aynı millî kimliğe sahip olduğunun kanıtlarına tanık olabilecektir. Eğer milletler mevcutsa,
anCak
bize eğitim, kitlesel medya ve siyasî sosyalleşme süreçleriyle kurgulanarak enjekte edilerek, tahay
yül ve tasavvura dayanan yapay aparatlar olarak mevcuttur.
Milletlerin “organik” değil, bilakis “hayâlî” topluluklar olduğu fikri, aynı zamanda, milliyetçi
liğe karşı eleştirilerin de kaynağını oluşturur. Milliyetçiliğe “kurguculuk (
consructivism
) ” açısından
yaklaşan teorisyenler millî kimliği geniş ölçüde güçlü grupların çıkarlarına hizmet eden ideolojik
kurgu olarak algılarlar. Örneğin, Marksist bir tarihçi olan Eric Hobsbawm (1 9 8 3 ) milletlerin “icat
edilmiş geleneklere
(invented traditions
) ” dayandığını savunur. Eric Hobsbawm, tarihsel süreklilik ve
kültürel saflığın bizzat milliyetçiliğin kendisi tarafından yaratılan bir mit olduğu inancını öne sürer.
Bu bakış açısına göre, milliyetçilik, milleti yaratmıştır. Millet olma bilinci 19. Yüzyıl sonlarına kadar
oluşmamış, bilakis daha sonraları millî marşlar, millî bayrakların icadı ve ilköğretimin ve kitlesel
anlamda okur-yazarlığın yaygınlaşması yoluyla moda hâline getirilmiştir.
Sosyalistler ve özellikle
Marksistler, bu sürecin istikrarlı olmayan sınıf toplumlarımn takviyesi amacıyla işletildiğini iddia
ederler. Bu perspektiften ele alındığında milliyetçiliğin sosyal devrim tehdidiyle yüzleşen yönetici
sınıf tarafından kullanılan bir araç olduğu, millî bağlılığı sınıf dayanışmasının önüne geçirmek ve işçi
sınıfını varolan iktidar yapısına bağımlı kılmak suretiyle yönetimlerinin bekâsı uğruna milliyetçilik
ten yararlanıldığı sonucu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Dostları ilə paylaş: