İdeoloji Kavramları
İdeolojinin doğasını kuşatan her tartışma ile ilgili birinci sorun, bu terimle ilgili yerleşik ve üze
rinde hemfikir olunmuş bir tanımının olmaması gerçeğidir. Elimizdeki tek şey, birbirine rakip ta
nımların toplamından başka bir şey değildir. David M cLellan’ın (1 9 9 5 ) belirttiği gibi, "İdeoloji,
tüm sosyal bilimlerde tarifi en zor olan kavramdır.” Sadece birkaç siyasal terim, bu kadar derin ve
ateşli bir tartışma konusudur. Bunun iki nedeni vardır. İlk olarak, tüm ideoloji kavramları teori ile
uygulama arasında bir bağın varlığını kabul ettiğinden, bu terim bir taraftan, siyasette fikirlerin rolü
ve inançlarla teoriler arasındaki ilişki, diğer taraftan da maddî hayat veya siyasî tutum hakkında
bir önceki bölümde ele alınan hayli sert tutumları gündeme getirmektedir. İkinci olarak, ideoloji
kavramı kendini, siyasî ideolojiler arasında süre giden mücadelenin dışında tutamamıştır. Tarihsel
macerasının çoğunda ideoloji terimi, rakip fikir ya da inanç sistemlerine saldırı silâhı veya aracı ola
rak kullanılmıştır. 20. Yüzyıl ın ta ikinci yarısına kadar, tarafsız ve nesnelliği açık olarak ifade edil
miş bir ideoloji kavramı, yaygın bir şekilde kullanılmamıştır. Bu dönemde bile, ideolojinin siyasal
önemi ve sosyal rolü üzerindeki fikir ayrılıkları sürüp gitmiştir. İdeolojiyle ilişkilendirilen anlamlar
arasında, en göze çarpanları aşağıdakilerdir:
►
Siyasî bir inanç sistemi.
► Eylem yönelimli siyasî fikirler kümesi.
► Yönetici sınıfın fikirleri.
►
Belli bir sosyal sınıf veya sosyal grubun dünya görüşü.
► Sınıfsal veya sosyal çıkarları dışa vuran siyasî fikirler.
► Sömürülenler veya baskı altındakiler arasında yanlış bilinci yayan fikirler.
► Bireyi sosyal bir bağlamda konumlandıran ve müşterek aidiyet hissi yaratan fikirler.
► Bir siyasî sistemi veya rejimi meşrulaştırmak üzere, resmî olarak ayrıcalık verilmiş fikirler
kümesi.
►
Hakikat tekeli iddiasındaki her şeyi kapsayan siyasî öğreti.
►
Soyut ve oldukça sistematik nitelikteki siyasî idealler kümesi
İdeoloji teriminin kökenleri asla açık seçik ortaya konmamıştır. İdeoloji kelimesi, Fransız
Devrimi döneminde Antonie Destutt de Tracy (1 7 5 4 -1 8 3 6 ) tarafından türetilmiş ve alenen ilk
kez, 1796 yılında kullanılmıştır. D e Tracy’ye
göre ideoloji, yeni bir “fikirler bilimi”, harfi harfine
idealoji anlamına geliyordu. D e Tracy, tipik rasyonalist Aydınlanma coşkusuyla, fikirlerin köken
lerinin nesnel olarak ortaya çıkarılabileceğinin mümkün olduğuna inanıyordu. Ayrıca,
bu yeni
bilimin, aynen biyoloji ve zooloji gibi yerleşik bilimlerin edindiği gibi bir konum elde edeceğini
ilân etti. Daha da cüretkâr olanı, tüm araştırma-soruşturma faaliyetleri fikirlere dayandığından, de
Tracy, ideolojinin nihaî olarak bilimlerin kraliçesi olarak kabul edileceğini öne sürdü. Ancak bu
yüksek beklentilere rağmen, terimin ilk kullanımının sonrakiler üzerindeki etkisi oldukça azdır.
İdeolojinin siyasette anahtar bir kavram olma macerası, Karl M arx’in (bkz. s. 135) yazıların
daki kullanımı ile başlamıştır. M arx’in bu kavramı kullanmasının yanında, daha sonraki Marksist
düşünür kuşaklarının terim e gösterdiği ilgi, ideolojinin modern siyasal ve sosyal düşüncede edin
diği şöhretin açık bir göstergesidir. Ancak M arx’in
bu kavrama yüklediği anlam, ana akım siyasî
çözümleme yaklaşımlarında yer alan anlamdan oldukça farklıdır. Marx bu terimi, öm ür boyu or
taklaşa çalışmalar yaptığı Friedrich Engels (1 8 2 0 -1 8 9 5 ) ile beraber yazdığı
Die Deutsche Ideologie
(A lm an İdeolojisi
[1 8 4 6 ] 1970) adlı erken dönem çalışmasının başlığında kullanmıştır. Bu aynı
zamanda M arx’in ideoloji görüşünün en açık betimlemesidir:
Her dönemde yönetici sınıfın fikirleri, hâkim fikirlerdir. Yani, toplumun maddî gücüne hükme
den sınıf, aynı zamanda hâkim entelektüel güçtür. Maddî üretim araçlarını elinde tutan sınıf, aynı
zamanda zihinsel üretim araçları üzerinde de denetimi elinde tutar. Böylece, genel olarak ifade
etmek gerekirse, zihinsel üretim araçlarından yoksun olanların fikirleri, bu araçlara sahip olanların-
kine tâbidir. (Marx ve Engels, 1970, s. 64)
M arx’in ideoloji kavramı çok sayıda can alıcı özelliği bünyesinde barındırır. İlk olarak, ideo
loji yanıltma ve gizemleştirme ile ilgilidir;
ideoloji, daha sonraları Engels’in “yanlış bilinç” olarak
adlandırdığı, yanlış bir dünya görüşünü işler. Marx, ideoloji kavramını, sistematik gizemleştirme
sürecinin maskesini düşürmek amacıyla, eleştirel bir kavram olarak kullanmıştır. M arx kendi fi
kirlerini, tarih ve toplumun ürünlerini gün ışığına çıkarmak üzere titizlikle tasarlanmış oldukları
gerekçesiyle, bilimsel diye sınıflandırır. Sonuçta, ideoloji ile bilim, yanlışlık ile hakikat arasındaki
karşıtlık, M arx’in ideoloji terimini kullanmasında hayatî önem taşır. İkinci olarak, ideoloji, sınıf
sistemi ile ilişkilendirilir. Marx, ideolojide içkin olan çarpıklığın, bu kavramın topluma,
yönetici
sınıfın çıkarları ve bakış açısını yansıtması gerçeğinden doğduğuna inanır. Yönetici sınıf her zaman
kendisini baskıcı olarak görme konusunda isteksizdir ve baskı altında tuttuklarını tahakkümlerine
razı etm e endişesini taşır. Yani sınıf sistemi, baş aşağı, tepetaklak bir biçimde varolur. Marx, bu
ifadeyi
camera obscura, yani insan gözü ya da fotoğraf makinesinin lensleri tarafından oluşturulan
ters resim fikriyle dile getirir. Bundan dolayı, hakları, ancak mülk sahibi ve imtiyazlılar tarafından
kullanılabilecek evrensel haklar olarak tanımlayan liberalizm, klasik bir ideoloji örneğidir.
Üçüncüsü de, ideoloji, bir iktidar tezahürüdür. Kapitalizmin, genelde de tüm sınıflı
toplumla-
rın dayandığı çelişkileri örtmekle ideoloji, sömürülen proleterden sömürüldüğü gerçeğini gizlemeye,
böylece de, eşitsiz sınıf iktidarı sisteminin onaylanmasına hizmet eder. İdeoloji, tam anlamıyla çağın
“hâkim” düşüncelerini oluşturur. Sonuçta Marx, ideolojiyi geçici bir şey olarak görür. İdeolojinin sü
rekliliği, ancak onu doğuran sınıf sistemi ayakta kaldığı sürece söz konusudur. Marx’in anlayışındaki
kapitalizmin “mezar kazıcıları” olan proleter sınıfının kaderi, başka bir sınıflı toplum biçimi oluştur
mak değil, daha ziyade, serveti müşterek mülkiyete açarak, tüm sınıf eşitsizliklerini ortadan kaldırmak
tır. Böylece, proleterlerin çıkarları ile bir bütün olarak toplumun çıkarları çakışacaktır. Kısaca proleter
sınıfının ideolojiye ihtiyaçları yoktur. Çünkü bu sınıf, yanılsamalara muhtaç olmayan yegâne sınıftır.
İlle de bir fark aranacaksa, sonraki Marksist kuşaklar ideolojiyle M arx’tan çok daha fazla ilgi
lenmişlerdir. Bu aslında, M arx’in kapitalizm için korkunç bir son şeklindeki kendinden emin ön
görüsünün aşırı derecede iyimser bir öngörü olduğunun göstergesidir. Bu durum aynı zamanda,
sonraki kuşak Marksistleri, kapitalist üretim tarzının beklenmedik bir şekilde zorlukların üstesin
den gelme gücünü açıklamadaki etkenlerden biri olarak, ideoloji üzerinde odaklanmaya sevk etti.
Ancak kavramın anlamında önemli değişiklikler de oldu. Bunlardan en önemlisi, artık tüm sınıf
ların bir ideolojisinin olması gerektiğinin söz konusu edilmeye başlanmasıdır.
Hmo
Dostları ilə paylaş: