Alanya İşletme Fakültesi Dergisi 2/2 (2010)93-114
önemli bir talep dikkat çekmekte ve bu alanlar ekoturizmin önemli
çekiciliklerini oluşturmaktadır (Diamantis, 1998:515; Wood, 2002:20). Ancak,
turizme açılan alanların artmasının yayılmasını tehlikeli görenler, bu
mekânların da bozulacağı endişesini taşımaktadırlar. Ekoturizmde sahip
olduğumuz doğal ve kültürel değerlerin korunması, geliştirilmesi, yerli halkın
katılımını ve kalkınmasını sağlamak temel ilkedir. Böylece, kontrollü
turlar
sayesinde hem çevresel bozulmayı önlerken, hem de yerel halkın ekonomik
kazancının sağlanması amacı da gerçekleştirilebilmektedir. Aslında, ekoturizm
çevreye zararlı değildir ve bu yüzden genelde sürdürülebilir olarak anlaşılır;
hem çevreci örgütler ve hem de Dünya Bankası tarafından doğa için olumlu
bir gelişme olarak önerilir ve desteklenir (Gössling vd., 2002:199-200).
Ekoturizmi bu çerçevede algılamak, yapılacak olan turizm etkinliklerini
ekolojik ve ahlaki ilkelere dayalı olarak yürütmek, turizme ve yerli halka çok
boyutlu katkılar getirecektir. Ekoturizm, “çevre ve kültür değerlerin
sürdürülebilirliğini garanti altına alan, yerel halklara maddi yarar sağlayan
turizm”
olarak kavransa da, ağırlıklı faaliyet alanı olarak doğada yapılan
turizm türlerini kapsamakta ve bazı ilkelere sahip olması gerekmektedir.
Bunlar; doğal çevrenin ve yerel kültürlerin sürdürülebilirliği ilkeleridir.
Doğal çevrenin sürdürülebilirliği ilkesi, doğa turlarında doğal çevrenin
bozulmaması ve korunması demektir. Bu tür turların, belli bir plan ve
program çerçevesinde hayata geçirilmesi, seçilen rotanın ve uyulması
gereken kuralların önceden belirlenmesi ve eğitilmiş uzman rehber
kullanılması gerekmektedir (Barnes and Barnes 1993: 47). Bu
bölgelerde
ulusal ya da bölgesel ekoturizm bilincinin yerleşmemiş olması nedeniyle,
çirkin yapılaşmalar ve yaban hayatının gelişigüzel kullanılması söz konusu
olabilir. Bunların önüne geçilmelidir. Bitki ve hayvan türlerinin envanteri
çıkarılmadan ve bölgenin taşıma kapasitesi bilinmeden turların düzenlenmesi,
ancak bu kuralların konulup, sıkı bir şekilde uygulanması ile mümkün
olacaktır.
Tur düzenleyen acentalar ve tur katılımcıları, milli park, doğal
koruma alanı, vb. ilan edilmiş bölgelerde, ilgili kurumlarca konulmuş
kurallara, kamp yapılması yasak olan ya da kısıtlamalı bölgelerdeki yasaklara
uymak, gezilen ve kamp yapılan yerlerde belirlenmiş gezi rotalarına,
tecrübeli
doğa rehberinin uyarılarına uymak, flora ve faunaya asgari zarar verecek
şekilde hareket etmek, gezi faaliyeti sırasında çevreye atık ve doğada
silinemeyecek izler bırakmamak; özellikle nesli tehlikede bulunan hayvanların
bulunduğu bölgelerde gürültü, vb. kirlilik yaratmamak durumundadırlar. Flora
ve faunanın korunmasına özel önem verilen yerlerde tur rotalarını, koruma
ilkelerini gözeterek sık sık
değiştirmek; yetkili resmi kurumlar tarafından
mutlaka doğa ve dağ rehberliği sertifikasyonu kullanmak, eğer yoksa doğa
turları konusunda uzman kurum ve kişilerden eğitim almış tecrübeli rehberler
bulundurmak zorundadırlar. Çünkü bazı kişiler için
“eko” ifadesi, pazarlamada
işe yarayan yararlı bir önekten başka bir şey ifade etmemektedir.
Ekoturizm
faaliyetlerinin başarısı ve sürdürülebilmesi için yapılan turizm planlamalarının
da dikkate alınması gerekir (May, 1991: 12,118 ). Halkın değerlerini ve
sosyal çevreyi daha iyi anlamak ve turistik yörelerin ve değerlerin dışarıdan
gelebilecek etkilere karşı hassasiyetlerinin belirlenmesi gerekir. Çevresel
ekonomilerin büyümesi; turizmde gelişmelerin değerlendirilmesi ve izlenmesi
ile birlikte ele alınarak sağlanmalıdır. Turizm planları ve projeler uzun dönemli
103
Ş.KAYPAK/Ekolojik Turizmin Sürdürülebilirliği….
çevresel kaliteyi sağlayıcı özellikte olmalıdırlar (Arslan, 2005). Planlayıcılar,
ekonomik bir sektör olarak sadece turizmi tek başına görmemeli, turizmle
birlikte var olacak dengeli bir ekonomiyi hedeflemelidirler.
Dostları ilə paylaş: