Bankanın tepe yönetimi de, başarıya ve başarılı insana değer
veren bir yaklaşıma sahiptir. Onun başarısını görür, destek
olurlar. Bizimki de bunun farkındadır, aksi takdirde, başarıya
değer veren başka bir kuruma geçecektir.
Bir süre sonra, kahramanımız o birimin başına getirilir. İlk iş
olarak, çalışanları performanslarma göre, başarılı, ortalama ve
başarısız diye ayırır. Sepetteki "çürük domatesleri" diğerlerine
de virüslerini bulaştırmamaları için ayıklar. Kendisi gibi,
başarı
merkezli başka insanları da alarak ekibini iyice güçlendirir. Sonra
iş akışını
performansa göre yeniden tanımlayarak, başarıyı ölçülebilir
hale getirir. Şirket bilgisayarına kurduğu
iş takip yazılımı saye
sinde su taşıyanla, yan gelip yatanı ayırabilecektir. Şirketin ruh
iklimi birden değişir. Söylenme merkezli değil, eylem merkezli
bir kurum kültürü oluşmuştur. Başarıyı ölçmek için sözlere değil,
skor tabelasına bakılmaktadır artık.
Kahramanımız, çürük domatesleri sepetten atmıştır ama
ortalama bazı insanları tutmuştur. Bu değişimden sonra görür
ki, o ortalama performanslı insanlar birden başarı savaşçısı
na dönüşmeye başlamıştır. O
gün anlar ki, toplumun çoğunluğu,
çoğunlukla, çoğunluğa uyar!
Bir toplum veya toplulukta başarı merkezliler egemense,
ortalama insanlar da başarılı olur. Başarısızlar egemense, ortala
malar da başarısızlar gibi çalışır. Toplumun çoğunluğunu oluş
turan ortalamalar, çoğunlukla,
Dostları ilə paylaş: