ortasında oldu ve bu durum, sosyal demokrat partiler arasında yaşanan ve bu partilerin sadece parlâ-
menter stratejileri kabul etmeleri değil aynı zamanda sosyalist amaçlarını da gözden geçirmeleri eği
liminden kaynaklandı.
Özellikle, Batılı sosyal demokratlar artık kapitalizmi ortadan kaldırmaya ça
lışmıyor, aksine onu reforma tâbi tutmaya veya “insancıl hâle getirme”ye çalışıyorlardı. Sonuç olarak
sosyal demokrasi, bir tarafta piyasa ekonomisi ile diğer tarafta devlet müdahalesi arasındaki geniş bir
denge için kullanılır oldu. Bu duruş, reformcu sosyalizmle açık bir biçimde ilişkili olmamışsa da; az
veya çok, diğerleri, yani modern liberaller ve paternalist (bkz. s. 98)muhafazakârlar tarafından da
benimsenmiştir. Sosyal demokratik duruşun temel özellikleri şunlardır:
►
Sosyal demokrasi, liberal-demokratik ilkeleri onaylar ve siyasal değişimin barışçıl bir biçim
de ve anayasa çerçevesinde olabileceğini ve olması gerektiğini kabul eder.
►
Kapitalizm, zenginlik yaratmanın tek güvenilir yolu olarak kabul edilir; bu yüzden sosyalizm,
nitelik bakımından kapitalizmden farklı değildir.
►
Kapitalizm, yine de, özellikle bir zenginlik dağıtım aracı olarak ahlâkî açıdan kusurlu görülür;
kapitalizm yapısal eşitsizlik ve yoksullukla ilişkilidir.
►
Kapitalist sistemin kusurları, bir İktisadî ve sosyal mühendislik süreciyle devlet müdahalesi
sayesinde giderilebilir; devlet kamusal veya müşterek yararın koruyucusudur.
►
Ulus-devlet, devletlerin kendi sınırları içinde İktisadî ve sosyal hayatı
düzenlemede önemli
bir güce sahip olmaları anlamında, siyasî yönetim için anlamlı bir birimdir.
Sosyal demokrasi, daha çok sosyal demokrat fikirler ve teorilere hayranlığın, sosyal demok
rasinin ilk ortaya çıktığı yerlerin ötesine taştığı ve pek çok Batılı devlette sosyal demokrat bir uz
laşma yarattığı 1945 sonrası dönemden önce geliştirildi. Bununla birlikte 1970’lerve 1980’lerden
sonra sosyal demokrasi, neo-liberalizmin gelişmesi karşısında sosyal demokrasinin seçim ve siyasî
uygunluğunu muhafaza etmeye çalışmış ve İktisadî ve sosyal şartları değiştirmiştir. Bu yüzden, 20.
Yüzyıl’ın son on yılları reformcu sosyalist partilerin dünya çapında ideolojik zafer kazandıkları bir
sürece sahne oldu. Bu partilerin bir kısmı, “modernleştirilmiş” sosyal demokrasi dedikleri şeyi be
nimsemeye devam etti; ama diğerleri, “üçüncü yol”, “radikal merkez”, “aktif merkez” veya “yeni orta”
gibi fikirleri benimsemişlerdir. Yine de “üçüncü yol” veya “radikal merkez” ile geleneksel sosyal de
mokrasi arasındaki ilişki ve bunların genel olarak sosyalist gelenekle ilişkisi, çok sayıda tartışmanın
konusu hâline gelmiştir.
Dostları ilə paylaş: