21. YÜZYIL
[21]
Ekim ’10 • Sayı: 22
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra en sıcak çatışmaların yaşandığı, istikrarın sağlanamadığı
bölgelerin başında Kafkaslar gelmektedir. Bir taraftan Gürcistan’daki etnik çatışmalar, diğer ta-
raftan Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgali, bölgede uzun müddet savaşların
yaşanmasına, Rusya’nın olaylarda taraf olması ise bölgede “kalıcı savaş” ortamının oluşmasına
neden olmuştur. Kafkaslardaki ortam Rusya’ya bölgeye istenilen anda müdahale etme fırsatı su-
narken sorunların çözüm anahtarını da kendi elinde bulundurma gücü kazandırmıştır. Rusya böl-
gede güçlenme politikasını sürdürmektedir. Bunu yaparken sadece jeopolitik etkinliğini artır-
makla yetinmiyor. Rusya aynı zamanda Kafkasya’daki askeri potansiyelini, üslerinin silah ve as-
ker mevcudunu kontrolsüz bir şekilde artırmaktadır. Bunu yaparken karşısında her hangi bir den-
geleyici veya frenleyici mekanizma bulmamaktadır.
Rusya, Kafkasya’daki askeri potansiyelini iki yönden artırmaktadır: 1) Gürcistan’dan koparıl-
mış Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanıyarak bu ülkelerle askeri işbirliği “anlaşma-
ları” imzalamıştır. Bu anlaşmalara dayanarak Gürcistan’da silah birikimi yapmaktadır. 2) Güney
Kafkasya’daki ileri karakolu Ermenistan’ı silahlandırmış, ayrıca Ermenistan’daki askeri üssünü
güçlendirmiştir. Böylece Karabağ sorununun çözüm sürecinde etkinliğini daha da artırmıştır.
Son dönemde Rusya, Ermenistan’daki 102. Askeri Üssü’nün görev süresini uzatmakla ve ye-
ni statü kazandırmakla dikkatleri kendi üzerine çekmiştir. Bu konu, öncelikle Azerbaycan ve
Gürcistan’ın, ayrıca Türkiye’nin mercek altına alması gereken bir konudur. Azerbaycan ve Gür-
cistan’dan gelen tepkiler değişik ve istikrarsızken Türkiye tarafından bu konuda her hangi bir
açıklama yapılmamıştır. Bu konu ayrıca beraberinde Türkiye-Azerbaycan askeri işbirliği konu-
sunu da gündeme getirmiştir. Türkiye bu olup bitenler karşısında nasıl bir tutum sergilemeli?
Rusya ile işbirliğindeki öncelikler Türkiye’yi Kafkasya’yı ihmal etmesi için bir gerekçe olabilir
mi? Bu sorunlar bugün yanıtını bekleyen ve Türkiye’yi düşünmeye zorlayacak önemli sorunlar-
dır.