Siyasi. İDeolojiler



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə94/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   90   91   92   93   94   95   96   97   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

k o k
 
et>ıauan cmadu« KanumanuiMa (Imperializm 
kak vysshaya stadiya kapitalizma; Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, 1916) başlığını taşıyan kitabında 
ise Lenin, İktisadî bir olgu olarak sömürgeciliği ele aldı ve dünya savaşının bir sınıf savaşına dönüşme ihtimâlini 
gündeme getirdi, iocydapcmeo u 
peeontoLiUii 
(Gosudarstvo i revolyutsiya-, Devlet ve Devrim, 1917) adlı kitapta ise 
Lenin’in "ihtilâlci yol"a sıkıca bağlığı ve"burjuva parlâmentarizmi"olarak seçim demokrasini reddettiği görülür.
tarihsel gelişmenin bilimsel bir izahını sunsun diye düşünülmüş Marksist teoriyle ilgili kavrayışına 
dayanacaktı. Bu yüzden parti, “proletaryanın öncüsü” olarak eylemde bulunabilirdi; zirâ Mark- 
sizmle takviye edilmiş bir şekilde proletaryanın gerçek menfaatlerini algılayabilecek ve proletarya 
sınıfının devrimci potansiyelini uyandırmaya kendisini adayacaktı.
Lenin, öncü partinin demokratik sosyalizm ilkelerine göre örgütlendirilmesi gerektiğini söy­
ledi. Parti, taban hücrelerini partinin en tepesindeki organlara, yani merkezî komite ve politbüro- 
ya bağlayan kuramlardan oluşan bir hiyerarşiden oluşmalıydı. Partideki “demokrasi” partinin her 
seviyesinin özgürce tartışma yapabilmesini, daha yüksek organlara önerilerde bulunabilmesini ve 
kendi delegesini seçebilmesini öngörüyordu; öte yandan “merkezîleşme” azınlıkların çoğunluğun 
görüşlerini kabul etmesi ve partinin alt kademelerindeki organların partinin daha yüksek kademe­
lerindeki organlar tarafından alınan kararlara uymalarının gerekli olduğunu ima ediyordu. Dev­
rimci parti, proletaryanın ihtiyaç duyduğu ideolojik liderliği sağlamak için sıkıca disipline edilmeli 
ve merkezî olarak örgütlenmeliydi. Lenin, demokratik merkezciliğin “tartışma hürriyeti ile eylem 
birliği”ni sağlayacağını ileri sürdü.
1917’de iktidarı ele geçirdiklerinde Bolşevikler bunu, bir öncü parti olarak, ve bu yüzden 
proletarya adına yaptılar. Eğer Bolşevik Partisi çalışan sınıfın menfaatlerine eylemde bulunuyor- 
duysa, muhalefet partisi de proletaryaya düşman sınıfların, özellikle burjuvazinin menfaatlerini 
temsil ediyor olmalıydı. Proletarya diktatörlüğü, düşmanlarına karşı devrimin korunmasını gerek­
tirdi; fiilen bu, Komünist Partinin dışındaki bütün partilerin baskı altına alınması anlamına geldi. 
1920’de Rusya, tek parti devleti hâline gelmişti. Leninci teori, sonuçta, sırf proletaryanın menfaat­
lerini artırma ve nihaî amacı olan “komünizmi inşa etm e” doğrultusundaki devrime rehberlikyap- 
ma sorumluluğunu taşıyan tek düze bir partinin varlığını ima eder. Ayrıca parti, bir iktidar partisi 
de olmalıdır. Komünist bir devletteki siyasî otoritenin kaynağı olarak Komünist Parti, hükümet ve


Josef Stalin (1879-1953)
Rus devrimci ve Sovyetler Birliği lideri (1924-1953). Bir ayakkabıcının oğlu olan Stalin, dev­
rimci etkinlikleri yüzünden, devam ettiği yüksekokuldan atıldı ve 1903'te Bolşeviklere katıl­
dı. Stalin, 1922'de Komünist Partinin genel sekreteri oldu ve Lenin'in ölümünün artından ya­
şanan İktidar mücadelesini kazandıktan sonra, yaygın terör ve bir kişilik kültüyle sürdürülen 
tekdüze bir emir-komuta sistemi oluşturdu.
Ciltler dolusu eserlerine rağmen Stalin, bir kuramcı değildi, fikirlerden oluşan bir sistemden 
daha çok, ayırt edici bir siyasal-ekonomik sisteme gönderme yaptı. Onun ideolojik mirası, kapitalist kuşatmaya 
karşı durma ve bir sınıf olarak kulak'lan (zengin köylüleri) ortadan kaldırma isteğiyle gerekçelendirilen sanayi­
leşme ve kolektifleştirme dürtüsünü dikte eden "Tek Ülkede Sosyalizm" doktrinini takip etmektedir. Bu yüzden 
Stalin, Marksist bir sınıf savaşını andıran düşünceyi Rus milliyetçiliğiyle harmanladı.
diğer bütün kurumlar içinde önder ve yol gösterici olmalıdır. Marksizm-Leninizmin ilkelerini ken­
dilerine model alan ortodoks komünist devletler, bu yüzden, kendilerine ait sağlam siyasî iktidara 
ve ideolojik bilgelik tekeline sahip bir iktidar komünist partisi kurmalıdırlar.
Stalinizm
Sovyet komünizmi, Lenin’in idaresinden daha çok, Jo se f Stalin’in idaresinden daha köklü bir şekil­
de etkilendi. Dahası, Sovyetler Birliği, Ekim Devrimi’yle karşılaştırıldığında, Stalin’in 1 9 3 0 ’lardaki 
“ikinci devrim”inden daha fazla etkilenmişti. Stalin’in en önemli ideolojik farklılığı, ilk olarak Buk- 
harin tarafından geliştirilmiş olan “Tek Ülkede Sosyalizm” doktrinini benimsemesiydi. 1924’te or­
taya atıldığında bu doktrin, Sovyetler Birliğinin, uluslararası devrime ihtiyacı olmaksızın “sosyaliz­
mi inşa etme’de başarılı olabileceğini ileri sürdü. Bu doktrin Stalin’i iktidar mücadelesindeki rakibi 
-enternasyonalizmin yılmaz savunucusu o la n - Leon Troçki’den (bkz. s. 187) (ve hatta Lenin ve 
M arx’tan) ayırt ediyordu. Ne var ki, iktidarını güçlendirdikten sonra Stalin, 1928 yılında birinci 
beş yıllık planın ilânıyla dramatik bir siyasî ve ekonomik kargaşayı idare etti. 1 9 2 1 ’de uygulamaya 
sokulan Lenin’in Yeni Ekonomi Politikasıyla Sovyetler Birliği, tarım ve küçük ölçekli sanayinin 
özel sektörün elinde kaldığı ve sadece, Lenin’in “ekonominin kumanda edici yüksek tepeleri” diye 
adlandırdığı şeylerin devlet tarafından kontrol edildiği karma bir ekonomi gelişmişti. Ne var ki, 
Stalin’in beş yıllık planları, özel girişimciğin hemencecik ve tümden ortadan kaldırılmasının yanı 
sıra hızlı sanayileşmeyi beraberinde getirmişti. 1929dan sonra tarım kolektifleştirildi ve Sovyet 
köylüleri, kelimenin tam anlamıyla, topraklarından söküldü ve devletin veya kolektif çiftliklerin 
bir parçası hâline getirildi. Sonuçta İktisadî Stalinizm, devlet kolektifleştirmesinin veya “devlet sos­
yalizm inin bir şekline dönüştü. Kapitalist piyasa, tamamen ortadan kaldırıldı ve “Gosplan” denen


Devlet Planlama Komitesi tarafından yönetilen merkezî bir planlama sistemiyle yer değiştirdi ve 
Moskova’ya dayalı güçlü ekonomi bakanlarından oluşan bir grup insan tarafından yönetildi.
Bu “ikinci devrim’e bir dizi temel siyasî değişim eşlik etti. İktidarı elde etm ek için Stalin, K o­
münist Parti’deki etkili mevkilere kendisini destekleyenleri atamayı taahhüt ederek Partinin genel 
sekreteri olarak bulunduğu mevkii kötüye kullanmıştır. Parti görevlileri, tabandan seçilmek yerine, 
nometıklatura
olarak bilen tepeden atanma yoluyla göreve geliyorlardı. Demokratik merkeziyetçilik; 
parti liderlerinin patronaj ve teşvik üzerindeki kontrolleriyle rakipsiz otoriteye kavuştuğu “döngüsel 
bir iktidar akışı’ na yol açarak daha az demokratik daha fazla merkezî hâle geldi. 1930’lar boyunca, 
gizli polis yani NKVD tarafından gerçekleştirilen ve sürekli artarak devam eden bir dizi temizlikle 
itaatte kusur eden ve eleştiride bulunan herhangi bir kimseyi ortadan kaldırarak Stalin iktidarını in­
sanlık dışı bir noktaya ulaştırdı. Komünist Parti üyeliği neredeyse ikiye ayrıldı ve bir milyonu aşkın 
insan hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenler arasında Lenin’in Politbüro üyelerinden hayatta ka­
lanlar da vardı. Çok sayıda insan gulaglara (çalışma kamplarına) gönderildi. Siyasî Stalinizm, sonuç 
olarak, her türlü tartışma veya eleştirinin bizzat partiye karşı yürütülen bir iç savaş aşamasına ulaştığı 
terörle ortadan kaldırıldığı tekdüze bir iktidar partisi aracılığıyla idare edilen totaliter bir diktatörlük 
şekliydi. Totaliteryanizm (bkz. s. 2 2 3 ), Yedinci Bölüm’de daha detaylı bir şekilde tartışılmaktadır.

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   90   91   92   93   94   95   96   97   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin