M t Ned r?
İnsanoğlu ta başından ber m tler yaratmıştır. Arkeologların ortaya
çıkardığı Neandertal nsanının gömütler nde s lahlar, aletler, kurban
ed lm ş hayvanların kem kler bulunmuştur, bunlar gelecektek
dünyanın kend yaşamlarına benzed ğ ne nandıklarını anlatır b ze.
Neandertal nsanları, ölmüş can yoldaşlarının ş md keyf n sürdüğü
yaşam hakkında b rb rler ne öyküler anlatmış olab l rler. Ölüme
bakışlarının ortak yaşam sürdükler d ğer canlılardan farklı olduğuna
kuşku yok. Hayvanlar b rb rler n n ölümünü seyretseler de bu konuya
pek kafa yormazlar. Oysa Neandertal nsanının gömütler , ölümlü
olduklarının b l nc ne vardıklarında, bu gerçeğe b r takım karşıöyküler
türeterek cevap verd kler n göster r b ze. Can yoldaşlarını büyük b r
özenle gömen Neandertaller gözle görülür, somut dünyanın tek
gerçekl k olmadığını düşünmüş olmalılar. Demek k nsanoğlu çok
erken tar hlerden başlayarak günlük deney mler n n ötes ne geçen
f k rler üretme yeteneğ yle d ğer canlılardan ayrılmıştır.
B zler anlam arayışına g rm ş varlıklarız. Köpekler, b ld ğ m z
kadarıyla, ne köpekg ller n ç nde yaşadıkları koşullar yüzünden acı
çeker, ne dünyanın d ğer bölgeler nde yaşayan köpekler n
durumundan kaygı duyar, ne de yaşamlarını bambaşka bakış
açısından görmeye çalışırlar. Oysa nsanoğlu Kolay umutsuzluğa
kapılır; en başından ber yaşamlarımızı daha gen ş b r sahneye
yerleşt rmem z sağlayan, temel nde yatan anlamı ortaya çıkaran ve
aks yönde onca can sıkıcı ve altüst ed c kanıtlar bulunmasına
karşın, b ze yaşamın b r anlamı ve değer olduğu duygusunu veren
öyküler uydurmuştur.
İnsan aklına özgü b r başka tuhaflık da mantık çerçeves nde
açıklayamadığımız f k rler ve deney mler ed nme becer s d r. B ze
gözümüzün önünde durmayan ve lk algıladığımızda nesnel varlığı
olmayan b r şey düşünme olanağı sağlayan hayal gücüne sah b z.
Hayal gücü d nler ve m toloj y üreten b r yetenekt r. M tlere dayalı
düşünceye günümüzde y gözle bakılmaz; akıldışı ve zevk ne
düşkünlük olarak kabul ed l p göz ardı ed l r. Ancak b l m adamlarının
yen b lg lere ışık tutması ve etk gücümüzü sınırsız kılan teknoloj y
üretmes de hayal etme yet s yle l nt l d r. B r zamanlar yalnızca
m tler dünyasında yaşanab len uzaya yolculuk, ayda yürümek, b l m
adamlarının hayal gücü sayes nde gerçekleşm şt r. M toloj de b l m
de nsanoğlunun ufkunu gen şlet r. B l m ve teknoloj g b m toloj n n
de, bu dünyadan el n ayağını çekmekle değ l, dünyada daha etk n
yer ed nmekle lg l olduğunu göreceğ z.
Neandertal gömütler m tle lg l beş öneml noktaya şaret eder.
İlk , çoğu zaman ölüm deney m ve yok olma korkusuna
dayandıklarıdır. İk nc s , hayvan kem kler , gömütün yanında b r
kurban kes ld ğ n göster r. M toloj d nsel geleneklerden ayrı
tutulamaz. M tler n çoğu onlara can veren tapınma ortamından
çıkarıldıklarında anlamsızlaşır, d ndışı alanlarda anlaşılmaz olur.
Üçüncü nokta, Neandertal m t n n nedense nsan yaşamının
b t m nde, mezar başında anımsanmasıdır. En güçlü m tler aşırılıkları
konu edenlerd r; b z yaşadığımız deneyler n ötes ne geçmeye
zorlarlar. Hep m z şu ya da bu b ç mde h ç görmed ğ m z b r yere
g tmek ve h ç yapmadığımız b r şey yapmak zorunda kalmışızdır. M t
de b l nmeyenle lg l d r şte; d le get rmek ç n uygun sözcükler
bulamadıklarımızla lg len r. Dolayısıyla, m t büyük sess zl ğ n can
alıcı noktasına ner. Dördüncü olarak m t laf olsun d ye anlatılan b r
öykü değ ld r. Nasıl davranmamız gerekt ğ n öğret r b ze. Neandertal
gömütler nde ölünün bazen cen n poz syonunda yatırıldığı görülür,
bu da yen den doğuşu çağrıştırır: bundan sonrası ölen k ş ye
bağlıdır. Doğru anlaşılırsa, m toloj b z , ster bu dünyada olsun ster
öbür dünyada, uygun adımı atmak ç n doğru ruhsal ya da ps koloj k
duruşa get r r.
Sonuncusu, m toloj tümüyle kend dünyamızla b rl kte varolan ve
b r şek lde onu destekleyen başka b r düzlemden söz eder. Tanrılar
dünyası adı da ver len, gözle görünmez, ama daha güçlü bu
gerçekl ğe nanış, m toloj n n temel d r. Ayrıca b l msel açıdan modern
olmamızdan önce bütün toplumlardak m toloj , töre ve toplumsal
düzenlemeler hakkında b lg vermes ve günümüzde daha
geleneksel toplumları etk lemey sürdürmes neden yle "kalıcı (kad m)
felsefe" adını da alır. Kalıcı felsefeye göre, bu dünyada yaşanan her
şey n, ş tt ğ m z ve gördüğümüz ne varsa heps n n, b z mk nden çok
daha zeng n, güçlü ve daha dayanıklı olan tanrılar dünyasında
mutlaka b r suret vardır.
1
Yeryüzündek her varlık kend aslının,
özgün b ç m n n yalnızca soluk b r gölges , noksan kalmış b r
örneğ d r. Ölümlü, kırılgan nsanoğlunun g z lgücünün açığa çıkması
ancak bu göksel yaşama g rmes yle mümkün olur. M tler, nsanların
sezg ler yle algıladıkları b r gerçeğe bel rg n b r b ç m ve kalıp
ver rlerd . Meraklarını g dermek ya da öyküler eğlencel olduğu ç n
değ l, erkeklerle kadınlar bu güçlü varlıkları takl t ets nler, kend ler de
tanrısallığı yaşasınlar d ye nsanlara tanrıların nasıl davrandıklarını
göster rlerd .
B l msel kültürümüzde tanrısal kavramı b raz haf fe alınır. Ant k
dünyada "tanrılar" soyut k ş l kler olan, tümüyle metaf z k b r yaşam
süren doğaüstü varlıklar olarak görülmezlerd . M toloj , günümüzdek
anlamıyla teoloj yle değ l nsan yaşamıyla lg l yd . Tanrıların,
nsanoğlunun, hayvanların ve doğanın ayrılamayacak şek lde
b rb rler ne bağımlı ve aynı yasalara bağlı oldukları, aynı lah tözden
yapıldıkları düşünülürdü. Başlangıçta tanrılar dünyasıyla erkekler ve
kadınlar dünyası arasında varlıkb l msel açıdan h çb r uçurum yoktu.
Göksel varlıklardan söz ed lmes , yeryüzündek yaşamın dünyev
yönünden konuşulmasıyla eşanlamlıydı. Tanrıların varlığı b r
fırtınadan, den zden, akarsudan, yada sevg , öfke, c nsel stek g b ,
kadın ve erkekler , dünyayı farklı gözlerle görmek üzere başka
boyutlara taşıyan güçlü duygulardan ayrı tutulmazdı.
Dolayısıyla, m toloj nsanın ç nde yaşadığı sorunlu durumla baş
edeb lmes ne yardım etmek üzere kurgulanmıştı. İnsanlara
dünyadak yerler n ve doğru yönü bulmaları ç n yardım ederd .
Hep m z nereden geld ğ m z öğrenmeye can atarız, ancak lk
atalarımız tar hönces n n s sl ortamında kaybolduklarından, b z de
tar hsel olmasa da, atalarımızın çevre koşullarına, komşularına ve
gelenekler ne karşı takındıkları tutumları açıklayab lmek ç n m tler
üretm ş zd r. Ayrıca nereye g tt ğ m z de b lmek ster z, bundan dolayı
ölüm sonrası yaşamı anlatan öyküler uydururuz oysa göreceğ m z
g b , nsanoğluna ölümsüzlük yakıştıran m tler öyle çok değ ld r. B z
nsanlar sıradan tasalarımızın ötes ne geçt ğ m zde o görkeml anları
açıklamaya çabalarız. Tanrılar, aşkınlık deney m n n açıklanmasına
katkıda bulunurlardı. Kalıcı felsefe, yaratılıştan gelen duyularımızı
d le get rerek, nsanoğlunda ve somut dünyada gözle görünenden
ötes olduğunu anlatır.
Günümüzde "m t" sözcüğü genell kle gerçek olmayan b r şey
tanımlamak üzere kullanılır. Ufak tefek suçlar yüklenen b r pol t kacı
söylenenler n "m t" olduğunu ler sürerken, h ç yaşanmadığını
vurgulamaktadır. Yeryüzüne nen tanrılardan, mezar taşlarının
üzer nde yürüyen ölülerden, ya da düşmanların kovaladığı ayrıcalıklı
nsanların kaçışını kolaylaştırmak ç n muc zev b r b ç mde k ye
yarılan den zlerden söz ed ld ğ n duyduğumuzda, bu öyküler
nanılmaz, besbell uydurma d ye kulak arkası eder z. On sek z nc
yüzyıldan bu yana tar he yönel k b l msel b r yaklaşım
gel şt rmektey z; her şeyden önce neler olup b tt ğ yle lg len yoruz.
Fakat modernönces dünyada, nsanlar geçm şle lg l yazılar
yazdıklarında, daha çok b r olayın ne anlama geld ğ n rdelerlerd .
M t de b r anlamda esk den yaşanmış, aynı zamanda hep yaşanan
b r olaydı. Tar he kes n b r zamand z nsel çerçevede baktığımız ç n
böyle b r durumu tanımlayan herhang b r sözcük dağarcığımızda
bulunmaz; ancak m toloj tar h n ötes nde nsanın varoluşundak
zamansızlığa şaret eden, gel ş güzel olayların çapraşık akışından
çıkıp gerçeğ n özüne şöyle b r göz atmamızı sağlayan b r sanat
b ç m d r.
Aşkınlık deney m nsan yaşamının b r parçası olagelm şt r.
Duygularımıza kapıldığımızda, ayaklarımız b r an olsun yerden
kes ld ğ nde, kend m zden geçmeye (es rmeye) bakarız. Böyle
zamanlarda alıştığımızdan daha duyarlı yaşarız, bütün duyularımız
açıktır, nsanlığın bütün yükünü omuzlarımızda h sseder z. Es rmen n
en geleneksel araçlarından b r d nd r, ne var k nsanlar aradıklarını
tapınaklarda,
s nagoglarda,
k l selerde
ya
da
cam lerde
bulamadıklarında, başka yerlere yönel rler: arayışlarını sanat, müz k,
ş r, rock, dans, uyuşturucu, seks veya spor aracılığıyla sürdürürler.
Ş r ve müz k g b m toloj de, ölüm ve yok olma olasılığı yüzünden
kapıldığımız umutsuzluk karşısında b le, b ze coşku vereb lmel d r.
Artık bunu sağlayamayan b r m t tükenm ş, şlev n y t rm ş demekt r.
Buna göre, m t , nsanoğlunun akıl çağına geld ğ nde b r kenara
bırakab leceğ b r şey, gel şmem ş b r düşünce şekl olarak görmek
yanlış olur. M toloj , tar h lk belgeleme g r ş m de değ ld r, üstel k
anlattığı masalların nesnel gerçekl k taşıdıklarını savunmaz. Roman,
opera ya da bale g b m te de yalandan nanılır; parçalanmış, traj k
dünyamızı yücelten, "ya olsaydı?" g b felsefeye, b l me ve
teknoloj ye en öneml yen l kler n gelmes ne yol gösteren b r soru
sorarak yepyen olanakları görmem ze yardım eden b r oyundur.
Ölen can yoldaşlarını yen b r yaşama hazırlayan Neandertaller,
bütün m t yaratıcılarının ortak yanı olan aynı manev düzmece
oyununu oynamışlardı belk de: "Ya bu dünya yalnızca varolanlardan
baret değ lse? Bu durum b z ps koloj k açıdan, uygulama
bakımından ve toplumsal olarak nasıl etk lerd ? Daha farklı mı
olurduk? Bütünleş r m yd k? Pek , dönüşüm geç rd ğ m z anladık
d yel m, bu durum, m tlere nanmakla b r şek lde haklı olduğumuzu,
mantıksal açıdan kanıtlayamasak b le, onların b ze nsanlık hakkında
öneml b r şeyler anlattıklarını göstermez m ?"
Oyun oynama yeteneğ n el nde tutma konusunda nsanoğlu
tekt r.
2
Doğal olmayan koşullarda yaşamaları dışında, ötek
hayvanlar yaban hayatın acı gerçekler yle karşı karşıya geld kler nde
daha öncek eğlence anlayışlarını y t r rler. Yet şk n nsanlarsa değ ş k
olasılıklarla oyunun tadını çıkarmayı sürdürür, çocuklar g b hayal
dünyaları kurmaktan vazgeçmezler. Sanat alanında akıl ve mantığın
sınırlarından
kurtulmuş
olan
b z
nsanlar,
yaşamlarımızı
zeng nleşt rd ğ ne, b ze öneml ve tümüyle "gerçek" b r şey
söyled ğ ne nandığımız yen kalıplar düşünür ve onları harmanlarız.
M toloj de de b r varsayım ortaya atar, nanç s stemler aracılığıyla
ona can ver r, davranışlarımızı ona göre ayarlar, yaşantımıza etk s
üzer ne kafa yorar, derken dünyamızın huzur bozucu b lmeces nde
yepyen b r pucu yakaladığımızı keşfeder z.
Öyleyse m t gerçeklere dayalı b lg verd ğ ç n değ l, etk l olduğu
ç n gerçekt r. Ancak, eğer hayatın der n anlamına yepyen b r ışık
tutmuyorsa, başarısız olmuş demekt r. Yok, eğer şe yararsa,
açıkçası, z hn m zden ve gönlümüzden geçenler değ şt rmem ze
zorlar, yen b r umut ver r ve b z daha dolu yaşamaya teklerse,
demek k geçerl b r m tt r. M toloj b z ancak gerekler n yer ne
get rmem z
koşuluyla
dönüştürecekt r.
Kend
durumumuza
uyarlamadığımız ve yaşamımızın gerçekl ğ kılmadığımız sürece, m t
de başlamadan önce b ze karışık ve sıkıcı gelen b r oyunun kuralları
kadar anlaşılmaz ve uzak görünecekt r.
Günümüzde m tlere yabancılaşma beklenmed k ölçülerded r.
Çağcıllık önces dünyada m toloj olmazsa olmazdı. Yalnızca
nsanların yaşamlarından b r anlam çıkarmalarına yardım etmekle
kalmamış, nsan aklının onlar olmaksızın ulaşamayacağı alanları
açığa çıkarmışlardı. Ps koloj n n lk b ç m yd m t. Yeraltı dünyasına
nen, lab rentlerde yollarını bulan ve canavarlarla çarpışan tanrıların
ya da kahramanların başlarından geçenler n öyküler ruhun g zeml
şley ş ne ışık tutmuş, nsanlara çler nde kopan fırtınalarla nasıl baş
edecekler n gösterm şt . Freud ve Jung ruhun çağdaş araştırmasına
g rd kler nde çgörüler n açıklamak üzere çgüdüsel olarak klas k
m toloj ye başvurmuş ve esk m tlere yen yorumlar get rm şlerd .
Görülmed k b r durum değ ld bu. B r m t n kalıplaşmış tek b r
uyarlaması bulunmaz. Koşullar değ şt kçe, sonsuz gerçeğ ortaya
çıkarmak adına öyküler m z başka türlü d le get rmem z gerek r.
M toloj n n tar hçes nde erkeklerle kadınların ler doğru attıkları her
adımda, m toloj ler n gözden geç rd kler n ve onu yen koşullara
uydurduklarını göreceğ z. Bundan başka nsan doğasının pek fazla
değ şmed ğ n ve toplumların ç nde kurgulanan bu m tlerden
çoğunun b zler nk nden pek farklı olmadığını, hâlâ en temel
korkularımızı ve stekler m z yansıttıklarını anlayacağız.
|