Halk şarkılar söyler, ben dans eder m. Toprağa karışırım.
Herkes n su çt ğ yere benzeyen b r yere g rer m. Uzun, uzak b r yol
kateder m... Oradan çıktığımda tırmanıyorumdur. İplere tırmanırım,
güneyde uzanan plere... ve Tanrının katına vardığınızda, kend n z
ufacık görürsünüz... Orada yapmanız gereken yaparsınız. Sonra da
herkes n bulunduğu yere ger döners n z.
13
Avcının tehl kel yolculuğu g b şamanın arayışı da ölüme meydan
okumaktır. İnsanlarının arasına döndüğünde ruhu hâlâ beden nde
değ ld r, onu yen den d r ltmes gerekenler meslektaşlarıdır, "başını
tutup yüzünün k yanına üflerler. Yen den canlanmayı ancak böyle
başarab l rs n z. Arkadaşlarınız, bunu s ze yapmazlarsa, ölürsünüz...
oracıkta ölür ve ölü olursunuz."
14
Ruhsal uçuşa beden n katılması gerekmez, ruhun bedenden
ayrıldığı b r es rmed r bu. Önce yeryüzünün der nl kler ne nmeden
göğe yükselmek söz konusu olamaz. Ölüm olmadan yen b r yaşam
da yoktur. Bu lkel ruhsallığın temaları bütün kültürler n g zemc ler ve
yog ler tarafından çıkılan ruhsal yolculuklarda hep tekrarlanacaktı.
Bu m tlerle göğe yüksel ş ay nler n n nsanlık tar h n n en erken
dönemler ne kadar uzanması çok öneml d r. İnsanlığın başlıca
özlemler nden b r n n, nsanın ç nde bulunduğu durumun "üstüne"
geçme
steğ olduğunu göster r. İnsanoğlu evr m sürec n
tamamlayınca, doğasında aşkınlık özlem olduğunu anlamıştı.
Şamanlar yalnızca avcı toplumlarda görülürler, ruhsallıklarında
hayvanların rolü büyüktür. Çağcıl b r şaman, eğ t m sırasında bazen
yaban ortamda hayvanlarla b rl kte yaşar. Ona es rmen n sırlarını
gösterecek, hayvanların d l n öğretecek ve sürekl eşl k edecek b r
hayvanla karşılaşması gerek r. Bunu ger leme olarak görmek
yanlıştır. Avcı toplumlarda hayvanlar aşağı varlıklar değ ld r, üstün
akla sah pt rler. Uzun yaşamanın ve ölümsüzlüğün sırlarını b l rler,
onlarla konuşmak şamanlara daha seçk n b r yaşam kazandırır. Altın
Çağda,
nsanoğlunun günah
şlenmeden önce hayvanlarla
konuşab leceğ düşünülür; b r şaman, nsanlığın (Ademle Havva'nın)
düşüşünden öncek yet y kazanana dek göksel dünyaya
yükselemez.
15
Öte yandan çıktığı yolculuk yaşamsal b r amaç da
taşır. Avcı g b o da halkına y yecek get r r. Örneğ n, Grönland'da
Esk molar ayıbalıklarınm Hayvanlar Tanrıçası ded kler b r tanrıçaya
a t olduklarına nanırlar. Av hayvanları azaldığında, onu hoşnut
etmek ve böylece kıtlığa son vermek üzere şaman yollara düşer.
16
Paleol t k nsanların da benzer m tler ve töreler vardı herhalde.
Homo sap ens aynı zamanda başka hayvanları avlayarak öldürüp
y yen "avcı maymunlar" olarak b l n r.
17
Ayrıca Paleol t k m toloj de
artık nsanların öldürmek zorunda kaldığı hayvanlara büyük saygı
gösterd ğ görülür. İnsanların el nde avlanmak ç n yeterl araçlar
yoktu, çünkü avlarından çok daha zayıf ve küçüktüler. Yen s lahlar
ve yöntemler gel şt rerek bu açığı kapatmaları gerek yordu. Ne var k
asıl sorun ps koloj k açıdan çel şk l duygular yaşamalarıydı.
Antropologlar modern zamanlarda yaşayan yerl
nsanların
hayvanlara ya da kuşlara gönderme yaparken, onları daha çok
kend ler yle aynı düzeyde " nsanlar" olarak gördükler n bel rt rler.
İnsanların hayvana, hayvanların nsana dönüştüğü öyküler anlatırlar;
b r hayvanı öldürmen n dostunu öldürmekle eşanlamlı olduğundan
söz ederler, bundan dolayı kab le üyeler başarılı av gez s nden
dönüşte genell kle suçluluk duygusuna kapılırlar. Avcılık kutsal ve
büyük ölçüde gerg n b r etk nl k olduğundan, büyük b r ağırbaşlılıkla
yürütülen, töre ve tabularla çevr l b r törene benzer. Ava çıkmadan
önce avcının c nsel l şk den kaçınması, kend n tem z tutması
gerek r; av öldürüldükten sonra et kem kler nden sıyrılır, hayvanın
yen den doğuşuna ve yen den yaşam bulmasına olanak vermek
üzere skelet , kafatası ve kürkü özenle b r yere ser l rd .
18
İlk avcıların da benzer duygular yaşadıkları düşünülmekted r. Zor
b r ders öğrenmeler gerek yordu. Tarım önces çağda y yecekler n
yet şt remed kler nden, kend yaşamlarını korumanın anlamı yakın
l şk de olduklarını düşündükler başka yaratıkları yok etmekt .
Başlıca avlar vücutları ve yüzler kend ler ne benzeyen büyük
memel lerd . Avcılar onların korkusunu sezer, korkulu çığlıklarıyla
özdeşleş rlerd . Onların da kanı nsan kanı g b akardı. H ç de kolay
olmayan bu k lem, nsanoğlunun kend ne dost yaratıkları öldürmek
zorunluluğu le başa çıkma çabasıyla, bazıları sonrak kültürler n
m toloj ler nde de geçerl l ğ n koruyan m tler ve kuttörenler
yaratmasına neden oldu. Paleol t k çağdan uzun yıllar sonra da
hayvanların kes lmes ve tüket lmes nsanları mutsuz etmey
sürdürdü. Ant k çağın neredeyse bütün nanç s stemler n n odak
noktası, esk avcılık törenler n barındıran ve nsanoğlu uğruna canını
ortaya koyan hayvanların kurban ed lme ay nler yd .
Demek k m toloj n n lk büyük yeşermes homo sap ens, lk
nsanların homo necans "öldüren nsanlara" dönüşüp ş ddet dolu b r
dünyada varolma koşullarını kabul etmek zorunda kaldığı zamana
rastlar. M toloj genell kle özünde yaşamsal sorunlardan duyulan ve
salt mantıksal önermelerle g der lemeyen kaygıdan kaynaklanır.
İnsanoğlu avlanma becer ler n gel şt r rken olağanüstü büyük
beyn n n akılcı yet ler n de kullanarak f z ksel eks kl kler nden doğan
açığını kapattı. S lahlar türetm ş, toplumu nasıl örgütleyeceğ n ve
ek p çalışmasını öğrenm şt . Homo sap ens daha bu evrede b le
dünyadak şlev n başarıyla yer ne get rmes n sağlayacak, Grekler n
logos adını verd ğ , mantıklı, yararlı ve b l msel düşüncey
gel şt r yorlardı.
Logos m tlere dayalı düşünceden çok farklıdır. M t n ters ne, logos
tam olarak nesnel gerçeklere karşılık gelmel d r. Dış dünyada b r
şeyler n yaşanmasını, toplumu örgütlemek ya da teknoloj gel şt rmek
sted ğ m zde aklımızı şlet r z. M t n ters ne, bunun temel nde
çıkarların gözet lmes yatar. M tler kutsal arket pler n hayal
dünyasına ya da y t k cennete yönel rken, logos ler ye atılarak
sürekl yen b r şeyler keşfetmeye, esk çgörüler y leşt rmeye, rk lt c
buluşlar yaratmaya ve çevre üzer nde daha çok denet m elde etmeye
çalışır. Ne var k gerek m tos gerekse logos kend sınırlarına sah pt r.
Modern önces dünyada çoğu nsan m tle aklın b rb r n bütünled ğ n
fark etm şt ; k s n n de kend ne a t ayrı b r etk alanı, bell b r yetk nl k
alanı vardı, nsanlar k düşünme yöntem ne de gerek duyuyorlardı.
B r m t avcıya avını nasıl öldüreceğ n ya da av gez s n nasıl
düzenleyeceğ n anlatamazdı, ancak hayvanların öldürülmes yle lg l
karmaşık duygularıyla başa çıkmasına yardım ederd . logos se etk l ,
elver şl ve akılcıydı, ne var k nsan yaşamının son değer yle lg l
sorulara yanıt vermekten de nsanın çekt ğ acıyla üzüntüyü
d nd rmekten de uzaktı.
19
Öyleyse ta en başından ber homo sap ens
m tos le logosun farklı görevler üstlend kler n sezg s yle anlamıştı.
Yen s lahlar gel şt rmek ç n logostan yararlanmış, m tos ve ona eşl k
eden kuttörenler , altında ez leceğ n h ssett ğ hayatın acı
gerçekler yle barışık kalmak ve onların etk s nde kalmamak ç n
kullanmıştı.
Altam ra ve Lascaux'dak dev yeraltı mağaraları Paleol t k
ruhsallığı göz ucuyla görmem ze olanak sağlar.
20
Gey kler n,
b zonların ve tüylü m d ll ler n, hayvan kılığına g rm ş şamanların,
mızraklı avcıların nsanı ürperten res mler , yeraltının der nl kler nde
ulaşması çok zor olan bu mağaralara büyük b r özen ve becer yle
yapılmıştı. Bu süslü yapay mağaralar lk tapınaklarla katedraller olsa
gerek. Akadem k çevrelerde ne anlama geld kler uzun süred r
tartışılmakta olan bu mağaralardak res mler h çb r zaman
öğrenemeyeceğ m z yerel efsaneler tasv r ed yor olmalılar. Ancak
mağaraların duvarlarıyla tavanlarını süsleyen bu res mlerde
nsanlarla
tanrıyı
çağrıştıran,
arket p
hayvanların
çarpıcı
buluşmasının sahneled ğ n b l yoruz. Orayı görmeye g den
z yaretç ler mağaralara varana kadar neml ve tehl kel yeraltı
tüneller nde emeklemek, sonunda resmed lm ş yaratıklarla karşı
karşıya gelene dek karanlığın ç ne y ce gömülmek zorunda
kalmışlardı. Burada da şamanların arayışını canlandıran aynı
karmaşık mgeler ve f k rler buluruz. Şaman ay nler ndek g b
mağaralarda da müz k, dans ve şarkılar vardı herhalde; öbür
dünyaya doğru yeryüzünün der nl kler ne nmekle başlayan b r
yolculuk; ayrıca sıradan olandan, düşmüş dünyadan uzak büyülü b r
boyutta hayvanlarla görüşmeler yapılırdı.
Böyle b r deney m özell kle, önceden dev mağaralara h ç
g rmem ş yen gelenler üzer nde daha etk l olmuştur, göründüğü
kadarıyla mağaralar da topluluğun del kanlılarını avcılığa alıştırma
törenler nde kullanılırdı. Ant k dünyanın nanç s stemler nde
n s yasyon (kabul) törenler n n
**
önem büyüktü, günümüzün
geleneksel toplumlarında da aynı önem sürmekted r.
21
Kab le
topluluklarında ergen çocuklar anneler n n yanından alınıp
toplumdan koparılarak onları erkekl ğe hazırlamak üzere tasarlanmış
ç lelerden geçerlerd . Şamanların yolculuğu g b bu da ölüm ve
yen den doğuş sürec d r: ergen, çocukluğunu öldürüp yet şk nlere
özgü sorumluluklar dünyasına adım atmalıdır. Ergenl k çağındak ler
toprağın altına ya da b r mezara gömülür; b r canavarın kend ler n
parçalayıp y yeceğ ya da b r ruhun canlarını alacağı söylen r. Yoğun
f z ksel acıya ve karanlığa maruz kalırlar; genell kle sünnet ed l r ya
da der ler ne dövme yapılır. Yaşadıkları öyle yoğun ve sarsıcı b r
deney md r k ergen genç b r daha h ç ger dönmemeces ne değ ş r.
Ps kologlar b ze böyle b r başına ve yoksun bırakılmanın yalnızca
k ş l ğ n ger bastırılmış karışıklığına yol açmakla kalmayıp eğer
uygun b ç mde denetlen rse, k ş n n ç ndek der n güçler n yapıcı
oluşumunu destekleyeb ld ğ n söylerler. Ç le çekme süres b t nce
çocuk ölümün yen b r başlangıç olduğunu öğren r. Kab les ne
döndüğünde erkek ruhu ve beden taşıyan, ölümü enses nde
h ssetm ş olan ve onun yen b r varoluş b ç m ne geç ş tören nden
başka b r şey olmadığını öğrenen genç b r avcı ya da savaşkan olup
halkı uğruna canını tehl keye atmaya hazırdır artık.
Ergen topluma kabul ed l rken yaşadığı sarsıntı sırasında
kab les n n en kutsal m tler n lk kez duyar. Bu nokta öneml d r. M t,
dünya şler n n görüldüğü ya da sıradan b r ortamda anlatılacak b r
öykü değ ld r. Kutsal b lg y ortaya koyduğu ç n ancak günlük şler n
yapıldığı alandan uzak, kuttörensel b r ortamda d le get r l r ve
yalnızca ruhsal ve ps koloj k dönüşüm bağlamında anlaşılab l r.
22
M toloj aşırı uçlarda gereks nd ğ m z söylemd r. B r m t n b z sonsuza
dek değ şt rmes ne z n vermeye hazırlanmamız gerek r. D nley c yle
öykü arasındak engeller yıkan, ayrıca d nley c y öyküyle
yakınlaştıran alışkılarla b rl kte m te dayalı anlatı b z alışıldık
dünyanın kes n b l nenler n n ötes ne taşımak üzere tasarlanmıştır.
İn s yasyon ay n olmaksızın b r m t okumak, müz ğ n d nlemeden b r
opera metn n okumaya benzer. Yen den canlanma, ölme ve yen den
doğma sürec n n b r parçası olarak algılanmadıkça m toloj h çb r
anlam fade etmez.
Kahramanlık m tler n n, Lascaux g b badethanelerde yapılan
kuttörenlerden, şamanlarla avcıların deney mler nden doğduğunu
neredeyse kes n olarak söyleyeb l r z. Gerek avcılarla şamanların,
gerekse ergenler n alışıldık olana sırtlarını dönüp korkulu
denemelerden geçmeler gerek rd . Heps yaşadıkları topluma onları
besleyecek armağanlarla dönmeden önce ş ddet sonucu ölüm
olasılığıyla yüzleşmel yd . Bütün kültürlerde kahramanca arayışlarla
lg l benzer m toloj ler gel şt r lm şt r. Kahraman kend yaşamında ya
da yaşadığı toplumda b r şeyler n eks k olduğunu h sseder. Kuşaklar
boyunca geçerl olan esk f k rler artık ona yeterl gelmemekted r.
Böylece yuvadan ayrılıp ölüme meydan okuduğu serüvenlere atılır.
Canavarlarla dövüşür, ulaşılmaz dağlara tırmanır, karanlık
ormanlardan geçer, bu süre boyunca esk k ş l ğ ölür ve halkının
arasında yepyen b r çgörü ya da yetenek kazanmış olarak döner.
Prometheus nsanlık adına tanrılardan ateş çalmış, yüzyıllar boyu
ağır cezalar çekerek bunun bedel n ödemek zorunda kalmıştı;
A ne as esk yaşamını ger de bırakmaya, yurdunu alevler ç nde
yanarken görmeye ve yen Roma kent n bulmadan önce yeraltına
nmeye zorlanmıştı. Kahramanlık m tosu nsanın ç ne öyle şlem şt r
k Buddlıa, İsa ya da Muhammed g b tar hsel k ş ler n yaşamları b le,
lk olarak Paleol t k çağda b ç mlenm şe benzeyen bu arket pal
örüntüye göre anlatılır.
İnsanlar kab leler ndek kahramanlar hakkında bu öyküler
anlatırken amaçları yalnızca d nley c ler n hoşça vak t geç rmes
değ ld r. M tos b ze tam b r nsan olmak st yorsak, ne yapmamız
gerekt ğ n anlatır. Yaşamımızın b r dönem nde her b r m z n
kahraman olması gerek r. Her bebek Lascaux'dak lab rentler
aratmayan daracık doğum kanalından geçmek, güvenl rah m
ortamını bırakıp h ç b lmed ğ dünyaya çıkmanın sarsıcı deney m n
yaşamak zorundadır. Doğum yaparken çocuğunun canını tehl keye
atan her anne kahramandır.
23
Her şeyden vazgeçmeye hazır
değ lsen z kahraman olamazsınız; önce karanlığa
nmeden
yükseklere çıkış, ölümün b r b ç m olmaksızın yen b r yaşam söz
konusu değ ld r. Yaşamımız boyunca b l nmeyenle yüzleşt ğ m z
durumlarla karşılaşırız, kahramanlık m t de b ze nasıl davranmamız
gerekt ğ n öğret r. Sonunda hep m z kend m z adına ölüm denen son
ay nde buluruz.
K m Paleol t k kahramanlar daha sonrak m tos edeb yatında da
görünürler. Örneğ n, Grekler n kahramanı Herakles' n avcılık
dönem nden yad gâr kaldığı neredeyse kes nd r.
24
Mağara adamı
g b hayvan postlarına bürünür, el nde sopa taşır. Herakles
hayvanlarla başa çıkmakta gösterd ğ ustalıkla ünlü b r şamandır;
yeraltı dünyasına g der, ölümsüzlük meyves n arar ve Ol mpos
Dağında tanrılar âlem ne çıkar. Grekler n "Hayvanlar Tanrıçası,"
25
avcı ve yaban hayatın efend s d ye b l nen tanrıçası Artem s de
Paleol t k b r f gür olab l r.
26
Avcılık salt erkeklere özgü b r etk nl kt , ancak Paleol t k çağın en
güçlü avcılarından b r d ş yd . Afr ka, Avrupa ve Ortadoğu'nun dört
b r yanında bulunan gebe kadını tasv r eden en erken heykelc kler bu
döneme tar hlen r. Artem s yalnızca Büyük Tanrıçanın özell kler n
üzer nde toplamış Hayvanlar Tanrıçası değ l, aynı zamanda yaşam
kaynağı olan, korku salan b r tanrısal varlıktır. Besleyen toprak ana
değ ld r o, doymaz b lmez ve k nc d r, stekler b tmez. Eğer av
kuralları ç ğnenecek olursa, kurban alıp kan dökmes yle ün salmıştır.
Örneğ n, Türk ye'de, yed nc ya da altıncı b nyıla tar hlenen
Çatalhöyük kasabasında arkeologlar büyük taş kabartmalarda
doğum yapan tanrıça tasv rler n ortaya çıkarmışlardır. Bazen
yanında hayvanlarla, bazen başarılı geçen b r avdan kalan boğa
boynuzlarıyla ya da yaban domuzu kafataslarıyla, bazen de erkek
semboller yle görülür.
Pek , bel rg n b ç mde erkek egemen b r toplumda b r tanrıça nasıl
olur da öne çıkar? Bunun neden kadınlara b l nçaltında duyulan
kızgınlık olab l r. Çatalhöyük tanrıçası ezelden ber doğum yapar,
oysa eş boğanın ölmes gerek r. Avcılar, kadınlarla çocuklarını
korumak adına kend canlarını h çe sayarlar. Avcılığın kışkırttığı
suçluluk ve kaygının evlenmeme andının yol açtığı öfkeyle b leş m ,
kan dökmeye doymayan bu güçlü kadının tasv rler ne yansıtılmış
olab l r.
27
Avcılar kadınların yen yaşamın kaynağı olduklarını
anlayab l yorlardı; soyun sürekl l ğ onlara bağlıydı - sayıları çok olan
erkeklere değ l. Dolayısıyla, kadınlar yaşamın ürkütücü konaları
olmuştu, bu yaşamda erkeklerle hayvanların durmaksızın kurban
ed lmes gerek yordu.
Paleol t k geçm ş m z anlatan böyle b lg kırıntıları m toloj n n zevk
ç n yaratılmadığını göstermekted r. Erkeklerle kadınları yaşamla
ölümün amansız gerçekl kler yle yüzleşt rm şt . İnsanoğlunun acıklı
b r mgelem vardı. Göklere tırmanmaya can atardı, ancak bunu
gerçekleşt rmen n tek yolunun ölümlülükle yüzleşmekten, güvenl
dünyadan ayrılıp der nl klere nmekten ve esk k ş l ğ n öldürmekten
geçt ğ n anlamıştı. M toloj yle onla eşl k eden kuttörenler Paleol t k
nsanların yaşamın b r evres nden d ğer ne geçmeler ne yardım eder,
sonunda ölüm kend n gösterd ğ nde, onun varlığın b r başka, h ç
b l nmeyen b r yönüne en son adım olarak görülmes n sağlardı. Bu
erken çgörüler h ç y t r lmed , nsanlık tar h n n b r sonrak büyük
devr m nde erkeklerle kadınlara kılavuzluk etmey sürdürdü.
|