Yeni-Düzeltimcilik ve "Üçüncü Yol"
1980’lerden sonra dünyadaki reformcu sosyalistler, bazen yeni-düzeltimcilik olarak ifade edilen,
düzeltimciliğin daha ileri bir aşamasına geçmişler; bu aşamada, az veya çok, kendilerini gelenek
sel sosyal demokrasinin ilke ve bağlılıklarından uzaklaştırmışlardır. Ortaya çıkan ideolojik duruş,
“modernleştirilmiş” sosyal demokrasi, “üçüncü yol” “radikal merkez” “aktif merkez” ve “yeni o rta
yı içeren değişik adlarla ifade edilmiştir. Ancak yeni düzeltimciliğin ideolojik önemi ve özel olarak
geleneksel sosyal demokrasiyle ve genel olarak sosyalizmle ilişkisi, tartışma ve keşmekeş ortamında
gizlenir. Bunun sebebi, kısmen, yeni-düzeltimciliğin, farklı ülkelerde farklı şekiller almış olmasıdır.
Bu yüzden, Almanya, Hollanda, İtalya ve Yeni Zelanda gibi devletlerde ortaya çıkmış olanların yanı
sıra A BD deki Bili Clinton ve “yeni” Demokratlar ile Birleşik Krallıktaki Tony Blair ve “yeni” İşçi
Partisi arasındakiler de dâhil birbirine zıt çok sayıda yeni-düzeltimci proje vardır. Bazı durumlarda
bu projeler nitelik itibariyle sosyalist veya post-sosyalist değildirler; buna karşın diğerlerinde sosya
list veya en azından sosyal demokrat değerleri kurtarmak için açık bir çaba gösterilmiştir. Ayrıca, ye
ni-düzeltimcilik, değişik ideolojik gelenekleri bir araya getirmektedir. Sosyal demokrasiye ek olarak,
İktisadî liberalizm, sosyal liberalizm, kömüniteryenizm ve sosyal muhafazakârlıktan etkilenmiştir.
Bu yüzden, kendi hâlinde tek, tutarlı bir ideolojik gelenekten daha çok, rekabet hâlindeki gelenekle
ri bir araya getirmeye ve açık bir biçimde birbiriyle çatışan fikir ve değerleri bağdaştırmaya yönelik
bir çabadır. Sonuç olarak, yeni-düzeltimcilik, açık bir ideolojik önyargıyla malûldür. Yeni bir ideo
lojik sistem geliştirmek isteğinden çok, çalışabilir politika çözümleri arayışı ve seçmenin gönlünü
tekrar kazanmaya dönük bir çabayla meşhur olmuştur. Hakikaten, yeni-düzeltimcilik bazen ideo
lojik sistemleri rijit/aşırı ve modası geçmiş şekilde değerlendirmesi bakımından post-modernizme
(bkz. s. 306) benzemektedir.
Yeni-düzeltimciliğin asıl hamulesi, sözde bir “üçüncü yol” geliştirmeye yönelik çabası olmuş
tur. Üçüncü yol, genel olarak, hem kapitalizme hem de sosyalizme alternatif bir fikri ifade etmek
tedir. Bu terim, ilk olarak, faşistler tarafından kullanıldı ve çok makûl bir biçimde, geleneksel sosyal
Komüniteryanizm /Toplulukçuluk/Cemaatçilik [Communitarianism]
a
Komüniteryanizm, benliğin veya kişinin topluluk sayesinde kurulduğu inancıdır; bu inanca göre bireyler, ait ol
dukları topluluklarca şekillendirilirler ve bu yüzden onlara bir saygı ve hürmet borcu içindedirler"yükümsüz ben
likler" yoktur. Liberal bireycilikle açık bir biçimde çatışmasına rağmen komüniteryanizm, yine de, çeşitli siyasî şe
killere sahiptir. Sol-kanat komüniteryanizm, topluluğun (anarşizmde olduğu gibi) sınırlandırılmamış özgürlük ile
sosyal eşitliği talep ettiğini kabul eder. Ilımlı komüniteryanizm, topluluğun (sosyal demokraside/Torylerin babaca
yönetiminde olduğu gibi) karşılıklı haklar ile sorumlulukların kabul edilmesinde kök saldığını düşünür. Sağ-kanat
komüniteryanizm, topluluğun (Yeni Sağ'da olduğu gibi) otorite ve yerleşik değerlere saygıyı gerekli kıldığını be
nimser.
demokrasiyi betimlemek için kullanılabilirdi. Ancak modern şekilde üçüncü yol, eski usûl sosyal
demokrasi ile neo-liberalizme alternatif bir mefhumu temsil etmektedir. Üçüncü yol, (belki içsel
olarak) kesin olmaktan uzak ve çok sayıda yoruma açık da olsa, yine de üçüncü yolun belli başlı
ayırt edici özelliklerinden söz edilebilir. Bunlardan birincisi -e n azından “yukarında aşağıya” devlet
sosyalizmi şeklindeki- sosyalizmin öldüğü inancıdır. 1995’te yeniden yazılan İngiltere İşçi Partisi
Tüzüğünün IV. Maddesinin piyasa ekonomisi olarak atıf yaptığı şeyin bir alternatifi yoktur. Bunun
devamı olarak üçüncü yol, küreselleşmeyi genel olarak kabul etmekte ve kapitalizmin bilgi teknolo
jisini, bireysel yetenekleri ve hem emeği hem de işin esnekliğini her şeyin üzerinde tutan bir “bilgi
toplumu ’na dönüşerek mutasyon geçirmiş olduğuna inanmaktadır. Genel olarak piyasanın dev
lete tercih edilmesi, ve iş-girişimci yanlısı bir tutumun benimsenmesi, üçüncü yolun, 1980’ler ve
1 9 9 0 ’ların neo-liberal devrimini tersine çevirmekten daha çok, bu devrimin üzerinde yükselmeye
çalıştığı anlamına gelir.
İkinci önemli “üçüncü yol” inancı, üçüncü yolun topluluk ve ahlâkî sorumluluk üzerindeki vur
gusudur. Topluluk, doğal olarak, kardeşlik ve işbirliği gibi bir sosyal öz fikri üzerine kurulan uzun
sosyalist mirasa sahiptir. Ancak üçüncü yol düşüncesini etkileyen komüniteryanizm (bkz. s. 155),
liberal bireyciliğin (bkz. s. 4 5 ) bir eleştirisiyle alâkalıdır. Alasdair M aclntyre (1 9 8 1 ) ve Michael
Sandel (1 9 8 2 ) gibi toplulukçu kuramcılar, bireyi mantıksal olarak toplumun üzerinde veya “dışın
da” kabul ederek liberalizmin, kamusal iyiyle ilgili önemli bir fikrin değerini azaltarak bencil ve ego
ist davranışı meşrulaştırmış olmaktan başka bir işe yaramadığını iddia ettiler. Bu yüzden üçüncü yol,
neo-liberalizmin İktisadî teorisinin pek çoğunu kabul etmemesine rağmen felsefî temelini, ahlâkî ve
sosyal yansımalarını tamamen reddeder. Piyasa köktenciliğinin tehlikesi, bu köktenciliğin, toplu
mun ahlâkî temellerini sarsan her şeyi serbest bırakmasıdır. Yine de üçüncü yolun bazı versiyonları,
özellikle Birleşik Krallık taki “Blair projesi” pek çok yönden 19. Yüzyıl’ın “neo-liberalizmi”ne benze
yen bir toplulukçu liberalizm şekli yaratır. Komüniteryen liberalizmin temel inancına göre, haklar ve
sorumluluklar hakikî anlamda birbirine bağlıdır: Tüm haklar, buna mukabil sorumluluklarla denge
lenmelidir ya da tersi geçerli olmalıdır. Bu bakış açısı, özerkliği kabul eden ama bireylerin karşılıklı
|