KİZELGUR, —> Diyatomit.
KLASİFİKASYON, Çeşitli tane büyüklüğünde olan parçaların durgun veya hareket halinde akışkan bir ortamda, tane büyüklüğüne göre ayrılması. Tane büyüklüğüne göre tasnif.
KLASİFİKATÖR, 1) Karışık durumda olup tasnife tabi tutulmak üzere verilen kayaç ve mineral parçalarını tane büyüklüğüne veya yoğunluklarına göre sınıflandırmaya yarayan cihaz. 2) Tasnif edici. 3) Sınıflandırıcı.
KLEPE, 1) Kapak. 2) Bir borudan geçen akışkanın geçtiği yönde açılıp, ters yöne akmak istemesi halinde otomatik kapanır kapaklı vana.. 3) Genellikle pistonlu pompalarda akışkanın geçtiği muayyen geçitleri tıkayan yaylı kapak veya bilyalar.
KLİNOMETRE, Genel anlamda eğim ölçme aleti. 1) Yarısına kadar hidrofluorikasit (HF) doldurularak ağzı sıkıca kapanmışbir cam tüpün takım dizisi içine monte edilebilen metâl mahfazasından oluşan, sondaj kuyularının eğitimini ölçen gereç. —> Şekil. 2) Eğim ölçer.—> Isıtma cihazı, Eğim ölçer.
KLİVAJ, 1) Cevher, kömür ve yantaşlarda teşekkül etmişolan ve genellikle gözle görülmeyen çatlaklar. Kazı işlerinde kolaylık sağlaması bakımından bu çatlaklardan yararlanılır. 2) Petrografide, tabakalaşma yüzeyleri ile büyük bir açı yapacak şekilde teşekkül etmişolan ve kolayca ayrılma veya yarılma özelliği gösteren birbirine paralel yüzeyler. Klivaj basınç sonucunda oluşur, kayaçlara sekonder bir yapı verir. Bu basınç, bazı kayaçlarda da yeniden kristalleşmeye (rekristalizasyon) neden olur. 3) Kristalografide, kristallerin birbirine paralel yüzeylerinin kolayça birbirinden ayırma özelliği.
KLORÜRLEŞTİRİCİ KAVURMA, Metal bileşiklerini klorla veya klor bileşikleri ile ısıtarak metalin klorürünü elde etmek için yapılan işlem.
KLİNKER, 1) Çimento üretiminde hammadde-nin kavrulması sonucu elde edilen ara ürün. 2) Kömür kullanılan kazanlarda külün ergimesi sonucu meydana gelen cüruf.
KLİNKER TUĞLASI, Sinterleşmeye kadar pişirilmiş, birim ağırlığı ve basınç dayanımı yüksek ve dona dayanıklı inşaat tuğlası.
KOAKSİYAL KABLO, Biri içte diğeri de bunun dışında eşeksenli boru biçiminde olacak şekilde imal edilmişiki iletkenli bir kablo. Bu iletkenlerden dıştaki, boru biçiminde, içteki iletken ise dairesel kesitli, çapı da borunun çapından daha küçük olan ve borunun içine, boru ile eşeksenli olacak biçimde yerleştirilmişbir teldir. Bu tel seyrek olarak yerleştirilmişyalıtkan destekler aracılığı ile borunun tam ortasında tutulur. Birkaç koaksiyal kablo, iletişim amaçlı başka iletkenlerle birlikte, ortak bir kılıf içine de yerleştirilebilir. Telekominikasyon işlerinde belirli amaçlar için kullanılır.
KOBALT, Yoğunluğu 8,8 gr/cm3 olan 1490½C’da ergiyen, sert ve kırılgan kırmızımsı beyaz melat; atom numarası 27, atom kütlesi 58-93 olan kimyasal element (simgesi Co). Doğal kobalt tümüyle kararlı izotopu olan kobalt-59’dan oluşur; en uzun ömürlü yapay radyoaktif izotopu olan kobalt 60 (yarı ömrü 5,3 yıl), kobalt-59’un nükleer reaktörde nötronlarla ışınlanması suretiyle üretilir.
KOBUT, Kaba işlenmişoltutaşı.
KOÇ BOYNUZU, 1) Varagel ve vinçlerde halatın ucunda bulunan koşum takımına bağlı, emniyet bakımından vagonun halkasından herhangi bir nedenle kolayca çıkmasını önlemek üzere, ucu koç boynuzu (helisel) biçiminde şeklinde kıvrılmışkanca. 2) Sondajda bir tür tahlisiye ucu.
KOJENERASYON, Bileşik, ısı ve elektrik üretimi. Termik santrallarda enerjinin ancak % 35 civarındaki kısmı faydalı hale dönüştürülebilmekte, geri kalan kısım ise, çıkışbuharı, kazan kayıpları ve jeneratör kayıpları olmak üzere dışarıya atılmaktadır. Santralın çıkışbuharı ile dışarı atılan enerji başka amaçla yeniden kullanılarak sistemin verimi % 70 mertebesine çıkarılabilmektedir. Proses gereği buhar kullanması gereken sanayi tesisleri, ısı santralında elektrik enerjisi de üretmeyi öngördüğü takdirde bu anlamda enerji tasarrufu sağlayabilir.
KONKOİDAL KIRILMA,—> Kırılma.
KOK GAZI, Kalorifik değeri 4500 Kcal/m3 olup, terkibinde, % 50-55 H, % 25 CH4, % 12 N2, % 6 CO % 3 CO2, % 2 diğer hidrokarbonlar bulunan ve taşkömürünün koklaştırılması sırasında elde edilen yanıcı gaz. Gaz hava gazı olarak da kullanılır.
KOKARDENERZ, Yantaşı teşkil eden ana formasyonun çatlaklarına birbirine paralel damarlar halinde çökelen kurşun-çinko cevherlerinin aynı zamanda yantaştan koparak çatlak içine yerleşmişparçalarının çevresini kabuk gibi saran kurşun-çinko cevherleriyle oluşturdukları bir cins cevher türü.
KOKİL, 1) Bir kum kalıbına yerleştirilen, üzerinde ergitilen madenin katılaştığı, maden parçası. 2) Dökümhanede kullanılan maden kalıp. Kokil kalıplama, dökümü yapılacak her parça için ayrı bir kum kalıp hazırlamak zorunluğunu ortadan kaldırdığı için, döküm işlerini basitleştirir. Bu kalıplama sistemi, ergime sıcaklıkları 800° C’in altında olan alaşımlar için çok elverişlidir; buna karşılık, kokillerin kendileri de dökme demir veya çelikten olduğu için, demirli alaşımların dökümünde bazı sakıncalar yaratır. —> Döküm.
KOKİL DÖKÜM, —> Kokil.
KOKİL KALIPLAMA, —> Kokil.
KOK KÖMÜRÜ, —> Kok.
KOKLAŞMA, Kömürün herhangi bir dışetki ile bünyesindeki gazların azalması sonucu poröz bir hal alması. Kömürleşmesi belirli bir düzeye erişmişolan kömürler ısıtılınca önce yumuşarlar sonra şişerek gaz çıkartırlar ve daha sonra tekrar sertleşirler. Sertleşme sonucunda oluşan çok gözenekli oldukça hafif ve gri renkli kütleye kok kömürü; kömürün kok haline geçmesi olayına da koklaşma denir.
KOLAPS, Sondaj kuyusunda bulunan muhafaza borusunun aşırı formasyon baskısı vb. etkiler yüzünden göçmesi (ezilmesi) olayı.
KOLEMANİT, Prizmatik kristaller halinde bulunan kalsiyum borat (bortuzu) (Ca2B6O11 . 5H2O). Daha ziyade cam yünü, fiberglas ve asitborik imalinde, çelik endüstrisinde de eritici olarak kullanılır.
KOLİMASYON, Dürbün ekseninin yatay dönme eksenine muylu tam dik olmamasından kaynaklanan hata türü. Teodolit ile ölçmeye başlanılmadan önce, kolimasyon hatası kontrol edilir.
KOLİNS METODU, Koordinatları bilinen A ve B noktaları ile koordinatları hesaplanmak istenen P noktasından geçen daireden yararlanılarak yapılan geriden kestirme hesaplama yöntemi.—> Geriden kestirme.
KOLLEKTÖR BANT, Toplayıcı bant.
KOLLERGANG, 1) Yatay bir eksen etrafında döndürülen büyük kütleli iki silindirik tekerin yuvarlak bir öğütme tablası üzerinde hem kendi eksenleri etrafında hem de sistem aksı etrafında dönerek öğütmenin gerçekleştirildiği düzen. 2) Devlüp.
KOLLOFAN, —> Fosfat.
KOLON, 1) Taş, çimento, ağaç, çelik vb. maddelerden yapılmışdikine konmuşdestek. 2) Sütun.
KOLON FLOTASYONU, —> Flotasyon kolonu.
KOLUVİYAL PLASER , Diluvial ve aluviyal olayların müşterek etkileriyle oluşan maden yatağı.
KOLTUK AMBARI, Ocaklarda, kartiyerlerde veya şantiyelerde acil ihtiyaç olabilecek çivi, cıvata, vb. malzemenin ihtiyaç anında işyerine alınıp kullanılmasını sağlamak üzere açılan küçük ambar. —>Ambar.
KOMBİNE AYAK İŞLETME METODU, Maden yatağının şekli, büyüklüğü, tipi ve örtü tabakası ile yantaşların karakteri dikkate alınarak çeşitli işletme metotlarının değişik şekilde veya müştereken bir blok veya panoda uygulanması. Bu uygulama blok göçertmesi ile yatay dilimli ayak; blok göçertmesi ile ambarlı ayak; dilimli göçertmeli ile ara katlı ayak; başyukarı açık ayak ile rambleli ayak; küp tahkimatlı ile rambleli ayak gibi çeşitli işletme metodlarının birlikte uygulanması şekillerinde olabilir.
KOMBİNE HOBEL İŞLETMECİLİĞİ, —> Hobel işletmeciliği.
KOMPARTIMAN, Bölme. Herhangi bir kuyu veya kelebe kesitinin çeşitli amaçlarla (insan, malzeme, cevher,hava için) kullanılan bölmelerinden biri.
KOMPLEKS CEVHER, Kendisinden birçok metalin kazanıldığı cevher.
KOMPLEKS MADEN YATAKLARI, —> Polimetamorfik maden yatakları.
KOMPANSATÖRLÜ NİVO, Silindirik düzeç ile yataylamaya gerek kalmaksızın dairesel düzeç kullanılarak kabaca ayarlandıktan sonra, gözlem yapılan her doğrultuyu, dürbün içine asılan özel prizmalar düzeni sayesinde otomatik olarak yataylayabilen nivo türü. Kompansatörlü nivolarla yapılan ölçmelerde önemli zaman tasarrufu sağlanır. —> Şekil, 2) Otomatik nivo.
KOMPRESÖR, Gaz, buhar veya havayı emerek sıkıştırıp basınçlarının yükseltilmesine yarayan makine. Sıkıştırma işlemi tek kademeli, çok kademeli olup; kademeler arasında sıkışmadan dolayı ısınan gaz, her cins buhar veya hava, bir üst kademe tarafından emilmeden önce, sıkıştırma randımanı artırmak için soğutulur. Pistonlu, dişli, kanatlı (turbo) vb. tipleri vardır.
KOMPRESÖR ÇİVİSİ, Mermer ocaklarında mermer bloku ana kayadan ayırmak için kullanılan 3 cm çapında, 30-60 cm boyunda, ucu yassı keskin demir çivi. Bu çivi 10-15 cm aralıklarla matkapla mermer aynasında delinmişdeliklere —> Yapraklarla beraber 5-10 deliğe birlikte çakılır.
KOMPRESYON, —> Statik depresyon.
KOMPÜTER, —> Bilgisayar.
KONDANSATÖR, 1) Yoğunlaştırılacak su buharının su haline getirilmesi veya kompresör kademelerinde sıkışarak ısınan havanın soğutulmasına yarayan düzen. 2) Elektrikte içine elektrik enerjisi depo edilebilen aygıt. 3) Yoğunlaştırıcı.
KONDİSYONER, 1) Şlamın (pulp) katı parçacıkları ile reaktifin yakın temasını sağlamak ve şlamı flotasyon işlemine hazırlamak için kullanılan cihaz. Yapılan bu işlem, kondisyonlama diye de tanımlanır. 2) Kıvam tankı.
KONDÜKSİYONLA ISITMA, Katı cisimlerin ihtiva ettikleri ısıyı etrafa yaymalarından yararlanılarak yapılan ısıtma.
KONGLOMERA, 1) Kum, çakıl, köşeli vb. ayrık kayaçlardan oluşan tabaka veya yığın boşluklarının bir çimento maddesi ile dolması veya bunların basınç etkisi ile birbirlerine bağlanmasından meydana gelen tortul kayaç. Bunların başlıcaları gre, arkoz, kuvarsit, puding ve breşdiye isimlendirilir. 3) Çakılkayaç.
KONİK AYIRICI, Bir klasifikasyon veya ayırma gereci olup, tepesi aşağıda ve tabanı yukarıda ve ters konumda bir piramit şeklindeki ayırıcı. Bir üst kenarı boyunca gelen malzeme ile beslenir ve malzemenin akışkan ortamda karşı kenara taşınması sağlanarak karşı taraftan ince veya hafif malzeme alınır. Dipteki bir borudan da çöken ağır veya iri boyutlu malzeme tahliye edilir.
KONİK ELEK, Kesik koni biçiminde hazırlanıp bu kesik koninin yan yüzeyi , istenilen tane büyüklüğüne göre eleme yapabilecek şekilde yerleştirilen elek saçlarının yatay eksenli bir mil üzerinde döndürülüp ve küçük ağızdan malzeme ile beslenip, besleme malzemesini çeşitli tane büyüklüklerine göre tasnif etmeye yarayan tasnif ünitesi. Bu elekler silindir şeklinde de imal edilir. Bu takdirde silindir elek ekseninden geçen mil yataklara meyilli olarak yerleştirilerek çalıştırılır. Silindirin yukarı ağzından beslenmek suretiyle tane büyüklüğüne göre tasnif yapılır.
KONİK KIRICI, Kaba kırma aşamasında kullanılan ters kesik koni biçiminde sabit dışcidarın, iç kısmına eksantrik yataklanmışdüz kesik koni şeklindeki döner kırıcı ana parçanın montajı suretiyle oluşan, dışcıdarla, dönen iç koni arasında kalan taşveya cevher parçalarını eksantrik yataklanmanın dönme hareketi ile beraber yarattığı salınım sayesinde parçalayan, dışve iç konilerin en altta oluşturdukları aralıktan kırılan parçaların aşağıya düşmesini sağlayan makine.
KONİMETRE, Gravimetrik ölçü esasına dayanarak havadaki toz miktarını ve toz sayısını tesbit etmeye yarayan cihaz. Konimetrenin çalışma esası belirli miktar havanın belli ağırlıkta bir filtreden geçirilmesiyle bu filtre üzerinde tutulan tozların ağırlığı saptanmak suretiyle (mg/m3 olarak) havanın içerdiği tozun ağırlığını veya filtre üzerinde tutulan tozların mikroskop altında sayılması suretiyle (toz sayısı/cm3 olarak) havanın içerdiği toz miktarı hesaplanarak madencilikte toz bakımından —> Hava kalitesi tesbit edilebilmektedir. Bu değerlendirmeden başka insan sağlığı bakımından filtrede toplanan tozların mineral içeriği ve tozların patlama tehlikesi de gravimetrik ölçü yolu ile tesbit edilebilir. —> Hava kalitesi, Tindalometre, Emisyon, Hava Kirleticileri, Kirli Hava. —> Şekil.
KONİ ORTA, Patlatıldıklarında alında koni biçiminde ek serbest yüzey oluşturacak düzende dizilmişbir odak noktasına doğru delinmişlağım deliklerinin oluşturduğu orta. —> Orta çekme.
KONKASÖR, 1) Cevher veya taşkırma makinesi. 2) Kırıcı.
KONKAV BİT, Kesici dudak kısmı matkabın eksenine doğru çukurlaşan ve karot almadan ilerleme yapan bir tür elmas matkap.
KONKOİDAL KIRILMA, —> Kırılma.
KONKRESYON, Tortul kayaçlar içinde bazen yumru veya topak halinde yuvarlak ve böbrek şekilli ve aynı merkezli kürelerden teşekkül eden, merkezlerinde ufak deniz hayvanı fosilleri veya kum taneleri bulunan kayaç oluşumları. Demir karbonat ve kilden oluşan böbrek ve mercek şekilli ve telsel ışınsal dokulu konkresyonlara sferosiderit denir.
KONSANTRASYON, 1) Maden yatağı teşek-külü sırasında, belirli minerallerin biraraya gelerek mineral muhtevası yüksek maden yatağı oluşması (mağmatik diferansiyasyon). 2) Cevher içindeki gang maddesinin ayrılması sonucu geri kalan miktar içindeki faydalı mineral oranının yükselmesi. 3) Bir eriyikte suyun buharlaştırıl-ması suretiyle erimişmadde oranının arttırılması.
KONSANTRASYON TESİSİ, —> Konsant-ratör.
KONSANTRATÖR, Minerallerin ve gang maddelerinin çeşitli fiziksel özelliklerinden yararlanılarak, uygun araçlar yardımı ile birbirlerinden ayrılmasını sağlamak için kurulmuştesis (zenginleştirme tesisi).
KONSANTRE, Cevher hazırlama ve zenginleştirme işlemine tabi tutulan ham cevherden (tuvönan) ayrılması amaçlanan minerallerin zenginleştirilmesi suretiyle elde edilen ürün veya ürünler. Bakır-, kromkonsantresi vb.
KONSANTRE RANDIMANI, 1) Ayırma işlemi sonucu elde edilen konsantre ağırlığının, bu konsantreyi veren ham (tüvönan) cevher ağırlığına oranı. 2) Lavvar randımanı. 3) Konsantrasyon oranı.
KONSİNYE, Mülkiyet devri yapılmaksızın, malların satışsorumluluğunu yüklenen bir tüccar veya acentaya gönderilmesi tarzında yapılan satışanlaşması.
KONSOL, Tek destekli taşıyıcı kiriş.
KONTAK, 1) İki farklı kayacın birbirleriyle temas ettikleri yüzey. 2) Özellikle intruzif bir kütlenin komşu formasyonla olan temas yüzeyleri. 3) Petrol yataklarında su-petrol veya petrol-gaz zonlarının birbirleriyle temas ettiği yüzeyler. 4) Elektrikte devreyi kapama veya kısa devre olayı.
KONTAK DAMAR, —> Kontak maden yatağı.
KONTAK MADEN YATAĞI, Genellikle sedimenter formasyonlar içine sokulmuşintruzif bir kütlenin kontak yüzeyleri civarında daha ziyade sedimenter formasyonlarda oluşan maden yatağı.
KONTAK METAMORFOZ, Ergimişhaldeki mağma kitlesinin ve içinde bulunan gazların yan taşa etkisi ile meydana gelen başkalaşım. Hidrotermal- ve enjeksiyon metamorfoz da bir tür kontak metamorfozdur.
KONTAK METAMORF MADEN YATAKLARI, Batolitin kontak zonunda oluşan başkalaşımın sonucu meydana gelen maden yatakları.
KONTAKT KURUTUCU, Kurutulacak malzeme ile kızgın yüzeyin ya sürekli olarak veya ardarda temasta kalmasını sağlamak suretiyle kurutma yapan merdaneli veya borulu cihaz.
KONTAMİNASYON, Radyoaktif maddelerin bir yerde çökelmesi suretiyle meydana gelen çevre kirlenmesi.
KONTİNİYUS-MAYNER, Paletler üzerinde yürüyen, kesme kafasına yatay ve düşey hareket verebilen, arkasında yükleme düzeni bulunan, tavanın elverdiği ölçüde devamlı kazı yapabilen, genellikle kömür ve yumuşak formasyonlarda ekonomik olarak çalıştırılabilen üretim makinesi.
KONTİNÜ CERYAN, Doğru akım.
KONTROL ELEKLERİ, Uluslararası standartlar organizasyonunun (ISO) verdiği standartlara uygun olarak yapılmış, laboratuarlarda elek analizleri yapmak üzere kullanılan elek seti.
KONTRPUA, 1) İhraç tesislerinde ve asansörlerde kafesi dengelemek için kullanılan karşı ağırlık. 2) Denge ağırlığı. 3) Kontr balast. —> Payton, Şaryoportör.
KONTR LAĞIMI, Ana nakliye kuyusunu çevreleyen galeri. —> Akrosaj.
KONTUR, 1) —> Akrosaj. 2) Cevher rezervi ile yankayacı ayıran çizgi. 3) Eşdeğerdeki noktaların birleştirilmesi ile elde edilen eğriler (izohips, izopah vb.) 4) Bir kütlenin dışhatlarının oluşturduğu görünüm.
KONVEKSİYONLA ISITMA, Isıtılan gazların ve sıvıların hacminin genişlemesi ve yoğunluğunun azalması sonucu aşağıdan yukarı hareketinden yararlanılarak yapılan ısıtma.
KONVEKSİYONLU KURUTUCU, İçerisin-den sıcak kuru buhar geçirilerek konveksiyon etkisiyle kurutmayı sağlayan tanbur veya siklon tipindeki akımlı kurutucu.
KONVERTER, 1) Uzun ekseni üzerine asılı, iç yüzü refrakter malzeme ile kaplı, oval veya silindirik şekilde olan ve yatay bir eksen etrafında dönerek boşaltma pozisyonuna getirilebilen özel pota. Potada metaller veya diğer malzemenin bir şekilden veya durumdan başka bir duruma dönüştürülmesi sağlanır. Kavurma konverteri ve eritme konverteri olmak üzere iki tipte yapılır. Kavurma konverterinde hava üflenerek, sülfürlü cevherin kükürt oranı düşürülür. Eritme, yani tasfiye konverterinde cihaz ısıtılmaz. Cihazın içinde bulunan erimişmaddeye hava üflenerek oksitlenme sağlanır ve bu suretle teşekkül eden ısı, maddeyi erimişhalde tutar. Konverter içinde pik demir Bessemer prosesi ile çeliğe, bakır matı bilister bakıra dönüştürülür. 2) Dönüştürücü.
KONVEYÖR, Yatay veya az meyilli yerlerde çalışan, ya malzemenin döküldüğü zeminin hareket etmesi (band) suretiyle veya oluk üzerinde bulunan zincirin çekilmesiyle taşıma yapan düzen.
KOOGÜLASYON, Anorganik elektrodlar kullanılarak flokülasyonun sağlanması.
KOORDİNAT NAKLİ, Yalnız kuyularla yeryüzüne irtibatı olan yeraltı işletmelerinde, yeraltı imalat planlarının yeryüzündeki ölçmelerde kullanılan koordinat sistemine uygun olarak yapılabilmesi için yeraltında tesbit edilen noktaların, yerüstü koordinat sistemine göre, yerinin belirlenmesi işlemi. Bu işlem; (a, b) tek kuyuya iki şakül sarkıtarak; (c, d) iki ayrı kuyuya birer şakül sarkıtarak yapılır. —> Şekil.
KOORDİNAT SİSTEMLERİ, 1) Bir noktanın yerini belirlemeye yarayan polar P (f, , ) (mesafe, semt-, meyilaçısı) ve ortogonal P (x’, y’, z’) (apsis, ordinat ve kot) sistemlerinin ortak adı. 2) Başlangıç noktası, eksenler ve bir noktayı belirlemeye yarayan sayılardan müteşekkil iki-üç boyutlu–, polar–, küresel–, silindirik–, eliptik koordinat sistemi vb. sistemler. —> Şekil.
KOPİLYA (KOPİLYE), —> Emniyet maşası.
KOPMA SINIRI, —> Çekme deneyi.
KORBİT, Kesici dudakları özel olarak yapılmışkesici küçük çarklarla teçhiz edilmişorta sert ve yumuşak formasyonlarda karot numune almaya yarayan matkap. Korbit; 4, 6, 8 çarklı (yıldızlı) olabilir.
KORDON, —> Toron.
KOREKS YÖNTEMİ, Demir-Çelik üretiminde yüksek fırın teknolojisine alternetif olarak geliştirilen çelik üretimine yönelik bir direkt ergitmeli redüksiyon prosesi. —> Yüksek fırın prosesine benzeyen bu yöntem koklaşamayan kömüre dayalı sıcak metal üretimi yapar. Koreks prosesinde kok fabrikası ortadan kalktığı için maliyeti oldukça düşüktür. Koreks yöntemine göre çalışan tesis ilk olarak Güney Afrika, Iscor-Pretoria işletmelerinde kurulmuştur.
KORELASYON, İki formasyonun jeolojik yaşlarını veya stratigrafik pozisyonlarını kıyaslamak suretiyle birinin diğerine göre yaşve diğer özelliklerinin saptanması işi.
KORENDON (Korund), 1) Doğal susuz aluminyum oksitten (Al2 O3) oluşan mineral (Mohs sertlik derecesi 9, yoğunluk 3,95 ilâ 4,01). Elmastan sonra en sert doğal madde. Romboedrik kristalli, değişik renkli, saydam türleri ziynet taşı olarak kullanılan, asitlerde erimeyen mineral. 2) Safir. 3) Rubin. —> Yakut.
KORKAYAÇ, Magamatik kayaç. Eriyik haldeki mağma malzemesinin soğuması ve katılaşması sonucunda oluşan çeşitli kristalin ya da camsı kayaçların ortak adı. Korkayaçlar başlıca üç —> Kayaç sınıfından birini oluşturur. Öbür kayaç sınıfları ise; başkalaşım (metamorfik) kayaçları ile tortul (sedimenter) kayaçlardır.
Korkayaçlar, mağmanın derinlere sokularak (derinlik kayaçları, gang kayaçları) ya da dışarı püskürmesinden sonra (yüzey kayacı yada püskürük kayaç) katılaşması suretiyle oluşur.
KORKORDANS, —> Uygun tabakalaşma.
KORNİŞ TAŞI, Mermer işletmeciliğinde imalât yüzünden dışarı çıkan ve ufki devam eden profiller.
KORUND , 1) Trigonat sistemde kristalleşen, sertliği 9 olan ve bu özelliği ile değer kazanan doğal aluminyum oksit (Al2O3). Bütün korund kristalleri ısıtıldıklarında renkleri bozulur, kaybolur; ancak soğuyunca yine eski rengi alır. Korund minerallerine ender rastlanır; oluştuğu yerler siyenit pegmatitlerinin içleri ile, şist ve mermer serilerinin yer aldığı metamorfik istiflerin yine içleri veya ara yüzeyleridir. Aluvial yataklarda, primerlerden aşınıp gelmişolarak, plaser halde de bulunur. İyi halde kristalleşenler, renklerine göre yakut veya safir olarak isimlendirilir. 2) Yapay olarak; boksitin elektrik fırınlarında eritilmesiyle elde edilen aşındırıcı ürün ; tane, toz ve kalıp denilen özel şekillerde; alundum, aloxite, karaloks, exolen ve lionit gibi isimlerle de pazarlanır.
KORUYUCU BAKIM, Devamlı veya zaman zaman çalıştırılması gereken makine, malzeme ve tesislerin devamlı olarak çalışır durumda tutulması amacı ile, bunlarda meydana gelebilecek küçük veya büyük arızaları tesbit-, teşhis-, ve tamir etmek (düzeltmek) üzere yapılan sistemli muayene, kontrol ve bakım.
KOSİNÜS Ø , —> Güç faktörü.
KOSTİK, 1) Alkali oksitlerinin söndürülmesi sonucunda elde edilen ürün (Ca (OH)2, KOH, NaOH gibi). 2) Sodyum hidroksit.
KOSTİK KALSİNE MANYEZİT, Manyezitin 700-1100½C kavrulması ile elde edilen ürün.
KOŞUM TAKIMI, 1) Kuyularda kafesi veya kovayı halata bağlamak için kullanılan düzen. 2) Ocak arabalarının hayvan ile çekilmesini sağlamak üzere kullanılan teçhizat.
KOT, 1) Bir noktanın esas olarak alınan deniz seviyesi düzlemine göre yüksekliğini veya alçaklığını gösteren rakam. 2) Rakım. Kot veya rakımı gösteren rakam deniz seviyesinden yüksek bir seviyeyi gösteriyorsa (+), alçak bir seviyeyi gösteriyorsa (-) işaretli olarak yazılır.
KOVA, 1) Kuyu açma operasyonu sırasında pasanın içinde çıkarıldığı kap. 2) —> Beyler.
KOVALI BAGER, 1) Toprağı hem kazan ve hem de belirli bir mesafeye taşıyan işmakinesi. Eğik duran ve uzun olan bir kafes direk (bum) üzerinden geçirilmişolan çelik halata irtibatlı, ağız kısmı zemine bakan çelik kovası, zemine dalarak malzemeyi toplayan, vinç halatı yardımı ile kaldıran ve ekseni etrafında dönerek kovadaki malzemeyi boşaltan makine. Kovalı bagerlerle, bagerin oturduğu zemine göre alt seviyelerde hafriyat yapılır. 2) Çekme kepçeli ekskavatör. 3) Dreglayn.
Dostları ilə paylaş: |