Siyasi. İDeolojiler



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə156/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   152   153   154   155   156   157   158   159   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

Irksalcılık [Racialism]
a
Irksalcılık, farklı siyasî ve sosyal kararların oluşmasını değişik biyolojik ırkların varlığıyla açıklar. Bu yüzden ırksalcı 
teoriler iki ön kabule dayanır. İlk olarak, dünyadaki insanların birbirlerinden temel genetik farklılıkları vardır. İkinci 
olarak, genetik ayrımlar siyasî ve toplumsal olarak önemli ahlâkî, kültürel ve entelektüel farklılıklarda yansıtılır. 
Siyasî ırksalcılık, ırk ayrımına ve kan üstünlüğüne veya kanın bayağılığına (Arianizm veya anti-Semitizm) vurgu 
yapar. Irksalcılık ve ırkçılık sıklıkla birbirleri yerine kullanılırlar, fakat ırkçılık herhangi bir ırk teorisine dayanmadan 
farklı ırklardaki insanlara duyulan düşmanlık anlamına gelir.
FAŞİZM VE IRKSALCILIK
Faşizm türlerinin tamamı aşırı ırksalcılık içermez ve her ırksalcı da faşist değildir. Meselâ İtalyan 
faşizmi Mussolini’ye sorgusuz teslimiyet ve faşist devletin bireye olan üstünlüğüne dayanıyordu. 
Bu yüzden en azından teoride bir nevi gönüllü faşizm olarak adlandırılabilir, çünkü doğduğu ülke, 
renk, ırk gözetmeksizin herkesi kucaklayabilir. Mussolini 1937’de anti-Semitik yasaları ideolojik 
amaçtan yoksun bir şekilde sadece Hitler ve Almanları yatıştırmak için kabul etmiştir. Buna rağ­
men, faşizm her zaman, ya ırksalcılıktan türemiş ya da ırksalcılıkla bir araya gelmiştir. Aslında, mili­
tan milliyetçiliğin faşizmin bütün türlerinde ırksalcılığa davetiye çıkarttığı ya da doktrinleri açıktan 
ya da gizli olarak benimsediği tartışma konusudur (Griffin 1993). Faşizm ve ırksalcılık arasındaki 
bağ, resmî ideolojinin bilime dayanmayan histerik anti-Semitizme dönüştüğü Nazi Almanyası’n- 
dan başka hiçbir yerde bu kadar belirgin olmamıştır.
Irk Siyaseti
“Millet” aynı dile, dine, geleneklere...vs. sahip insanların oluşturduğu kültürel bir varlıktır. “Irk” 
kavramı ise insanlar arasındaki biyolojik ve genetik farklara inancı yansıtır. Bir millî kimliği bı­
rakarak bir “uyruklaştırma” süreciyle başka bir millî kimliğe bürünmek mümkünken, doğumda 
hatta doğumdan önce anne-babanın ırkına göre belirlenen ırkı değiştirmek mümkün değildir. 
Milletin simgesi olan vatandaşlık, pasaport, belki din gönüllü olarak tercih edilebilir, ancak ırkın 
simgesi olan deri rengi, saç rengi, kan ve vücut yapısı değiştirilemez. Emperyalizmin “beyaz” Av- 
rupalı ırkları Asya ve Afrika’nın “siyah”, “kahverengi” ve “sarı” ırklarıyla yakın ilişkiye sokması 19. 
Yüzyıl’da Batıda ırksalcı terim ve kategorilerin kullanımını artırdı. Bu ırkların, biyolojik açıdan 
birbirlerinden farklı yapıda değişik insan toplulukları olduğu düşünülüyordu. Irksalcı düşünürler, 
her zaman tek insan türünün var olduğunu reddetmişler ve ırkların her birini ayrı bir tür olarak 
kabul etmişlerdir.


Gerçekte ırk kategorileri kültürel sterotipleri yansıtır ve bilimsel temelden neredeyse yoksun­
dur. En geniş ırk sınıflandırmaları bile meselâ beyaz, kahverengi, sarı, siyah gibi... deri rengine 
dayanır, yanıltıcı ve belirsizdir. Nazilerinki gibi “daha” detaylı ve tutkulu ırksalcı teoriler anormal­
likler yarattı ve bunun en büyük örneği olan Hitler, Nazi literatüründe Ari olarak tanımlanan uzun 
boylu, geniş omuzlu, sarı saçlı, mavi gözlü sterotipe uymamaktadır. Herkesten daha çok bu konuya 
yoğunlaşan Naziler bile, üstün ırkın nasıl tanımlanacağı konusunda görüş birliğine varamamıştır. 
Bazıları bunu Hindistan kökenlilerle Kuzey Avrupalılar arasında benzerlik bulunduğunu ima eden 
“Ari” kelimesi ile bazıları da Almanları ve açık tenli Kuzey Avrupalıları birleştirip “Kuzey Avrupa” 
(.Nordic) kelimesi ile ifade etti. “Germen” kelimesi de kullanıldı ama ırkı dil, kültür ya da vatandaş­
lık gibi tanımlamış olduğu için vazgeçildi.
Irksalcılığın temeli dünyadaki ırklar arasında doğuştan gelen temel farklardan, siyasî ve top­
lumsal sonuçlara varılabileceği düşüncesidir. Kısacası genetik, politikayı belirler. Irksalcı politik 
teoriler biyolojik varsayımlara dayanmaktadır. Gizli ırksalcılığın bir şekli muhafazakâr milliyetçi­
likte ifade bulur. Muhafazakâr milliyetçilik, kalıcı ve başarılı toplumların ortak kültür ve değerlerle 
birbirine bağlı olduğu inancım temel alır. Meselâ 1960’lardan beri İngiltere’de Enoch Powel ve 
1980’ lerden beri Fransa’da Jean-Marie Le Pen beyaz yerli vatandaşlara özgü gelenek ve kültürü 
tehdit ettiği gerekçesiyle bu ülkelere beyaz olmayanların göç etmesine karşı çıkmaktadır. Bu tip 
görüşler, ırksalcı önyargılarını millî bilincin doğal ve kaçınılmaz ifadesi olarak lanse ederler. Hâlbu­
ki ırksalcılığın daha sistematik gelişmiş şekilleri, farklı ırk gruplarının kapasiteleri, doğaları ve ka­
derleri hakkında açık varsayımları temel alırlar. Bu varsayımların pek çoğu din kaynaklıdır. Örnek 
olarak, 19. Yüzyıl Avrupa emperyalizmi, kısmen, Avrupa’nın üstün Hıristiyan halklarının Asyalı ve 
Afrikalı ‘ günahkârlar” üzerindeki sözde üstünlüğüyle gerekçelendirildi. A B D ’de İç Savaş’tan sonra 
Ku Klux Klan tarafından hazırlanan ırk ayrımları doktrini ve 1940’lardan 1993’e kadar Güney A f­
rika’da faaliyet gösteren apartheid (Afrikalılar arasında “ayrılık” anlamına gelir) sistemin kurucuları 
İncil’i delil olarak kullanmışlardır. Nazi Almanyası’nda ise ırksalcılık (bkz. s. 226), biyolojik, yani 
kısmen bilimsel varsayımlara dayanır. Kültür ve dine dayananlara karşı biyolojik temelli ırksalcı 
teoriler, bilimsel inanan sözde objektifliği ve kesinliği bir halkın temel ve kaçınılmaz doğası hak­
kında taleplerde bulunduğu için daha militan ve radikaldir.

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   152   153   154   155   156   157   158   159   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin