Tek parti DÖneminde parti-devlet büTÜnleşmesine biR Örnek: “Dİlek sistemi”



Yüklə 329,26 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə1/6
tarix16.02.2017
ölçüsü329,26 Kb.
#8947
  1   2   3   4   5   6

Sevda MUTLU*

TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET

BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK: “DİLEK SİSTEMİ”

ÖZET

Bu araştırmanın konusu, Türkiye’de Tek Parti döneminde CHP’nin uygulamala-

rından biri olan, Dilek Sistemi ile 1939 CHP V. Büyük Kurultayı’nda görüşülen dilek 

ve isteklerdir. Araştırmanın birbiriyle bağlantılı iki amacı var: Birincisi, Dilek Siste-

minin, gerekliliği ve işlevselliği farklı boyutlarda tartışıldıktan sonra, parti-devlet bü-

tünleşmesinin bir göstergesi olarak değerlendirilmesidir. İkincisi, 1939 CHP V. Büyük 

Kurultayı’na, ocak, bucak, kaza ve vilayet kongrelerinden toplanarak gelen halkın dilek 

ve isteklerinden hareketle, dönemin Türkiye’sinde öne çıkan sosyo-ekonomik koşulların 

çözümlenmesi ve yine bu kurultay örneğinde, Dilek Sisteminin işlerliğinin tartışılması 

amaçlanmaktadır. Parti-devlet bütünleşmesinin bir göstergesi olarak ele alınıp değer-

lendirilen Dilek Sistemi, işlerliği tartışmalı olmakla birlikte, Tek Parti döneminde, ka-

tılımcı demokrasinin yaşatılma çabası ve küçük çapta da olsa bir demokrasi platformu 

oluşturması açısından, demokrasiye geçiş hazırlığı olarak değerlendirilebilir.  

Anahtar Kelimeler:

 Dilek Sistemi, 1939 CHP V. Kurultayı, CHP,  Tek Parti Dö-

nemi, Parti-Devlet Bütünleşmesi.

Yrd. Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, Sivas / Türkiye, smutlu75@gmail.com



54

SEVDA MUTLU

Temmuz - 2013

“WISH SYSTEM” AS AN EXAMPLE OF PARTY-STATE 

INTEGRATION IN THE SINGLE PARTY PERIOD

ABSTRACT

The scope of this study is to evaluate the “Wish System” which was one of the prac-

tices of RPP in the single party period and the wishes and requests discussed in the 1939 

RPP 5th Great General Assembly. The study has two purposes related to each other. The 

first one is to discuss the necessity and functionality of the “Wish System” in various 

dimensions and to evaluate the system as an indication of party-state integration. The 

second is to analyze the socio-economical conditions which came to the fore in Turkey 

in that period, in relation to the public’s wishes and requests received by the 1939 RPP 

5th Great General Assembly from the congresses of centers, townships, jurisdictions 

and provinces and to evaluate the functionality of the “Wish System” in relation to this 

assembly example. Although the functionality of the “Wish System” which is taken and 

evaluated as an indication of party-state integration is disputable, it can be evaluated 

as a preparation for the transition to democracy, in terms of the attempt to make the 

participatory democracy survive and forming a platform of democracy even if it was of 

small scale.

Key Words:

 Wish System, 1939 RPP 5th Assembly, RPP, Single Party Period, 

Party-State Integration.


55

TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK: 

“DİLEK SİSTEMİ”

Sayı: 86


Giriş

Türk siyasi tarihinde parti (fırka) kavramının tarihi çok eskilere gitmez. 

Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan ve Türk siyasi tarihinde önemli görevler 

üstlenen CHP, Tek Parti uygulamaları çerçevesinde kurultaylar, hizipler ve 

Dilek Sistemi açısından kendine özgülükleri olan bir siyasal hareket olarak 

nitelenebilir. CHP’nin, Tek Partili dönemdeki uygulamalarından biri olan Di-

lek Sistemi, pek çok açıdan oldukça dikkat çekici işlev ve özelliklere sahiptir. 

Dilek Sistemi, şu aşamalardan geçerek işliyordu: Öncelikle, CHP’nin ocak, 

bucak, kaza kongrelerinden başlayıp sırası ile vilayet kongrelerinde halkın sun-

duğu  dilek ve istekler, merkezde Parti Genel Sekreterliği’nde  toplanıyordu. 

Sonraki aşamada, CHP Umumi İdare Heyeti

1

 (Parti Genel Yönetim Kurulu), 



kurultay başlamadan önce, ülkenin her noktasından gelen ve bir araya getiri-

len bu dilek ve istekleri, “yapılması mümkün olanlar” ve “öncelikli olanlar” 

kriterine göre ayırıp, Bakanlıkların ilgi alanlarına göre başlıklandırarak tasnif 

işlemini tamamlıyordu. Tasnif edilen bu dilekler, Büyük Kurultay’da oluş-

turulan Dilek Encümeni’ne sunuluyordu. Kurultay Dilek Encümeni, tasnif 

edilen ve kendisine sunulan bu dilek ve istekleri, Kurultay’ın açılışını takiben 

ayrı bir odada toplanan Bakanlar ve Genel Müdürlerin huzurunda görüşerek  

karara bağlıyordu. 

Dilek Sisteminin gerekliliği ve işlevselliği, Tek Parti dönemi ideolojisi ve 

uygulamaları içerisinde anlaşılabilir. Bu nedenle öncelikle Türkiye’de Tek Parti 

döneminin öne çıkan özelliklerine vurgu yapılarak, parti-devlet bütünleşmesi-

nin bir göstergesi olarak Dilek Sisteminin gerekliliği ve işlevleri ayrıntılandırıla-

cak. Ardından da, 1939 V. CHP Büyük Kurultay’ına sunulan dilek ve istekler-

den hareketle, dönemin sosyo-ekonomik koşullarının çözümlemesi yapılacak ve 

yine bu Kurultay örneğinde Dilek Sisteminin işlerliği tartışılacaktır. 

Umumi İdare Heyeti, Büyük Kurultay Umumi Heyetince seçilen 16 azadan oluşur. Umumi 



İdare Heyetinin tabii reisi Değişmez Genel Başkan veya vekildir. Umumi İdare Heyeti Genel 

Başkanlık Divanı’nın iştigali dışında kalan tüm parti işleriyle meşguldür. Büyük Kurultay’ın 

kararlarını yerine getirmek, Büyük Kurultay’a sunulacak layihaları hazırlamak ve bunları Ge-

nel Başkanlık Divanı’ndan geçirdikten sonra Kurultay’a vermek, Kongreleri mevzuata uygun 

şekilde yaptırmak ve bunlar tarafından verilen kararların tatbikini gözetmek, parti teşkilatını 

teftiş etmek önemli görevleri arasında yer almaktadır. Bkz. CHP Nizamnamesi 29 Mayıs 



1939

, Ulus Basımevi, Ankara, 1939. 



56

SEVDA MUTLU

Temmuz - 2013

TÜRKİYE’DE TEK PARTİ DÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olan CHP, siyasal tarihimizin Tek 

Parti döneminin (1923-1946)  temsilcisi olmuştur.  Bir siyasi partinin, tek başına 

meclisi, hükümeti ve devleti temsil ettiği Tek Parti dönemi, 1924 TCF’nin (Te-

rakkiperver Cumhuriyet Fırkası) ve 1930 SCF’nin (Serbest Cumhuriyet Fırkası) 

kısa ve etkin olmayan çok partili hayata geçiş denemelerinin dışında, Türkiye’de 

hâkim olmuştur.  

Tek Parti sistemi, rejimde tek bir partiden başka partinin bulunmadığı ve 

ülke yönetiminin bu tek partinin tekelinde olduğu parti sistemidir. Bu parti 

sistemi totaliter, otoriter ve pragmatik Tek Parti sistemleri olarak alt kategorilere 

ayrılır. Atatürk dönemi CHP katı bir ideolojik yönetimden çok pragmatik poli-

tik uygulamalara dayanan bir partinin rol oynadığı sistem, yani pragmatik tip-

tir.

2

 Bu açıdan, Türkiye’deki Tek Parti sistemi, burjuvazinin gelişmesi ve aynı za-



manda da çoğulcu siyasetin gerekli koşullarının yaratılması için bir geçiş olarak 

değerlendirilmektedir.

3

 Türkiye’de Tek Parti dönemi, uluslaşma sürecini içeren 



toplum yapılandırılmasının önemli bir aşaması olmuş, siyasallaşma ve demokra-

tikleşme bu sürecin tamamlayıcıları olmuştur.

4

 Bu süreçte izlenen politikaların 



temelinde, hem ‘Batılılaşma’, hem de ‘Türk Ulusu’ inşaa etme düşüncesi

5

 vardı. 



Bu açıdan, Türkiye’deki Tek Parti dönemini, ulus-devlet olmanın, modernleş-

menin, ekonomik kalkınmanın, siyasallaşmanın ve demokratikleşmenin bir sü-

reci olarak tanımlayabiliriz. Öyle ki,  Tek Parti dönemi uygulaması olan, yukarı-

da kısaca sözü edilen ve makale devamında detaylandırılacak olan Dilek Sistemi 

de halkın, isteklerini parti mekanizması içerisinde en alttan, en tepe noktasına 

ulaştırabildiği küçük bir demokrasi platformu olarak nitelendirilebilir. 

Tek Parti döneminde, iktidarı tek başına elinde tutan CHP’de ülkedeki 

tüm kesimleri temsil ettiği düşüncesi hâkimdi. Bu düşüncesinin iki ideoloji da-

yanağı vardı: Birincisi, onu kurtarmış ve kurmuş olan CHP’nin ülkeyi yönetme-

nin hakkı olduğu düşüncesi: CHP kadrosu kurtuluş ve bağımsızlığın kazanıl-

Ali Yaşar Sarıbay, Türkiye’de Demokrasi ve Politik Partiler, Alfa Yayınları, İstanbul, 



2001, s. 27-28.

Feroz Ahmad, İttihatçılıktan Kemalizme,  Kaynak Yayınları, 4. Basım, İstanbul, 1999, s. 



166. 

Bülent Tanör, Osmanlı- Türk Anayasal Gelişmeleri, Kaynak Yayınları, 4. Basım, İstan-



bul, 1999, s. 226.

Stefanos Yaresimos, “Tek Parti Dönemi”, Geçiş Sürecinde Türkiye (iç.), Der. İrvin Cemil 



Schick- Ertuğrul Ahmet Tonak, Belge Yayınları, 2003, s. 76.

57

TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK: 

“DİLEK SİSTEMİ”

Sayı: 86


masını sağladığı gibi ülkenin sosyo-ekonomik sorunlarına ve geri kalmışlığına 

çözüm bulacak, kısacası geleneksellikten modernliğe geçişi sağlayacak; toplumu 

ve ülkeyi kalkındıracaktır. İkincisi de, sınıfsal yapının zayıflığı dolayısıyla, CHP 

kendisini toplumun tüm kesimlerinin “temsilcisi” ve “ulusal bir parti” olarak 

tanımlıyordu.  Ülkede sınıf olmayınca ulusal bir parti olarak CHP, tüm top-

lumsal kesimleri  temsil edebiliyor ve Tek Parti yönetiminin meşruluğunu buna 

dayandırıyordu.

6

 Söz konusu göstergeler, Türkiye’deki Tek Parti ideolojisinin 



genel özellikleridir. 

Tek Parti döneminde, askeri bürokrasi ve sivil bürokrasi modernleşme süre-

cinde tüm gücüyle birlikte çalışmış, “Bu dönemde modern bürokratik zihniyete 

dayalı elit kesim, reformların yegâne yürütücüsü olmuş ve kararlarını etkileye-

cek her türlü güce karşı çıkmış, dolayısıyla halk karar alma sürecinden dışlan-

mıştır. Bürokrasi siyaseti kontrol altına almış, devlet yönetimine ilişkin kararları 

kendisi belirlemiştir. Bürokrasi siyasetle özdeşleşmiş ve parti-devlet bütünleş-

mesi resmen sağlanmıştır.”

7

 CHP yönetim anlayışında, halk dışarıda bırakılmış 



gibi gözükse de, kurultay süreçlerinde halkın dilek ve istekleri ortama taşınarak, 

yönetimin bu eksikliği bir nebze de olsa giderilebilmiştir. CHP, Dilek Sistemi ile 

halkı, karar alma mekanizmasının içerisine sınırlı da olsa çekmiştir.

“Hakimiyet Milletindir” ilkesinden yola çıkan ve meşruiyetini halktan alan 

CHP’nin yönetim tutumunda, halkı karar alma mekanizmasının dışında bı-

rakmış olmasından kaynaklanan boşluğu giderme aracı olarak Dilek Sistemini 

oluşturduğunu söyleyebiliriz. 

Aron’a göre, “tek bir parti, politika tekelinin faaliyetine sahip olunca, devlet 

ayrılmaz bir biçimde ona bağlı olur.”

8

 Bu noktadan hareketle, Cumhuriyet Tür-



kiye’sinin Tek Partisi olan CHP’nin de devlet ile bütünleştiğini söyleyebiliriz. 

Tek Parti döneminde CHP, halkı, meclisi, hükümeti ve devleti temsil ediyor-

du. Parti, meclise-hükümete ve devlete hâkim konumdaydı. Tüm bu hakimiyeti 

elinde bulunduran parti de Değişmez Genel Başkan’a bağlı idi. “1935’te CHP 

parti ile devletin birleştirilmesini öngören tasarıyı kabul etti; CHP Genel Sek-

Hakkı Uyar, Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi, Boyut Yayınları, İstanbul,  



2012, s. 67-68.

Nihat Yılmaz, Kadir Can Doğan, Hakan İnankul, “Tek Parti Döneminde Bürokrasi Siya-



set İlişkisinin  Weberyan Değerlendirilmesi” Ankara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bi-

limler Dergisi

, C: 27, S: 3, 2013, s. 263-284, s. 281. 

Raymond Aron, Demokrasi ve Totalitarizm, Çeviren: Vahdi Atalay, Kültür Bakanlığı 



Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1976, s. 66.

58

SEVDA MUTLU

Temmuz - 2013

reteri İçişleri Bakanlığı görevine getirilirken, partinin vilayet örgütlerinin baş-

kanları kendi vilayetlerine vali olarak atandılar.”

9

 1935 IV. CHF Kurultayı’nın 



95. Maddesi parti-devlet bütünleşmesini tanımlar niteliktedir: “Parti kendi bağ-

rından doğan Hükümet teşkilâtı ile kendi teşkilâtını birbirini tamamlayan bir 

birlik tanır. Parti teşkilâtının kendi Hükümetinin her yönüyle muvaffak olması 

için bütün kuvvetile çalışması esastır.”

10

 Parti-devlet bütünleşmesi sonucu, Tek 



Parti egemenliği ülkede gittikçe yerleşmiştir. “Bu pekiştirme 1935 Kurultay’ında 

partinin ana esasları arasına giren altı ilkenin 1937 yılında Anayasaya alınma-

sıyla tamamlanmıştır.”

11

İsmet İnönü’nün, 18 Haziran 1936 tarihînde parti örgütünde yayınlanan bir 



bildiride,  “Cumhuriyet Halk Partisinin memleketin siyasî ve içtimaî hayatında 

güttüğü yüksek maksatların tahakkukunu kolaylaştırmak ve Partinin inkişafını 

arttırmak ve hızlandırmak için bundan sonra Parti faaliyeti ve Hükümet idaresi 

arasında daha sıkı bir yakınlık ve daha amelî bir beraberlik temin edilmesine 

Genbaşkurca [Genel başkanlık kurulu] karar verilmiştir”

12

 ifadeleri parti-hük-



met bütünleşmesinde gelinen noktaya açıklık getirmektedir. Bu bütünleşmeden 

devletin mi, hükümetin mi yoksa partinin mi öne çıktığı sorusuna net bir cevap 

getirilememektedir. Öyle ki, o dönem uygulanan politikalara bakıldığında dev-

let, hükümet ve parti arasındaki sınırın oldukça belirsiz olduğunu söyleyebiliriz. 

Dönemden bir ‘parti devleti’ diye söz etmek yerine, CHP’nin bir ‘devlet partisi’ 

olduğunu söylemek daha uygun düşer.

13

 

Bu çalışmada da, Dilek Sistemi de, bu bütünleşmenin ve belirsizliğin bir 

örneği olarak incelenecektir. Halkın, partinin ocak, bucak, kaza, vilayet kong-

relerine sunduğu dilek ve istekler, CHP’nin dört yılda bir yapılan Büyük Ku-

rultay’ında “Dilek Encümeni” önderliğinde toplanan Bakanlar ve Genel Mü-

dürler tarafından görüşülmekte ve bu görüşmeler sonrasında devlet politikaları 

belirlenmekteydi. Gerek görüldüğü hallerde kanun çıkarılması kararının da bu 

toplantıda alınması gözlerden kaçmaması gereken önemli bir ayrıntıdır. Hükü-

Feroz Ahmad; Modern Türkiye’nin Oluşumu, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2002, s. 82.



10  CHP Dördüncü Büyük Kurultayı Görüşmeleri Tutulgası 9-16 Mayıs 1935, Ankara Ulus 

Basımevi, 1935, s. 99.  

11  Yılmaz Gülcan, Cumhuriyet Halk Fırkası (1923–1946), Alfa Yayıncılık, İstanbul, 2001, s. 

186.


12  Turan İlhan, İnönü Konuşma, Demeç, Makale, Mesaj ve Söyleşiler 1933-1938, TBMM 

Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No: 98, Ankara, 2003, s. 207. 

13 Tanör, 

a.g.e.

, s. 316. 



59

TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK: 

“DİLEK SİSTEMİ”

Sayı: 86


metin yapacağı bazı işlere Bakanlar Kurulu toplantısı ve TBMM yerine parti 

kurultayında karar veriliyor olmasını, parti-devlet bütünleşmesinin göstergele-

rinden biri olarak nitelendirebiliriz.

Bu bütünleşme, Tek Parti dönemi CHP Kurultayları’nın tüm aşamasına 

hakimdi. Kurultay’da, parti tüzük ve programlarına ilişkin yapılacak bir deği-

şiklik ve alınan  bir karar kanuna uymuyorsa ya da kanunda bazı değişikliklerin 

yapılmasını gerekli kılıyorsa, kanun değişikliğine gidilebileceği tartışmaları ya-

pılabiliyordu. 1939 V. CHP  Kurultay’ında Parti İl Başkanlarının Valilik, Parti 

Genel Sekreter’inin de İçişleri Bakanlığı görevlerinden alınması kararının ardın-

dan, Kurultay’da Parti Genel Sekreteri’nin, Bakanlar Kurulu’nun doğal üyesi 

olması tartışmaları yapılırken  geçen bir diyalog, parti-devlet bütünleşmesini 

vermesi açısından iyi bir örnek olacaktır; 

Refik İnce (Manisa) Parti tüzüğünün kanunlara aykırı olamayaca-

ğını, dolayısıyla biz burada genel sekretere bakanlar kurulunda bir san-

dalye versek bile kanun bu sandalyeyi vermez. Tabii azalığın manası Ge-

nel Sekreterin partinin bütün teşkilatını ve partinin ruh ve özgürlüğünü 

ifade eden kural ve tüzüklerin heyeti mecmuasını idare eden sorumlu ve 

yüksek şahsiyetlerden biri olmak bakımından, hükümetle parti arasında-

ki uyumu korumak gibi önemli bir nokta omuzlarında bulunduğundan 

dolayı olsa olsa bakanlar kurulu üyeleri ile sıkı temas etmenin vermiş 

olduğu tabii bir ifadenin karşılığı olabilir. Yoksa tabii azanın anlamı ba-

kanlar kurulunda oturup, kurula gidip bakanlar kuruluna dahil anla-

mında değildir, öyle olsa idi ben bunu kabul etmem demiştir… Program 

tüzük encümeni tutanak yazmanı Mehmet Ali Yürüker; Genel Sekre-

terin Bakanlar Kuruluna girmesi devlet vekili sıfatıyla diğer vekillerin 

selahiyetine haiz olacaktır. Ahmet Yazgan’ın Mesuliyet kabul edecek mi? 

sorusuna evet cevabını vermiş, Bunun üzerine İbrahim Rauf Ayaşlı (An-

kara); Teşkilatı Esasiye Kanunu ile telif edilebilir mi (uzlaştırılabilir mi)? 

Sorusu üzerine de Yörükler; Prensip olarak programa pek çok esaslar kay-

dedilmiştir. Tatbikatı için icap eden kanuni yollara girişilir. Bu nedenle 

teşkilatı esasiye kanunu tadil edilecekse edilir, Kanun çıkarmak lazımsa 

kanun teklif edilir. Kanun çıkarmak lazım geliyorsa kanun çıkarılır. İş 

buraya prensibin konulmasındadır.”

14

 



Yukarıdaki ifade, Tek Partinin her şeyi değiştirme gücünde olduğunun çok 

net bir ifadesidir. 

14   “Kurultayda Hararetli Müzakereler”, Ulus Gazetesi, 1 Haziran 1939, s. 5. 


60

SEVDA MUTLU

Temmuz - 2013

Atatürk ve İnönü’nün kahramanlıkları, lider özellikleri onları öne çıkarmış 

olsa bile, kurultaylarda alınan kararlarda, onların Şef, Milli Şef, Ebedi Şef... vs 

sıfatlarına uygun görülmeleri  ile de ilintilidir.  İki lider Atatürk ve İnönü özel-

likle Tek Parti yoluyla meclis üzerinde ve hükümet yönetiminde son derece etkili 

olmuşlardı.

15

 Meclise ve hükümete egemen tek bir parti,  güçlü liderler Atatürk 



ve İnönü ekseninde işleyen siyasal rejim, hükümetin yasamaya üstün çıkması-

na yol açmıştır. Atatürk, Meclisi siyasal bir organ olarak görmemiştir, çünkü 

onun gözünde Meclis son tahlilde bir ‘hükümet’ ve hatta bir ‘idare organı’dır.

16

 



Hükümet meclise değil; meclis, hükümet ve lidere bağımlı bir çalışma düzeni 

içerisinde olmuştur. Bu dönemde, meclisin hükümet üzerinde etkili bir deneti-

mi yoktu.

17

 Bu yetki tümüyle, Atatürk’te ve kısmen de onun hükümet ve devlet 



adamı olan İnönü’de olmuştur. Atatürk’ten sonra da Tek Parti döneminin başat 

ismi İnönü olmuştur. Şeflik sistemi ise, ancak otoriter bir rejim biçimidir. Böyle 

bir rejim, şekiller ne olursa olsun, çoğunluğun iradesini azınlığın iradesine bağ-

layan bir kahraman, bir tek adam idaresi demektir. Tek Parti sistemidir. Nitekim 

Atatürk dönemi gibi İnönü dönemi de; tek şef, Tek Parti ve otoriter hükümet 

sistemi olmuştur.

18

Bu nedenle, parti-devlet bürokrasisinin başlıca simalarından biri olan İnö-



nü, Atatürk’ün ölümünden sonra Cumhurbaşkanlığına seçilecek konumdaydı.

19

  



Ülkede otorite boşluğu olmaması ve iç çatışmanın yaşanmaması için Meclis yir-

mi dört saat içinde yeni Cumhurbaşkanını İsmet İnönü’yü seçmişti. Oysa Parti, 

Genel Başkanı’nı henüz seçmemişti.  Devletin başında olan İnönü,  bir an evvel 

Partinin de başında olmalıydı. 25 Aralık 1938’de Parti Kurultayı Olağanüstü 

toplandı ve İsmet İnönü’yü, CHP’nin Değişmez Genel Başkan’ı olarak seçti. 

“Tek Partinin bir iç meşruluğu vardır. Parti başkanları seçilirler.”

20

 Her ne kadar 



değişmez olsalar da, dört yılda bir yapılan Parti Büyük Kurultayı’nda Değişmez 

Genel Başkan yeniden seçilirdi, ta ki çok partili sisteme geçiş kararının ardın-

dan, 1946’da toplanan CHP II. Olağanüstü Kurultay’ında Değişmez Genel Baş-

kanlığın parti tüzüğünden kaldırılmasına kadar.

15 Tanör, 

a.g.e.

, s. 317. 

16  Metin Heper, Türkiye’de Devlet Geleneği, Doğu-Batı Yayınları, Ankara, 2006, s. 110.

17 Tanör, 



a.g.e.

, s. 317.

18  Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam II, Remzi Kitabevi, 1999, s. 49-50.

19  Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, s. 127.

20 Aron, 

a.g.e.,

 s. 68. 


61

TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK: 

“DİLEK SİSTEMİ”

Sayı: 86


Tek Parti döneminde, özellikle de Milli Şef Dönemi’nde, Millet Meclise, 

Meclis Partiye, Parti Hükümete, Hükümet de Milli Şef’e bağlıydı. Değişmez 

Genel Başkan, Başkan Vekili (Başbakan), CHP Genel Sekreter’inden oluşan 

GENBAŞKUR üçgeni, parti-hükümet-devlet bütünleşmesinin temel yapı ta-

şıydı. Değişmez Genel Başkan’ın, Başkan Vekili’ni (Başbakan) ve Parti Genel 

Sekreteri’ni atama ve görevden alma yetkisi bulunuyordu.  Yani yönetim pirami-

din en üst noktasında Değişmez Genel Başkan Milli Şef İnönü vardı.  

Tek Parti döneminde, İnönü dönemi, literatürde Milli Şef dönemi olarak 

geçmektedir. Milli Şefliğin ne olduğunu göstermesi ve bu dönemin ruhunu ve 

ideolojisini vermesi açısından, CHP’nin yayın organı olan Ulus  Gazetesi’nin

İnönü’nün Cumhurbaşkanlığının 2. yıldönümünü kutlayan aşağıdaki yazısı 

dikkat çekicidir; 

“…İnönü devrinde millî kurtuluş ve millî kalkınma iki sene daha 

ilerlemiştir; kuvvetlenmiştir, yükselmiştir. 17 milyon halk kafa ve 

kalplerimizle hür tefekkürümüz ve serbest vicdanımızla ona bağlıyız. 

O devletin Reisi, milletin Şefi olduğu kadar birlik ve beraberliğimizin 

timsalidir…Şef O. Millet O’dur. İkisinin de mukadder bahtiyarlığını 

tesit edelim [Kutlayalım]. Bizi bütün imtihanlardan geçirecek olan mu-

kaddes millî vahdet nizamının, bu milleti, bir milletin düşünebileceği 

en korkunç tehlikeden kurtarmış olan nizam olduğunu hatırlayalım ve 

Çankaya’ya dönerek Millî Şef’e diyelim ki; -Düşünmek, kararlaştırmak 

ve yapmak sana, Büyük Meclis’e ve hükümete aittir. Hepimizin itimadı 

herkesin sevgisi seninle beraberdir. Belki hiçbir zaman misali görülme-

yen bir millî tesanüdün [dayanışma] timsalidir.”

21

 

Yukarıdaki yazıda Milli Şef’ten, Meclis’ten ve hükümetten söz edildiği hal-



de; milletten, halktan, toplumdan söz edilmemiştir. “Düşünmenin”, “kararlaş-

tırmanın” ve “yapmanın” öncelikle Değişmez Genel Başkan’a yani Milli Şef’e ait 

olduğu Tek Parti dönemi yapılanması içerisinde, o sözü edilmeyenlerin, dilek ve 

istekleri, Kurultay sürecinde Dilek Sistemi çerçevesinde, sınırlı da olsa gündeme 

gelebilmekteydi. Bu nedenle Dilek Sisteminin pek çok açıdan gerekliliği ve iş-

levselliği bulunmaktadır. 

21  Ulus Gazetesi, 12 Aralık 1940, s.1. 


62

SEVDA MUTLU

Temmuz - 2013


Yüklə 329,26 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin