Barnabas İncili 234
Öyle ki, Yaratıcımız Allah bir tek Allah’tır ve ben Allah'ın
kuluyum ve sizin Mesih dediğiniz Allah'ın Elçisi'ne hizmet
etmek arzu ediyorum.” Baş kâhin dedi, “Öyleyse, mabede
halktan bu kadar büyük bir kalabalıkla gelmenin yararı ne?
Yoksa kendini İsrail'in kralı mı yapmak istersin? Sakın ki, başına
bir tehlike gelmesin!” İsa cevap verdi, “Eğer ben kendi ün ve
şanım için çalışsam ve kendi payımı bu dünyada istemiş
olsaydım, Nain halkı beni kral yapmak istediği zaman
kaçmazdım. Bana gerçekten inan ki, bu dünyada hiç bir şeyin
peşinde değilim.” O zaman, baş kâhin dedi, “Mesih'le ilgili
olarak bir şeyi bilmek istiyoruz.” Ve hemen kâhinler, din
adamları ve Ferisiler İsa'nın çevresinde bir halka oluşturdular.
İsa karşılık verdi, “Mesih hakkında bilmek istediğiniz bu şey
nedir? Ne belli, yalan olmasın bu? Emin olun ki, size yalan
söylemeyeceğim. Çünkü yalan söylemiş olsaydım, tüm İsrail'le
birlikte siz, din adamları ve Ferîsiler tarafından göklere
çıkarılacaktım; ama size gerçeği söylediğim için benden nefret
ediyor ve beni öldürmenin yollarını arıyorsunuz?” Baş kâhin
dedi, “Şimdi biliyoruz ki, senin sırtında cinin var; çünkü sen bir
Samirîsin ve Allah'ın kâhinine saygı duymazsın.” İsa cevap
verdi,
“Allah sağ ve diridir ki, benim sırtımda cinim yok, bilakis ben
cini fırlatıp atmaya çalışıyorum, dolayısıyla, bu sebepten cin
dünyayı bana karşı ayaklandırıyor. Çünkü ben bu dünyadan
değilim. Ben, beni dünyaya gönderen Allah'ın yüceltilmesi için
çalışıyorum. Bu bakımdan, bana kulak verin, size kimin sırtında
cini bulunduğunu söyleyeceğim. Ruhumun huzurunda durduğu
Allah sağ ve diridir ki, cinin iradesiyle çalışanın sırtında cin
vardır, o kendisine iradesinin yularını takmış, onu istediği gibi
yönetip, her kötülüğe koşturuyor. Bir elbise nasıl sahibini
değiştirince, aynı kumaş olduğu halde, adını da değiştirirse,
insanlar da tek bir maddeden olmalarına rağmen, insanın içinde
çalışanın yaptıkları nedeniyle farklılaşırlar. Eğer ben bildiğim
kadarıyla günah işlemişsem, bir düşman olarak benden nefret
etmek yerine, niye bir kardeş olarak beni uyarmazsınız?