ket, 1980’lerin ortasındaki Nehru-Gandhi hanedanının sona ermesi ve Kongrenin düşüşünden beri
canlanmıştır. Ana hedefi Hinduizmi millî kimliğin temeli hâline getirerek Hindistan’ın çok-kültür-
lü ve çok-milletli mozaiğine karşı koymaktır. Bu, “yabancı” din ve kültürlerin atılması, Müslüman,
Sih, Cacin ve diğer toplulukların “Hindulaştırılması” anlamına geliyor. Bharatiya Janata Partisi (BJP,
[Hint Halkının Partisi]) 1996’dan beri Hindistan parlamentosundaki en büyük partidir, ifade ettiği
konular yeni zenginleşen orta sınıfın duygularını modernleştirmektir ve millî kimliğin zayıflama
sıyla ilgili endişelerdir. Daha radikal Dünya Hindu Konseyi (W orld Hindu Council) “Hindistan
Hindular içindir” propagandasını yapar ve onun bir üst kurulu, RSS, Burma’dan Irak a uzanan “Daha
Büyük Hindistan’ı oluşturmayı ve Orta Asya’da Hindistan’ın j eopolitik hâkimiyetini kurmayı amaç
lar. Hindu militanlığının en dramatik göstergesi, Ayodhya’daki Babri Mescidinin 1992’de yıkılma
sı ile görüldü; Mescidin Roma tanrısının doğum yerinde inşa edildiği düşünülür. Bu, Hindular ile
Müslümanlar arasındaki Gujarat’ta toplumsal şiddet gösterilerine neden olmuştur.
Sih fundamentalizmi farklıdır, çünkü mevcut bir kimlik içinde millî bir kimlik oluşturma ile
ilgili değil bağımsız bir ulus devletini kurma çabası ile ilgilidir. Böyle olunca liberal milliyetçiliğin
konuları ile örtüşmekte ve ondan sadece dinî bir birim olarak millete bakışı açısından farklılaşmak
tadır. Bu yüzden, Sih milliyetçiler, Sihizmi devlet dini ve bu dinin ilerlemesini sağlamaktan sorum
lu Sih hükümetini şimdiki Pencap’ta yerleşik bir “Khalistan” kurmayı hedeflerler. Hindu milliyet
çiliğinin İslâm karşıtı bir niteliği olduğu gibi Sih milliyetçiliği de kısmen Hinduizme karşıdır. Bu,
militan lider Jarail Singh Bhindranwale altında 1982’de Damdami Taksal tarafından Altın Mabet’in
ele geçirilmesiyle ve de mabet baskınının ardından iki yıl sonra İndira Gandhi’nin öldürülmesiyle
kendini gösterdi. Hindistan’da baş gösteren Hindu, Sih ve İslâm fundamentalizmindeki ayrı patla
malar hiç şüphesiz birbirleriyle bağlantılı gelişmelerdir. Bunlar sadece tehdit ve kızgınlıktan oluşan
zincirleme
tepkileri meydana getirmediler, aynı zamanda etnik kimliği dinî tutkulara bağlayarak
birbirlerine ilham kaynağı oldular.
Yahudi ve Budist fundamentalizmi de etnik çatışmaların sivriltilmesine bağlı gelişme gös
termiştir. Aşırı-ortodoks Yahudilerin aksine, ki bunlardan bazıları Eski Ahit’te
öngörülen Yahudi
devleti olarak İsrail’i kabul etmeyi reddeder, Yahudi fundamentalistler Siyonizmi (bkz. s. 300),
alansal saldırganlık özelliği taşıyan “Daha Büyük İsrail Devleti’ ni savunmaya dönüştürmüşlerdir.
İsrail’in en bilindik fundamentalist grubunda, yani İnananlar Topluluğunda
( Gushmun Emunim),
ise bu anlayış 1967 Altı Gün Savaşında işgâl edilen alanlarda Yahudi yerleşim yerleri kurma kam
panyalarında ve ardından bu yerlerin resmî bir şekilde İsrail’e dâhil edilmesi ile kendini göster
miştir. Katch gibi daha radikal gruplar, Yahudi ve Arapların asla birlikte yaşayamayacaklarını
iddia
ederler ve dolayısıyla “vaat edilmiş” topraklardan bütün Arapların çıkarılmasını isterler. Küçük de
olsa İsrail’in aşırı-ortodoks partileri daha büyük etki yaratmaktadır, çünkü bunların desteği her iki
büyük partinin, Likut ve İşçi Partisinin, hükümet kurması için gereklidir.
Sri Lanka daki Budist milliyetçiliğin yayılması, Budist Seylanlılardan oluşan çoğunluk ve Hin
du, Hıristiyan ve Müslümanları içine alan Tamil topluluğundan oluşan azınlık arasında artan bir
gerginlik sonucunda meydana gelmiştir.
Yüzeyde -bireysel sorumluluk, dinî hoşgörü ve şiddet
Siyonizm
[Zionism]
a
Siyonizm
(Siyon Ibranicede Cennet Krallığı demektir) genelde Filistin olarak görülen Yahudi memleketinin ku
rulmasını amaçlayan harekettir. Fikir, ilk kez 1897'de Theodore Herzl (1860-1904) tarafından Basel'deki
Dünya
Siyonist Kongresi'nde ileri sürülmüş ve Yahudi halkını eziyetten kurtarmanın tek yolu olarak görülmüştür. ilkSiyo-
nistler, genelde sosyalizme sempati duyan seküler ve millî amaçlar güden kişilerdi. Ancak 1948'de İsrail devletinin
kuruluşundan beri Siyonizm, bütün Yahudilere bir memleket sağlama vaadi ve İsrail'e sempatiyi artırma ve düş
manlarına karşı onu savunma girişimleri ile ilişkili hâle gelmiştir, ikinci anlamda fundamentalizmle (bkz. s. 287)
bağlantılı olduğu söylenmiştir, Filistinlilere göre ise Arap karşıtı, yayılmacı bir niteliğe sahiptir.
karşıtlığına bağlılık sonucunda- Budizm, büyük dinler içindeki en az fundamentalist olan din olsa
da (Dalai Lama, 1996) Güney Asya’daki Theravada Budizmi, milliyetçilik ve dinî hareketlenme
biribirine karıştığında fundamentalist türden gelişmeleri desteklemiştir.
Sri Lanka’da Halkın Özgürleşme Cephesi gibi militan grupların desteklediği millî kimliğin
“Seylanlılaşması’ nın talebi; Budizmin bir devlet dini hâline getirilmesi talebiyle ifade edilmiştir.
Ancak bu tür baskılar, Tamil ayrımcılığını daha çok tetiklemiş ve 1970’lerin sonunda başlayan Ta-
mil Kaplanlarının gerçekleştirdiği bir terör kampanyasına imkân vermiştir.
Dostları ilə paylaş: