Barnabas İncili 98
Fakat sade dilliliğinden acıma duyguları harekete geçip onu
salıverip, dedi, “Defol, benim bağımda daha fazla çalışmanı
istemiyorum, senin borcunu ödemen için bu kadarı yeter.”
İkincisi geldi ve ona bağ sahibi dedi, “Hoş geldin benim bağcım!
Bana borçlu olduğun meyveler nerede? Kuşkusuz sen, bağların
nasıl budanacağını en iyi bilen olduğundan, sana icara verdiğim
bağım çok meyve vermiş olmalı.” İkinci adam cevap verdi, “Ey
efendi, senin bağın öyle duruyor, çünkü ben ne kök ve dalları
budadım, ne de toprağı işledim; bu bakımdan, bağ meyve
vermedi, ben de sana borcumu ödeyemiyorum.”
Bunun üzerine bağ sahibi, üçüncü adamı çağırdı ve hayret içinde
sordu, “Bana, kendine ikinci bağı icara verdiğim şu adamın, sana
icara verdiğim bağın nasıl işleneceğini sana tam olarak
anlattığını söyledin. Öyle de, nasıl olur da ona icara verdiğim
bağ, hepsi aynı toprakken meyve vermemiş olsun?” Üçüncü
adam cevap verdi, “Efendi, bağlıklar yalnızca konuşmakla
işlenmez, fakat bağının meyve vermesini isteyen günde bir
gömlek terletmelidir. Ve hiç bir şey yapmaz, ama vaktini
konuşmakla harcarken ey efendi, senin bağcının bağı nasıl
meyve versin? Emin olun ey efendi, eğer o kendi sözlerini
uygulamaya koymuş olsaydı, bu kadar çok konuşamayan ben
sana iki yıllık icarı öderken, o beş yıllık bağ kirasını verirdi.”
“Efendi kızdı ve bağcıya sertçe çıkıştı “Ve sen, kesilecek dalları
kesmeyip, tarlayı düzlememekle büyük bir iş yaptın. Bu nedenle
de, sana verilecek büyük bir ödül var!” Ve hizmetçilerini çağırıp,
onu acımadan dövdürdü. Ve sonra da, onu her gün döven zalim
bir hizmetçinin gözetiminde hapse koydu. Ve arkadaşlarının
ricalarına bakıp da, hiç bir zaman serbest bırakmak da İstemedi.
Bakın, size diyorum ki, Hüküm Günü'nde pek çokları Allah'a
diyecek, “Rab, biz senin kanununu vaaz ettik ve öğrettik.”
Bunlara karşı kuşlar bile haykırıp, diyecekler, “Siz başkalarına
vaaz ederken, kendi dilinizle kendinizi mahkûm ediyordunuz, ey
günah işçileri!”