II INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE OF YOUNG RESEARCHERS
333
Qafqaz University
18-19 April 2014, Baku, Azerbaijan
hikmet anlayışı, varlığa, bilime ve ahlâkî değerlere devrinin dünya görüşüyle bakışından ibarettir. Devamlı olarak içinde
dolaştığı hikemî dünyanın temelini akıl ve ilim üzerine kurmuş, varlık ve ahlâkî değerleri yorumlayarak bu dünyayı
örmüştür. Onun Allah`a, yaratılışa ve varlığa bakışı da kitap, kalem, kâğıt imajları arkasındandır.
“Sa’y kıl ilm-i şerîfe şeb ü rûz
Kalma hayvân-sıfât ol ilm-âmûz”
‘‘Gece gündüz şerefli, ilimlere çalış ve hayvan gibi câhil kalma da ilim öğrenen ol. ’’
Nabi bu beytiyle ilim öğrenmenin önemini vurgulamaktadır. Zaten kendisi de gerek aldığı dinî ilimler gerekse de
tasavvufî ilimlerle bunu ortaya koymuştur. Dolayısıyla “İlim öğrenmek bütün Müslümanlar’a farzdır” ve “Beşikten mezara
kadar ilim öğreniniz” hadisleri ışığında oğlunu ilim öğrenmeye teşvik eder.
Şair, oğlundan mutlaka öğrenmesi gereken ilimler arasında Tıp ilmini de zikreder. Hatta Tıp ilminin din ilimlerinden
de mühim bir ilim olduğunu vurgular ve ondan bu iki ilmin öğrenmesini ister.
Hayriye’deki şu beyitler Nâbî’nin tıp ilmine verdiği önemi çok iyi anlatmaktadır:
“Tıbdur akvâ-yı mühimmât-ı fünûn
Anı münkir degül illâ mecnûn”
‘‘İlimlerin önemlileri içinde ilk sırayı tıp alır. Tıp ilmini delilerden başka hiç kimse inkâr edemez.’’
Tıp ilmi hakikati inkâr edilemez. Hastalara kılınan şifaya vesile olan hekimlere her zaman teşekkür ederler. Bunu
ancak aklî dengesi yerinde olmayan insanlar idrak edemez.
Nabi, oğluna oruç konusunda da nasihatda bulunuyor. Eğer bir hastalığı yoksa kişinin ramazan orucunu mutlaka
tutması gerektiğini çünkü, orucun mükafatını bizzat Allah`ın vereceğini, bir rahmet sofrası ve oruçluya nurdan bir elbise
gibi olduğunu ve de oruca asla riya karışmayacağını belirtir. Oruçlunun nefesinin kokusu Allah katında misk kokusundan
daha makbuldür.
“Bî-maraz tâ ola cismünde tüvân
Eyleme
fevt-i
sıyâm-ı ramazân”
‘‘Hasta olmadıktan ve vücudun hâlsiz kalmadıktan sonra Ramazan orucunu sakın geçirme.’’
Nâbî` nin oğluna tavsiye ederek üzerinde durduğu diğer bir ibadet de zekât ve sadaka vermenin faziletidir. “Zekât ve
sadakaya daha fazla yer ayırmanın sebebi bu ibadetin toplumsal boyutudur. Toplumda zenginlerle fakirler arasında dengeyi
sağlayan zekâttır. Fakirlikle zenginliğin yaratıcısı olan Allah, bu ibadet vasıtasıyla insanlar arasında bir yardımlaşma ve
dayanışma dengesi kurmuştur. “
“Zimmetünde koma bir habbe zekât
Vir k’ola mâye-i hayr u berekât”
‘‘Üzerinde zekâta ait olan bir tanecik bile bırakma. Zekâtını ver ki malın bereketi ve hayrı olsun.’’
İslam`a göre gaybı ancak Allah bilebileceğinden fal ve yıldızlara bakarak gelecek hakkında hüküm ve haber vermeye
çalışmak boş işler olacağından bu hususta kullanılan “İlm-i reml ve nücûm” u öğrenmek ve istemek de Nâbî tarafından
oğluna yasaklanmıştır.
“Olma kur’a-fiken-i reml ü nücûm
Ki ider ehlini bi’l-hâsiye şûm”
‘‘Remil ve müneccimlik ile sakın uğraşma ki bunlar, bu işleri yapanı kötü ve şom eylerler.’’
Dostları ilə paylaş: |