Derleme /
Review
Sibel Ersoy Evans, Ayşen Karaduman
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Dermatoloji Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
Özet
Eritemli dermatozlar dermatoloji kliniğinde sık karşılaşılan hastalıklardır. Figüre eritemler eritemli dermatozların büyük kısmını oluşturur.
Burada figüre eritemler; eritem annüler santrifuj, eritema giratum repens, eritema kronikum migrans, nekrolitik migratuvar eritem,
eritema marginatum romatikum, familyal annüler eritem, lupus eritematozusun annüler erüpsiyonu ve kronik granülomatöz hastalık
taşıyıcılarında gözlenen eritem başlıkları altında ele alınmıştır. Bunlara ek olarak fasyal ve palmar eritemden bahsedilmiştir.
(Türk Dermatoloji Dergisi 2009; 3: 55-62)
Anah tar ke li me ler: Eritem, eritema kronikum migrans
Geliş Tarihi: 23. 02. 2009 Kabul Tarihi: 25. 04. 2009
Abstract
Erythematous dermatoses are common diseases encountered in the dermatology clinic. Figurate erythemas comprise a huge part of
erythematous dermatoses. Herein, figurate erythemas are discussed under the headings of erythema annulare centrifugum, erythema
gyratum repens, erythema chronicum migrans, necrolytic migratory erythema, erythema marginatum rheumaticum, familial annular
erythema, annular eruption of lupus erythematosus and erythema in chronic granulamatous disease carriers. Additionally, facial and
palmar erythema are reviewed. (Tur kish Jo ur nal of Der ma to logy 2009; 3: 55-62)
Key words: Erythema, erythema chronicum migrans
Received: 23. 02. 2009 Accepted: 25. 04. 2009
Yazışma Adresi / Corresponding Author: Yrd.Doç.Dr. Sibel Ersoy Evans, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Dermatoloji Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
Tel: 0312 305 17 04 e-posta: sevans@hacettepe.edu.tr
55
Eritemli Dermatozlar
Erythematous Dermatoses
Eritemli Dermatozlar
Eritemli dermatozlar, eritemin ba l ca bulgu oldu u
hastal klar içerir. Dermatolojide eritemli dermatozlar n
büyük k sm n figüre eritemler olu turur. Figüre eritem-
ler, annüler veya polisiklik lezyonlar yapan, kal c veya
migratuvar döküntüleri içerir. Bu hastal klar n pek ço u,
ilaçlar, enfeksiyonlar, malinensi vb. durumlara kar bir
hipersensitivite reaksiyonu sonucu geli ir. Burada figüre
eritemler; eritem annüler santrifuj, eritema giratum
repens, eritema kronikum migrans, nekrolitik migratuvar
eritem, eritema marginatum romatikum, familyal annüler
eritem, lupus eritematozusun annüler erüpsiyonu ve
kronik granülomatöz hastal k ta y c lar nda gözlenen
eritem ba l klar alt nda ele al nacakt r. Bunlara ek olarak
fasyal ve palmar eritemden bahsedilecektir.
Figüre Eritemler
Eritem annüler santrifuj
Eritem annüler santrifuj (EAS) yava ilerleyen, annü-
ler veya polisiklik eritemli lezyonlarla karakterize bir
erüpsiyondur. Literatürde yeterli veri olmad
için EAS’nin
prevalans tam olarak bilinememektedir. ngiltere’den bildi-
rilen 24 vakal k bir çal mada EAS s kl
100 000’de 1 ola-
rak belirtilmi tir (1). Her ya ta görülebilmesine ra men
genellikle 5. dekattan sonra s k olan EAS kad n ve erkekler-
de e it oranda görülür.
EAS, ilaç, böcek s r
, yiyecek, malinensi gibi antijenik
bir uyar ya kar geli en bir hipersensitivite reaksiyonu ola-
rak kabul edilmektedir. En s k enfeksiyonlarla, özellikle der-
matofit enfeksiyonlar ile birlikte görülmektedir (2). Bunun
yan s ra gebelik (3), kandida enfeksiyonlar (4), poxvirüsler
(5) ve parazitler (6), daha nadir olarak ilaçlar, (7-10) g da
maddeleri (11), otoimmün endokrinopatiler (12) ve malinen-
siler ile EAS birlikteli i bildirilmi tir (13, 14) Kolelitiyazis, sar-
koidoz ve nefrit ile de birliktelik olabilir (15). Ancak genellik-
le vakalar n büyük k sm nda altta yatan herhangi bir etken
saptanamamaktad r (2).
EAS yüzeysel ve derin olmak üzere iki klinik ekilde
görülmektedir. Baz otörler bu iki formun farkl hastal klar
oldu unu, baz lar ise bunlar n bir spektrum oldu unu tart -
maktad r (15). Her iki formda da lezyonlar sentrifugal yay -
l m gösteren, merkezden iyile meye ba layan eritemli sert
bir papül olarak ba lar. Lezyon birkaç haftada 6 cm boyut-
lara ula abilir ve say s 2 ile 5 aras nda de i ebilir. Yüzeysel
tip eritemli, endüre olmayan yamalar eklinde görülür.
lerleyen kenar n iç yüzünde aç kl
içe bakan skuam
(trai-
ling scale) tipiktir ancak ayn hastada tüm lezyonlarda
görülmesi art de ildir. Derin tipte bu tipik skuamlar gözlen-
mez ve ilerleyen s n rlar deriden kabar kt r ( ekil 1) (15).
Lezyonlar en s k gövde ve ekstremitelere yerle ir, el ve
ayaklarda tutulum bildirilmemi tir. Ço unlukla asemptoma-
tik olan EAS’de baz hastalarda ka nt görülebilir. Gerilerken
iz b rakmayan lezyonlar bazen haftalar ve aylarca kalabilir.
E er EAS altta yatan bir hastal a ba l olu mu sa bu has-
tal
n alevlenmeleri ile EAS rekürrensleri koreledir.
EAS histopatolojisi de tiplere göre de i iklik göstermek-
tedir. Yüzeysel tipte, hafif sponjiyoz, mikrovezikülasyon,
fokal parakeratoz ve hafif bir yüzeysel perivasküler lenfohis-
tiyositik infiltrat izlenir. Yüzeysel damarlar etraf nda man on
tarz nda görülen bu infiltrasyon EAS için tipik olarak kabul
edilmekte ve di er figüre eritemlerden ayr m nda kullan lan
önemli bir belirteç olarak görülmektedir. Bu tipik infiltrasyo-
nun klinikte ilerleyen kenarlar n içyüzünde görülen skuamla-
ra denk geldi i dü ünülmektedir. Derin tipte ise epidermal
de i iklik gözlenmez, perivasküler infiltrasyon orta ve derin
dermise yerle im gösterir.
EAS di er figüre eritemlerle, granüloma annülare, tinea
korporis, annüler ürtiker, kütanöz lenfoid hiperplazi ve len-
foma, pitriyazis rozea, annüler psoriazis, mikozis fungoides
gibi hastal klarla kar abilir.
Kronik ve tekrarlay c bir hastal k olan EAS’de tedavide
ilk yakla m altta yatan bir hastal k varsa bunun tedavi edil-
mesidir. Ço unlukla tedavisiz kendili inden gerilese de
semptomatik ve yayg n tutulum görülen vakalarda ve has-
tan n tedavi talebi oldu unda baz yöntemler denenebilir.
Yüzeysel tip EAS’de, topikal kortikosteroidler ve kalsipotri-
ol etkili olabilmektedir (16). Bazen empirik antifungal ve
antibiyotik tedaviler ile de yan t al nabilmektedir. Sistemik
steroid tedavisi hastal
bask lasa da tedavi kesildi inde
s kl kla tekrarlama görüldü ü için çok fazla tercih edilme-
mektedir.
Eritema giratum repens
Gammel hastal
olarak da bilinen eritema giratum
repens (EGR) eritemli, serpijinöz, konsantrik ekilli lezyon-
larla karakterize bir dermatozdur. Paraneoplastik bir send-
rom olarak kabul edilen EGR ilk kez Gammel taraf ndan
1952 y l nda metastatik meme kanseri olan bir hastada
tan mlanm t r (17). EGR erkeklerde kad nlara göre daha s k
(2:1) görülür ve ortalama 5-6 dekatta ba lar (18). Bildirilen
vakalar n tümü beyaz rktad r (19).
EGR görülen hastalar n %80’inde altta yatan bir kanser
bulunmaktad r. Lezyonlar vakalar n %80’inde kanser tan -
s ndan önce ortaya ç kmakta, kanser tan s ço unlukla
döküntünün ba lang c ndan 4-9 ay sonra konulmaktad r
(17). EGR ve kanser ayn anda veya EGR kanser tan s ndan
y llar sonra da ortaya ç kabilmektedir (18, 20-22). EGR ile
birlikte en s k görülen kanser bron kanseridir (%32), bunu
s ras yla özefagus kanseri (%8), meme kanseri (%6) ve pri-
meri bilinmeyen kanser (%6) takip eder (18). Kansere e lik
etmeyen vakalarda, gebelik, tüberküloz, ve büllöz hastal k-
larla birliktelik bildirilmi tir (23).
EGR’nin patogenezi net olarak bilinememektedir. Ancak
tümörün tedavisi ile lezyonlar n gerilemesi e lik eden tümö-
rün bu döküntünün olu umunda bir rolü oldu unu göster-
mektedir. Bu konuda öne sürülen hipotez, tümörün etraf n-
daki dokularda kimyasal de i ikliklere neden olarak bu
dokular n antijenik bir hal almas na neden oldu u, bu antijen-
lerin deri proteinlerine benzerlik göstermesi nedeniyle çapraz
reaksiyon olu turarak deride inflamasyona yol açt
d r.
EGR, çok say da, h zl ilerleyen, annüler, kenarlar nda
geriden gelen skuamlar bulunan, iç içe geçmi konsantrik
halkalar, dalgalar ya da serpijinöz eritemli lezyonlar eklinde
görülür ( ekil 2). A aç gövdesindeki damarlara benzer bir
görünüme sahiptir. S kl kla gövde ve ekstremitelerin proksi-
mallerine yerle en EGR’de palmoplantar bölge ve yüz tutulu-
ekil 1. Yüzde annüler lezyonlar, eritem annüler santrifuj
Evans ve ark.
Eritmeli Dermatozlar
Türk Dermatoloji Dergisi 2009; 3: 55-62
Turkish Journal of Dermatology 2009; 3: 55-62
56
mu gözlenmez. Baz vakalarda palmoplantar hiperkeratoz ve
iktiyozisin e lik etti i bildirilmi tir (24). Ka nt s k görülen bir
bulgudur ve bazen çok iddetli olabilir.
EGR’de tan çok tipik lezyonlar nedeniyle klinik olarak
konulabilmektedir. Histopatolojik inceleme tan n n do ru-
lanmas nda yard mc d r ve özgün de ildir. Ço unlukla
yüzeysel, bazen derin perivasküler lenfositik infiltrasyon,
akantoz, sponjiyoz ve parakeratoz görülür. Bazal tabakada
C3 ve/veya IgG depolanmas gözlenebilir (25). Bir çal ma-
da epidermisin üst tabakalar nda Langerhans hücrelerinin
görüldü ü bildirilmi tir (26).
EGR dü ünülen hastalarda detayl bir malinite ara t r-
mas yap lmal d r. Bunun için mutlaka istenmesi gereken
tetkikler tam kan say m , sedimantasyon, böbrek ve karaci-
er fonksiyon testleri, akci er grafisi ve kad nlarda mamog-
rafidir. Bunun d
nda sistemik sorgulama sonras üphele-
nilen hastal klara yönelik di er tetkikler de yap labilir.
ç içe geçmi halkalar eklindeki tipik klinik bulgusu
nedeniyle EGR di er dermatozlardan kolayl kla ayr labilir.
Ay r c tan da akla gelmesi gereken hastal klar özellikle EAS
olmak üzere di er figüre eritem yapan hastal klar ve tinea
imbricatad r. EAS polisiklik veya annüler plaklar eklinde
görülür ve oldukça yava ilerler. EGR’de ise h zl bir yay l m
sözkonusudur (1cm/gün). Lineer Ig A dermatozu, Sjögren
hastal
, büllöz pemfigoid, iyile mekte olan püstüler psori-
azis ve pitriyazis rubra pilarisde de EGR benzeri lezyonlar
görülebildi i için ay r c tan da dü ünülmelidir (27-31).
EGR klasik tedavilere oldukça dirençli bir hastal kt r.
Öncelikle yap lmas gereken e lik eden kanserin saptanarak
tedavi edilmesidir. Çünkü kanser tedavi edildi inde lezyon-
lar da gerilemektedir.
Eritema Kronikum Migrans
Eritema kronikum migrans (EKM), Lyme hastal
n n en
erken deri bulgusudur. EKM her ya grubunda görülebilse
de çocuklar vakalar n %25’ini olu turmaktad r. Erkeklerde
kad nlardan daha s k olup (32), özellikle yaz ve sonbahar
mevsiminde görülmektedir. Lyme hastal
Borrelia ailesine
ait bir spiroket olan
Borrelia burgdorferi (Bb) nedeniyle olu-
ur. Bu bakteriler
Ixodes türü keneler taraf ndan ta n r.
Keneler orman ve çay rl k gibi yerlerde ya arlar ve insan
d
nda en s k olarak koyun, geyik, ku ve di er s cakkanl
hayvanlardan beslenirler. Bb özellikle daha genç keneler
(nymph) taraf ndan ta n r. Bu kenelerin s r
a r s z oldu u
ve beslenme bitince kendili inden dü tü ü için kolayl kla
gözden kaçar. Lyme hastal
kene s r
olan ya da Bb
serolojisi pozitif olan her ki ide olu mamaktad r. sviçre’de
yap lan bir çal mada pozitif serolojisi olan hastalar n (%28)
sadece %3.8’inde Lyme hastal
geli ti i bildirilmi tir (33).
EKM'nin patogenezi tam olarak anla lamam t r. Kene
s r
sonras nda Bb bula m gerçekle irse hastalar n baz -
lar nda ba
kl k sistemi spiroketleri etkisiz hale getirir,
baz s nda hastal k geli ir ama lokalize olarak kal r, di er bir
k sm nda ise enfeksiyon lenfatik ve kan yoluyla yay larak
sistemik bir hal al r. Spiroket deride iken giri yerinden peri-
fere do ru hareket eder. Deride yay l m s ras nda kona n
fibrinolitik enzimleri arac l
ile interstisyel matrikste ilerle-
yerek lezyonlar olu turur (34, 35).
EKM, Lyme hastal
olan ki ilerin %50-75’inde görülen
hastal
n en erken evresi olarak tan mlanan bir lezyondur.
Kene s r
ndan ortalama 2 hafta sonra o bölgede eritemli
bir yama ya da plak olu ur ( ekil 3). Merkezden perifere
do ru geni lerken baz lezyonlarda ortadan iyile me ba lar.
Is r
n oldu u punktum bölgesinde vezikül ya da hiperpig-
mentasyon izlenebilir. Be cm’den büyük olan bu lezyon
günde 2-3 cm geni leyerek 70 cm’ye kadar ula abilir.
A r s z ve ka nt s z olan lezyon en s k k vr m bölgelerine ya
da iç çama rlar n lastiklerinin altlar na yerle ir. Ayr ca pop-
liteal fossa, gluteal k vr m, s rt ve aksilla yerle ti i di er böl-
gelerdir. Lezyon ço unlukla haftalar nadiren aylar içinde
kendili inden geriler. Hafif ate , miyalji, artralji ve boyun
a r s e lik eden di er semptomlard r (36).
Tan için ELISA yöntemiyle Borrelia antikorlar na bak l-
mas e er pozitiflik saptan rsa Western blot yöntemiyle
bunun do rulanmas önerilmektedir. Ancak akut dönemde
serolojik testlerin güvenilirli i dü üktür. Antikorlar n olu ma-
s haftalar alabildi i için yanl negatif sonuçlar al nabilir. Bu
nedenle testin zamanlamas önemlidir. Baz enfeksiyonlar
ve immünolojik hastal klarda yanl pozitif sonuçlar sapta-
nabilir. Ayr ca baz hastalar daha önce geçirilmi Lyme has-
tal
na ba l seropozitif olabilir. Bu nedenlerden dolay has-
ekil 2. Kar n bölgesinde iç içe geçmi halkalar, eritema giratum
repens
ekil 3. Omuzda eritemli yama, eritema kronikum migrans
Türk Dermatoloji Dergisi 2009; 3: 55-62
Turkish Journal of Dermatology 2009; 3: 55-62
Evans ve ark.
Eritmeli Dermatozlar
57
tal
n erken döneminde serolojik testlerin yap lmas öneril-
memektedir. Deri dokusunda polimeraz zincir reaksiyonu
yöntemi ile bakteriyel antijenin gösterilmesi ya da doku kül-
türü yap lmas tan için daha kesin yöntemlerdir.
Histopatolojisi özgün olmayan EKM derin figüre eritemlere
benzer özellikler gösterir. Yüzeysel ve derin dermiste peri-
vasküler infiltrasyon ve plazma hücreleri saptan r.
Ay r c tan da dü ünülmesi gereken hastal klar, bakteri-
yel selülit, böcek ve örümcek s r klar , kontakt dermatit,
tinea korporis, fiks ilaç erüpsiyonu, ürtiker, granüloma
annülare ve di er figüre eritemlerdir.
Lyme hastal
n n erken dönemde tan nmas ve tedavi
edilmesi çok önemlidir. Aksi takdirde sistemik komplikas-
yonlar görülebilir. Bu nedenle bir hastada EKM dü ünülü-
yorsa ba ka belirtiler veya test sonuçlar beklenmeden
hemen tedaviye ba lanmal d r. Tedaviye hemen yan t al n-
mas da tan n n do rulanmas nda de erlidir.
Tedavide ilk seçenekler doksisiklin ve amoksisilindir.
Doksisiklin gebeler, emziren anneler ve 9 ya ndan küçük
çocuklarda verilmemelidir. Alternatif tedaviler tetrasiklin,
penisilin ve sefuroksim aksetildir. EKM’da tedavi süresi
konusunda bir görü birli i bulunmamaktad r ancak doksi-
siklin tedavisinin en az 3 hafta süreyle verilmesi önerilmek-
tedir (37).
Nekrolitik migratuvar eritem
Nekrolitik migratuvar eritem (NME), paraneoplastik bir
sendromdur ancak sadece bir tümöre özgün olmas nede-
niyle di er paraneoplastik sendromlardan farkl l k göster-
mektedir. Adac k hücreli tümörlerden özellikle glukagono-
maya ba l ortaya ç kar ve bu hastalar n %65-70’inde NME
görülür (38). NME glukagonoma ile e zamanl olarak orta-
ya ç ksa da sistemik semptomlar n belirmesinden önce
görülen vakalar da bilinmektedir. Ayr ca glukagon salg la-
yan tümör olmadan da görülen vakalar bildirilmi , bunlar
psödoglukagonoma olarak adland r lm t r (39-42). Kad n
ve erkekte e it oranda görülen glukagonoma sendromu
ortalama 5. dekatta ortaya ç kar (38, 43).
NME’nin nedeni tam olarak bilinememektedir.
Hiperglukogenemide ortaya ç kan uzam glukoneogenez
dokularda aminoasit mobilizasyonuna dolay s yla hipoami-
noasidemiye yol açar. Artm karbonhidrat metabolizmas
da vitamin eksikliklerine neden olur. Bunun yan s ra lipoliz-
de artma sonucu esansiyel ya asidi eksiklikleri de ortaya
ç kar. Sonuç olarak, hiperglukagonemi çe itli nütrisyonel ve
vitamin B eksikliklerine yol açarak NME olu umuna neden
olmaktad r (44).
NME ço unlukla kas klardan ba lar, ekstremitelere, kal-
çalara, gluteaya ve perineye yay l r. Makül ve papüller ek-
linde ba layan lezyonlar sonra eritemli, keskin s n rl , sirsi-
ne, skuaml plaklara dönü ür. Merkezden perifere do ru
geni leyen annüler lezyonlar skuaml , kurutlu, polisiklik bir
hal al r. Bazen vezikül veya bül olu up erozyonlara neden
olabilir. Spontan remisyon ve alevlenmeler gösteren siklik
bir do as olan bu döküntüde lezyonlar ortalama 7-14 gün
içinde merkezden iyile meye ba lar, merkezde pigmentas-
yon b rak rken, periferde kurutlanmalar olu ur. Di er der-
matolojik bulgular onikoliz, subungual hiperkeratoz, t rnak-
larda distrofi ve k r lmalar, paroni i ve alopesidir (38, 45).
Hastalar n üçte birinde angüler keilit ve glossit gözlenir (46).
Glukagonoma sendromu olan hastalarda görülen di er bul-
gular anemi (%85-90), kilo kayb (%70-90), glukoz intole-
rans (%75-95), diyare (%15-30), halsizlik, venöz trombo-
emboli (%30) ve depresyon, ajitasyon, ataksi, demans, psi-
koz gibi psikiyatrik bozukluklard r (%20) (45, 47-49).
NME’de tan histopatolojik inceleme ile konulabilmekte-
dir. Histopatolojik bulgular lezyonun yerine ve ya na göre
de i iklikler gösterebilmekte, bu nedenle tan n n konulabil-
mesi için çok say da biyopsi al nmas gerekebilmektedir.
Ayr ca biyopsinin aktif olarak ilerleyen s n r n iç yüzünden
al nmas önerilmektedir (45). Lezyonun herhangi bir evresin-
de görülebilen 4 ana histopatolojik özellik vard r; (1) yüzey-
sel epidermal vakuolizasyon ve nekroz; (2) subkorneal püs-
tül olu umu; (3) papiller dermiste vasküler dilatasyon; (4)
birle en parakeratoz ve psoriaziform hiperplazi (50).
Özellikle üst epidermiste, stratum spinozum tabakas n n üst
k s mlar nda görülen nekroz ve yar k olu umu NME için tipik
bir bulgu olarak kabul edilmektedir (51). NME’nin histopato-
lojik görüntüsü akrodermatitis enteropatika, ya asidi eksik-
likleri, pellegra ve kwashiorkorla çok benzerdir bu nedenle
tan da güçlükler ya anabilmektedir.
NME’de serum glukagon düzeyleri artm t r. Açl k kan
ekeri yüksek, albümin, kan aminoasitleri ve serum çinko
düzeyleri dü üktür. Tam kan say m nda anemi saptan r.
Karaci er fonksiyon testlerinde bozukluk saptanmas hepa-
tik metastaz aç s ndan önemli olabilir (45).
NME’nin tedavisi altta yatan tümörün tedavisi ile müm-
kün olabilmektedir. Bunun için tümörün eksizyonu ve varsa
hepatik metastazlar n embolizasyonu gerekmektedir.
Bunun d
nda dakarbazin, streptozosin ve 5-fluorourasil
gibi baz adjuvan kemoterapi ajanlar da önerilmektedir (45).
Bir somatostatin analo u olan okreotid semptomlar n ve
özellikle de NME’nin tedavisi için kullan lmaktad r. Eksik
olan aminoasit, çinko, ya asitlerinin yerine konulmas da
tedavide önemli bir basamakt r (52). Sistemik steroid, foto-
terapi, radyoterapi, metotreksat, dapson gibi sadece erüp-
siyona yönelik ajanlar tedavide etkili olmamaktad r.
Hastalar n pek ço u ilerlemi evrede tan almas na ra men,
tümör yava büyüdü ü için prognoz iyidir. Tan ald ktan
sonra ortalama ya am süreleri 3-7 y l aras nda de i mekte-
dir (53). Erken evrede tan alan, lokalize hastal
olan has-
talarda tam kür sa lanabilmektedir.
Eritema marginatum romatikum
Eritema marginatum romatikum (EMR), akut romatizmal
ate (ARA) ve Still hastal
nda görülen en tipik deri bulgu-
sudur. ARA, A grubu beta-hemolitik streptokok (AGBHS)
enfeksiyonuna ba l olu an bir tablodur. Patogenezi tam
Evans ve ark.
Eritmeli Dermatozlar
Türk Dermatoloji Dergisi 2009; 3: 55-62
Turkish Journal of Dermatology 2009; 3: 55-62
58
olarak bilinememekle birlikte AGBHS’nin antijenlerine kar
geli en immün bir yan t oldu u dü ünülmektedir.
ARA’n n majör kriterleri kardit, migratuvar artrit, korea,
subkütan nodüller ve EMR’dir. Minör kriterler ise ate , art-
ralji ve sedimantasyon ve C-reaktif protein (CRP) yüksekli-
i, EKG’de PR aral
nda uzama gibi anormal laboratuvar
bulgulard r. ARA tan s için, kültür pozitifli i ve/veya anti-
streptolizin o (ASO) yüksekli i ile kan tlanan AGBHS enfek-
siyonu varl
nda, 2 majör veya 1 majör 2 minör kriter
gerekmektedir (54).
EMR oldukça nadirdir, aktif ARA olan hastalar n, özellik-
le çocuklar n, sadece %10’unda saptanabildi i bildirilmi tir
(55). EMR, ARA’n n aktif döneminde ve özellikle karditi olan
hastalarda ve eklem bulgular n n ortaya ç kmas ndan önce
görülür. Lezyonlar aç k pembe renkli, belli belirsiz halka
eklinde yama veya plaklar eklinde görülür ( ekil 4).
Geni leyerek ve birbirleriyle birle erek polisiklik bir hal ala-
bilir. Genellikle ö leden sonra belirginle en erüpsiyon saat-
ler veya 2-3 gün içinde geriler. En s k gövdede, özellikle
kar n bölgesinde görülen EMR asemptomatiktir.
Histopatolojik olarak vaskülit olmaks z n, interstisyel ve
perivasküler polimorf lökosit infiltrasyonu izlenir. Di er eri-
temlerden ayr lmas nda polimorf lökositlerin varl
yard m-
c olmaktad r (56). EMR’de etkin bir tedavi bulunmamakta-
d r. ARA tedavi edilse bile seyri çok de i memektedir.
Familyal annüler eritem
Familyal annüler eritem (FAE), otozomal dominant
geçi li oldu u dü ünülen figüre bir eritemdir. Nadir görülen
bir hastal k oldu u için yeterince epidemiyolojik veri bulun-
mamaktad r.
Colcott Fox, 1880 y l nda iki karde te eritema giratum
perstans olarak isimlendirdi i infantil dönemden beri olan
EAS benzeri bir erüpsiyon tan mlam t r. Daha sonra erken
ya larda erüpsiyonu ba layan benzer vakalar di er otörler
taraf ndan da bildirilmi tir. lk kez 1966 y l nda, Beare ve
ark. rlandal bir ailenin 4 bireyinde annüler bir erüpsiyon bil-
dirmi , bunun otozomal dominant geçi li bir erüpsiyon
oldu unu öne sürmü ve familyal annüler eritem terimini
kullanm t r (57). Klinik olarak EAS benzeri lezyonlar yapan
familyal annüler eritemde annüler, eritemli, skuaml yama ve
plaklar izlenir. Oldukça erken ya larda ba layan erüpsiyon
hayat boyu sürebilir. Etkili bir tedavisi bulunmamaktad r.
Lupus eritematozus’un annüler eritemi
Neonatal lupus eritematozus’da annedeki anti-SSA(Ro)
antikorlar n n rolü iyi bilinmektedir (58). Yak n zamanda,
anti-SSA (Ro) pozitifli i olan Sjögren hastal
, lupus erite-
matozus ve nadir olarak da bu iki hastal
n tan kriterlerine
uymayan sa l kl bireylerde annüler lezyonlar n varl
bildi-
rilmi tir (59-62). Bu lezyonlar ço unlukla genç ve kad n has-
talarda görülmektedir. EAS benzeri olan lezyonlar özellikle
yüz bölgesine yerle ir ve fotosensitiftir. Tedavide topikal
kortikosteroidler etkili olabilmektedir.
Kronik granülomatoz hastal k ta y c lar nda
annüler eritem
Kronik granülomatöz hastal k (KGH) nadir görülen, X’e
ba l geçen bir immün yetmezliktir. Katalaz pozitif bakteri-
lerin ve mantarlar n öldürülmesinden sorumlu olan nikotina-
mid adenin dinükleotit fosfat (NADP) oksidaz kompleksinde
olu an bozuklu a ba l ortaya ç kar. Bu hastalarda lenf
nodu, akci er, subkütan doku, karaci er ve kemik enfeksi-
yonlar , granülom olu umuna ba l kolit, perianal apse ve
obstrüksiyon izlenebilir (63). KGH ta y c s olan kad nlarda
ilk kez 1957 y l nda lupus benzeri semptomlar bildirilmi tir
(64). Klini i diskoid lupusa çok benzer olan bu lezyonlar
KGH ta y c lar n n %12’sinde görülmektedir (1). Patogenezi
tam olarak bilinememekle birlikte, yetersiz fagositozun kro-
nik antijenemiye dolay s yla da antikor olu umuna yol açt
dü ünülmektedir. Ancak bu hastalarda serolojinin negatif
olmas bu teoriyi zay flatmaktad r (65, 66). Bu hastalarda
deri döküntüsünün yan s ra rekürren aftöz stomatit (%42-
70), fotosensitivite ve Raynaud fenomeni görülen di er bul-
gulard r (63, 64) Bu diskoid lupus benzeri erüpsiyon hidrok-
siklorokin gibi standard tedavilere çok iyi yan t verir.
Figüre eritemlerin ay r c tan s
Figüre eritemlerin ay r c tan s nda klinik bulgular n yan
s ra öykü ve histopatoloji oldukça de erlidir. Figüre eritem-
li bir hastaya yakla mda öykü ve klinik bulgular yard m yla
basit bir ayr c tan yap labilir, sonra tan gerekli laboratuvar
ve histopatolojik inceleme ile kesinle tirilebilir. A a da
figüre eritemlerin ay r c tan s nda öykü ve fizik incelemede
dikkat edilmesi gereken noktalar tekrar vurgulanm t r.
Öykü
• Kene s r
öyküsü veya ormanl k, çay rl k alanlarda
bulunma öyküsü mutlaka sorgulanmal d r. E er varsa bu
EKM lehinedir.
• Erken ba lama ya ve ailede benzer problemin olma-
s familyal annüler eritem lehine bulgulard r.
• Güne le ikayetlerde artma olmas annüler lupus eri-
tematozus ve KGH ta y c lar nda izlenen eritemi akla getir-
melidir.
ekil 4. Gövdede yer de i tiren eritemli yamalar, eritema margi-
natum romatikum
Türk Dermatoloji Dergisi 2009; 3: 55-62
Turkish Journal of Dermatology 2009; 3: 55-62
Evans ve ark.
Eritmeli Dermatozlar
59
• Kilo kayb , diyare gibi bulgular n varl
NME'yi dü ün-
dürmelidir.
• Lezyonlar n çok h zl geni lemesi EGR tan s için yar-
d mc d r.
• Bo az enfeksiyonu öyküsü EMR için önemli bir ipu-
cudur.
Klinik bulgular
• ç içe geçmi halka, sirsine görünüm EGR için tipiktir.
• Lezyonlarda kurutlanma olmas NME’de görülen bir
bulgudur.
• Fotosensitif bölgelere yerle im varsa akla öncelikle
annüler lupus eritematozus ve KGH ta y c lar nda izlenen
eritem gelmelidir. Perianal ve perioral bölge yerle imi NME
için bir ipucu olabilir.
• E lik eden bulgular da yine tan da yard mc olabilir.
Anemi, diyabet, glossit, NME’de, rekürren aftöz stomatit
KGH ta y c lar nda izlenen eritemde, ate , artralji veya art-
rit EMR’de, hafif ate ve halsizlik EKM’de görülür.
Palmar Eritem
Palmar eritem avuç içlerinde yayg n, hipotenar, tenar
veya parmak uçlar nda görülen eritemi ifade eder. Karaci er
yetmezli i, gebelik (67), hipertiroidi ve romatoid artrit (68) ile
birlikte görülebilir. Sa l kl bireylerde herediter de olabilir,
ancak ani ba lang çl ya da var olan eritemin iddetinde
artma olursa mutlaka karaci er yetmezli i ara t r lmal d r.
Noble ve ark. (69) palmar eritemin neoplazmlara e lik ede-
bildi ini, ve eritemin iddetinin tümörün vaskülarizasyonu
ile ili kili oldu unu belirtmi lerdir.
Fasyal Eritemler
Fasyal eritem, kal c ya da ataklar (flushing) halinde olan
yüzde yerle en eritemi ifade eder. Hastalar için psikososyal
aç dan oldukça sorun yaratan bir durum olan bu hastal kta,
hastalar n ço u doktora nedenden çok tedavi umuduyla
ba vururlar. Fasyal eritemin ba l ca nedenleri aras nda
rozase, esansiyel telenjiektazi, seboreik dermatit, eritrome-
lanozis faciei et colli (EFC), uleritema ofriyogenez (UO),
keratozis pilaris, ilaçlar, dermatomiyozit, sistemik lupus eri-
tematozus say labilir. Rozase'nin eritemi ba lang çta güne ,
s de i iklikleri, s cak içeçekler, alkol ve baharatl yiyecek-
lerle belirgin hale gelirken, zamanla yanaklar, glabella ve
çenede olu an telenjiektaziler bu bölgelerde kal c eriteme
neden olabilir. Esansiyel telenjiektazi ailesel yatk nl
olan-
larda özellikle yanaklarda telenjiektaziler eklinde görülür.
Is de i iklikleri ve güne le eritemde belirginle me olu ur.
Seboreik dermatit paranazal ve glabella gibi yüzün orta
kesiminde eritem, sar ya l skuamlar eklinde görülür.
Bazen skuamlar az miktarda olup k vr nt larda fark edilebi-
lir. EFC yanaklarda ve boyun kenarlar nda eritem, pigmen-
tasyon ve folliküler keratotik papüllerle karakterizedir. UO
ka larda ve yanaklarda eriteme neden olur. Ka lar n latera-
linde dökülme ve yanaklarda atrofik skarlar e lik eden bul-
gulard r. Baz otörler EFC ve UO nun ayn hastal
n var-
yantlar oldu unu dü ünmektedir (70). Topikal kortikostero-
idler, özellikle uzun süreli kullan ld
nda deride incelme ve
telenjiektazi yaparak yüzde kal c eriteme neden olur.
Bunun d
nda nifedipin, nikotinik asit, alkol de yüzde erite-
me yol açabilen etkenlerdendir.
Eritemli dermatozlar dermatolojik hastal klar n büyük
ço unlu unu olu turmaktad r. Bu nedenle bu hastal klar
tan mak, ili kili oldu u hastal klar bilmek ve gerekli ara t r-
malar yapt ktan sonra tedavi edebilmek oldukça önem ta -
maktad r.
Kaynaklar
1. Willard RJ, Montemarano AD. Erythema annulare centri-
fugum. eMedicine Dermatology [journal serial online]
2008. Available at: http://emedicine.medscape.com/
article/1122701-overview.
2. Mahood JM. Erythema annulare centrifugum: a review of
24 cases with special reference to its association with
underlying disease. Clin Exp Dermatol 1983;8:383-7.
3. Dogan G. Pregnancy as a possible etiologic factor in ery-
thema annulare centrifugum. Am J Clin 2009;10:33-5.
4. Schmid MH, Wollenberg A, Sander CA, Bieber T. Erythema
annulare centrifugum and intestinal Candida albicans
infection-coincidence or connection? Acta Derm Venereol
1997;77:93-4.
5. Furue M, Akasu R, Ohtake N, Tamaki K. Erythema annula-
re centrifugum induced by molluscum contagiosum. Br J
Dermatol 1993;129:646-7.
6. Bessis D, Chraibi H, Guillot B, Guilhou JJ. Erythema annu-
lare centrifugum induced by generalized Phtirus pubis
infection. Br J Dermatol 2003;149:1291.
7. Gupta HL, Sarpa SM. Ampicillin induced erythema annula-
re centrifugum. J Indian Med Assoc 1975;65:307-8.
8. Al Hammadi A, Asai Y, Patt ML, Sasseville D. Erythema
annulare centrifugum secondary to treatment with finaste-
ride. J Drugs Dermatol 2007;6:460-3.
9. Kuroda K, Yabunami H, Hisanaga Y. Etizolam-induced
superficial erythema annulare centrifugum. Clin Exp
Dermatol 2002;27:S34-6.
10. Garcia-Doval I, Peteiro C, Toribio J. Amitryptyline-induced
erythema annulare centrifugum. Cutis 1999;63:35-6.
11. Shelley WB. Erythema annulare centrifugum: a case due to
hypersensitivity to blue cheese penicillium. Arch Dermatol
1964;90:54-8.
12. Braunstein BL. Erythema annulare centrifugum and Graves’
disease. Arch Dermatol 1982;118:623.
13. Helbling I, Walewska R, Dyer MJ, Bamford M, Harman KE.
Erythema annulare centrifugum associated with chronic
lymphocytic leukemia. Br J Dermatol 2007;57:S1044-5.
14. Panasiti V, Devirgiliis V, Curzio M, Possi M, et al. Erythema
annulare centrifugum as the presenting sign of breast car-
cinoma. J Eur Acad Dermatol Venereol 2008;25:255-60.
15. Weyers W, Diaz-Cascajo C, Weyers I. Erythema annulare
centrifugum. Results of a clinicopathologic study of 73
patients. Am J Dermatopathol 2003;25:451-62.
16. Gniadecki R. Calcipotriol for erythema annulare centrifu-
gum. Br J Dermatol 2002;146:317-9.
17. Gammel JA. Erythema gyratum repens. Arch Dermatol
Syphilol 1953; 66:494-505.
Evans ve ark.
Eritmeli Dermatozlar
Türk Dermatoloji Dergisi 2009; 3: 55-62
Turkish Journal of Dermatology 2009; 3: 55-62
60
18. Boyd AS, Neldner KH, Menter A. Erythema gyratum
repens: a paraneoplastic eruption. J Am Acad Dermatol
1992;26:757-62.
19. Eubanks LE, McBurney E, Reed R. Erythema gyratum
repens. Am J Med Sci 2001;321:302-5.
20. Lomholt H, Thestrup-Pedersen K. Paraneoplastic skin
manifestations of lung cancer. Acta Derm Venereol 2000;
80:200-2.
21. Tyring SK. Reactive erythemas: erythema annulare centri-
fugum and erythema gyratum repens. Clin Dermatol
1993,11:135-9.
22. Kwatra A, McDonald R, Corrieve JN Jr. Erythema gyratum
repens in association with renal cell carcinoma. J Urol
1998;159:2077.
23. Stone SP, Buescher LS. Life-threatening paraneoplastic
syndromes. Clin Dermatol 2005;23:301-6.
24. Barber PV, Doyle L, Vickers DM, Hubbard H. Erythema
gyratum repens with pulmonary tuberculosis. Br J Dermatol
1978;98:465-8.
25. Juhlin L, Lacour JP, Larrouy JC, et al. Episodic erythema
gyratum repens with ichthyosis and palmoplantar hyperke-
ratosis without signs of internal malignancy. Clin Exp
Dermatol 1989;14:223-6.
26. Caux F, Lebbe C, Thomine E, et al. Erythema gyratum
repens. A case studied with immunofluorescence, immu-
noelectron microscopy and immunohistochemistry. Br J
Dermatol 1994;131:102-7.
27. Wakeel RA, Ormerod AD, Sewell HF, White MI. Subcorneal
accumulation of Langerhans cells in erythema gyratum
repens. Br J Dermatol 1992;126:189-92.
28. Caputo R, Benchini PL, Vigo GP, Berti E, Beraldi S.
Eruption resembling erythema gyratum repens in linear IgA
disease. Dermatology 1995;190:235-7.
29. Housechild A, Swensson O, Christophers E. Paraneoplastic
bullous pemphigoid resembling erythema gyratum repens.
Br J Dermatol 1999;140:550-2.
30. Verma P, Samson S, Monk B. A curious eruption: erythe-
ma gyratum repens in resolving pustular psoriasis. J Eur
Acad Dermatol Venereol 2008;22:637-8.
31. Gebauer K, Singh G. Resolving pityriasis rubra pilaris
resembling erythema gyratum repens. Arch Dermatol
1993;129:917-8.
32. Edlow JA. Lyme disease and related tick-borne illnesses.
Ann Emerg Med 1999;33:680-93.
33. Espana A. Figurate erythemas. In: BologniaJL, Jorizzo JL,
Rapini RP, editors. Dermatology. 1st ed. St Louis: Mosby;
2003. p. 277-86.
34. Hu LT, Perides G, Noring R, et al. Binding of human plas-
minogen to Borrelia burgdorferi. Infect Immun 1995; 63:
3491-6.
35. Klempner MS, Noring R, Epstein MP, et al. Binding of
human plasminogen and urokinase-type plasminogen acti-
vator to the Lyme disease spirochete, Borrelia burgdorferi.
J Infect Dis 1995;171:1258-65.
36. Edlow JA. Erythema migrans. Med Clin North Am
2002;86:239-60.
37. Dattwyler RJ, Luft BJ, Kunkel MJ, et al. Ceftriaxone com-
pared with doxycycline for the treatment of acute dissemi-
nated Lyme disease. N Engl J Med 1997;337:289-94.
38. Shupak JL, Berczeller PH, Stevens DM. The glucagonoma
syndrome. J Dermatol Surg Oncol 1978;4:242-7.
39. Blackford S, Wright S, Roberts DL. Necrolytic migratory
erythema without glucagonoma: the role of dietary essen-
tial fatty acids. Br J Dermatol 1991;125:460-2.
40. Technau K, Renkl A, Norgauer J, Ziemer M. Necrolytic mig-
ratory erythema with myelodysplastic syndrome without
glucagonoma. Eur J Dermatol 2005;15:110-2.
41. Nakashima H, Komine M, Sasaki K, et al. Necrolytic migra-
tory erythema without glucagonoma in a patient with short
bowel syndrome. J Dermatol 2006;33:557-62.
42. Kitamura Y, Sato M, Hatamochi A, Yamazaki S. Necrolytic
migratory erythema without glucagonoma associated with
hepatitis B. Eur J Dermatol 2005;15;49-51.
43. Mozell E, Stenzel P, Woltering EA, et al. Functional endoc-
rine tumors of the pancreas. Clinical presentation, diagno-
sis, and treatment. Curr Probl Surg 1990;27:301-86.
44. Tierney EP, Badger J. Etiology and pathogenesis of nec-
rolytic migratory erythema: review of the literature.
MedGenMed 2004;6:4.
45. Chastain MA. The glucagonoma syndrome: a review of its
features and discussion of new perspectives. Am J Med
Sci 2001;321:306-20.
46. Prinz RA, Dorsch TR, Lawrence AM. Clinical aspects of
glucagon-producing islet cell tumors. Am J Gastroenterol
1981;76:125-31.
47. Stacpoole PW. The glucagonoma syndrome. Clinical featu-
res, diagnosis, and treatment. Endocr Rev 1981;2:347–61.
48. Boden G. Glucagonomas and insulinomas. Gastroenterol
Clin North Am 1989;18:831-45.
49. Wermers RA, Fatourechi V, Wynne AG, Kvols LK, Lloyd RV.
The glucagonoma syndrome. Clinical and pathologic featu-
res in 21 patients. Medicine 1996;75:53-63.
50. Kheir SM, Omura EF, Grizzle WE, et al. Histologic variation
in the skin lesions of the glucagonoma syndrome. Am J
Surg Pathol 1986;10:445-53.
51. Parker CM, Hanke CW, Madura JA, Liss EC. Glucagonoma
syndrome. Case report and literature review. J Dermatol
Surg Oncol 1984;10:884-9.
52. Alexander EK, Robinson M, Staniec M, Dluhy RG. Peripheral
amino acid and fatty acid infusion for the treatment of nec-
rolytic migratory erythema in the glucagonoma syndrome.
Clin Endocrinol (Oxf) 2002;57:827-31.
53. Wynick D, Hammond PJ, Bloom SR. The glucagonoma
syndrome. Clin Dermatol 1993;11:93-7.
54. Anonymous. Guidelines for the diagnosis of rheumatic
fever. Jones criteria, 1992 update. Special Writing Group of
the Committee on Rheumatic Fever, Endocarditis and
Kawasaki disease of the Council on Cardiovascular Disease
in the Young of the American Heart Association. JAMA
1992;268:2069-73.
55. Graham RM, Cox NH. Systemic disease and the skin. In:
Buns T, Breathnach S, Cox N, Griffiths C, editors. Rook’s
textbook of Dermatology. 7th ed. Oxford: Blackwell
Science, 2004.p. 2575.
56. Troyer C, Grossman ME, Silvers DN. Erythema marginatum
in rheumatic fever: early diagnosis by skin biopsy. J Am
Acad Dermatol 1983;8:724-8.
Türk Dermatoloji Dergisi 2009; 3: 55-62
Turkish Journal of Dermatology 2009; 3: 55-62
Evans ve ark.
Eritmeli Dermatozlar
61
57. Beare JM, Froggatt P, Jones JH, Neill DW. Familial annular
erythema. An apparently new dominant mutation. Br J
Dermatol 1966;78:59-68.
58. Watson RM, Lane TA, Barnett NK, et al. Neonatal lupus
erythematosus. A clinical, serological and immunogenetic
study with review of the literature. Medicine (Baltimore).
1984;63:362-78.
59. Teramoto N, Katayama I, Arai H, et al. Annular erythema: a
possible association with primary Sjögren's syndrome. J
Am Acad Dermatol 1989;20:596-601.
60. Ruzicka T, Faes J, Bergner T, et al. Annular erythema asso-
ciated with Sjögren's syndrome: a variant of systemic lupus
erythematosus. J Am Acad Dermatol 1991;25:557-60.
61. Miyagawa S, Kitamura W, Sakamoto K. Skin lesions asso-
ciated with Sjögren's syndrome and anticytoplasmic anti-
bodies in SLE patients. J Dermatol 1983;10:495-500.
62. Ostlere LS, Harris D, Rustin MH. Urticated annular erythe-
ma: a new manifestation of Sjögren's syndrome. Clin Exp
Dermatol 1993;18:50-1.
63. Cale CM, Morton L, Goldblatt D. Cutaneous and other
lupus-like symptoms in carriers of X-linked chronic granu-
lomatous disease: incidence and autoimmune serology.
Clin Exp Immunol 2007;148:79-84.
64. Sillevis Smitt JH, Weening RS, Krieg SR, Bos JD. Discoid
lupus erythematosus-like lesions in carriers of X-linked
chronic granulomatous disease. Br J Dermatol
1990;122:643-50.
65. Barton LL, Johnson CR. Discoid lupus erythematosus and
X-linked chronic granulomatous disease. Pediatr Dermatol
1986;3:376-9.
66. Garioch JJ, Sampson JR, Seywright M, Thomson J.
Dermatoses in five related female carriers of X-linked
chronic granulomatous disease. Br J Dermatol
1989;121:391-6.
67. Henry F, Quatresooz P, Valverde-Lopez JC, Pierard GE.
Blood vessel changes during pregnancy. A review. Am J
Clin Dermatol 2006;7:65-9.
68. Saario R, Kalliomaki JL. Palmar erythema in rheumatoid
arthritis. Clin Rheumatol 1985;4:449-51.
69. Noble JP, Boisnic S, Branchet-Gumila MC, Poisson M.
Palmar erythema: cutaneous marker of neoplasms.
Dermatology 2002;204:209-13.
70. Griffiths WAD. The red face. Clin Exp Dermatol 1999;24:2-4.
Evans ve ark.
Eritmeli Dermatozlar
Türk Dermatoloji Dergisi 2009; 3: 55-62
Turkish Journal of Dermatology 2009; 3: 55-62
62
Dostları ilə paylaş: |