Barnabas İncili 133
Oruç tutmak ve ruhen uyanık bulunmak birbiriyle öylesine bir
aradadır ki, eğer kişi uyanıklığı bozarsa, oruç da hemen bozulur.
Çünkü bir insan, günah işlemekle ruhun orucunu bozar ve
Allah'ı unutur. İşte, uyanık olmak ve oruç tutmak ruh
bakımından biz ve bütün insanlar için her zaman gereklidir.
Çünkü günah işlemek kimse için meşru değildir. Ama vücudun
oruç tutması ve uyanık kalması, inanın bana her zaman ve herkes
için mümkün değildir. Çünkü hastalar ve yaşlılar, çocuklu
kadınlar, perhiz yapan insanlar, çocuklar ve zayıf yapıda daha
başka kişiler vardır. Kuşkusuz herkes, normal ölçülerine göre
giyinmiş olsalar bile, kendi oruç tutma biçimini tespit etmelidir.
Nasıl, bir çocuğun elbiseleri otuz yaşlarında bir insan için uygun
değildir, aynen öyle, bir kişinin uyanıklığı ve orucu da bir diğeri
için uygun değildir. Ama dikkat edin ki, geceleyin uyanık kalıp,
ardından Allah'ın emri üzere namaz kılmanız ve Allah'ın sözünü
dinlemeniz gerektiği zaman, uyuyasınız diye şeytan tüm gücünü
kullanacaktır. Söyleyin bana, bir arkadaşınız eti yiyip de,
kemikleri size verse razı olur musunuz?”
Petrus cevap verdi, “Hayır muallim, çünkü böylesine arkadaş
değil, sahtekâr denmesi gerekir.” İsa iç çekerek cevap verdi,
“Tam gerçeği söyledin ey Petrus, çünkü kişi vücuduyla
gereğinden fazla uyanık kalıp, ibadet edeceği veya Allah'ın
sözlerini dinleyeceği zaman uyur veya uyuklayıp başı aşağı
düşerse, böylesi bir bedbaht, Yaratıcısı Allah'la alay etmektedir
ve böyle bir günah dolayısıyla da suçludur. Hatta Allah'a
vermesi gereken zamanı çalıp, istediği zaman ve istediği kadar
harcadığı için de bir soyguncudur. Bir insan, içinde en iyi şarap
bulunan bir kâseyi, şarabın en iyi miktarı bitinceye kadar
içmeleri için düşmanlarına, şarabın tortuları kalınca da, içmesi
için efendisine verdi. Efendinin her şeyi öğrendiği zaman
hizmetçisine ne yapacağını ve hizmetçinin onun önünde ne hale
geleceğini düşünürsünüz? Mutlaka onu dövecek ve yerinde bir
kızmayla dünyanın kanunlarına göre kendisini öldürecektir.