II.1.8.3.Cinsel øhmal
Çocu÷un cinsel sömürüye karúı yeterince korunmamasına ‘cinsel ihmal’ denir.
Çocu÷un do÷uúundan ergenli÷e do÷ru fizyolojik ve psikolojik geliúmeleri
bakımından geçirdi÷i aúamalar göz önüne alınarak, cinsel geliúimleri hakkında
bilgi vermek gerekmektedir. Fakat birçok anne-baba, cinsiyet konusunda bilgileri
olmadı÷ı veya utandıkları için çocuklarıyla konuúmamakta, hatta bunun zararlı ve
gereksiz oldu÷unu düúünmektedirler. Kendi hallerine bırakılan çocuklar, cinsel
bilgilerini çok yanlıú ve tehlikeli úekillerde ö÷renebilmektedir (Tercan 1995: 29).
II.1.9.Engelli Bireylerin Antik Ça÷larda østismarı
Engelli çocuklara karúı çeúitli tutum ve davranıúlar oldu÷u konusunda antik
ça÷lara kadar uzanan tarihsel bilgiler vardır. Antik toplumlarda engelli çocukların
yalnızca istismarı de÷il genelde öldürülmesi görülmektedir. Antik ça÷larda
çocukların istismarı ve öldürülmesi için üç temel neden vardır. Faydacılık,
toplumsal de÷er sistemleri ve do÷aüstü güçlere inanç.
Faydacılık, ilkesine göre engelli çocuk ilkel toplumlarda sorumluluk anlamına
geliyordu. Engelli çocuk ilkel yaúamda günlük gereksinimlere katkıda
bulunamıyor, aynı zamanda sürekli birisine ba÷ımlı oldu÷undan, ba÷ımlı oldu÷u
bireyin de topluma katkısını engelliyordu. Toplumsal de÷er sistemleri, çocuk
istismarı ve ölümleri için bir baúka neden olmuútur. MÖ 355 yıllarında Aristo’nun
mükemmel olmayan hiçbir úeyin geliúmesine izin verilmemesi gerekti÷ini ilan
etmesiyle Yunan ve Roma kültürleri güzellik, güç ve zekayı desteklemiúler ve bu
durumda mükemmel olmayan çocukların ölümüne yol açmıútır. Romalıların
engelli çocuklarla ilgili yasa üretmesiyle ciddi engeli olan çocukların öldürülmesi,
terk edilmesi, köle olarak satılması, dilendirilmesi uygulanmıútır. Do÷aüstü
güçlere olan inanç, engelli çocukların istismarı için bir baúka nedendir. Engelli
çocu÷un ebeveynleri cezalandırmak için gönderildi÷i ya da Tanrı’dan bir iúaret
38
için böyle bir çocu÷un geldi÷ine ve tekrar çocu÷un öldürülerek Tanrı’ya
gönderilmesinin gerekti÷ine inanılırdı (Kars 1994: 25).
Bazı toplumlarda çocu÷un içindeki kötü ruhları kovmak için çocuk düzenli olarak
dövülürdü.
Engelli ya da kronik hasta çocukları tek baúlarına orman, çöl ya da da÷larda
ölüme terk etmek, ilkel toplumlarda kullanılan bir yoldu. Engelli çocu÷un
do÷umu ile birlikte onu silahla öldürmek, vadiden aúa÷ıya ya da nehre atmak,
canlı canlı gömmek ya da vahúi hayvanlara yem olarak atmak ilkel toplumlarda
görülen uygulamalardandı (Sertler 2002: 18).
II.1.10.Engelli Bireylerin Bugünkü Toplumlarda
østismarı
Dünya Sa÷lık Örgütü, geliúmekte olan ülkeler için engellilik oranının %12 ( üstün
zekalılar ile birlikte %14 ) oldu÷unu öngörmektedir. Ülkemizde engelli sayısı ve
türleri ile ilgili veri yoktur, tahmini rakamlar verilmektedir. 1997 nüfus sayımına
göre Türkiye’de; nüfusun %12’si olan yaklaúık 6-7.5 milyon engelli oldu÷u
tahmin edilmektedir (Sayıta ve ùirin 2000: 252). Analizler, ülkemizdeki
engellilerin bir kısmında iki veya daha fazla engellili÷in bulundu÷unu
göstermektedir (Tufan 2006: 28).
Antik toplumlarda engelli çocukların ve bireylerin maruz kaldıkları korkunç
davranıú úekilleri tamamen yok olmamıútır ve 20. yy’da halen devam etmektedir.
Pek çok engelli halen aúa÷ılanmaya, insanlık dıúı davranıúlara, kötü statülere,
yadsınmaya ve ayrımcılı÷a maruz kalmaktadır. øngiltere’de yapılan bir
araútırmada engellilerin %54’ünün úiddet olaylarına maruz kaldı÷ı gözlenmiútir
(Kutsal 2004: 21). Özürlü çocukların %60’ının özürlerini do÷umdan sonra,
hastalık, kaza veya kötü muamele ya da istismar gibi nedenlerle edindikleri
bildirilmektedir.
39
Özürlü çocuklar, özürsüz çocuklar gibi her tür istismara açıktırlar. Bu istismar,
fiziksel veya duygusal istismar ve ihmal ya da cinsel istismar biçiminde olabilir.
Özürlü çocukları özellikle istismara müsait yapan bazı koúulların varlı÷ı ileri
sürülmüútür. Bunlar arasında, özürlü çocukların:
1.
Temel ve sosyal gereksinimleri için baúkalarına ba÷ımlı olmaları,
2.
Kendi yaúamları üzerinde denetim ve seçme olana÷ından mahrum
bulunmaları,
3.
Boyun e÷meyi ve itaat etmeyi, iyi bir davranıú olarak bilmeleri,
4.
Cinsiyet hakkında bilgilerinin olmaması ve cinsel yaklaúımları do÷ru
olarak anlayamamaları,
5.
ølgi ve sevgiye açık olmalarını artıran yalıtılmıú ve reddedilmiú olma
duygularına sahip olmaları,
6.
Farklı tipte dokunmalar arasında bir ayırım yapamamaları ve yaúantıları
ile
ilgili
iletiúimde
bulunamamaları,
en
belirginleri
olarak
gösterilmektedir.
Ayrıca, özürlü çocukların çocuksu halleri, fiillerinin sonuçlarını tahmin
edememeleri, içtepilerini kontrol etmede yetersizlikleri, istismara müsait
olmalarına yol açan nedenler arasında sayılmaktadır (Topçu 1997: 65).
Bugün oldu÷u gibi geçmiúte de engelliler dıúlanmıútır. De÷er sistemleri, do÷aüstü
güçlere inanç ve faydacı bir felsefeye ba÷lı oluú, farklı insanları korumak için
tartıúmalara girilmesine neden olmuú, özel çalıúmalar yapılmıú, organizasyonlar
kurulmuú, kanunlar çıkarılmıútır. Engelli úiddeti hakkındaki olumsuz olarak
nitelendirilen mevcut tartıúmalar úunlardır:
a)
E÷itsel: Engelli çocukları e÷itmek için çok miktarda para ayırmak
zorunda mıyız? Normal ve üstün zekalı çocuklara daha fazla para ayırmak
olana÷ı varken, neden topluma hiçbir zaman tam anlamıyla yararlı
olmayacak çocuklar için para harcayalım? (Faydacılık).
40
b)
Eklektik: Bu çocukların do÷umlarıyla Tanrıların anlatmak istedi÷i nedir?
Engelli çocu÷u olan bir ailenin di÷er ailelerden daha iyi ve daha kutsal
oldu÷una inanan, en az bir Hıristiyan mezhebi bulunmaktadır
(Do÷aüstücülük).
c)
Tıbbi: Normal insanların standartlarına hiçbir zaman ulaúamayaca÷ını
bildi÷imiz ciddi derecede engelli çocukları hayatta tutabilmek için sıra dıúı
araçlar kullanmalı mıyız? (Eratay 2000: 14-16).
II.1.11.Aile øçi ùiddet
Saldırganlıktan farklı bir anlam içeren, úiddetin bir türü olan aile içi úiddet, en
genelde, bir kiúinin, aile bireylerinden bir ya da birkaçının kötü muamelesine
maruz kalması úeklinde tanımlanabilir. Aile içi úiddet, birinin di÷erine fiziksel ve
duygusal olarak zarar verme, küçümseme, önemsememe, ihmal etme amaçlı
olanından tokat atma ile baúlayıp, öldürmeye kadar varabilen sonuçlarıyla bir
toplumsal fenomendir.
Bir baúka tanıma göre aile içi úiddetle kastedilen úey ‘kendisini aile olarak
tanımlamıú bir grup içerisinde zorlamak, aúa÷ılamak, cezalandırmak, güç
göstermek, öfke, gerginlik boúaltmak amacıyla bir bireyden di÷erine yönelen her
türlü úiddet davranıúıdır. ùiddetin biçimi, bir yandan dövme ve yaralamadan
sakatlamaya, cinsel saldırı, tecavüz (ensest) ve öldürmeye kadar de÷iúmektedir.
Di÷er yandan ise úiddetin biçimi gözle görülmesi, somut olarak saptanması daha
güç olan sözlü, duygusal ve zihinsel úiddet eylemlerini kapsamaktadır.
Son zamanlarda da aile içi úiddet sıkça konuúulan, tartıúılan bir konu olarak
karúımıza çıkmaktadır. Eúe karúı yöneltilen úiddet (spouse abuse / wife abuse) ile
çocuklara karúı yöneltilen úiddet (child abuse) arasında ayrımlar yapılmıú, úiddetin
ú
ekli ve niteli÷i üzerinde durulmuútur. ùiddetin tanımı da tartıúılmaktadır.
Özellikle çocuklar söz konusu oldu÷unda, daha önce ihmal olarak kabul edilen,
çocukların temel ihtiyaçlarının karúılanmaması, psikolojik baskı uygulanması gibi
41
durumların da bir tür úiddet ve saldırı olarak algılanması gerekti÷i de tartıúılan
konulardandır (Mangalcı 2002: 14-16).
Aile içi úiddet, çocu÷un iki yönlü istismarına neden olmaktadır. Birincisi, úiddet
gören annenin çocu÷una úiddet göstermesi úeklinde ortaya çıkar. økincisi ise ana-
baba arasındaki úiddet sahnesine tanık olan çocu÷un yaúadı÷ı duygusal yıkımdır.
Aile içi úiddet, yeni bir olgu olmamasına karúın bu konu 1960’lı yıllara, çocuk
istismarı da 1970’lere kadar araútırma konusu olarak pek popüler olmamıútır.
Bununla birlikte son 20-30 yıl içinde aile içi úiddet psikologlar, hukukçular,
feministler tarafından üzerinde durulan güncel bir konu haline gelmiútir.
Konuya iliúkin yapılan tüm çalıúmalarda kocası tarafından duygusal ve fiziksel
istismara u÷rayan kadınların çocuklarını daha büyük oranda ihmal ve istismar
ettiklerine de÷inilmektedir. Babanın anneyi istismar etti÷i evlerde çocuk
istismarının, úiddet olmayan evlerde yaúayan çocuklara göre iki kat fazla oldu÷u,
istismar kayna÷ının ise ço÷unlukla anne oldu÷u bildirilmektedir. Dayak yiyen
kadının, daha çok döverek istismar etti÷i de aynı çalıúmanın bulguları arasındadır.
Aile içinde ana-baba arasındaki úiddete tanık olan çocukların duygusal olarak
istismar edilmeleri de söz konusudur. Yurt dıúında yapılan bir çalıúmada
kocasından dayak yiyen kadınların %80’i; Türkiye’de yapılan çalıúmada ise
dayak yedi÷ini ifade eden kadınların %74.5’i olay sırasında çocuklarının
yanlarında oldu÷unu belirtmiúlerdir. Fiziksel istismara tanık olan çocukların
duygusal bir travma yaúadıkları; davranıú bozuklu÷u, kaygı bozuklu÷u, genel
korkular, çatıúmadan kaçınma, ayrılma kaygısı, uyku bozuklukları ve
psikosomatik semptomlar gösterdikleri belirtilmektedir. Yapılan derinlemesine
görüúmeler, ülkemizde çocu÷un úiddete tanık olmaması için ailelerin pek çaba
göstermedi÷ini ortaya koymaktadır. Anneler, çocuklarını bir köúede unuttuklarını
ifade etmektedirler. Küçük çocukların a÷layıp ba÷ırarak korkularını ifade etti÷i,
büyüklerin ise ayırmak için araya girdikleri saptanmıútır. Uzun dönemde
çocuklarda içe kapanma ve durgunluk yahut da saldırgan davranıúlarda bulunma
ve huysuzluk gibi iki üç davranıúın yerleúti÷i gözlenmektedir. Babanın
42
saldırganlı÷ına tanık olan çocukların babaya olan sevgilerini yitirdikleri ve zayıf
olarak gördükleri, anneyi destekledikleri görülmektedir (Akt. Polat 1997: 60-61).
II.1.12.østismara ve øhmale U÷rayan Çocuk Grupları
Geliúim bozuklu÷u ve sakat çocuklar, ikiz-üçüz çocuklar, zor do÷an çocuklar,
evlilik dıúı çocuklar, bazı toplumlarda kız çocuklar (Hindistan-Çin-Taiwan), hızlı
sosyokültürel de÷iúim içinde büyüyen çocuklar, göçebe ve úehirleúen ailelerin
çocukları, iúsiz aile çocukları, fakir aile çocukları, standart dıúı barınma úartlarına
sahip olan ailelerin çocukları istismar ve ihmallere daha sık maruz kalmaktadırlar
(Polat 1997: 35).
Zihinsel ya da bedensel özürlü birey bulunduran ailelerde, úiddete maruz kalma
açısından özürlü olmayan di÷er çocuklar da çok büyük risk altındadırlar (Sayıta
ve ùirin 2000: 145).
II.1.13.Çocuk østismarı ve øhmalinin Nedenleri
Araútırmalar, fiziksel, duygusal ve cinsel istismar ve ihmal ile aile çatıúması,
ebeveynlerin kiúisel problemleri, aile üzerindeki toplumsal baskı gibi birçok
faktör arasında güçlü bir iliúki oldu÷unu göstermektedir (Herrenkohl ve
Herrenkohl 2007: 553). Bu faktörler úöyle sıralanabilir;
II.1.13.1.Ailede Ruhsal Rahatsızlık
Boúanma veya hiç bir araya gelememe gibi sebeplerle tek baúına çocuk yetiútiren
ço÷unlukla anneden oluúan ailelerde veya anksiyöz, deprese, nörotik anneler ya
da psikopatik babaların birlikte bulundu÷u ailelerde de çocuklar úiddete maruz
kalabilmektedir (Özgür 2004: 19).
43
Araútırmalar akıl hastalı÷ı olan ailelerin çocuklarının normal örneklerle
kıyaslandı÷ında duygusal/davranıúsal problemler veya psikiyatrik teúhisler
görülmesinin daha olası oldu÷unu ortaya koymuútur (Mowbray ve Mowbray
2006: 130-142).
II.1.13.2.Ailedeki Çocuk Sayısının Fazla Olması
Genellikle, istismar ve ihmal davranıúları, ailedeki çocuk sayısına göre de farklılık
göstermektedir. Ailede çocuk sayısının artması ile úiddet arasında do÷ru orantılı
bir iliúki bulunmaktadır. Ailede çocuk sayısı arttıkça, ekonomik açıdan zaten güç
durumda olan aile daha da güç duruma düúmekte bu durumsa ailedeki gerginli÷i
daha çok artırmaktadır. Bu açıdan bakıldı÷ında, aslında ailede istismarı arttıran
etkenin çocuk sayısının çoklu÷u de÷il ekonomik güçlük oldu÷u söylenebilir.
Bu konuya baúka bir açıdan bakıldı÷ında da, özellikle ekonomik sıkıntı içinde
olan ailelerde yaúanan úartların zorunlu e÷itimini tamamlayan hemen her çocu÷un
para kazanmaya zorlandı÷ı, hatta aile, çocu÷u gelir getirme aracı olarak
gördü÷ünden daha çok çocuk sahibi olmanın daha çok gelir getirece÷i
düúüncesinin yaygın oldu÷u söylenebilir. Aile reisi, çalıúan çocukların gelirlerini
toplayan ve bunlarla ailenin geçimini sa÷layan bir organizatör durumuna
gelmektedir (Mangalcı 2002: 34).
Araútırmacılar aileler içinde, bireysel olarak çocuklara ihmalkar davranıúların
eúde÷er riskte olduklarını tahmin etmektedir. Ancak kardeúlerin farklılaúan aile
davranıúlarına maruz kaldı÷ını gösteren kanıtlar da vardır ve bazı araútırmalar
ailelerin kendi çocuklarını farklı derecelerde suiistimal etti÷ini göstermektedir
(Hines ve di÷erleri 2006: 619-637).
44
II.1.13.3.Ailenin Sosyal Yalnızlı÷ı
Anne-babanın kısıtlı bir sosyal çevre içinde bulunmaları, toplumdan tamamıyla
izole durumda yaúamaları ya da çevreyle uyumsuzluk içinde olmaları çocu÷a
yönelik úiddeti etkilemektedir. Arkadaúlık, e÷lence veya benzeri iliúkilerin
yoklu÷unda yalnızlı÷a düúen ebeveynler istismarda rol oynayabilmektedir (Özgür
2004: 19).
II.1.13.4.Anne-Babanın Alkol, Uyuúturucu, ølaç Ba÷ımlısı Olması
Anne-babanın saldırgan olması, alkol, uyuúturucu veya ilaç ba÷ımlısı olması da
çocuk istismarı ve ihmalinin nedenlerinden birisidir. Uyuúturucu maddelerin
kullanıldı÷ı durumlarda çocuklara karúı úiddet daha belirgin bir úekilde
görülmektedir (Mangalcı 2002: 37). Ryan ve arkadaúları (2006) da madde
istismarının gerekli ebeveynlik uygulamalarını tehlikeye attı÷ını ve çocuk tacizi
riskini arttırdı÷ını ifade etmektedir (2006: 95-107). Bazı araútırmalara göre,
özellikle alkol kullanan ana-babalar, çocuklarını daha çok fiziksel yönden,
uyuúturucu madde kullananlar ise cinsel yönden istismar etmektedirler.
Bunun yanında ebeveyni alkol ya da uyuúturucu kullanan çocukların ileriki
yıllarında alkol ya da uyuúturucu ba÷ımlısı olması ihtimali de yüksek
görülmektedir. Bu durum bile baúlı baúına bir istismar davranıúı olarak kabul
edilebilir (Cladera ve di÷erleri 2007: 829-852).
II.1.13.5.Anne-Babaların Sorumluluk ve Adalet Duygularının Yeterince
Geliúmemiú Olması
Kendini kontrol edebilme becerisi, sorumluluk ve adalet duyguları yeterince
geliúmemiú ana-babalar, di÷er ana-babalara oranla daha fazla úiddete
baúvurmaktadırlar. Bu beceri ve sorumluluk duygularının yeterince geliúmemiú
45
olması aynı zamanda ana-baba rollerini ve sorumluluklarını da yerine getirmeyi
engellemektedir.
Araútırmalar, istismar eden ana-babaları, düúmanca davranan, olumsuz, aúırı
kontrol edici ve daha az ‘olumlu sosyal davranıú gösteren kiúiler olarak
betimlemektedirler. Bunlar, aynı zamanda çocuklarına karúı daha az duyarlılık
göstermekte ve onlarla daha az iletiúime girmektedirler.
Yapılan bir araútırmada, çocuklarını istismar eden ana-babaların, istismar
etmeyenlere oranla çocuklarını daha fazla ihmal ettikleri, cezalandırdıkları ve
çocuklarına daha çok müdahale ettikleri bulunmuútur.
Yapılan bir di÷er araútırma sonucunda da, istismar eden annelerin olgunlaúmamıú,
geliúimi tamamlanmamıú, impulsif ve paranoid tutum içinde olan kiúiler oldukları;
babaların ise, yüksek düzeyde içe dönük, düúük düzeyde istek, úevk ve yaúama
sevincine sahip oldukları belirlenmiútir.
II.1.13.6.Anne-Babanın Çocuk Geliúimine ve Yetiútirmeye øliúkin Bilgilerinin
Yetersiz Olması
Çocuk geliúimine ve yetiútirmeye iliúkin bilgileri yetersiz olan ve etkili anne-baba
olma konusunda yeterli beceriye sahip olmayan anne-babalar da çocuklarını
fiziksel olarak istismar etmektedirler.
Aile tiplerine göre çocuklardaki istismar durumu incelendi÷inde, geniú ve
çekirdek aile tipleri arasında önemli farklılıklar oldu÷u, geniú ailede çocu÷un daha
çok istismar edildi÷i sonucuna varılmıútır.
46
II.1.13.7.Anne-Babanın E
÷itim Düzeyinin Düúük Olması
Ana-babanın e÷itim düzeyinin düúük olması, çocuk istismarı ve ihmalini artıran
etmenlerden birisidir.
Bilir ve arkadaúlarının yaptıkları bir araútırmada, annelerin ve babaların e÷itim
düzeyleri yükseldikçe çocukların istismar edilmesinin azaldı÷ı ortaya konmuútur.
Hiç e÷itimi olmayan anneler çocuklarını %36.7, okur-yazar ve ilkokul mezunu
olan anneler ise %35.5 oranında istismar etmektedirler. Buna karúılık e÷itim
düzeyi ortaokul ve lise mezunu olan anneler çocuklarını %19.8, yüksek e÷itimi
olan anneler ise %11.6 oranında istismar etmektedirler. Babaların e÷itim
düzeylerinde de aynı durum görülmüú, hiç e÷itimi olmayan grupta istismar
yüzdesi %40.7, okur-yazar ve ilkokul mezunu olanlarda %36.1, orta ve lise
e÷itimi alanlarda %30.4, yüksek e÷itimlilerde ise %16.9 bulunmuútur. Bulunan bu
sonuçlar, çocuk istismarı ve ihmalinde anne-baba e÷itim düzeyinin ne derece
etkili oldu÷unu göstermektedir.
Bir di÷er araútırmada da, yine istismar eden ana-babaların birço÷unun e÷itim
düzeylerinin oldukça düúük oldu÷u, bu kiúilerden yalnızca %24’ünün ortaokul
düzeyinin üzerinde e÷itim görmüú oldukları bulunmuútur (Tercan 1995: 33-40).
II.1.13.8.Anne-Babanın Evlilik
øle ølgili Problemlerinin Olması
Evlilik ile ilgili ciddi problemler, karı-kocanın iliúkilerindeki kopukluk, aile içi
iliúkilerde ortaya çıkan sorunların üstesinden gelebilme becerilerinin yeterince
geliúmemiú olması, ana-babaların çocuklarını istismar etmelerine yol
açabilmektedir. Özellikle bu sorunlara ek olarak bir de eúleri tarafından dövülen
kadınların, çocuklarını yetiútirirken úiddete daha fazla baúvurdukları bulunmuútur.
Ayrıca, aile içi úiddete maruz kalan kadınların çocuklarının, iyi beslenememe,
okulu terk etme ve úiddete e÷ilimli olmaları olasılı÷ı da yüksektir.
47
Çocuklar da anne ve babalarının iliúkilerini etkileyebilmektedir. Sıklıkla davranıú
problemleri ve buna benzer sıkıntılar yaúayan çocuklar ebeveynleri üzerinde de
baskı ve sıkıntı yaratırlar. Bu durum sa÷lıklı olmayan ailelerde evlilik iliúkisine
yansıyabilir (Mangalcı 2002: 36).
Eú úiddetinin tüm aile üzerindeki etkilerini de göz önüne alarak úiddet yaúanan
ailelerin bir bütünsel biçim içinde de÷erlendirilmesi ve tedavi edilmesi gerekti÷i
önerilmektedir (Dixon ve di÷erleri 2007: 675-689).
II.1.13.9.Anne-Babanın Çocukken Örselenmiú Olması
Çocu÷una kötü davranan anne-babaların aralarındaki en önemli orta nokta, hemen
hemen hepsinin kendileri çocukken kötü davranıúa maruz kalmıú olmasıdır.
Çocukken anne-babalarından kötü davranıú gören bireyler, bir di÷er kimseye
sevgiyle ba÷lanma ve bu sevgi temelinde bir iliúki oluúturma yetene÷ini
geliútirememiúlerdir. Sosyal ö÷renme kuramcılarının da söyledi÷i gibi, bu anne-
babalar çocuklarına iyi davranma modelinden mahrumdurlar. Engellenme ve stres
halinde baúvuracakları davranıú biçimi ise, dayak atma, saldırma veya çocukları
kendi baúlarına bırakarak onları tamamıyla ihmal etmedir. Çünkü kendi anne-
babalarından bunu görmüúlerdir (Özgür 2004: 18-19).
II.1.13.10.Anne-Babanın Yaúlarının Küçük Olması
Anne-babaların, özellikle annelerin yaúlarının çok küçük olması da çocuk
istismarı ve ihmaline yol açmaktadır (Bilir ve di÷erleri 1991: 2). Bu alanda
yapılan araútırmalarda, erken yaúta anne olan kadınların çocuklarını daha sık ve
daha úiddetli biçimde cezalandırdıkları görülmektedir. Yapılan bir araútırmada,
çocuk istismarı ile anne yaúı ve ailedeki çocuk sayısı arasındaki iliúki
incelenmiútir. Araútırma sonucunda, çeúitli yaú gruplarıyla istismar durumu
arasındaki iliúkide önemli farklılıklar saptanmıútır. Yaúları küçük olan annelerin
çocuklarında istismar oranının daha yüksek oldu÷u bulunmuútur. Yine baba yaúı
48
ile çocukların istismarı arasındaki iliúkinin de annelerinkine benzer oldu÷u ortaya
konmuútur. Çocuk istismarı ile ailedeki çocuk sayısı arasındaki iliúkinin de
önemli oranda de÷iúti÷i belirtilmiútir. Tek çocuklu ailelerde istismar oranı %24.4,
iki-üç çocuklu ailelerde %32.6 ve dörtten daha fazla çocu÷u olan ailelerde ise
%35.7’dir.
Dostları ilə paylaş: |