rultay Zabıtları 29 Mayıs 1939- 3 Haziran 1939
, 1939 Ankara Ulus Basımevi, s. 10-18.
73 CHP’nin Tek Parti döneminde Doğu Örgütlenmesi için Bkz., Murat Turan, CHP’nin
Doğu’da Teşkilatlanması (1923-1950)
, Libra Kitap, 2011, İstanbul.
74 Umumi Müfettişler hakkında detaylı bilgi için Bkz., Cemil Koçak, Umumi Müfettişlik-
ler (1927-1952)
, İletişim Yayınları, 2010, İstanbul.
82
SEVDA MUTLU
Temmuz - 2013
Bakanlar ve Genel Müdürlerin huzurunda görüşülen dilek ve isteklerin tüm
detaylarının burada verilmesine imkan yoktur. Ancak çalışmanın amacına hiz-
met edecek şekilde, dilek ve isteklerin sosyo-ekonomik çözümlemesini; Mo-
dernleşme, Eğitim, Adalet, Ekonomi, Sağlık ve diğer konularla ilgili dilekler, alt
başlıkları şeklinde değerlendirmeye çalışılacaktır.
Modernleşme Projesi Bağlamında Dileklerin Analizi
Atatürk’ün başlattığı modernleşme hareketlerinin en başında hukuksal
düzenlemeler yer alıyordu. Toplumsal yapıda istenilen modern değişim ve dö-
nüşüme, İsviçre’den Medeni Hukuk (1926), Almanya’dan Ticaret Hukuku
(1926), İtalya’dan Ceza Hukuku (1926) alınarak ve hukuksal zorunluluk ile yön
verilebileceği düşünülüyordu. Ancak modernleşme bağlamındaki bu hukuksal
uygulamaların beraberinde bazı sorunları getirdiği, Kurultay’a iletilen dilek ve
isteklerde görülmektedir. Başka toplumların ihtiyaçları için yürürlüğe konulan
hukuki uygulamaların bir başka toplum tarafından uygulanması ve kabul gör-
mesi sosyolojik olarak bazı zorlukları da beraberinde getirmekteydi. Söz konusu
hukuksal yenilik ve uygulamalar, kendi iç dinamikleriyle meydana gelmediği
için, toplumsal yapıda yavaş ve sorunlu olmaktaydı. Özellikle de, Medeni Hu-
kuk alanındaki uygulamaların toplumsal pratiğe yansımasında, hukuksal olan
ile gelenekselin uyumsuzluklarından doğan sorunlar yaşanmıştır. Bu sorunların,
dilek ve isteklere yansıdığına tanık oluyoruz. Hükümet, halkın hukuksal düzen-
lemelere uyması için bazı yaptırımlar uygulamaya koymuştu. Hükümetin bu uy-
gulamaları karşısında da halkın, hükümetten yaptırımlarını yeniden düzenlen-
mesi ya da kaldırılmasına yönünde dilek ve isteklerde bulunduğunu görüyoruz.
Söz konusu durumu, “Kayıtsız Çocukların Cezasız Yazılması” ve “Resmi
Nikah” dileği örneğinde aşağıdaki şemada formüle edebiliriz:
83
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK:
“DİLEK SİSTEMİ”
Sayı: 86
Yukarıda formüle edilen, “kayıtsız çocukların nüfusa kayıt edilmeleri ve bu-
güne kadar kayıt yaptırmamış olan vatandaşların cezasız nüfusa kayıt edilmele-
rinin teminine ilişkin dilek”
75
şu gerçeği sergilemektedir: çocukların nüfusa ka-
yıt olabilmeleri için anne-babalarının resmi nikah yaptırmaları zorunluluğu var.
Dolayısıyla çocuklarını kayıt yaptırmak isteyenlerin de öncelikle para cezasını
ödemesi gerekiyor. Oysa çocuklarını nüfusa kayıt yaptırmalarını zorunlu hale
getiren ceza, fakirlik içindeki halk için işi daha da zorlaştırmaktaydı. Halkın ka-
yıt yaptıramamasının en önemli nedeni ise nikâhlarının resmi olmamasından ve
çok eşle evli olmasından kaynaklanmaktaydı. Evlenme işlerinin hafifletilmesine
ilişkin Bilecik, Çorum, Denizli ve Yozgat Vilayeti dilekleri görüşülerek, evvelce
600 kuruştan ibaret olan evlenme harç masrafının 261 kuruşa indirilmesi ve
evlenme kâğıtlarının da parasız verilmesi kararlaştırılmıştır.
76
Böylelikle resmi
nikâh sorununa getirilmeye çalışılan çözümle birlikte, kayıtsız çocukların ceza-
sız nüfusa kaydına ilişkin dileğe de şöyle cevap verilmişti: “kayıtsız çocukların
nüfusa kaydı, gizli nüfusun cezasız yazılması için Afyon, Çorum, Denizli vs.
Vilayetler dileğinin 2576 numaralı kanuna göre bir buçuk ay müddetle cezasız
olarak yapılan bu nevi nüfus muamelelerinin görülen lüzum üzerine kayıtlarının
bir sene daha uzatıldığı bundan sonra bir daha uzatılma veya affının halk üze-
rinde ruhi ve içtimai bakımdan eyi bir tesir yapmayacağı gibi mübalatsızlığa da
yol açar. Nüfusu çok olan kazalara bağlı uzak mesafedeki nahiyelere bütçe mü-
saadesi nispetinde birer nüfus memuru tayininin hükümetçe tahakkuk ettiril-
mesi düşünülen gayelerden biri olduğu, Evlenmeyi teşvik için evlenmeyenlerden
muayyen bir vergi alınması işinin henüz tetkik edilmeyen bir mevzu bulunduğu
anlaşıldı.”
77
Cumhuriyet tarihine “bekârlık vergisi” olarak geçen, aslında tam olarak
uygulanamayan evlenmeyi teşvikin dilek ve isteklerde yer aldığına tanık oluyo-
ruz. Birinci Dünya Savaşı sadece siyasi sonuçlar doğurmamış, ülkenin demog-
rafik yapısını da etkilemişti. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren evlenmenin
özendirilmesi ve nüfus artışı sürekli olarak desteklenmiştir. Bekârlık Vergisi, uy-
gulamaya girmese de, bekârlığı caydırmaya yönelik kanun teklifleri verilmiş ve
dönemin basınında sürekli tartışılmıştır. “Atatürk ve yönetici kadrosu 1926’dan
itibaren nüfusu arttırmak için doğrudan ya da dolaylı olarak bir çok düzenleme
75 Ulus Gazetesi, 30 Mayıs 1939, s. 6.
76 CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, s. 11.
77 a.g.e, s. 11.
84
SEVDA MUTLU
Temmuz - 2013
yaptılar.”
78
1920’li yıllarda ihtiyaç duyulan genç nüfus eksikliğine çözüm bul-
maya çalışan bir kanun teklifinde 25 yaşını doldurup henüz evlenmemiş olan
25 yaş erkeklerden vergi alınmasını istiyordu. Aynı teklif, 1921’de evliliğin baş-
langıcı 18 sonu 25’tir diye bir kanun teklifi daha verildi ve yine kabul edilme-
di. Ancak Bekârlık Vergisi Kanunu Türkiye’nin hem askeri hem de ekonomik
açıdan zorluklarla karşılaştığı her dönem sürekli gündeme gelmeye devam etti.
Nitekim 1929 ekonomik iç hazinenin arttırılması için 1929’da bekârlık vergisi-
nin alınması kanun teklifinde bulunuldu. 1930 da bir kez daha yenilenen vergi
teklifinde evlenme yaşı erkeklerde 17, kızlarda ise 15’ti. II. Dünya Savaşı’nda da
bir kez daha kanun teklifi sunuldu, ancak kabul edilmedi. Hükümet 1944 yılın-
da gelir vergisi kanunu görüşürken kanunun 90. maddesi ile “bekârlık zammı”
başlığı altında yasalaştı.
79
Boşanma işlerinde kolaylık gösterilmesine dair olan Ordu Vilayeti dileği
önemli bir tartışma konusu olmuştur. Boşanma davalarının kolaylaştırılmasına
ilişkin dileği, Adliye Vekili Fethi Okyar, bu konudaki kanunların yeterli oldu-
ğunu ve ayrıca bunun toplum düzeni açısından sakıncaları olacağını bildirerek
reddetmiştir.
80
“Ayrılık kararının kaldırılması hakkında yapılan müzakere ile
ortada yalnız karı-koca meselesi olmayıp, fevri asabiyetlerin geçici mahiyetleri ve
yetim düşecek olan ve hiçbir suçu olmayan çocukların düşünülmesi icap edeceği
öne sürülerek genel ahlak ve toplumsal boyutuyla oldukça hassas olan bu mese-
lenin inceden inceye tetkike değer bir mevzuu olduğu anlaşılmıştır.”
81
Boşanma
ile ilgili takınılan bu tutumu, CHP’nin muhafazakâr eğilimlerinin bir göstergesi
olarak değerlendirebiliriz. Tek Parti dönemi boyunca “radikal” bir modernizm
projesinin uygulanmıştır. Türkiye’de modernleşme sürecinin muhafazakâr bir
tarzda ilerlemesine yön verilmiştir.
82
Kemalizm gerçekten de, büyük ölçüde bir
sürekliliğe sahip olduğu İttihatçı siyasal düşünceyle ilerleme fikrinin temelle-
rini Fransız Devrimi ve Aydınlanmadan alması nedeniyle muhafazakâr siya-
78 Yaşar Semiz, “1923–1950 döneminde Türkiye’de Nüfusu Arttırma Gayretleri ve Mecburi
Evlendirme Kanunu (Bekârlık Vergisi), Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Der-
gisi
, 27 (2010): 423-469, s. 430.
79 a.g.e.
80 Ulus Gazetesi, 30 Mayıs 1939, s. 6.
81 CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, s. 8.
82 Özgür Gökmen, “Tek Parti Dönemi Cumhuriyet Halk Partisinde Muhafazakâr Yönelim-
ler”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Muhafazakârlık (iç), C: 5 İletişim Yayınları,
2005, S: 132-153, s. 133.
85
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK:
“DİLEK SİSTEMİ”
Sayı: 86
sal düşüncenin karşısında oldu. Birbirine karşıt görünen siyasal tutumlar ge-
leneksellik-modernizm, muhafazakârlık-radikalizm, milliyetçilik-toplumculuk
Cumhuriyetin ilk yıllarında yan yana bir çok durumda da iç içe var oldular.
83
CHP’nin ideologu Ziya Gökalp’ın de hars ve medeniyet ayrımında dikkat çek-
tiği gibi var olan kültürün temel değerlerini koruyarak harsçı bir tutum sergile-
miş, başlattığı modernleşme süreciyle de Batı medeniyeti içerisinde yer almaya
mücadelesini sürdürmüştür. Öyle ki, CHP’nin muhafazakâr eğilimine bir ör-
neğini de 1939 V. Kurultayında yapmış olduğu bazı program değişikliklerinde
de görmek mümkün; Programın Milli Talim ve Terbiye bölümünün 4. maddesi
Halk Terbiyesi’nin b şıkkında; “Asrımızda sinemanın halk kitlelerinin ahlak ve
karakteri üzerine yaptığı müspet ve menfi tesirler göz önüne getirilerek milleti-
mizin yüksek ahlakını ve sahabetli karakterini ifsat etmeyecek ve bilakis manevi
bünyemizin Sihat ve selametini temin edecek bir terbiye vasıtası olarak inzibat
altına alınması ve alakadar makamlarca daha sıkı bir murakabeye tabi tutulabil-
mesi için eski 50. madenini bu işe tesiri ve yeni program projesinde 30. madde
olarak tespit edilmiştir.”
84
CHP bir taraftan modernleşme politikası izlerken öte
yandan da milletin yüksek ahlakını ve değerlerini korumaya çalışıyordu.
Sonuç olarak denilebilir ki, Kurultay’a sunulan bu dilekler bir anlamda,
Ankara’daki parti tarafından, TBMM tarafından yasalaştırılan kanunların uy-
gulamasında ortaya çıkan uygulama sorunlarının halk tarafından Ankara’ya ile-
tilmesi sürecidir.
Eğitim ile İlgili Dilekler
Atatürk döneminde, eğitsel ve kültürel yapının yeniden inşaası, Batı me-
deniyetiyle bütünleşmiş, gelişmiş pozitivist bakış açısına sahip, modern ulusal
dayanışmacı bir toplum meydana getirmeye yönelik olmuştur ve cumhuriyet
eğitiminin başlıca hedefi çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ve geçmekti.
85
An-
cak, Kurultay’a ulaşan dileklerden de anlaşıldığı üzere, eğitim imkanlarının çok
kısıtlı olduğunu anlıyoruz. Cumhuriyetin ilk yıllarında okuma yazma oranı %5-
10 ve bu oran köylerde %1’e düşmekteydi. Eğitimle ilgili gelen dilekler arasında
85 yerde ortaokul ve lise açılması dileği vardı. 1938-1939 öğretim yılında ortao-
83 a.g.e., s. 132-133.
84 Ulus Gazetesi, 1 Haziran 1939, s. 4.
85 Filiz Meşeci Giorgetti, Betül Batır; “İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı Döneminde Eğitim
Politikaları”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, S 13-14, 2008, s. 27-55, s. 28.
86
SEVDA MUTLU
Temmuz - 2013
kul sayısı 228’di ve lise sayısı ise 75’ti.
86
“Vilayet ve kazalarda yeni liselerin açıl-
ması konusundaki dileklere cevaben, mevcut liselerin takviyesi yapıldıktan sonra
yeniden lise açılması düşünülmektedir. Parti programına göre mevcut liselerin
takviye edilmesi emrolunmaktadır. Bu nedenle yeni lise açmadan, eldeki lisele-
rin takviyesi tamamlanacak ve daha sonra yeni liseler açılacaktır.”
87
ifadesiyle
dilekler bir süreliğine ertelenmiştir. 85 yerde ortaokul açılması dileğine ilişkin
olarak hükümetin son dört yılda 41 yerde ortaokul açtığı ve bakanlığın plan
ve program çerçevesinde 295 yerde ortaokul açmayı amaçladığı ve milli eğitim
bakanlığının yapacağı eğitim şürasında verilecek karara göre ortaokul açılacak
yerlerin sıraya konması ve bina yapmak gibi yardımda bulunan yerlerin ön saf-
hada alınması muvaffak görüldü
88
açıklaması yapılmıştır. Sanat okulu açılması
dileği, “Kars, Iğdır, Kayseri, Seyhan, Trabzon, Çoruh (Muğrul) Vilayetlerinde
istenen sanat mektepleri hakkında ise, bu gibi müesseselerin günden güne art-
tırılmasının Vekâletin en yüksek emellerinden bulunduğu ve imkan ve eleman
nispetinde tezyit ve teşmil kılınacağı konuşuldu”
89
şeklinde belirtilmiştir. Son
dört yılda, 41 yerde ortaokulun açılmış olması ve ortalama her bir yıla on or-
taokulun düşmesi, dönemin sosyo-ekonomik koşullarının oldukça kötü ve zor
olduğu bilgisini vermektedir.
Eğitimle ilgili diğer dilek ve istekler ise şöyleydi: Özel mekteplerde imti-
hanların adil olmaması konusundaki dilek yerinde bulunmuş, bu nedenle, her
talebenin aynı ilim ve fikir seviyesinde olması için ilk, orta ve liselerde bir devlet
sınavı yapılması kararı verilmişti. Bu karar, “Hususi mekteplerde talebeye müsa-
maha yapılmasına müsaade edilmeyecek”
90
başlığı ile haber olmuştu. Kitapların
pahalı olduğu yönündeki dileğe karşılık, ülkemizde kitapların Avrupa memle-
ketlerinden herhangi birisinden üç dört kat daha ucuza satılmakta olduğu ve
Bakanlığın talebi karşılamak üzere bol yapraklı ve çok ucuz satılacak defterler
hazırlanmakta olduğu bildirilmişti. Milli Kütüphane’nin açılması kararı da bu-
rada alınmıştı.
91
86 Giorgetti, Batır, a.g.e., s. 50.
87 Ulus Gazetesi, 31 Mayıs 1939, s. 7.
88 CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, s. 17.
89 a.g.e., s. 17.
90 Yeni Sabah Gazetesi, 31 Mayıs 1939, s. 1.
91 Ulus Gazetesi, 31 Mayıs 1939, s. 7.
87
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK:
“DİLEK SİSTEMİ”
Sayı: 86
Eğitim konusunda Kurultay’a sunulan dilekler, daha çok okul açma, ders
araç-gereçleri ile ilgili olup, eğitim çalışanları ile herhangi bir dileğin olmaması
da dikkat çekicidir.
Adliye ile İlgili Dilekler
Adliye Bakanlığı ile ilgili dileklerin oldukça yoğun olduğuna tanık oluyo-
ruz. Bu dilekleri üç kategoriye ayırarak şu şekilde değerlendirebiliriz: 1. Adliye
binası ve cezaevleri yapımı ile ilgili dilekler, 2. Hâkim ve Noter tayini ile ilgili
dilekler, 3. Kanuni düzenlemelere ilgili dilekler.
1. Adliye binası, cezaevleri yapım ve mahkeme tesisi: Çanakkale, Denizli,
İstanbul (Üsküdar), Kayseri (Develi) nin bu adliye binası dileği sırasıyla temine
çalışılmakta nitekim bu sene tahsisatla Kastamonu ve Manisa adliye binalarının
yaptırılacağı ifade olunarak olumlu bir cevap verilemediğini görüyoruz. Antalya,
Gümüşhane, Erzincan ve Üsküdar’ın ceza evleri inşaatının ön sırada olduğu izah
edildi. Mahkeme tesisi: nerelerde ne gibi mahkemelerin gerektiğinin yeniden
saptandıktan sonra dilekte mevcut yerlere de kadro gönderileceği beyan olun-
muştur.
2. Hâkim ve Noter tayini, Hâkim tayinine ilişkin mevcut kadronun 275
olduğu ve her sene tezyit olunan kadro mucibince boşlukların doldurulmasına
çalışıldığı cihetle dilekte mevzubahis olan yerlerin de bu meyanda kapatılacak-
ları bildirildi.
92
Ankara’ya üçüncü noter tayin edildiği fakat araştırma sonucunda
Beykoz (İstanbul) lüzum olmadığı anlaşılmıştır.
93
3. Kanuni düzenlemelere ilişkin dilekler: Bahçe hırsızlığının ve hayvan hır-
sızlığının önüne geçilmesi için cezanın ağarlaştırılmasına ilişkin dilek, icra ve
adli harç kanunlarında değişiklik, Borçlarını veremeyenler hakkında yeni hü-
küm ilavesine ilişkin dilekler
94
görüşülmüştür.
Mahkemelerin yetersizliği, davaların çok uzun sürmesi, dönemin en öne
çıkan sorunlarından biriydi. Öyle ki, Atatürk, SCF’nin kurulması kararını aldı-
ğı yemekte, Samsun Valisi Kazım Paşa’ya ülkenin durumunu nasıl gördüğünü
sorar, Kazım Paşa’da, halkın, özellikle de, mahkeme işlerinin sonuçlanmadığın-
92 CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, s. 7.
93 a.g.e., s. 8.
94 a.g.e., s. 5.
88
SEVDA MUTLU
Temmuz - 2013
dan şikayetçi olduğunu söylemişti.
95
Söz konusu durumun dileklere de yoğun bir
şekilde yansıdığına tanık oluyoruz.
Ekonomi İle İlgili Dilekler
Sanayi geliri olmayan yeni Türkiye, devletinin gelir kaynaklarını oluşturur-
ken vergiye ağırlık vermiştir. Dönemin sosyo-ekonomik özellikleri çerçevesinde
alınan vergiler vatandaşı zorluyordu. Bu nedenle, ekonomik içerikli dileklerin en
yoğun olduğu alan vergi affı ya da vergilerin düşürülmesi yönündeydi. Üç aylık
yurt gezisinde Atatürk en çokhalkın vergilerlerden şikayetiyle karşılaşmıştır,“her
gittiğimiz yerde halk müştereken vergilerin ağırlığından şikayet etti. Hiç bir
yere tahsilat tam olmamış, hacizsiz hatta hapissiz vergi tahsili yapılmamış.”
96
Halktan alınan, Buğday Koruma, Çeltik Muamele, Hayvan, Yol, Bina ve Arazi
Vergisi gibi vergilerin kaldırılması ya da düşürülmesi dilekleri
97
görüşülmüştü.
Ekonomik içerikli diğer dilekler ise, bazı mallarda (şeker, mazot, gaz vs.
maddelerinin fiyatlarının düşürülmesi yönünde olmuştur.
Ayrıca, her taraftan fabrika veya imalathanenin yapımı dilek ve isteği de
Kurultay’a taşınmıştı. Bu dilek karşısında İktisat Bakanı’nın şu açıklaması dik-
kat çekicidir:
“Devletçi iktisadın bir sistem ve program dahilinde hareket etmek
mecburiyetinde olduğu ve esasen plan harici fabrika ve imalathanelerin
şahsi teşebbüsle meydana getirilmesinin mümkün bulunduğu ve sürpro-
düksiyon endişesiyle konulan kanuni kayıt ve tahditlerinin kaldırılması-
nın düşünüldüğü, bununla beraber memleketin her tarafından yapılan
fabrika tesisi dileğinin birer zaruret ifadesi olduğunun göz önünde tu-
tularak her bir yer dileği hakkında ayrı ayrı araştırmalar yapılacağı ve
nitekim Erzurum ve Bursa’da birer şeker fabrikası tesisi mevzubahis ol-
duğunu bildirdi.”
98
1930’larda uygulanan devletçi politikaların bir gereği olarak, 1933 yılında
çıkarılan rekabeti önleme nizamnamesi olarak uygulamaya konulan kanun ve
95 Fethi Okyar, “Ali Fethi Okyar’ın SCF Anıları”, Fethi Okyar’ın Anıları Atatürk, Okyar
ve Çok Partili Türkiye
(iç.), Osman Okyar-Mehmet Seyitdanlıoğlu, Türkiye İş Bankası
Yayınları, Ankara, Şubat 1999, S: 91-162, s. 95-96.
96 Başar, a.g.e., s. 64.
97 CHP Beşinci Büyük Kurultay Dilek Encümeni Raporu, s. 16.
98 a.g.e., s. 21.
89
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİ-DEVLET BÜTÜNLEŞMESİNE BİR ÖRNEK:
“DİLEK SİSTEMİ”
Sayı: 86
uygulamaların kaldırılmasının düşünüldüğünü ve girişimcilerin de fabrika ve
imalathane açmasının söz konusu olacağının belirtilmiş olması dikkat çekicidir.
Bakanın bu sözlerinde, Bayar’ın bir yıllık (1937-1938) Başbakanlığı döneminde-
ki liberal uygulamalarının etkisinin olduğu sonucuna da varabiliriz. Ancak, çok
partili siyasal hayata geçene kadar, bunun pek de böyle olmadığı görülmüştür.
Yine de, İnönü’nün katı devletçiliği içerisinde, bu sözlerin sarf edilmesi, girişim-
cilik için küçük bir ışık niteliğindendir.
Dilek ve isteklerin yoğunlaştığı ve halkın asıl önemsediği, hem vergi indi-
rimi hem de bazı malların fiyatlarının düşürülmesi türünden ekonomik içerikli
dileklere olumlu cevap verilmediğine tanık olundu.
Sağlıkla İlgili Dilekler
Yurdun pek çok yerinden gelen dileklerin yoğunlaştığı diğer bir alanın da
sağlık olduğunu görüyoruz. Bataklıkların kurutulması, hastane, dispanser, do-
ğumevi ve sanatoryum, eczane açılması, ebe ve hükümet tabibi gönderilmesi,
frengi ve sıtma mücadelesinin yapılması gibi dilekler Kurultay’ın gündemine
ulaştırılmıştı.
Gerçekten de, Encümen Raporu’nda yer alan şu istatistik, dönemin sağlık
koşullarının ne kadar yetersiz olduğunu gösterir niteliktedir. “Memleketimizde
10.000 nüfusa yedi yatak isabet etmekte imiş. Bu nisbetin 10 senede 15’e çıkarıl-
masının programlaştırıldığı, Çoruh, Erzurum, Kütahya hastane işlerinin de bu
program dahilinde olduğu anlaşıldı.”
99
Hastanesi, eczanesi, ebesi, hekimi olma-
yan yerlerin varlığı, dönemin sosyo-ekonomik koşullarının kısıtlılığını gösterir
niteliktedir.
Diğer Dilekleri
Tabloda yer alan, ancak tüm detayları ile çalışmada yer verilemeyen ama
önemli sayılabilecek bazı dilekleri burada değerlendirilmesi uygun olacaktır.
Başbakanlıkla ilgili dilekte, dikkati çeken ve karara bağlanan bir dilek
var o da: İnönü Savaşı’nın meydana geldiği alanda, piyade siperlerinin olduğu
yerde, İnönü heykelinin dikilmesi dileğidir ve kabul edilmiştir.
100
Bu dileğin,
İnönü’nün Cumhurbaşkanlığının ilk yılına denk gelmesi tesadüf olmasa gerek.
99 a.g.e., s. 24.
100 a.g.e., s. 4.
90
SEVDA MUTLU
Temmuz - 2013
Milli Şef olmasıyla birlikte, İnönü’nün statüsüne övgünün oldukça yaygın bir
tutum olduğuna tanık oluyoruz. Bu dönemde, İnönü’nün hayatı ile ilgili de pek
çok övgü niteliğinde yayın yapılmıştı. Öte yandan da, İnönü’nün de, Atatürk’ten
sonra kendi imajını yaratıcı ve yüceltici uygulamaları olmuştu. İnönü’ye atfen
yapılan at yarışları, düzenlenen kır gezileri, ansiklopedi ve kitapların ona ithaf
edilmesi, bir takım yerlere onun isminin verilmesi, ona bir takım unvan ve paye-
lerin layık görülmesi, bunlar arasındadır. Çeşitli sanat, eğitim, sportif ve kültürel
faaliyetlere yönelik olarak verilen armağanlar: ‘İnönü Değerlendirme Armağan-
ları’, ‘İnönü Özendirme Armağanları’ adlarını taşımaktaydı.
101
Dikkati çeken ve karara bağlanan, ayrıca basında da geniş yer bulan,
üzerinde durulması gereken bir diğer dilek de halka ucuz radyo temini dileğidir.
Ulaştırma Bakanı Ali Çetinkaya, verdiği cevapta, bu hususta bir kanun lahiyası
teklif edilmek üzere bulunduğunu, bu surette halkın 17-25 lira arası fiyatlarla
birer radyo sahibi olabileceklerini ve halkın bunları kolaylıkla kullanabilmesi
için ayrıca tedbirler derpiş edildiğini ve köylerin radyolanması için idarelerinin
mecbur tutulmasını kaydetmiştir.
102
Halka ucuz radyo verileceğine dair karar,
dönemin basınında büyük puntolarla yer almıştı.
I. Dünya Savaşı yıllarında, etkili bir propaganda aracı olarak radyo kulla-
nımında patlama olmuştu. Türkiye’de devlet, 1930’lardan başlayarak radyo ile
ilgilenmeye başlamıştır. Radyonun anında ve yaygın bir etkiye sahip olduğunun
anlaşılmasından sonra 1936’da çıkardığı bir kararname ile devlet radyonun yö-
netimini doğrudan ele aldı ve radyoculuk tarihimizde ‘devlet tekelinde ve yöne-
timinde radyo’ diye adlandırılan bir döneme geçildi.
103
Bu dönemde, nüfusunun
çoğunluğu köyde yaşayan köylüler için “Ziraat Takvimi Saati” gibi eğitim prog-
ramları düzenleniyordu, “Ancak teknik problemler nedeniyle radyo çok iyi bir
şekilde dinlenemiyordu.
104
Devletin tekeline geçen radyo halkla hükümet ara-
sındaki tek iletişim aracı niteliğindeydi. Hem Devletin, hükümetin ve CHP’nin
halkına kendi varlığın hissettirebileceği bir araç olarak hem de halkın dış dünya
ile bağlantısını kurabileceği yaygın ve etkili (çünkü diğer araçlardan gazeteye
101 Osman Akandere, Millî Şef Dönemi Çok-Partili Hayata Geçişte Rol Oynayan İç ve Dış
Dostları ilə paylaş: |