modernleşmeye ve milliyetçiliğin ilerlemesine karşı tarihin belli bir dönemine özgü bir isyandır.
Modernleşme sürecinin bu dönemi geçtiğine göre, faşizmle ilgili tüm
cümleler geçmiş zamanda
kurulmalıdır. Sovyet Kızıl Ordusunun Berlin kapılarına dayanmasıyla
Führer sığınağında Hitler’in
intiharı, faşizmin
“ Götterdämmerung” ya da “Tanrıların Alacakaranlığı” olarak adlandırılır. N e var
ki bu tip yorumlar, 20. Yüzyıl’ın sonlarına doğru faşizmin yeniden doğuşu ya da faşizmin benzeri
hareketleri öngörmesi çok kolay olmamıştır. Ancak bu hareketler çok farklı strateji ve tarzlarda
gelişmişlerdir.
Jean-Marie Le Penin başını çektiği Fransa'daki Millî Cephe (Front National) 1980’lerden
beri göçmenlere karşı çıkarak artan bir oy desteği kazanmıştır. 2002’de Le Pen, beş milyon oy ala
rak başkanlık seçimlerine soyunmuştur. 2000 yılında Avusturya’da Jörg Haider’in liderliğini yap
tığı sağcı
Özgürlük Partisi, oyların %27’sini alarak koalisyonda yer almıştır. İtalya’da Gianfranco
Fini’nin İtalya Sosyal Hareketi’nin (M SI) 1994 yılında faşist geçmişini görmek için Millî Birlik
(A N ) ismini alarak “post-faşist” bir gündemi resmî olarak benimsemiştir. Almanya’daki Cumhuri
yetçi Parti gibi yabancı karşıtı ve radikal milliyetçi gruplar 1990’da Berlin Duvarının yıkılmasıyla
gerçekleşen birleşmeden sonra eski komünist D oğu Berlin’den gelen göçlere karşı çıkan tutumla
rıyla daha fazla destek toplamışlardır. İngiltere’de, Millî Cephe nin (National Front) göçm en karşıtı
“yeni ırkçılığı”, 1980’lerde ve 1990’larda İngiliz Millî Partisi (BNP) tarafından yeniden canlandı-
rılmıştır. Belçika, Danimarka ve 2002 de suikast sonucu öldürülen
Pim Fortuyn öncülüğündeki
Hollanda’da radikal sağcı göçm en karşıtı partiler, politikada önemli yer edinmişlerdir.
Pek çok yönden, geç 20. Yüzyıl’dan bu yanaki tarihsel koşullar, iki savaş arası dönemin dersle
rinden bir kısmını, yani faşizmi besleyen kriz, belirsizlik ve düzensizlik koşullarını ortaya çıkarmış
tır. 1945 sonrasının ilk dönemlerindeki politik istikrar ve düzenli ekonom ik büyüme, radikal sağ ile
özdeşleşen öfkeli ve saldırgan politikaya karşı bir panzehir olmuştur. Ancak dünya ekonomisindeki
belirsizlik ile politik ve sosyal problemlerde mevcut partilerin yetersiz kalması, göç ve zayıflayan
millî kimlik korkusu yayan aşırı sağ partilere fırsat kapısı açtı. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve artan
küreselleşme, bir şekilde bu faktörleri güçlendirir. D oğu Avrupa’da komünist yönetimin son bul
ması, özellikle eski Yugoslavya’da aşırı milliyetçi ve faşizm tarzı hareketlerin artmasına ve yıllardır
bastırılmış millî rekabetlerle ırksalcı öfkenin su yüzüne çıkmasına neden olmuştur. Küreselleşme
kendi payına düşeni yapmış, dar görüşlü etnik ya da ırk temelli milliyetçiliğin yükselişine katkıda
bulunarak yurttaşlık yapısına dayanan millî devletlerin zayıflamasına neden olmuştur.
Diğer yandan, klasik faşizm kalıntısı temalarım sahiplenen aşırı sağcı ve göçm en gruplara
karşı gruplar, Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemindekinden çok farklı
olan şartlar ve zorluklar
karşısında şekillenerek çok farklı bir yapı sergilemektedir. Meselâ Avrupa emperyalizminin mirası
üzerine kurulmak yerine m odern radikal sağ, post (sömürgecilik sonrası bir bağlamda) üzerine
çalışmaktadırlar. Çok-kültürlülük (bkz. s. 78) Batı toplumlarında
o kadar çok ilerlemiştir ki, saf
ırktan oluşan millî devlet kurma fikri, artık gerçekçiliğini kaybetmiştir. Aynı şekilde iki dünya savaşı
arası dönem de faşizmin karakterini ve başarısını belirlemede etkili olan geleneksel sınıf ayrımları,
yerini, daha karmaşık ve fazla sayıdaki “post-endüstriyel” sosyal yapılanmalara bırakmıştır. E kono
mideki küreselleşme, klasik faşist hareketleri kısıtlayan en büyük engeldir. Küresel kapitalizm millî
sınırların belirginliğini zayıflattıkça savaş, gelişme ve ekonomide kendi yağıyla kavrulma fikrinin
doğuracağı faşizm ideali tarihe gömülü kalacaktır.
Modern faşist benzeri parti ve gruplar, nasıl bir faşizmi benimsemektedir? Çoğu yeraltında
olan bazı gruplar hâlâ Hitler (bkz. s. 218) ve Mussolini’ye (bkz. s. 224) inanarak militan ve
devrimci faşizmi savunurken büyük partilerin ve grupların çoğunluğu faşist gömleğini çıkart
tıklarım veya hiçbir zaman giymediklerini savunmaktadır. Bu tip gruplar için neo-faşist kavramı
kullanılabilir. Millî Cephe, Avusturya Özgürlük Partisi, İngiliz Millî Partisi, İtalya’daki MSI veya
A N gibi gruplar çok partili siyasete ve seçime dayanan demokrasiyi savundukları için faşizmden
farklı olduklarını iddia ederler. Diğer bir deyişle mutlak liderlik, totaliter rejim ve aşırı ırksalcılıktan
(bkz. s. 226) vazgeçen faşizme “demokratik faşizm” adı konabilir. Pek çok yönden bu tarz bir fa
şizm, 21. Yüzyıl’da başarılı olabilir. Liberal demokrasiyi kabullenip geçmişlerini gömerek Mussolini
ve Hitler’in barbarlığının bıraktığı lekeden kurtulmuştur. 21. Yüzyıl’ın ekonomik krizler ve politik
istikrarsızlıklara gebe olması, bu grupların sosyal uyum ve organik bütünlük politikalarını
çok iyi
bir şekilde kullanmalarını sağlayabilir. Le Pen, Haider ve Fortuyn gibi karizmatik bir liderde vücut
bulan güçlü devlet anlayışı, bu şartlarda çok çekici olacaktır.
Neo-faşizmi değerlendirirken iki ihtimâli mutlaka göz önünde bulundurmalıyız. Bunlardan
birincisi, liberalizmle birleşen faşizmin, faşist ilkeye ne kadar sâdık kalacağıdır. Millî toplumun or
ganik bütünlüğünü vurgulayan yönüyle faşizm, çok partililik, hoşgörü, bireycilik (bkz. s. 45) ve
savaş karşıtı liberalizmle zıt kutuplarda yer almaktadır. Bu belki de demokratik sosyalizmin geliş
mesine paralel olarak, demokratik faşist partileri ayakta kalabilmek için geleneksel fikir ve değerle
rinden vazgeçmeye doğru götürecektir. Böylelikle demokrasi faşizme karşı galip gelecektir. İkinci
ihtimâl ise faşizmin liberal demokrasiyle birleşmesi taktik gereğidir. Bu, faşizmin, gerçek ruhunun
güç ve saygınlık kazanana kadar neo-faşizmle örtüldüğü anlamına gelir. Bu faşizmin klasik politi
kasıdır. Meselâ Hitler ve Naziler, 1933’te iktidarı ele alana kadar parlamenter demokrasiyi destekler
gibi görünmüşlerdir. Neo-faşist parti ve hareketlerin demokrasiyi yine basit bir taktik aracı olarak
kullanıp kullanmadıkları, ancak aynı şekilde başarılı olurlarsa ortaya çıkacaktır.
Dostları ilə paylaş: