II.1.13.11.Çocu÷un Fiziksel veya Zihinsel Engelli Olması
Çeúitli araútırmalarda, istismar olgusunda etkileúim açısından çocu÷un da rolü
oldu÷u ortaya konmuútur. Fiziksel veya zihinsel engelli çocuklar, özellikle güç
e÷itilebilir olanlar, a÷ır ya da kronik hastalı÷ı olan çocuklar, hiperaktif çocuklar,
prematureler, normal do÷um kilosundan çok daha düúük a÷ırlıkta do÷muú
çocuklar daha fazla istismara hedef olmaktadırlar. Konuyla ilgili yapılan bir
araútırmada, istismar edilen gruptaki bebeklerin %1.6’sının, istismar edilmeyen
gruptaki bebeklerin ise %0.8’inin özürlü oldu÷u bulunmuútur (Tercan 1995: 35-
41).
II.1.13.12.Çocu÷un østenmedik Bir Zamanda Do÷ması veya Gayri Meúru
Olması
Çocu÷un özürlü olmasının yanında, beklenmedik ve istenmedik bir zamanda
do÷ması, gayri meúruluk gibi durumlar da anne-babanın çocu÷u istismar etmesine
yol açmaktadır. Ülkemizde de evlilik dıúı iliúkiler sonucu do÷an çocuklar toplum
için bir sorun oluúturmakta, ancak bu sorun toplumun baskısı ve hoú görmezli÷i
sonucu açı÷a çıkamamakta, genellikle bu tip olaylar gizli kalmaktadır. Böyle
durumlarda gebeli÷in ilk devresinde çareler aranarak gebeli÷e son verilmeye
çalıúılır. Ancak do÷um önlenemedi÷inde ço÷u kez bebe÷in varlı÷ına tahammül
edemeyen anne, ondan, terk ya da öldürme gibi yollarla kurtulmaya çalıúır.
Hastanelerde do÷um yapma durumunda olan anneler, bu çocuklara tıbbi bakım ve
tedaviden baúka bir hizmet götürmezler. Hatta bebe÷ini hastanede bırakıp kaçan
annelere de sıkça rastlanmaktadır. Böylece bu tip çocukların sokak, karakol, cami,
49
hastane gibi yerlere bırakılmaları olaylarıyla oldukça çok karúılaúılmaktadır
(Mangalcı 2002: 38-39).
II.1.13.13.Çocuk
østismarı ve øhmaline Toplumsal Ekonomik Düzeyin Etkisi
Çocuk istismarı ve ihmalinin genellikle alt toplumsal ekonomik düzeyde
yo÷unlaútı÷ına iliúkin yaygın bir görüú vardır. Kimi araútırmacılar ise, üst
toplumsal ekonomik düzeyde de, alt toplumsal düzeyde oldu÷u kadar, çocuk
istismarı ve ihmali olaylarına rastlandı÷ını, fakat üst toplumsal ekonomik
düzeydeki ailelerin bu tür olayların daha rahat gizleyebildiklerini ileri
sürmektedirler.
Ailenin düúük toplumsal ekonomik statüde bulunması, ancak marjinal bir yaúam
standardı tutturabilmeleri, beslenme, barınma, sa÷lık, e÷itim, giyim, e÷lenme gibi
temel gereksinimlerini karúılamakta yetersiz kalmaları, bireylerin aile içi
çatıúmalara girmelerini kolaylaútırmaktadır. Özellikle sıkıúık bir ev düzeni içinde,
çok sayıda aile üyesiyle bir arada yaúamak, stresi artırmaktadır. Ana-babanın
karúılayabilece÷inden daha fazla talepte bulunan çocukların varlı÷ı ise, yaúamı, alt
toplumsal ekonomik düzeydeki aile için daha çok zorlaútırmaktadır.
øúsizlik, çocuk istismarı ve ihmalini artırıcı bir di÷er etkendir. Çünkü iúsiz bireyin
kendine güveni azdır ve toplumda kendini baúarısız hissetmesi, bireyde
depresyona neden olabilmektedir. Ayrıca, toplumun marjinal kesiminde yer alıp,
toplumsal kabul ve statü kazanamamak, ruhsal gerginli÷e neden olmaktadır.
Bireyin deúarj olabilece÷i yer ise, ailesi ve çocuklarıdır. Özellikle çocukların ana-
babaya ba÷ımlı, korunmasız olmaları, onların úiddete maruz kalmalarına bir
neden olabilir. øúsiz ya da düúük gelirli ana-baba, çocu÷unu aileye ekonomik
kazanç sa÷laması için, küçük yaúta çalıúmaya teúvik edebilmektedir. Çocuk,
dilencili÷e, fuhuúa, hırsızlık gibi suç iúlemeye yönlendirilebilece÷i gibi, yaúına ve
bedensel yapısına uygun olmayan a÷ır iúlerde çalıúmak zorunda kalabilmektedir.
50
Köyden kente göç, ailenin toplumsal norm ve de÷erlerinde karmaúa ve boúluk
yaratmakta, geliúen anormal davranıúlarla birlikte, yaúanan yere uyumsuzluk
olgusu ortaya çıkabilmektedir. Uyumsuzluk nedeniyle aile içine kapanmakta ve
yüksek bir düzeye ulaúan ekonomik, toplumsal ve duygusal baskı, aile içi úiddetin
nedeni olabilmektedir veya bunun tam tersine ailedeki toplumsal de÷er ve norm
karmaúası sonucunda, yapısında çatlamalar ve dejenerasyon ortaya
çıkabilmektedir. Nelerin do÷ru, nelerin yanlıú oldu÷unun belirlenmesi güçleútikçe
ana-babanın çocu÷a karúı tutumunda da tutarsızlıklar baú gösterebilmektedir.
øç göç olgusunda karúılaúılan sorunların benzerini, dıú göçe katılan ya da azınlık
olarak yaúayan ailelerde de görmek mümkündür. Dıú göçe katılan aileler ile
yaúanılan toplumda azınlık gruplara ait aileler, a÷ır bir kültür çeliúkisi yaúamakta,
çocuk yetiútirme yöntemleri, de÷er, tutum, dil, din ve normları egemen
toplumunkine her zaman uyum göstermeyebilmektedir. Bunlara ek olarak,
yaúadıkları topluma ait olamama duygusu, toplum tarafından horlanma, aile ve
bireyde önemli bunalımlara neden olabilmektedir.
Di÷er taraftan, ça÷daú dünyanın bir gere÷i olan hızlı yaúama temposu, ulaúımdan,
iú yaúamındaki doyumsuzluklara kadar çok de÷iúik sorunlar, çocuk ihmali ve
istismarı için uygun bir zemin hazırlayabilmektedir (Özdemir 1989: 34-37).
II.1.13.14.Çocukların Do÷um Sırası
Çocukların do÷um sırası da istismar ve ihmal olgusunun ortaya çıkmasında etkili
olmaktadır. ølk do÷an çocuklardan ana-babaların beklentileri daha yüksek olmakta
ve bu durum çocukların üzerinde baúarılı olma yönünde baskı yaratmaktadır
(Tercan 1995: 42).
Karadeniz (2008) konu ile ilgili yaptı÷ı bir çalıúmada, gerçek do÷um sırasına göre
çocuk istismarı yaúantılarının anlamlı de÷iúme gösterip göstermedi÷ini
incelemiútir. Araútırma sonuçları, bireylerin gerçek do÷um sıralarına göre istismar
yaúantılarının anlamlı de÷iúme gösterdi÷ini ortaya koymuútur. Araútırmaya göre,
51
duygusal kötüye kullanım açısından bakıldı÷ında, tek çocuklar ve küçük çocuklar
büyük ve ortanca çocuklardan daha fazla istismara maruz kalmaktadır
(Karadeniz: 2008: 90-91).
II.1.13.15.Çocukların Yaúlarının Küçük Olması
Bebeklerin, okul öncesi ça÷ı çocuklarının istismarı daha fazla görülmektedir.
Yapılan araútırmalarda çocukların yaúları ile istismar arasındaki iliúkiye bakılmıú,
çocukların yaúları arttıkça istismarın azaldı÷ı görülmüútür. Hetherington ve Parke
(1986)’de, geniú ailelerde istismar davranıúlarının daha çok gözlemlendi÷i bu
ailelerde de özellikle 3 yaúın altındaki çocukların istismara maruz kaldı÷ını
belirtmiúlerdir (Akt. Mangalcı 2002: 39).
II.1.13.16.Çocuktan Gerçek Dıúı Beklentiler
Bazı anne-babaların, çocuklarından gerçek dıúı beklentileri vardır. Çocuklardan
yapamayacakları
davranıúları
beklemek
ve
dolayısıyla
beklentilerin
karúılanmaması, çocu÷un e÷itimi adına da olsa, yetiúkinleri úiddete
yöneltmektedir. Ailenin çocuktan beklentileri çocu÷un geliúimi, davranıúları ve
duygusal tepkileri konusunda olabilmektedir. Çocuk, ana-babanın isteklerine
cevap
vermeyi
baúaramadı÷ında,
bazı
ana-babalar,
çocu÷un
fiziksel
gereksinimlerini dahi karúılayamayabilirler. Hatta tamamıyla ihmal edebilirler ya
da çocu÷u istedikleri gibi davranmaya zorlamak için fiziksel ceza
uygulayabilirler.
Çocu÷a karúı úiddet kullanan ana-babaların, genellikle, çocuk ile yetiúkin
arasındaki farkı da ayırt edemedikleri bilinmektedir. Çocu÷u geliúim sürecine
göre de÷erlendirememekte ve ondan yetiúkin davranıúları beklemektedirler. Buna
ba÷lı olarak da çocu÷un içinde bulundu÷u geliúim evresine uygun olmayan
beklentiler geliútirmektedirler (Tercan 1995: 37-38).
52
II.1.14.Çocuk østismar ve øhmalinin Görülme Sıklı÷ı
Çocuk ihmali ve istismarı tüm dünyada görülmesine ra÷men 19.yy sonlarına
do÷ru ciddi bir sorun olarak ele alınmaya baúlanmıútır. 1962 yılında C. Henry
Kempe tarafından ‘Hırpalanmıú Çocuk Sendromu’ (Batteret Child Syndrom)
olarak kavramlaútırılmıú ve bundan sonra vakaların araútırılması ve bildirilmesi
yasalarla zorunlu hale gelmiútir. Amerika Birleúik Devletlerinde 1976 yıllarından
beri her yıl raporlar hazırlanmaktadır.
Günümüzde ihmal ve istismar hakkında kesin rakamlar vermek zor olsa da genel
kanı her gün sayının arttı÷ı yönündedir. ‘Üçüncü Ulusal Çocuk østismarı ve
øhmali Oran Çalıúması’ (Third National Incidence Study of Child Abuse and
Neglect) çocuk ihmal ve istismarının 1986-1993 yılları arasında iki katından daha
fazla arttı÷ını bildirmiútir. Verilerin toplandı÷ı ilk 1976 yılından beri de her yıl
çocuk ihmal ve istismarının arttı÷ı görülmektedir. Bu artıú iki úekilde
açıklanmaktadır. Birincisi, de÷iúen toplumda çocuk bakımının zorlaúması iken
alternatif görüú ise, hem profesyonellerin hem de ebeveynlerin problemin daha
fazla farkında olmaları úeklindedir.
Amerika Birleúik Devletlerinde çocuk ihmali ve istismarının iyi úekilde
belgelendi÷i bildirilmekle birlikte, 1994 yılında 10-16 yaú arası çocuklarda
telefonla yapılan bir araútırma resmi sayıların çok üstünde istismar olgusu
oldu÷unu göstermiútir. Irza geçme olguları beú kat daha fazla görülürken,
çocukların %35’inden fazlasının dayak yedikleri belirtilmiútir.
Sa÷lık ve Sosyal Hizmetler Bölümü ve Amerikan Tıp Kurumu (The Department
of Health and Human Services and the American Medical Association) her yıl
fiziksel, duygusal ve /veya cinsel istismarın en az 1 milyon çocukta görüldü÷ünü
bildirmiútir. Yine ABD’de her yıl 2500-5000 çocu÷u istismar nedeni ile öldü÷ü
bildirilmektedir. Çocuk istismarı øngiltere’de okul öncesi çocuk ölüm nedenleri
arasında 4. sırada yer almaktadır.
53
Duygusal ihmal ve istismarın tanınmasının zor olması, di÷er ihmal ve istismar
çeúitleri ile birlikte olması, gereken önemin verilmemesi gibi nedenlerle konuyla
ilgili gerçekçi rakamlar vermek imkansız olsa da, gündelik yaúamda en sık
rastlanan istismar türü oldu÷u kabul edilmektedir.
Türkiye’de ise istismarın görülme sıklı÷ına ba÷lı olarak bugüne kadar yeterli
sayısal verilerin toplanmadı÷ı görülmektedir. Türkiye ancak tarihsel süreçte son
10 yılda konunun önemini fark eden, istismarı saptama ve önleme konularında
çalıúmalar yapmaya baúlayan bir ülkedir.
1991 yılında kurulan ÇøKORED (Çocu÷u østismardan Koruma ve Rehabilitasyon
Derne÷i) öncelikle alan çalıúmalarına yönelerek konuyla ilgili bilgi toplamaya
baúlamıú, bunun yanı sıra destek oluúturma çalıúmalarına a÷ırlık vermiútir.
ÇøKORED’in yaptı÷ı bir çalıúma son 3yılda østanbul’daki en büyük 6 hastanenin
kayıtlarında istismar tanısı almıú hiçbir olgunun bulunmadı÷ını göstermiútir. Bu
sonuç, olayın bilgisizlikten dolayı atlanmıú, bu nedenle baúka teúhisler almıú
olabilece÷ini göstermiútir.
Yapılan bazı çalıúmalarda da østanbul’da orta ö÷retim kurumlarında dayak
olgusunun %85’lere varan oranda çıkması, kendileri dayaktan kadın sı÷ınma
evine gitmek zorunda kalan annelerin çocuklarını dövme oranının %91 gibi uç
noktada çıkması istismarın ülkemizde yaúandı÷ını gösteren örneklerdir (Akt.
Sertler 2002: 39-40).
II.1.15.Çocuk østismarı ve øhmalinin Çocuk Üzerindeki Etkileri
østismar, iyileúmesi uzun süren bir süreçtir (Brook ve McDonald 2007: 664).
Fiziksel istismar çocuklarda, zihinsel ve fiziksel özre yol açan úiddetli nörolojik
zarara neden olabilmektedir. Lynch ve Roberts’in 1982 yılında yaptıkları Oxford
izleme çalıúmasında örneklemin %10’unda nörolojik hasar görülmüútür (Akt.
Kars 1994: 36-38).
54
Lee (2007)’ye göre istismar ve ihmal raporlarında anemi, geliúim yetersizli÷i ve
beslenme eksikli÷i gibi birçok beslenmeyle alakalı sa÷lık problemi
görülebilmektedir (Lee ve Mackey-Bilaver 2007: 501-517).
Nolin ve Ethier (2007) ihmal edilen ve fiziksel istismara u÷ramıú çocukların,
iúitsel dikkat, görsel motor entegrasyonu, problem çözme, soyutlama ve
planlamada biliúsel noksanlıklar gösterdiklerini ortaya koymuútur (2007:631-
643).
østismar ve ihmale u÷ramıú çocuklardaki geliúim profiline bakıldı÷ında ise, en sık
rastlanan bozukluklardan biri, okul öncesi çocuklardaki konuúma gecikmesidir.
Daha büyük çocuklarda dil gerili÷i okulda baúarısızlı÷a yol açabilir.
Kolko ve Mosor (1988)’a göre bu çocuklar yetiúkinlerle iletiúimden kaçınırlar.
Yetiúkinlerin kendilerine dokunmasından ve yaklaúmasından korkarlar.
Kolaylıkla yalan söyleyebilirler. Korku verici duyumlar karúısında bile tepkisiz
kalabilirler. Aúırı saldırgan veya aúırı içe dönük ve çekingen çocuklar olabilirler.
Bunlara ek olarak bu çocuklarda okul baúarılarında düúüúler, okulda ö÷retmenler
ve sınıf arkadaúlarıyla sorunlar ve okuldan kaçma gibi e÷itimle ilgili sorunlar da
göze çarpmaktadır.
Duygusal olarak istismara u÷rayan çocuklarda da gözlenebilecek sonuçlar uzun
bir liste oluúturmaktadır. Özellikle okul öncesi çocuklarda parmak emme,
sallanma, ısırma, istem dıúı idrar kaçırma (enürezis) ve istem dıúı dıúkı kaçırma
(enkoprezis), yeme bozuklukları, hiperaktivite görülmektedir. Aynı zamanda bu
çocuklarda aúırı içe dönüklük, aúırı pasiflik, dıú kontrol odaklı olma her úeye
boyun e÷me, mantıksız istekler, uyku bozuklukları, olumsuz benlik kavramı,
depresyon, aúırı kaygı, fobiler, obsesyonlar gibi nevrotik reaksiyonlar ve yıkıcılık,
hırsızlık, yalan söyleme ve zulmetme gibi anti sosyal davranıúlar, intihar giriúimi
veya intihar, biliúsel ve duygusal geliúimde duraklama, hafıza bozuklu÷u,
konsantrasyon bozuklu÷u, oryantasyon bozuklu÷u, güdü azlı÷ı, baúarısızlık, zeka
gerili÷i, yapay olgunluk gibi sonuçlar görülmektedir (Akt. Kars 1994: 36-38).
55
Çocuk istismar ve ihmalinin çocuk üzerinde fiziksel ve duygusal olarak yıkıcı
etkiler bırakmasının yanında 2007 yılında yapılan bir araútırma, istismar ve ihmal
edilen çocukların neredeyse yarısının (%48) adolesanlıkta ve genç eriúkinlikte ise
1/3’ünün stres ve sıkıntılarla baúa çıkabildiklerini ve gelecekteki olumsuz olaylara
karúı daha yüksek direnç gösterebildiklerini ortaya koymuútur (DuMont ve
di÷erleri 2007: 255-274). Benzer úekilde son yıllarda yapılan bazı araútırmalar
olumsuz yaúantılar için yüksek riske ra÷men, bazı istismar ve ihmal görmüú
çocukların geliúimsel görevlerde nispeten olumlu düzen ve baúarı gösterdiklerine
iúaret etmektedir (Haskett ve di÷erleri 2006: 796-812).
II.1.16.Çocukluktaki østismara Ba÷lı Olarak Geliúen Ruhsal Bozukluklar
østismar ve ihmale maruz kalan çocuklar çeúitli psikopatolojiler geliútirebilirler
(Kaffman ve Meaney 2007: 224-244). Araútırmalar, çocu÷un sosyal çevresindeki
çoklu faktörlerin istismar ile ve istismarın da akıl sa÷lı÷ı üzerinde etkisi oldu÷unu
göstermektedir (Swenson ve Chaffin 2006: 120-137). Fiziksel ve cinsel istismara
maruz kalan çocuklarda görülebilecek çeúitli ruhsal bozukluklar úunlardır;
Anksiyete bozuklukları (%67)
Akut stres bozuklu÷u
Travma sonrası stres bozuklu÷u (% 50)
Depresyon ve düúük özgüven (%70)
Davranım bozuklu÷u ve artmıú öfke (%87)
Zihinsel ve geliúimsel yetersizlik
ønsanlara, dünyaya karúı güvensizlik
Disosiyatif bozukluklar
Konversiyon bozuklu÷u
Cinsel davranıú ve cinsel kimlik bozuklukları (Sayıta ve ùirin 2000: 138).
Çocukluk ça÷ında istismar edilmiú bireyler, yetiúkin psikiyatrik rahatsızlıklar için
önemli bir risk kayna÷ı oluúturabilmektedirler (Collishaw ve di÷erleri 2007: 211-
229).
56
II.1.17.Çocuk østismarı ve øhmalinde Ö÷retmenin Rolü
Bavolek’e göre (1983) çocuk istismarı ve ihmali olaylarında okullar tarafından
yapılan ihbarların yüzdesi düúüktür. Aynı zamanda özel e÷itime ihtiyacı olan
çocuklardan istismar ve ihmale maruz kalanların tespit edilmesi çok zordur.
Steele’e göre (1986) ö÷retmenler ve di÷er okul personeli ö÷renme güçlü÷ü çeken
çocukları belirleyebilirler fakat bu güçlüklere neden olan geçmiúteki istismar ve
ihmal olaylarını bilemeyebilirler. Birçok ö÷retmen de yanlıú ihbarda bulunmaktan
ve bunun sonucunda çocu÷un ailesi tarafından haklarında dava açılmasından
korkmaktadır. Kimi zaman ö÷retmenler úüphelendikleri istismar ve ihmal
olaylarını ihbar etmekten çekinirler. Çünkü ihbar sonucu ö÷retmen-ö÷renci ve
ö÷retmen-aile iliúkisinin bozulaca÷ından korkarlar. Bazen de aile ve çocuk
arasındaki iliúkilere ve ailenin özel hayatına karıúmaktan çekinirler.
Ö÷retmenlerin ihbarda bulunmak istememelerinin bir nedeni de haklarında
ihbarda bulundukları çocuklar için gerekli yardım çalıúmalarının yapılmayaca÷ı
endiúesini taúımalarıdır (Akt. Karaman 1993: 29-33).
II.1.18.Çocuk østismarı ve øhmalini Açıklamaya Yönelik Kuramlar
Çocuk istismarı ve ihmalinin nedenlerini açıklamaya yönelik kuramları,
psikiyatrik model, sosyolojik model, sosyal ö÷renme modeli, ba÷lanma modeli,
sosyobiyolojik model ve biyolojik model olarak ele almak mümkündür.
II.1.18.1.Psikiyatrik Model
Çocuk istismarı ve ihmalinin en etkili ve popüler modeli istismar eden ebeveynin
psikiyatrik analizinden türetilmiútir. Çocuk istismarı ve ihmalinden sorumlu
kiúilerin genellikle anne-babalar oldu÷u saptandı÷ından psikiyatrik model,
istismar nedenlerini ortaya koymak amacıyla ebeveyn özelliklerin incelenmesine
a÷ırlık vermiútir. østismarcı ebeveynlerin di÷er ebeveynlerden farklı bir dizi kiúilik
özelliklerine sahip oldukları varsayılmaktadır. Ancak klinik gözlem ve
57
incelemeler, istismar eden ebeveynlerin yalnızca %10’unun ruh hastası olarak
tanımlanabilece÷ini göstermiútir.
Psikiyatrik model çerçevesinde istismar eden ve etmeyen ana-babaları
farklılaútıran kiúilik özellikleri üzerinde durulmuútur. Çocuk istismarıyla ilgili
oldu÷u düúünülen bazı kiúilik özellikleri arasında narsistik e÷ilimler, kompulsif
bozukluklar, düúük benlik kavramı, aúırı kaygı, depresyon ve empati kuramama
gibi nitelikler dikkati çekmiútir. Kiúilik özelliklerini inceleyen bu tür araútırma
sonuçlarından genellemeler yapmanın güç oldu÷u yaygın bir kanıdır.
Gren, Gaines, Sandgrund (1974) istismarcı ebeveynlerin özelliklerini úöyle
sıralamaktadırlar:
• Tepki kontrolünde bozukluk, aile veya eúle olan iliúkilerindeki
doyumsuzluk nedeniyle çocu÷a yönelme,
• Zayıf benlik kavramı,
• Kiúilik oluúumunda karmaúa,
• De÷ersizlik duygusuna karúı dıúlama ve yansıtma mekanizmalarının
kullanılması,
• Çocu÷un yanlıú algılanması.
II.1.18.2.Feminist Model
Feminist terapinin kökeni, kadınların geleneksel kadın rollerinin kısıtlayıcı
do÷asına yönelik tatminsizliklerini dile getirmek amacıyla birleútikleri ve
1960’larda gerçekleútirdikleri kadın hareketidir. Feminist terapi, büyük oranda
kadınların geleneksel terapi modellerinin, eski kuramcıların içsel yanlılıkları
tarafından sınırlandırıldı÷ını fark etmesiyle oluúmuútur.
Feminist terapistler, 1980’lerde beden imgesi, istismara dayalı iliúkiler, yeme
bozuklukları, ensest iliúki ve cinsel istismar gibi belli sorun ve konular üzerinde
gittikçe daha çok odaklanmaya baúlamıúlardır.
58
Corey (2008)’e göre feminist hareketin önemli katkıları psikolojide ve psikolojik
danıúma uygulamasında ahlak ve terapide etik karar verme alanlarındadır.
Feminist terapistler taciz, ensest iliúki, tecavüz, cinsel taciz ve aile içi úiddetin
boyutu ve sonuçlarına dikkat çekmiúlerdir. Aynı zamanda feministler kadınların
ve çocukların fiziksel, cinsel ve psikolojik olarak istismar edildi÷i durumları
belirlemeyi ve harekete geçirmeyi becerememenin sonuçlarına iúaret etmiúlerdir.
Feminist terapistler istismarcı erkek danıúanlarla da çalıúırlar. ùiddet uygulayan
erkeklerden oluúan ve sayısı gittikçe artan gruplarla ilgilenir ve ilgilenilmesine
destek olurlar (Akt. Ergene 2008: 375-404).
II.1.18.3.Sosyal Etkileú imsel Model
Sosyal etkileúimsel modelde, istismar davranıúının sadece ebeveynlerin
geçmiúteki deneyimlerinin bir sonucu olmadı÷ı ebeveynlerin çocuklarıyla
geliútirdikleri etkileúim ile de ba÷lantılı oldu÷u belirtilmektedir. Çocuk istismarı
ve ihmali vakaları ele alınırken anne-baba ve çocuklar arasındaki iliúkilerin
yeterince net bir biçimde ortaya konulması gerekmektedir. Eúlerin birbirlerine
duydukları kızgınlıkların çocu÷a yansıtılabilece÷i düúünülmelidir. Ayrıca istismar
edilen çocu÷un özellikleri de göz önüne alınmalıdır. Örne÷in, prematüre
bebeklerin bakımı zor olaca÷ından bu çocukların, çocuk istismarı ve ihmali
açısından risk altında olmaları mümkündür. Toplumdaki informal (akrabalık,
yakın çevre ve komúuluk vb.) ve formal (sa÷lık kuruluúları, iú bulma hizmetleri,
aileler için danıúmanlık hizmetleri, sigorta yardımları, sosyal hizmetler vb.) destek
sistemlerinin olmaması veya yetersizli÷inin de çocuk istismarı ve ihmalinde bir
etken oldu÷u belirtilmiútir.
Dostları ilə paylaş: |