B
BA
A⁄
⁄I
Ifi
fiI
IK
KL
LI
IK
K
s
s‹
‹S
ST
TE
EM
M‹
‹
BA⁄IfiIKLIK
s‹STEM‹
H
HA
AZ
ZIIR
RL
LA
AY
YA
AN
N :: P
PR
RO
OF
F.. D
DR
R.. B
BE
EY
YA
AZ
ZIIT
T Ç
ÇIIR
RA
AK
KO
O⁄
⁄L
LU
U
M
Ma
arrm
ma
arra
a Ü
Ün
niivve
errssiitte
essii T
T››p
p F
Fa
ak
kü
ülltte
essii -- T
TÜ
ÜB
B‹‹T
TA
AK
K G
GM
MB
BA
AE
E
MART 2003 SAYISININ ÜCRETS‹Z EK‹D‹R
Do¤adaki tüm canl›lar
kendilerinden olmayan doku,
hücre ve moleküllere karfl›
savunma sistemlerine
sahiptirler. Örne¤in
bakteriler fajlara (bakteri
virüslerine) karfl› kendilerini
bu sald›rganlar›n genetik
maddelerini (DNA ve
RNA’lar›n›) parçalayan
enzimler üreterek
korumaktad›rlar.
Yüksek canl›lardaysa çok
daha karmafl›k bir ba¤›fl›kl›k
sistemi var. Omurgal›larda
ba¤›fl›kl›k sistemi özel
ifllevlere sahip çok say›da
farkl› hücre ve molekül
içermekte.
Ba¤›fl›kl›k* eski ça¤lardan
bu yana insanlar›n ilgisini
çekmifl ve baz› ba¤›fl›klama
yöntemleri gelifltirilmifl.
Örne¤im M.Ö. 430 y›l›nda
tarihçi Tukidides Atina’daki
bir veba salg›n›nda hastalara
bakan insanlar›n aras›nda
yaln›zca daha önce veba
geçirmifl insanlar›n vebaya
yakalanmad›¤›n› yazm›fl.
XV. yüzy›lda Çinli ve
Türklerin çiçek hastal›¤›
geçirenlerin yaralar›ndaki
kabuklar› toz haline getirip
burunlar›ndan çekerek ya da
kollar›nda atefle tutulmufl bir
b›çakla çizerek oluflturduklar›
yaraya bulaflt›rd›klar›
bilinmekte.
2
Mart 2003
B‹L‹M
ve
TEKN‹K
B
XVIII. ve XIX. Yüzy›llarda
Edward Jenner ve Louis
Pasteur’ün gelifltirdikleri yeni
çiçek, kolera, flarbon ve
kuduz afl›lar› önemli yararlar
sa¤lamlar›na karfl›n o
dönemde ba¤›fl›kl›k sistemi
hakk›ndaki bilgilerin henüz
edinilmedi¤i görülmekte.
XIX yüzy›l sonlar›nda Paul
Erlich ve Elie Metchnikoff’un
kendilerine 1905 Nobel
Ödülü’nü getiren
çal›flmalar›n›n ba¤›fl›kl›k
sisteminin anlafl›lmas›nda
öncü niteli¤e sahipler.
Günümüzde ba¤›fl›kl›k
sisteminin çok genifl ölçüde
ayd›nlat›fld›¤› söylenebilir. Bu
sistemi oluflturan
unsurlardan hastal›klar›n
tan›s›nda, tedavisinde genifl
ölçüde yararlan›lmakta.
Ba¤›fl›kl›k sistemini uyar›c›
(immünofenik) yabanc›
unsurlarla sistemin
mücadelesi moleküler
yöntemlerle izlenmekte ve
yönelndirilmekte. Bu
sistemin aksakl›klar›ndan
kaynaklanan hastal›klar›n
temelleri günden güne
ayd›nlanmakta ve tedavi
yöntemleri gelifltirilmekte.
Klinik immünolojinin yan›s›ra
moleküler immünoloji ve
immünogenetikte önemli
geliflmeler kaydedilmekte.
Ba¤›fl›kl›k hücre ve
moleküllerinden t›p
ajanlar›n›n d›fl›nda da
yararlan›lmakta. Yeni tan›,
tedavi yöntemleri
gelifltirilmekte. Ancak bu
karmafl›k sistem ve immün
hastal›klar›n geliflimi,
tedavileri gibi tam aç›l›mlar›n
ortaya ç›kmas› için y›llara
gereksinim oldu¤unun da
alt›n› çizmek gerekiyor.
* Ba¤›fl›kl›k Bilimi olan ‹mmünoloji ad›n›
Eski Roma’da askerlikten muaf
(korunmufl) asillere verilen ‹mmunitas
sözcü¤ünden alm›fl.
3
Mart 2003
B‹L‹M
ve
TEKN‹K
BA⁄IfiIKLIK
A
A:: TTiim
muuss:: Gö¤sün üst bölümünde yer alan
bir organd›r. Olgunlaflmam›fl lenfositler
kemik ili¤inden ayr›l›p, “e¤itim görüp”,
olgun T-hücreleri haline gelecekleri timusa
ulafl›rlar.
B
B:: K
Kaarraaccii¤¤eerr:: Komplement sisteminin
proteinlerini sentezlemekten sorumlu
önemli bir organ. Ayr›ca karaci¤er içinden
geçen kanda bulunan bakterileri yutan çok
say›da fagosit hücre içerir.
C
C:: K
Keem
miikk iillii¤¤ii:: Ba¤›fl›kl›k sisteminin tüm
hücrelerinin ilkel kök hücrelerden
oluflmaya bafllad›¤› yer.
D
D:: B
Baaddeem
mcciikklleerr:: Bo¤azdaki lenfositlerin
topland›¤› yerler.
E
E:: LLeennff D
Düü¤¤üüm
mlleerrii:: Bunlar tüm vücuda
yay›lm›fl, B ve T hücreleri topluluklar›d›r.
FF:: D
Daallaakk:: Kan dolafl›m sisteminin
ortas›nda, T ve B-hücreleriyle monositlerin
toplanma bölgesi.
G
G:: K
Kaann:: Ba¤›fl›kl›k sisteminin hücre ve
proteinlerini vücudun bir yerinden
di¤erine tafl›yan dolafl›m sistemi.
Vücut son derece farkl› hücrelerden ve mole-
küllerden oluflan bir savunma sistemi taraf›ndan
korunur. Bu sistemde yer alan elemanlar öncelik-
le organizman›n kal›tsal yap›s›na yabanc›, antijen
olarak adland›r›lan her türlü hücre d›fl› madde ve
mikroorganizman›n (bakteri, virüs vb.) vücuda
girmesini engeller. Antijenler, deri, solunum ve
sindirim sistemi gibi engelleri aflarak, organizma-
ya dahil olduklar›nda, savunma sistemi hemen
harekete geçer. Kemik ili¤i, timus, lenf bezleri ve
dalak gibi özelleflmifl merkezlerde yer alan fago-
sitler, makrofajlar, lenfositler (B ve T hücreleri)
gibi savunma hücreleri ve molekülleri devreye gi-
rerler.
‹lk aflamada, öncü hücreler olan fagositler ve
makrofajlar antijenleri yok etmeye çal›fl›rlar; ba-
flar›l› olamad›klar› durumda B hücresi ve T hüc-
resi olarak adland›r›lan lenfositler devreye girer-
ler. Antijen varl›¤›n› haber alan T hücreleri, sa-
vunma sisteminin yönetimini ellerine geçirerek,
di¤er hücreleri uyar›rlar. Sitotoksik (öldürücü) T
hücreleri antijenleri yok etmek için u¤rafl verir-
ken, savunmadan sorumlu B hücreleri de ba¤›fl›k-
l›¤›n ak›ll› molekülleri olarak adland›r›lan anti-
korlar› (immünglobülin) sentezlemeye bafllarlar.
Antikorlar, ba¤›fl›kl›k sisteminde enfektif ajan de-
di¤imiz antijenleri bularak onlar›n yok edilmesini
sa¤layan bir glikoproteindir. Bu moleküllerin üs-
tünlü¤ü, üç boyutlu bir yap›da, t›pk› anahtarla ki-
lit aras›ndaki uyumu ça¤r›flt›racak flekilde, antije-
ne özgün olarak ba¤lanmakt›r. Böylece antikor-
lar, organizmaya giren antijenlere ba¤lanarak
onlar› etkisiz hale getirirler ya da komplement
enzimleri ve di¤er savunma hücrelerini harekete
geçirerek antijenleri yok ederler.
Savunma sisteminde çok önemli bir rolü olan
glikoprotein yap›daki bu antikor molekülleri, a¤›r
zincir ve hafif zincir olmak üzere 2 çift protein
zincirinden yap›l›r. Bu ikili zincirler birbirlerine
kovalent (disülfit ba¤lar›) ve non-kovalent ba¤lar-
la ba¤lanm›fl durumdad›r. A¤›r zincir yaklafl›k
440 aminoasitten, hafif zincirse yaklafl›k 220
aminoasitten oluflur. Antikor molekülleri, Y flek-
lindedir. Antikorun Y kollar› mentefle bölgesinde
100
0’
lik bir aç›yla dönme, hareket etme yetene¤i-
ne sahiptir. Bu esneklik, yani antikorun belli aç›-
larda hareket etme yetene¤i, antikor molekülü-
nün antijen üzerinde iki bölgeye birden ba¤lan-
mas›na yard›m eder. Antijeni yakalayan kollar›
antijen ba¤layan parça (Fab), savunma hücreleri-
nin almaçlar›yla (reseptör) birleflen kuyruk k›sm›
da sabit parça (Fc) ad›n› al›r. A¤›r ve hafif zincir-
ler üzerinde, de¤iflken (V/variable) ve sabit
(C/constant) bölgeler bulunur. De¤iflken bölge,
antijeni tan›yan k›sm› oluflturmak üzere özellefl-
mifltir ve bir çift halinde bulunur. Buradaki ami-
noasit dizilimlerindeki farkl›l›klar, farkl› antijen
ba¤lanmas›na yol açar. Antikorlar›n yap›s›nda
bulunan karbonhidrat moleküllerinin, genellikle
B hücresinden antikor sal›nmas›n› kolaylaflt›r-
mak, antikorlar›n çözünürlü¤ünü art›rmak ve an-
tikor molekülünü parçalanmadan korumak gibi
ifllevleri vard›r.
Antikor molekülünde a¤›r ve hafif zincirler,
farkl› DNA bölümlerinden meydana gelmifl genler
taraf›ndan kodlan›r. Bu gen parçalar›, her B hüc-
resinde farkl› olan zincirleri meydana getirecek
genleri yapmak üzere, yeniden düzenlenir. Gen
parçalar›n›n düzenlenmesi de¤iflkendir ve bu ne-
denle vücudun yapabildi¤i 100 milyon kadar
farkl› antikor, az say›da gen parças› taraf›ndan
oluflturulur. Yani ba¤›fl›kl›k sisteminin baflar›s›n›n
temeli, immünoglobulinin a¤›r ve hafif zincirle-
rindeki de¤iflken bölgelerin, çok çeflitli say›da
üretilebilmesidir. Bu çeflitlili¤in üretimi, ço¤ul
genlerin varl›¤›, somatik (vücut hücrelerini içe-
ren) mutasyonlar, somatik rekombinasyonlarla
(kromozomlar aras› gen de¤ifltokufluyla) sa¤la-
n›r, ki tüm bu olaylar B hücre geliflimi s›ras›nda
ortaya konur. Böylece B hücreleri, vücuda giren
antijenleri durduracak antikorlar›, antijenik özel-
liklerine göre ayr› ayr› sentezler.
A
Annttiikkoorr Ç
Çeeflfliittlleerrii
Antikor moleküllerinin hafif zincirleri benzer
yap› göstermesine karfl›n, a¤›r zincirlerindeki sa-
bit bölgeler, aminoasit dizisindeki farkl›l›klara
göre 5 grupta incelenirler: IgG, IgM, IgA, IgD,
IgE.
IIggG
G A
Annttiikkoorruu
En temel antikor olan IgG’nin molekül a¤›r-
4
Mart 2003
B‹L‹M
ve
TEKN‹K
BA⁄IfiIKLI⁄IN AKILLI MOLE
Yang›l› (enflamatuar) tepkinin
aflamalar›:
Yang›l› tepki, vücudun patojenlerce
istilas›na karfl› ikinci savunma hatt›d›r. Dolafl›m
sistemindeki p›ht›laflt›r›c› faktörlerin yaral›
bölgeye girebilmeleri neden önemlidir?
Yara
Fagosit
Histamin
Bakteri
P›ht› pulcuklar›
Deri
1)
Hasar görmüfl
dokular histamin
salg›layarak bölgeye kan
ak›fl›n› art›r›rlar.
2)
Histaminler k›lcal damarlar›n
s›zd›rmas›na yol açarak yaraya
fagosit ve p›ht›laflt›r›c› faktörler
salmalar›n› sa¤larlar.
3)
Fagositler bakterilerin,
ölü hücrelerin ve hücredeki
enkaz›n etraf›n› sararlar.
4)
P›ht› pulcuklar› k›lcal
damardan ç›karak yaral›
bölgeyi t›karlar.
5
Mart 2003
B‹L‹M
ve
TEKN‹K
l›¤› 150.000 dalton. Her bir IgG molekülü, bir-
birlerine disülfit ba¤lar›yla ba¤lanm›fl, 2 a¤›r ve
2 hafif olmak üzere 4 polipeptid zincirinden olufl-
mufl durumda. IgG moleküllerinin antijenleri ba¤-
layan k›s›mlar›na Fab, di¤er k›sm›na Fc ad› veri-
liyor. IgG, normal insan serumundaki Ig’lerin
%80-85’ini oluflturan en önemli ve en fazla mik-
tarda bulunan antikor. En önemli ifllevi, do¤ru-
dan antijene ba¤lanarak onu etkisiz hale getir-
mek. Güçlü bir antibakteriyel olan IgG, antijen
çökertici etkiye sahip. Bakterilere ve virüslere
karfl› vücudu korur, toksinlerin etkisini yok eder.
‹mmünglobulin s›n›flar› içinde IgG, plasentadan
bebe¤e geçen tek immünglobu-
lin tipi ve yaflam›n ilk dönem-
lerinde savunmay› oluflturan
en önemli immünglobulin.
IIggM
M A
Annttiikkoorruu
Molekül a¤›rl›¤›
950.000 Daltondur. (D =
Dalton = 1,65 X 10
-24
g) Se-
rumdaki immünglobulinle-
rin %5-10’unu oluflturur. Her biri
IgG molekülüne benzeyen, birbir-
lerine disülfit ba¤lar›yla ba¤lanm›fl 5
monomerden oluflan bir pentamer yap› gös-
terirler. IgM s›n›f› antikorlar›n a¤›r zinciri-
ne mü (
µ
) zinciri denir ve IgM molekülünde her
bir molekül, iki
µ
zincirine disülfit ba¤lar›yla
ba¤lanm›fl bir J (joining) zinciri içerir. Böylece
tam bir IgM molekülünde 10 tane
µ
zinciri ve
pentamerik yap› bütünlü¤ünü koruyan 1 tane J
zinciri bulunur. Bunlarda mentefle bölgesi yok-
tur; bunun yerine 130 aminoasitlik ek CH
4
kan-
gal› içerirler.
Molekül, 10 tane Fab bölgesinin olmas› nede-
niyle 10 antijeni tutabilme yetene¤ine sahip.
Normal serumda monomer IgM, oldukça düflük
deriflimde bulunurken, baz› hastal›klarda yüksek
oranda bulunur. Birincil immün cevapta sentezle-
nen ana immünoglobulin s›n›f›d›r; yani bir-
çok antijene karfl› ilk oluflan antikor s›n›f›d›r
Timustan ba¤›ms›z antijenlere karfl› yaln›zca
IgM tipi antikorlar sentezlenir. ‹lk oluflan an-
tikorlar olduklar›ndan, serumda saptanmala-
r› yeni bir enfeksiyonun göstergesi olarak
kabul edilir. IgM antikorlar› polyvalen özellik
gösterirler. Örne¤in; ba¤›fl›kl›k sistem bile-
flenlerinin enfeksiyon bölgesinde toplanma-
s›nda, komplement adl› moleküllerin sabit-
lenmesi olay›nda ve hücre öldürmede önem-
li etkinlikleri vard›r. Komplement sistemi et-
kinlefltirmek için antijene ba¤l› iki IgG mole-
külü gerekirken, tek bir IgM molekülünün
antijenle birleflmesi komplement sistemi ak-
tive eder.
IIggA
A A
Annttiikkoorruu:: Serumda miktar olarak en
az olan antikordur ve serumdaki immünglo-
bulinlerin %15’ini oluflturur. IgA, tükrük,
gözyafl›, anne sütü, ter, süt,
salya, prostat salg›s›, mide
ve ba¤›rsak salg›lar› gibi sal-
g›lar›n bafll›ca antikorudur.
Vajinal s›v›n›n temel antiko-
rudur. Bakteri ve virüs için
uygun nemli ortama sahip bu
tip hassas bölgelerde bulu-
nurlar. Tek (monomer) ve
ikili (dimer) formda buluna-
bilir, ikili formda birbir-
lerine J proteiniyle
ba¤lan›rlar.
E n -
zimlere da-
yan›kl› olmalar›
nedeniyle IgA anti-
korlar›, vücut s›v›la-
r›n› mikroorganizmala-
r›n etkisinden korurlar.
Ayr›ca özel konumlar›
nedeniyle salg›lara yabanc› mole-
küllerin kar›flmas›n› engellerler.
IIggE
E A
Annttiikkoorruu:: Normalde IgE serumda oldukça
düflük miktarda bulunur. Ancak parazitik enfek-
siyonlarda ve alerjik durumlarda miktar› artar.
Molekül a¤›rl›¤› 190 kD olan, monomer yap›da
bir moleküldür. IgE’nin büyük bir bölümü, savun-
ma hücreleri olan bazofil ve mast hücrelerinin yü-
zeyine ba¤l› durumdad›r. Serumda IgE miktar›n›n
artmas›, parazitlerin makrofaj ve eozinofiller ta-
raf›ndan parçalanmas›n› kolaylaflt›r›r. IgE her-
hangi bir allerjenle (alerjiye sebep olan faktör)
etkinleflti¤inde, bu hücreler taraf›ndan birtak›m
arac› kimyasal maddelerin salg›lanmas› bafllat›la-
rak tepki gösterilir (örne¤in, bazofil hücrelerin-
den histamin salg›lanmas› gibi).
IIggD
D A
Annttiikkoorruu
IgD, IgG s›n›f› antikorlar›n molekül yap›s›na
benzer. Normalde serumdaki oran› oldukça dü-
flüktür. Is›ya ve protein parçalayan enzimlere ol-
dukça duyarl›d›r. Molekül a¤›rl›¤› 184.000 dola-
y›ndad›r ve k›sa ömürlü bir immünglobulin s›n›f›-
d›r. Serumda az olmas›na karfl›n, B lenfositlerin
yüzeyinde antijen almac› olarak önemli rol oynar.
Bu nedenle antijene uygun lenfositlerin uyar›lma-
lar›nda ve ço¤almalar›nda etkin olduklar› san›l-
›yor. IgD’nin mentefle bölgesi uzundur ve mole-
küle esneklik sa¤lar. B lenfositlerinin olgunlafl-
mas› boyunca, önce IgM almaçlar›, sonra
IgD almaçlar› oluflur ve IgD, antijenik uya-
r›mdan sonra lenfosit yüzeyinden kaybolur.
Yap›lar›n› tek tek inceledi¤imiz bu ak›ll›
moleküller, savunma sistemimizin en önem-
li elemanlar›ndan say›labilir.
D r . F a t › m a Y ü c e l
TÜB‹TAK-Gen Mühendisli¤i ve
Biyoteknoloji Araflt›rma Enstitüsü
Gebze/Kocaeli
E-mail: fatma@rigeb.gov.tr
Kaynaklar
http://www.med.sc.edu:85/mayer/IgStruct2000.htm (This
page last changed on October 28, 2002)
http://www.path.cam.ac.uk/~mrc7/mikeimages.html (Last
updated on 19th February 2001)
Immunoglobulins (Chapter 4) in R. A. Goldsby, T. J. Kindt,
and B. A. Osborne. Kuby Immunology, 4th edition, W. H.
Freeman and Co., pp. 83-113 and 149-172, 2000.
http://www.biology.arizona.edu/immunology/tutorials/anti-
body/structure.html (Monday, June 12, 2000)
EKÜLLER‹:
ANT‹KORLAR
Patojen
Antijenlerin ba¤land›¤› yerler
Güçlü
ba¤lanm›fl
de¤iflken bölge
Zay›f ba¤l›
de¤iflken
bölge
Zay›f ba¤l›
sürekli
bölge
Güçlü ba¤lanm›fl
sürekli bölge
Güçlü ba¤
Zay›f
ba¤
Disülfid
köprüleri
makrofaj taraf›ndan yutulur
yüzeyde antijenler
olufltururarak,
T-hücresini uyar›r.
Yard›mc› T-hücresi,
Sitotoksik (hücre
öldürücü) T-hücreleri
Yabanc›
antijen
Lezyon
Perforin
Antijen
bulaflm›fl hücre
parçalan›r.
‹stila edilmifl
hücreler
öldürücü T-hücresini uyar›r
Öldürücü hücreler istila edilmifl
hücrelere sald›r›r,
Antikor
Antijen
Bir antijen-antikor sistemi
Bir antikor molekülünün yap›sal bölgeleri
Taramal› elektron mikroskopuyla
12.000 kere büyütülmüfl
insan T-lenfositi.
Otoimmün Hastal›klar
Otoimmün hastal›klar (OiH), ba¤›-
fl›kl›k sisteminin, bedenin kendi doku-
lar›na karfl› etkinleflmesi sonucunda
geliflen bozukluklar› tan›mlar. "Oto"
sözcü¤ü Yunanca’da "kendisi" anlam›-
na gelir. Bugün bilinen OiH say›s› elli-
nin üzerinde ve etkilenenlerin yakla-
fl›k üçte ikisi de kad›n.
OiH, birbirinden farkl› flekillerde
ortaya ç›kabilir. Örne¤in multipl skle-
roz adl› hastal›k, merkezi sinir sitemi-
ni, Crohn hastal›¤›ysa sindirim siste-
mini etkiler; dolay›s›yla belirti ve bul-
gular› farkl› olur. Bunlar›n d›fl›nda,
örne¤in lupus eritematozus gibi çok-
lu sistem tutulumuyla ortaya ç›kabi-
len bir otoimmün hastal›k, farkl› bi-
reylerde farkl› organlar› etkileyerek
kendini gösterebilir. Ayr›ca kökeni
6
Mart 2003
B‹L‹M
ve
TEKN‹K
Son y›llarda gen teknolojisi ve biyoteknolojinin de katk›lar›y-
la immünolojinin geliflme ivmesi giderek artmakta. ‹mmün
yetmezlik ve otoimmün hastal›klar›n genetik ve moleküler
temellerinin anlafl›lmas›nda insan genomu projesinin önemli
katk› sa¤lamas› bekleniyor. Bu sayede ba¤›fl›kl›k molekülle-
rini kodlayan genlerin analizleri, düzenlenmeleri, etkileflimle-
ri konusunda yeni bilgilere ulafl›lacak. Otoimmün hastal›klar-
la enfeksiyonlar›n iliflkisi, ayr› bir ilgi oda¤›. Bu çal›flmalarda
en önemli katk›ysa, sözkonusu genlerin aktar›lmas›yla gelifl-
tirilecek transgenik hayvan (fare) modelleri olacak.
Biyoenformatik, ba¤›fl›kl›k bilimiyle ilgilenenlerin de umut
kayna¤›. Gelifltirilmeye bafllanan yaz›l›mlarla, immün yan›t›n
oluflturulmas›nda rol alan moleküler etkileflimlerin incelen-
mesi, simülasyonu ve bu yolla ba¤›fl›kl›k sisteminin daha da
ayd›nlat›lmas› bekleniyor.
Yak›n gelecekte kanser tedavisinde, doku ve organ nakille-
rinde immünolojik yaklafl›mlar›n daha da geliflece¤i, interfe-
ron gibi, ilaç niteli¤i olan ba¤›fl›kl›k moleküllerinin, gen tek-
nolojisiyle kolay ve ucuz üretiminin sa¤lanmas›, AIDS, HCV
(C tipi sar›l›k) gibi hastal›klara karfl› etkin afl›lar›n gelifltiril-
mesi de beklentiler aras›nda.
Bulafl›c› hastal›klara karfl› yeni önleyici unsurlar›n gelifltiril-
mesinin yan›s›ra, toplumlar› biyolojik ajanlar›n etkisinden
koruyacak biyoalg›lay›c›lar›n (biyosensör), afl›lar›n ve tedavi
amaçl› rekombinant antikorlar›n gelifltirilmesi için de yo¤un
çal›flmalar sürmekte.
‹MMÜNOLOJ‹
Merkezi Sinir Sistemi
Multipl Skleroz
Miyastenia Gravis
Sindirim Sistemi
Crohn Hastal›¤›
Ülseratif Kolit
Cilt
Psoriyazis
Vitiligo
Kan-Kan Damarlar›
Behçet Hastal›¤›
Otoimmün hemolitik anemi
Endokrin Sistem
Tip I Diyabet
Grave’s Hastal›¤›
Hashimoto Tiroiditi
Kas-‹skelet Sistemi
(Ba¤ Doku Hastal›klar›)
Romatoid artrit
Lupus eritematozus
Dermatomiyozit
Ankilozan Spondilit
Skleroderma
Farkl› sistemleri tutan otoimmün hastal›klar›n baz›lar›:
.
Multiple skleroz (MS),
ba¤›fl›kl›k sisteminin
merkezi sinir sistemine
sald›rd›¤› bir otoimmün
hastal›k. Bu beyin
kesitinde, hastal›k
sonucunda, normalde sinir
liflerini saran miyelin k›l›f›n
kayboldu¤u bölgeler yeflil
ok, miyelinlenmenin
yeniden bafllad›¤› bölgeler
k›rm›z› okla gösteriliyor.
otoimmün olmayan bir hastal›¤a da
efllik edebilir.
Bu hastal›klar genelde seyrek gö-
rülüyor ve baz› tiplerine belli ›rk grup-
lar›nda daha s›k rastlan›yor (ör. lupus,
Afrika kökenlilerde daha s›k görülen
bir hastal›k).
OiH, enfeksiyon hastal›klar› gibi ki-
fliden kifliye bulaflmaz. Ancak di¤er
hastal›k tipleri için oldu¤u gibi, kiflile-
rin kal›t›mla kazand›klar› genlerin,
otoimmün hastal›¤a yakalanma olas›l›-
¤›n› belirleyen bir altyap› sa¤lad›¤› ka-
bul ediliyor. Tip I Diyabet, psoriyazis
(sedef hastal›¤›) gibi hastal›klara ayn›
ailenin farkl› kuflaklar›nda rastlanabil-
mekte. Ayr›ca, yatk›nl›¤› art›rd›¤› ka-
Dostları ilə paylaş: |