'na tevekkül

etmelidirler."

68. Ne zaman ki, şehre vardılar, o zaman babalarının

kendilerine emrettiği şekilde girdiler. (Gerçi bu şekilde

girmeleri) onlar hakında Allah'ın takdir ettiği hiçbir şeyi

önleyemezdi, bu sadece Yakub'un içinden geçirdiği bir

isteğin yerine getirilmesi oldu. Şüphesiz o, ilim sahibiydi,

çünkü ona biz öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bunu

bilmezler.

69. Yusuf'un yanına girdikleri vakit, o, kardeşini

(Bünyamin'i) yanında alıkoydu. Dedi ki: "Bilesin, ben, senin

kardeşinim! İşte bundan dolayı onların yapacaklarına sakın

üzülme!"

70. Sonra onların bütün hazırlıklarını görünce, su kabını

kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra bir tellal şöyle

bağırdı: "Hey kervan! Siz hırsızsınız, hırsız!"

71. Bunlara döndüler de dediler ki: "Ne arıyorsunuz?

72. Onlar da dediler ki: "Hükümdarın su kabını arıyoruz.

Onu bulup getirene bir yük zahire var. Üstelik o tas bana

zimmetlidir".

73. "Allah'a yemin ederiz ki," dediler, "Muhakkak siz de

anlamışsınızdır ya, biz buraya fesat çıkarmak için gelmedik.

Biz hırsız da değiliz."

74. "Peki yalancı çıkarsanız onun (hırsızlık edenin) cezası

nedir?" dediler.

75. "Kimin yükünde çıkarsa, o kendisi onun cezasıdır. Biz

zalimlere işte böyle ceza veririz."



76. Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin eşyalarından önce

onların eşyalarını aramaya başladı. Sonra su kabını

kardeşinin yükünün içinden çıkardı. İşte Yusuf'a biz böyle bir

oyun öğrettik. Melikin kanunlarına göre, kardeşini

alıkoymasına imkan yoktu. Ancak Allah dilerse o başka. Biz

dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin

üstünde bir başka bilen vardır.

77. Dediler ki: "Eğer o çalmışsa, daha önce bunun kardeşi

de çalmıştı". O vakit Yusuf bunu içine attı, onlara hiç belli

etmeden: "Siz çok fena bir mevkidesiniz, ne sıfat verdiğinizi

Allah çok iyi biliyor" dedi.

78. Dediler ki: "Ey vezir! Emin ol ki, bunun çok yaşlı bir

babası var. Onun için yerine birimizi al. Gerçekten de biz

seni iyilik edenlerden görüyoruz."

79. O dedi ki: "Eşyamızı yanında bulduğumuzdan

başkasını tutuklamaktan Allah korusun. Çünkü öyle yaparsak

zalimlerden oluruz."

80. Ne zaman ki, onlar, onu kurtarmaktan ümit kestiler, o

zaman fısıldaşarak oradan uzaklaştılar. Büyükleri dedi ki:

"Babanızın sizden Allah adına ahit aldığını ve daha önce

Yusuf konusunda ettiğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam

bana izin verinceye veya Allah hakkımda bir hüküm

verinceye kadar ben artık burdan ayrılmam. Allah, hüküm

verenlerin en hayırlısıdır."

81. "Siz dönün de babanıza deyin ki: Ey babamız! İnan ki,

oğlun hırsızlık yaptı. Biz ancak bildiğimize şahitlik ediyoruz.

Yoksa gaybın bekçileri değiliz."

82. "Hem orada bulunduğumuz şehir halkına, hem içinde

bulunduğumuz kervana sor. Ve emin ol ki, biz kesinlikle

doğru söylüyoruz."

83. Babaları dedi ki: "Hayır, sizi nefisleriniz altadıp bir işe

sürüklemiş. Artık bana güzel güzel sabretmek düşüyor. Belki

Allah hepsini birden bana geri getirir. Çünkü O, her şeyi bilir,

hüküm ve hikmet sahibidir."

84. Ve onlardan yüz çevirdi de: "Ey Yusuf'un ateşi, yetti

artık, yetti!" dedi. Ve üzüntüden gözlerine ak düştü. Artık




yutkunuyor da yutkunuyordu.

85. Dediler ki: "Hâlâ Yusuf'u sayıklayıp duruyorsun.

Allah'a yemin

ederiz ki, sonunda eriyip gideceksin, tükenip helak

olacaksın. Hayret doğrusu!"

86. Dedi ki: "Ben hüznümü, kederimi ancak Allah'a

şikayet ederim ve Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri

de bilirim."

87. "Ey oğullarım, gidin, Yusuf'u ve kardeşini araştırın.

Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin; zira kâfir kavimden

başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez."

88. Sonra (Mısır'a gidip) onun huzuruna girince, dediler

ki: "Ey şanlı vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz sıkıntı içindeyiz.

Pek az bir sermaye ile geldik. Sen bize yine ölçek (zahire)

ver, ayrıca sadaka da ihsan eyle. Çünkü Allah sadaka

verenleri muhakkak mükafatlandırır."

89. O dedi ki: "Siz cahilliğinizde Yusuf'a ve kardeşine ne

yaptığınızı biliyor musunuz?"

90. Onlar "Yoksa sen, sahiden Yusuf musun?" dediler. O

da "Ben Yusuf'um, bu da kardeşim" dedi, "Doğrusu Allah,

bizi, lutfuyla nimetlendirdi. Gerçekten de kim Allah'dan

korkar ve sabrederse, Allah, muhakkak ki, güzel işler

yapanların mükafatını zayi etmez."

91. Dediler ki: "Allah'a yemin olsun, Allah seni bize üstün

kıldı. Biz gerçekten de büyük hata işlemiştik".

92. Yusuf dedi: "Bugün size bir ayıplama ve azarlama

yoktur. Allah, sizi, mağfiretiyle bağışlasın. O, merhamet

edenlerin en merhametlisidir."

93. Alın şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne sürün,

gözü açılır. Ve bütün ailenizle toplanıp bana gelin."

94. Ne zaman ki, kafile (Mısır'dan) ayrıldı, öteden babaları

dedi ki: "Eğer bana bunak demezseniz, doğrusu ben

Yusuf'un kokusunu alıyorum."

95. Dediler ki: "Vallahi sen hâlâ o eski şaşkınlığındasın."

96. Fakat ne zaman ki, gerçekten müjdeci geldi, gömleği

Yakub'un yüzüne koydu, hemen gözü açıldı. "Ben size




demedim mi, ben Allah'dan sizin bilmediklerinizi bilirim."

dedi.


97. Dediler ki: "Ey babamız, bizim için Allah'a istiğfar

eyle. Biz gerçekten büyük günah işlemiştik."

98. Dedi ki: "Sizin için Rabbimden ilerde bağışlanma

dileyeceğim. Şüphesiz o çok bağışlayıcıdır, çok merhamet

edicidir.

99. Ne zaman ki, onlar Yusuf'un yanına vardılar, işte o

zaman Yusuf anasını ve babasını kucakladı, yanına aldı ve

"Buyurun Allah'ın dilemesiyle güven içinde Mısır'a girin"

dedi.

100. Anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine oturttu ve



hepsi birden Yusuf için secdeye kapandılar. Bunun üzerine

Yusuf dedi ki: "İşte bu durum, o rüyamın çıkmasıdır.

Gerçekten Rabbim onu hak rüya kıldı. Şeytan benimle

kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan

çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana hakikaten

ihsan buyurdu. Doğrusu Rabbim dilediğine lutfunu ihsan

eder. Şüphesiz O, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir."

101. "Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip

verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey

gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim

sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni salih

kulların arasına kat!"

{*} Hasılı, ne zaman ki, Yusuf'a vardılar, yani Yusuf'un

daha önce kardeşlerine tenbih edip istediği gibi, başta

babaları olmak üzere bütün aile bireyleri topluca Mısır'a

gelip Yusuf'un yanına vardılar. Rivayet olunur ki, Yusuf ve

Melik, yanlarında dört bin asker, birtakım devlet adamları ve

Mısır halkından çok sayıda insan, gelen kafileyi karşılamaya

çıkmışlardı. Yakub Aleyhisselam, oğlu Yahuda'ya dayanarak

yürüyordu, karşıdan gelen kafileye ve atlılara bakıp, "Ey

Yahuda, şu karşıdaki adam Mısır'ın Firavun'u mu?" diye

sordu. O da "Hayır, Firavun değil, oğlun" dedi. Yaklaştıkları

zaman Yusuf'dan önce Yakup selam verdi ve "Selam sana ey

hüzünleri gideren" dedi{*}ilh.




102. İşte bu, sana vahiyle bildirdiğimiz gayb

haberlerindendir. Yoksa onlar yapacaklarına karar verip

mekir (oyun) yaparlarken sen yanlarında değildin.

103. Sen ne kadar şiddetle arzulasan da, insanların çoğu

iman edecek değildir.

104. Buna karşılık onlardan herhangi bir ücret de

istemiyorsun. O Kur'ân, âlemlere ancak bir öğüttür.

105. Bununla beraber göklerde ve yerde ne kadar âyet

var ki, onunla yüz yüze gelirler de yine de yüz çevirip

geçerler.

106. Onların çoğu şirk koşmadan Allah'a iman etmezler

(imanlarına az çok bir şirk karıştırırlar).

107. Yoksa bunlar Allah'ın azabından hepsini saracak bir

felaket gelmesinden veya farkında değillerken ansızın

başlarına kıyametin kopuvermesinden güven içinde

midirler?

108. De ki: İşte benim yolum budur; basiret üzere Allah'a

davet ediyorum. Ben ve bana uyanlar (işte böyleyiz). Ben

Allah'ı tesbih ederim ve ben müşriklerden değilim.

109. Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de o

memleketlerin halkındandı, onlar da kendilerine vahiy

verdiğimiz birtakım erkeklerden başkası değillerdi. Şimdi o

yerlerde şöyle bir gezip görmediler mi? Kendilerinden önce

gelip geçenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bir baksalar

ya!... Elbette ahiret yurdu müttakiler için daha hayırlıdır.

Hâlâ aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?

110. Nihayet peygamberleri (onların iman etmelerinden)

ümit kesecek hale gelince ve kendilerinin yalancı durumuna

düştüklerini sanınca, onlara yardımımız geldi, yetişti;

dilediklerimiz kurtarıldı. Suçlular topluluğundan bizim

azabımız geri çevrilemez.

111. Gerçekten de onların kıssalarında üstün akıllılar için

bir ibret vardır. Bu Kur'ân uydurulmuş herhangi bir söz

değildir. Lâkin kendisinden önce gelen kitapların tasdiki her

şeyin ayrıntılarıyla açıklayıcısı ve iman edecek bir kavim için

hidayet ve rahmettir.




 


Yüklə 1,38 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin