Siyasi. İDeolojiler


Kendi Kaderini Tayin (Self-Determinasyon)



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə110/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   106   107   108   109   110   111   112   113   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

Kendi Kaderini Tayin (Self-Determinasyon)
Siyasî bir ideoloji olarak milliyetçilik, ancak millî topluluk fikrinin millî egemenlik doktriniyle 
yüzleştiği Fransız İhtilâli’yle ortaya çıkmıştır. Bu İhtilâl, modern milliyetçiliğin “babası” olarak da 
nitelendirilen Jean-Jacques Rousseau’nun eserlerinden etkilenmiştir. Rousseau millet sorununu 
tartışmamış ve milliyetçilik olgusuna değinmemiş olmasına rağmen, kendisinin geliştirdiği “genel 
irade” fikri ve bu fikir üzerine kurguladığı ‘millî egemenlik’ kuramı, milliyetçilik doktrinini doğu­
ran bir tohum hâline geldi. Polonya’nın Rusya’dan bağımsızlığını kazanma mücadelesi sonucunda, 
bu zaferin ancak kültürel açıdan birleşmiş bir topluluk tarafından kazanılabileceği inancına ulaştı. 
“Genel irade”, toplumun ortak ya da kolektif çıkarı ve herkesin bir etkiye karşı, birbirinden ha­
bersiz olarak ve kendiliğinden yaptığı fiillerin ve ortaya koyduğu tepkilerin toplamından ibarettir. 
Rousseau yönetimin, kralların mutlak iktidarına değil, tüm toplumun bölünmez kolektif isteğine 
bağlı olarak şekillenmesini savundu. Fransız İhtilâli boyunca sözü edilen bu inançlar, Fransız hal­
kının yadsınamaz hak ve görevleri olan “vatandaşlar” oldukları ve bundan böyle kraliyet iktidarı­
nın “teb’aları” olarak görülemeyecekleri şeklinde mütemadiyen yansıtıldı. Böylece egemen iktidar, 
“Fransız milleti”yle kadim hâle geldi. Fransız İhtilâli’nin ortaya çıkardığı milliyetçiliğin şekli, bun­
dan dolayı, kendi kendini yöneten halk ya da milletin vizyonuna bağlı kalacaktı. Başka bir ifadeyle, 
artık millet sadece doğal bir topluluk değil, aynı zamanda, doğal siyasî bir topluluktur.
Bu milliyetçilik geleneğinde millet ve devlet oluş, esas açısından bağlantılıdır. M illî kimliği test


Jean-Jacques Rousseau (1712-1778)
Cenevre doğumlu Fransız ahlâk ve siyaset filozofu, belki de Fransız Devrimi üzerinde en etkin 
entelektüel tesiri yapan bilim adamı. Rousseau kendi kendini eğitmiştir. 1742'de Paris'e git­
miş ve özellikle Diderot (1713-1784) başta olmak üzere Fransız Aydınlanmasının önde gelen 
üyelerine yakın olmuştur.
Rousseau'nun eserleri eğitim, sanat, bilim, edebiyat ve felsefe gibi geniş bir disiplinler yelpa­
zesini içerir. Felsefesi, "doğal insan"ın iyiliğine ve "sosyal insan"ın yozlaşmasına duyulan derin 
inancı açıkça yansıtır. Rousseau'nun siyasî öğretisi, Emile, ou De l'education'da (Emile veya Eğitim Üzerine, 1762) 
özetlenir ve Du contrat social'da (Toplumsal Sözleşme, 1762) geliştirilir. Bu eserlerde "genel irade" fikrine dayanan 
radikal demokrasi şeklini savunur. Rousseau'yu hiçbir siyasî doktrinle özdeşleştirmek mümkün değildir. Onun 
öğretisi liberaller, sosyalistler, anarşistler ve bir nebze de olsa, faşistler üzerinde etkin olmuştur.
eden turnusol kağıdı; milletin kendi kaderini tayin ilkesinde ifadesini bulan siyasî bağımsızlığı elde 
etme ve koruma arzusudur. Bundan dolayı milliyetçiliğin hedefi, bir ‘millî-devlet’ kurmaktır. İki 
yoldan birini kullanarak bu hedefe ulaşmak mümkündür. Birincisi, birleşme yoluyla millî-devletin 
kurulmasıdır. Örneğin Alman tarihi birleşme olgusuna defalarca şâhit olmuştur. O rta Çağ’da, Al­
man devletleri, Charlemagne’ın (Şarlman) daha sonraları Alman milliyetçilerinin “Birinci Devlet 
(.
Reich
) ” olarak atıfta bulunacakları, Kutsal Rom a İmparatorluğu altında birleşti. Almanya Bismar- 
ck’ın “İkinci Devlet 
(Reich
) ”i kurduğu 1871 tarihine kadar bir daha birleşmedi. H itler’in ‘Üçüncü 
Devlet 
(Reich)”i
birleşme sürecini, Avusturya’yı “Büyük Almanya”ya dâhil etmesiyle tamamlandı. 
İkinci Dünya Savaşında H itler’in yenilgiye uğraması ve bunun sonucunda 1949’da Doğu Almanya 
ve Batı Almanya’nın kurulması ve Avusturya’nın bağımsızlığıyla gene ayrışma yaşandı. İki Almanya 
1990’da nihaî olarak yeniden birleşti.
İkincisi, millî-devletler bir milletin yabancı idareden kurtulmasına ve kendi kaderini tayin 
imkânına kavuşmasına yol açan bağımsızlık mücadelesi sayesinde kurulabilir. Örneğin, Polonya 
tarihinin büyük bir bölümü, çeşitli yabancı güçlerin kontrolünden ard arda gelen kurtulma ve ba­
ğımsızlık çabalarına tanıklık etmiştir. Polonya, 1793’te Rusya, Avusturya ve Prusya arasında payla­
şılarak ortadan kaldırılmış, ancak, 1919’da Versaille (Versay) Antlaşmasının kabulünün akabinde 
tekrar bağımsızlığına kavuşmuştur. Bununla birlikte, 1939 Nazi-Sovyet Paktı gereğince Alman iş- 
gâline uğrayan ülke, bu defa Almanya ve Sovyetler Birliği arasında paylaşılmıştır. 1945 te resmen 
bağımsızlığını kazanmış olmasına rağmen Polonya, savaş sonrası dönemde Sovyet etkisi altında 
kalmıştır. 1989’da komünist olmayan bir yönetimin seçimle iş başına gelmesinin akabinde ülke 
yabancı kontrolünden nihaî olarak kurtulmuştur.
Milliyetçilere göre, millî-devlet, en yüce ve en arzulanır siyasî örgütlenme şeklidir. Millî-dev­
letin en büyük gücü, hem kültürel bütünlük ve hem de siyasî birliği aynı anda sağlama başarısı­
dır. Ortak kültürel ve etnik kimliği paylaşan ve kendi kendini yönetme hakkını kazanan bir halk,


ulusallık ve vatandaşlığı eş zamanlı ve paralel olarak yaşamaktadır. Bunun ötesinde, milliyetçilik 
yönetimin otoritesini meşrulaştırır. Millî-devlette siyasî hâkimiyet bizzat halkta ya da millettedir. 
Sonuç olarak, milliyetçilik halka dayalı öz yönetim ve ‘millî çıkar a uygun olarak halk adına ve halk 
tarafından yönetim fikirlerini sembolize eder. Bu açıdan milliyetçiler dünyada yeni yeni bağımsız 
devletlerin doğmasının doğal ve karşı konulamaz olduğuna, zirâ başka herhangi bir sosyal grubun 
başka bir anlamlı siyasî topluluk oluşturamayacağına inanırlar. Kısaca, uygulanabilir ve varlığını 
sürdürebilir yegâne siyasî birim, ancak millî-devlettir.
Tüm bu algılayışlara rağmen, milliyetçiliğin dâima kendini millî-devlet ve kendi kendini yö­
netim fikriyle özdeşleştirdiğini söylemek yanıltıcıdır. Zirâ bazı milletler, örneğin, tam bağımsızlığı 
ve devlet olmayı sona erdiren bazı siyasî özerklik önlemleriyle yetinebilmektedir. Sözünü ettiğimiz 
bu duruma İngiltere’de Galler milliyetçiliğinde, Fransa’da ise Breton ve Bask milliyetçiliklerinde 
rastlanabilir. Böylece ortaya çıkmaktadır ki, milliyetçilik her zaman ayrılıkçılık (
separatism
), daha 
büyük bir siyasî oluşumdan ayrışmak suretiyle bağımsız devlet kurmak yoluyla değil, zaman zaman 
güç aktarımı (
devolution
) ya da federalizm olarak da tezahür edebilir. Ancak bu oluşumların milli­
yetçi talepleri ne ölçüde tatmin edebileceği tartışmalı bir konudur. İspanyanın Bask bölgesini daha 
geniş yetkilerle donatma fiili, ETA’nın terörist eylemlerinden dolayı başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 
Benzer bir biçimde, 1 9 9 9 ’da İngiltere’de İskoç Parlamentosunun kurulması, SN P ’nin Avrupa Bir­
liği içerisinde bağımsız bir İskoçya kurma kampanyasını sona erdirmeyi başaramamıştır.

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   106   107   108   109   110   111   112   113   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin