Barnabas İncili 136
Bağ tarlası olan bir vatandaş vardı ve tarlanın ortasında, içinde
güzel bir incir ağacı olan bir bahçe bulunuyordu. Üç yıldır mal
sahibi ağaca geliyor ve üzerinde hiç meyve bulamıyordu ve tüm
öbür ağaçların meyve verdiğini görünce, bağcısına dedi, “Bu
kötü ağacı kes, çünkü araziye yük oluyor.” Bağcı karşılık verdi,
“Değil efendim; çünkü güzel bir ağaçtır o.” “Ses etme” dedi mal
sahibi, “Çünkü yararsız güzelliklere önem vermem ben. Palmiye
ve pelesenk ağacının incirden daha soylu olduğunu bilmen
gerek. Ama evimin avlusuna bir palmiye ve bir de pelesenk
ağacı fidanı dikmiş ve çevresine hayli para harcayarak duvar
çevirmiştim. Fakat bunlar meyve yerine yığılıp kalan yaprak
verip, evimin önündeki araziyi de verimsizleştirince, ikisini de
ortadan kaldırdım. Şimdi, diğer bütün ağaçların meyve verdiği
bağ tarlama ve bahçeme yük olan evimin uzağındaki bir incir
ağacını nasıl bağışlayayım? Emin ol ki, ona daha fazla
katlanmayacağım.” O zaman bağcı dedi, “Efendi, toprak
oldukça zengin. Bu bakımdan, bir yıl daha bekle. Ben incir
fidanının dallarını budayıp, kendinden toprağın verdiği tüm
fazlalıkları alayım ve taşlı kuru bir araziye koyayım; böyle
yapıca meyve verecektir o.” Mal sahibi karşılık verdi, “Şimdi git
ve öyle yap; bekleyeceğim ve incir fidanı da meyve verecek.”
Bu temsilî hikâyeyi anlıyorsunuz değil mi?”
Havariler cevap verdiler, “Hayır Rab, bu nedenle onu bize
açıklayın.” İsa karşılık verdi,
“Bakın, size diyorum ki, mal sahibi Allah'tır, bağcı da O'nun
kanunu. Allah'ın Cennette palmiye ve pelesenk ağaçları vardı;
şeytan palmiye ağacı, ilk insan da pelesenk ağacıdır. Allah,
bunları çıkarıp attı. Çünkü salih ameller meyvesi vermiyorlar,
bunun yerine pek çok melekleri ve pek çok insanları ayıplayan
dinsizce sözler sarf ediyorlardı. Şimdi, Allah insanı dünyaya,
tüm emir ve yasaklarına göre Allah'a kulluk eden yaratıklarının
arasına indirmiştir. Allah'ın, meleği ve ilk insanı bağışlamayıp,
meleği ebedi, insanı da bir süre için cezalandırdığını görerek
diyorum ki, meyve vermeyen insanı, Cehenneme mahkûm eder.