Barnabas İncili 131
Öyleyse, uyanık olan ruh, her yerde ve her şeyde Allah'ı duyan
ve daima her an Allah'tan rahmet ve bereket gördüğünü bilerek,
her şeyde her şey kanalıyla ve her şeyin üstünde O'nun celal ve
azametine şükür eden ruh tur. Bu bakımdan, O'nun celal ve
azametinden korkan ruhun kulağında şu melekî söz yankılanır
durur, “Yaratıklar, hükme gelin, çünkü Yaratıcınız sizi
yargılamak diliyor.” Çünkü o hep Allah'a kulluk eder durur.
Söyleyin bana, daha fazlasını, bir yıldızın ışığıyla veya güneşin
ışığıyla görmek istemez misiniz?”
Andreas cevap verdi, “Güneşin ışığıyla; çünkü yıldızınkiyle
yakındaki dağları bile göremeyiz, ama günesin ışığıyla en
minnacık bir kum tanesini görürüz. Bu nedenle de, yıldızın
ışığında korkarak yürürken, güneşin ışığında güvenle yürürüz.”
İsa karşılık verdi.
“Aynen öyle de, size diyorum ki, ruhla Allah'ımız olan adalet
güneşiyle bakmalı, vücudun gördükleriyle övünmemelisiniz. Bu
bakımdan, en doğru olan, vücudun uyumasından mümkün
olduğu kadar kaçınmaktır, ama bundan kaçınmak da, nefis ve
beden yiyecekle, zihin de işle ağırlaştığından hemen hemen
imkânsızdır. Bundan dolayı, bırakın çok fazla iş ve çok fazla
yemekten kaçınmak için birazcık uyusun. Ruhumun huzurunda
durduğu Allah sağ ve diridir ki, her gece bir miktar uyumak
meşrudur, fakat Allah'ı ve korkunç hükmünü unutmak asla
meşru değildir ve ruhun uyuması böylesi bir unutmadır.”
O zaman, bu satırları yazan karşılık verdi, “Ey muallim, Allah'ı
her zaman hatırda nasıl tutabiliriz? Emin olun, bize bu imkânsız
görünüyor.” İsa, iç çekerek dedi, “İnsanın çekebileceği en büyük
ıstıraptır bu, ey Barnabas. Çünkü insan burada yeryüzünde
yaratıcısı Allah'ı her zaman hatırda tutamaz; ancak kutsal olanlar
bunun dışındadır. Çünkü onlar, Allah'ı unutamasınlar diye
içlerinde Allah'ın bereketinin nurunu taşıdıklarından Allah'ı her
zaman hatırda tutarlar. Ama söyleyin bana, taş ocağında
çalışanları gördünüz mü?