4
Günlük Yaşamda
Mitoloji
Prof. Dr. Tuncay Altuğ
Vakfımız, 30 Kasım 2010 Salı günü “Mitolojinin Bugünkü
Yaşantımıza Yansımaları” başlıklı konuşmasıyla Tıbbi
Biyoloji Profesörü Tuncay Altuğ’u ağırladı. Tuncay
Altuğ yaptığı sunumla mitolojik tanrıların isimlerinin
ve öykülerinin tıp, astronomi, kimya, coğrafya ve diğer
birçok bilim ve sanat alanında nasıl yer ettiklerini
anlattı. Konuşma metninin ana hatlarını bültenimizin bu
sayısında sizler için derledik...
Yüzyıllardır dünya milletlerinin edebiyatlarına, sanat
eserlerine ilham kaynağı olan mitler günlük yaşantımızın
içinde de birçok alanda karşımıza çıkmaktadır. Gittiğimiz
bir resim galerisinde ressamın bütün ilhamını, bir operada
bestecinin yaptığı bestedeki duyguları, okuduğumuz bir
kitabın yazarının konu seçimindeki ipuçlarını buralardan
aldığını görebiliriz. Bu yazıda mitolojinin bilim dallarında
ve günlük yaşantımızdaki yansımalarını yazının
boyutlarının izin verdiği ölçüde ele alacağım.
Tıp Alanında Mitoloji
Yunan ve Latin kaynaklı bilim terminolojisinin gelişimi,
Batıda sanayi devriminin ve buna bağlı bilgi üretiminin
hızla arttığı döneme rastlamaktadır. Sağlık alanında da
büyük gelişmeler oluyordu; her gün yeni tanı ve tedavi
prensipleri gelişiyordu. Hastalıklar daha iyi anlaşılır
olmuştu. Mikroskop ve antibiyotiklerin bulunuşu bir devrim
niteliğindeydi. Tüm bu gelişmeler Amerika ve Avrupa gibi
Batı toplumlarında gerçekleşiyordu. Doğal olarak bilimi de
onlar yönlendirecekti. Onlar da kendi kültürlerinin kökeni
olarak Yunan kültürünü gördükleri için, o kültürden özenle
seçtikleri isimleri yıllar içinde şekillendirerek günümüze
kadar ulaştırmışlardır.
Örneğin, sağlık bilimlerinde bütün dalların sembollerinde
yılan figürü olması konusunu araştırdığımızda, karşımıza
Asklepios kültü çıkar. Yılan ve asa Yunan mitolojisinde tıp
tanrısı olan Asklepios’un (Latince Aesculap) sembolüdür.
Asklepios Apollon’un oğludur. Hekimlik sanatını, doğayla
içiçe yaşayan Kentaur’dan (at adam) öğrenmiştir. At adam
ona sanatının tüm inceliklerini öğretmiş, bütün şifalı
otları ve suları göstermiştir. Heykellerinde yılanlı asa
Asklepios’un bir elinde dururken diğer elinde şifa içeren
ilacın bulunduğu kutsal tas yer alır. Yılanın zehiri uzun
zamandır bir şifa kaynağı olarak görüldüğü için sembole
dönüşmüştür. Tapınaklara şifa amacıyla gelen hastaların
bazıları, zehiri alınmış bir yılan tarafından ısırtılırdı. İnanca
göre yılanın yaladığı yara iyileşiyordu. Asklepios’a göre,
hekim yılan gibi sessiz olacak, kimsenin sırrını başkasına
söylemeyecek, sabır ve sessizlik içinde iş görecektir. Yılan
mevsimsel olarak deri değiştirdiği için ölümsüz kabul edilir.
Çünkü sonsuz şekilde yenilenmektedir. Birçok mitolojide
hayat ağacını koruyan yılan, aynı zamanda bu ağaçtan
beslenir şekilde tasvir edilir. Bu şekilde yılan hem ölümü
hem de yaşamı sembolize eden zıtlık içinde görülmektedir.
Yunan mitolojisi dışında Gılgamış’la ilgili bir mit daha
bulunmaktadır. Gılgamış ölümsüzlük bitkisini arar ama
bulduğu anda da otu bir yılan ondan çalar ve yutar. Yılanın
bu öyküde olduğu gibi ölümsüzlük otunu yiyen bir canlı
olması nedeniyle onun görüntüsünün sağlık amblemi olarak
alındığı ileri sürülmektedir.
Psikiyatride Mitoloji
Psikiyatri terimi Yunanca psykhe ve iatros sözcüklerinin
birleşiminden oluşmuştur. Terimin içindeki Psykhe sözcüğü
Yunanca’ya mitolojiden girmiştir. Psykhe’nin güzelliğini
kıskanan Afrodit, oğlu Eros’tan Psykhe’yi dünyanın en
çirkin insanına aşık etmesini ister. Ama Eros kendisi
Psykhe’ye aşık olur. Bundan sonra Psykhe’nin ruhsal
durumunu alt üst eden birçok olay gelişir.
Panik
“Panik” teriminin atası Pan’dır; Pan mitolojide sürülerin
ve çobanların tanrısı idi. Pan keçi ayakları ve keçi kuyruğu
ile dünyaya geldi. Alnında iki boynuz vardı. Çenesinde bir
teke sakalı sarkıyordu. Savaşçı tanrı kimliğiyle Titanlar
Savaşı’nda yer almış ve özellikle Zeus’un zaferine katkıda
bulunmuştur. Helezon biçimindeki boru çalgısının korkunç
sesiyle Titanlar arasına korku ve panik salmıştır. Pan bazen
kötü niyetli, korkunç bir yaratık gibi, ıssız yerlerde, dağ
başlarında, yolunu şaşıran tek kalan kimselerin gözüne
görünür, onların ödlerini koparırdı. Pan’ın yakınlarda
olduğunu hisseden hayvanlar duydukları ani gürültüler,
beklemedikleri yaygaralar karşısında darmadağın olarak,
çıldırmış gibi koşarlardı. Çobanlar bile bu durumdan
ürkerler, korkarlar, onlar da düşünmeden kaçarlardı. Bu
“Panik”, yani Pan’dan gelen korku ve dehşettir.
Fobi
“Fobi” terimi Yunanca phobos kelimesinden türetilmiştir.
Phobos, Yunan mitolojisinde Ares’in mahiyetindeki korku
tanrısıdır. Phobos, savaş tanrısı olan Ares’in yanından hiç
ayrılmaz ve korku ile dehşeti simgelerdi. Tanrı Phobos
“fobi” olarak modern tıbbın içine girerek yine korku ve
dehşet saçmaya devam etmektedir. Fobi kelimesi genel
olarak tıpta psikiyatri bölümünde sıkça kullanılan bir
terimdir. Birçok sözcüğün sonuna eklenerek yüzlerce
terim türetilmiştir. Hatta Thanatofobi (ölüm korkusu) ve
Araknofobi (Örümcek korkusu) gibi kelimelerde yan
yana iki mitolojik kökenli kelime birleşerek isimlendirme
yapılmıştır. Fobi kelimesini ilk olarak Romalılar
kullanmışlardır. O devirde hidrofobi sözcüğü kuduz
olgularında sudan kaçmayı tanımlayan bir kavram olarak
kullanılmıştır.
Hipnoz
Hypnos Yunan mitolojisinde uyku tanrısıdır. Erebos
(karanlık) ile Nyks’in (gece) oğludur.
Uyku tanrısının sarayına asla gün ışığı giremezdi. Hypnos
yumuşak sedirinde yatar, mağarasında haşhaş tütsüler
bulundururdu. Çevresinde ise düşlerin yaratıcısı oğulları
yer alırdı. Hypnos günün yorgunluklarını atmak için tüm
canlı ve cansızları uyutarak dinlendirirdi. Mitolojiden
adını alan hipnoz olayı günümüz sağlık bilimlerinde halen
kullanılmaktadır.
Elektra Kompleksi
Elektra, Yunan mitolojisinde, Agamennon ile
Klytaimnestra’nın kızıdır. Babaları, annesi ve onun
sevgilisi tarafından öldürüldüğünde, kardeşi Orestes’i
uzaklaştırarak onun yaşamını kurtarır. Orestes döndüğünde,
annesiyle sevgilisinin öldürülmesinde Elektra’ya yardım
eder. Elektra tıpkı Oidipus gibi içerdiği zengin anlamlarla
sanat dallarının her alanında sanatçılara ilham kaynağı
olmuş ve yeni özellikler kazanıp zenginleşerek günümüze
kadar uzanmıştır. Elektra’nın babası nedeniyle annesini
öldürmesi, psikanalizde babaya aşırı düşkünlük şeklinde
ortaya çıkan olgularla benzerlik kurulmasına yol açmış ve
bu terim günümüz tıbbının terimleri arasına katılmıştır.
Letarji
Özellikle nörolog ve psikiyatristlerin daha çok kullandıkları
bir terim olup kişinin derin uyuşuklukta olduğu sürekli ve
patolojik uyku durumunu ifade eder. Kişinin kaslarında da
tam bir gevşeme vardır. Bu terimin türetilmesinde de iki
mitolojik tanrıçanın torununun adından faydalanılmıştır.
Bu torunun adı Lethe’dir; Lehte ölüler ülkesinde bir pınar
halini almıştır ve suyundan içen huzur içinde uykuya
dalmaktadır. Günümüzde sebepsiz uyumalara verilen isim
olmuştur.
Tıpta isimler bu kadarla bitmemektedir; daha başka birçok
organımızın (İris, Atlas omuru, Aşil tendonu, Himen),
hastalık ya da semptomların (Priapizm, Caput medusa,
Veneryan, Nimfomaniya) ve bakterilerin (Staphilokok,
Proteus) adları mitolojik kökenlidir.
Astronomide Mitoloji
Gezegenler tanrılara benzetilerek adlandırılmıştır. En
büyük gezegene en büyük tanrının adı Jüpiter (Zeus), en
güzel görülen gezegene Venüs (Afrodit), en kızıl görünen
gezegene Mars (Ares) denilmiştir. Mars’ın uydularından
biri korku tanrısının adı Fobos’dur. Deniz tanrısı Neptün
(Poseidon) de gezegen Neptün’ün mavi görüntüsü
sayesinde onunla eşleşmiştir. Pluton (Hades) bilindiği gibi
yer altı tanrısıdır. Bu tanrı efsanelerde yer üstüne çok az
çıkar. Eski dönemlerde gezegen olduğu sanılan ve bugün
gezegen olmadığı kabul edilen Pluton güneş sistemimizin
en uzak gezegeniydi. İsimlendirilirken Pluton adını
almasının nedeni, yeraltı tanrısının Güneşi en az gören tanrı
olmasıdır.
Coğrafya Terimlerinde Mitoloji
Bu alanda da mitoloji kökenli sözcük örnekleri
bulunmaktadır. Avrupa kıtasının adı Zeus’un sevgililerinden
biri olan Europa’dan, Volkan terimi de en eski Latin
tanrılarından biri olan Vulcanus’tan gelir. Sönmüş yanardağ
olarak saygı görmüş, sonraları da yanardağların içinde
çalıştığına inanılmıştır. Gaia’nın oğlu olan Okeanus
yerkürenin çevresindeki devasa ırmağın tanrısıdır.
Ayrıca Okeanus mitolojide dünyayı çevreleyen denizi de
simgeler. Bu haliyle de yeryüzünün büyük denizlerine
yani okyanuslara isim babası olmuştur. Coğrafyada
aslında mitolojide bir Titan olan Atlas’ın da önemli yeri
vardır. Boreas Trakya’da oturan Kuzey rüzgârı tanrısıdır
ve günümüzde kullandığımız Bora rüzgârlarının isim
babasıdır.
Kimyada Mitoloji
Kimya biliminde de mitoloji en fazla elementin
isimlendirilmesinde kullanılmıştır. Phosphoros, sabah
yıldızının Yunan mitolojisindeki adıdır. Sabah yıldızının
parlaklığı fosfor elementini isimlendirmiştir. Selenyum
elementi yandığında parlak bir alev oluşturur. Bu görüntü
elementin adını mitolojide Ay’ın simgesi olan Selene’den
almasını sağlamıştır. Cıva bir yere döküldüğü zaman
sağa sola dağılacak biçimde hareket eder ve toplaması
oldukça zordur. Batı dillerinde cıvaya “mercure”
denir. Bu isim Romalıların Mercirus adını verdikleri
Hermes’ten gelmektedir. Hermes mitlerde anlatıldığı
gibi daha doğduğunun ertesi gününden başlayarak ele
avuca sığmayan hareketler yapmıştır. Onun bu ele avuca
sığmayan hareketleri cıva metaliyle benzerlik kurulmasına
neden olmuştur.
Müzikte Mitoloji
Müzisyenler de en az ressamlar kadar mitolojiden ilham
almıştır. Hatta bizzat “müzik” sözcüğü de mitolojiden
kökenlenmiştir. Yunanca musiki anlamına gelen “mousikos”
sözcüğünün mitolojideki Mousalar’la ilgili olduğu, bu
sözcüğün ayrıca şiir ve öteki sanatları da kapsadığı ileri
sürülmektedir. Zeus ile Mnemosyne’nin hepsi bakire
dokuz kızı olan Mousalar “esin ve sanat perileri ya da
tanrıçaları” olarak nitelendirilirler. Mousalar’ın başı olarak
adlandırılan Kalliope lirik şiirin esin perisidir. Erato ise
koro halinde söylenen aşk şiirlerine esin kaynağı olmuştur.
Mitolojinin müzik eserlerinin konularını etkilemesini ise
barok dönemle birlikte görüyoruz. Tarihteki ilk operalar
Orfe ve Euridice’nin acıklı öykülerinden kaynaklanmıştır.
Beethoven ise Prometheus’un Yaratıkları adlı bale
yapıtını yazmıştır. Müzik alanında daha birçok besteci
mitolojik öykülerden esinlenmiştir. Müzik alanına sadece
Yunan mitolojisi esin kaynağı oluşturmamıştır. Örneğin,
Wagner eski Alman, Sibelius ise Fin mitolojilerinden
esinlenmişlerdir.
Bilgisayar Teknolojisinde Mitoloji
Oldukça yeni sayılabilecek bir olgu olmasına rağmen, halen
bilgisayar teknolojisinin buluşlarında da mitolojik öykü
kökenli isimler kullanılmaktadır. Örneğin, bilgisayarda bir
güvenlik programı olan Kerberos, adını ölüler ülkesinin
kapısını bekleyen üç başlı bir köpek olan Kerberos’tan
almıştır. Bu konuyu incelerken Trojanları da unutmamamız
gerekir.
Sinemada Mitoloji
Bir dönem sinemada peşpeşe konusunu mitolojiden alan
filmler çevrilmiştir. Bunlar içerisinde Herkül filmleri ön
sırayı tutmaktadır. Truva savaşları defalarca filmlere konu
olmuştur. Oidipus ve Elektra mitleri hem sinemada hem de
tiyatroda yine çok sık ele alınmıştır.
Resim Sanatında Mitoloji
Ortaçağdan beri birçok ressam tablolarını mitolojik
öykülerden esinlenerek yapmıştır. Bu alanda sınırlı
satırlarda sayamayacağımız kadar çok eser bulunmaktadır.
Bunlar içinde bekli de en ünlüsü Botticelli’nin “Venüsün
Doğuşu” adlı tablosudur.
Bülten Künye
Yayın Adı
Düşünüyorum •
İmtiyaz Sahibi
Şeyma Bobaroğlu
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ekrem Genç
İdare Adresi
Bayar Cad Papatya Apt. 22/11 Erenköy İstanbul
0216 382 81 73
Basım Yeri
Pınarbaşı Matbaacılık (Hülya Pınarbaşı)
Alemdar Mah. Molla Fenari Sokak Molla Fenari Çıkmazı Birol İş Merkezi
No:10/1 34110 Cağaloğlu İstanbul Tel.: 0212 511 11 82
Yayın Süresi
Aylık •
Dili
Türkçe •
Türü
İlmi, Fenni, Edebi •
Alanı
Yerel
Yazı İşleri Kurulu
Arzu Cengil, Deniz Demirdöven,
Deniz Tipigil, Ekrem Genç, Hatice Uzun Çoban, İzzet Erş,
Nurgül Demirdöven, Selin Erş, Sevgi Genç
E-posta
bulten@anadoluaydinlanma.org
Web
www.anadoluaydinlanma.org
5
2010 Yılının Öne Çıkan
Teknoloji Haberleri
Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN),
aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 5 ülkenin
asil üye adaylık başvurusunu kabul etti
CERN’ün, sosyal paylaşım sitesi Twitter’da yayımladığı
açıklamaya göre, kurumun 157. kuruluna katılan delegeler,
Türkiye’nin yanısıra Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail,
Sırbistan ve Slovenya’yla da üyeliğe giden adaylık
sürecinin başlamasını benimsedi. Tüm aday ülkelerin,
resmi görüşmelerin yapılacağı 3 yıllık bir sürecin ardından
CERN’e asil üye olması öngörülüyor. 12 Avrupa Devleti
tarafından 1954’te kurulan CERN’ün bugün 20 üyesi
bulunuyor.
Science dergisi, bu yılın en büyük icadının
“Kuantum Cihazı” olduğunu açıkladı
Çıplak gözle görülebilen ve dünyanın en ufak cihazı olan “Kuantum
Cihazı”, Science dergisi tarafından “2010 yılında geliştirilen dünyanın en
önemli buluşu” olarak gösterildi.
Science dergisinin her yıl yaptığı araştırmalara dayanarak belirlediği
dünyanın en büyük icadı listesine bu yıl “Kuantum Cihazı” damgasını
vurdu. Bu aletin klasik mekanik yasalarına göre hareket etmeyen ilk
yapay obje olduğunu ifade eden makalede, söz konusu objenin bir atom
ya da molekül gibi tepki verdiği ve sürekli hareket ettiği bildirildi.
Time dergisi,
popüler sosyal
paylaşım ağı
Facebook’un
kurucularından
Mark Zuckerberg’i
(26) yılın adamı
seçti
Amerikan haber dergisi Time’ın
okuyucuları tarafından yılın
kişisi olarak Wikileaks’in
kurucusu Julian Assange
seçilmesine rağmen editörlerin
tercihi farklı oldu. Editörler,
okuyucuların yaptığı
oylamada 10. sırada yer alan
Facebook’un kurucusu Mark
Zuckerberg’i yılın kişisi olarak seçti. Başbakan Tayyip Erdoğan da
okuyucuların oylarıyla belirlenen sıralamada ikinci olmuştu.
Okuyucu oylamasına göre ilk 10 sıralama şöyle oluştu:
1. Julian Assange
2. Recep Tayyip Erdoğan
3. Lady Gaga
4. Jon Stewart ve Stephen Colbert
5. Glenn Beck
6. Barack Obama
7. Steve Jobs
8. Şilili maden işçileri
9. Amerikalı işsizler
10. Mark Zuckerberg
T3 ödüllerine
bu yıl Apple
damgasını vurdu
Her yıl düzenlenen ve en
yenilikçi, en kullanışlı
cihazları ödüllendiren T3
ödüllerine bu yıl Apple
damgasını vurdu. Özellikle
Apple’ın çok ses getiren
tableti iPad en önemli iki
ödülü birden alarak geceye
damgasını vurdu. İletişim
cihazları ödülünü iPhone
4
aldı. Yılın bilgisayarı
ödülü ise Macbook Pro’ya
gitti. Cihazların yanısıra perakende mağazalarının konsepti ve başarısı
sayesinde de ödüllendirilen Apple, Apple Store için de bir ödüle layık
görüldü.
Fakat Apple için T3’teki en önemli ödüllerden biri olan yılın telefonu
ödülünde iPhone 4 birinciliğe ulaşamadı. Apple’ın bu dalda ikinciliğe
razı olmasına neden olan cihaz ise HTC’den geldi. Bu alanda HTC
Desire yılın telefonu ödülünü
almayı başardı.
WikiLeaks
açıkladığı
belgelerle tüm
dünyayı sarsmaya
devam ediyor
Şimdiye kadar açıkladığı
toplam bir milyon civarında
gizli yazışma ile diplomaside
depreme yol açan WikiLeaks,
İsveç merkezli uluslararası bir
oluşum.
800 Gönüllüsü Var
2006 yılında kurulan
WikiLeaks’in bünyesinde
Amerikalı, Avrupalı, Tayvanlı,
Avustralyalı, Güney Afrikalı
gazeteciler, Çinli muhalifler,
matematikçiler, teknoloji
alanında uzman isimler
bulunuyor. Sayıları 800
civarında olduğu tahmin edilen bu isimler gönüllü çalışıyor.
Liderleri Eski Bir Bilgisayar Korsanı
Oluşumun lideri eski bir bilgisayar korsanı olan Avustralyalı
gazeteci Julian Assange...
Amaçları ise gizli belgeleri kamuoyu ile paylaşmak.
WikiLeaks’e ulaşan bilgiler, uzmanlar tarafından teker
teker değerlendiriliyor. Çok gizli bazı belgeler, dedikodular,
yorumlar ayıklanıyor, sadece belge niteliğinde olanlar
yayınlanıyor. Yayınlanan belgeler “çok gizli” değil, sadece
“gizli” sınıfında yer alan belgeler.
Oluşum, Washington’ın çeşitli ülkelerdeki Amerikan
büyükelçilikleri ve konsoloslukları ile gizli yazışmaları internet
sitesinde yayınlamasıyla dikkatleri çekti.
denizdemirdoven@gmail.com
TEKNOLOJİ
Derleyen: Deniz Demirdöven
BİZİM SAHAF
Hazırlayan: İzzet Erş
Buda’nın Öğretisi
Thich Nhat Hanh
Yayınevi: Okyanus Yayınları
295 sayfa
Günümüzde milyonlarca insan tarafından dinsel
bir tapınç haline getirilen Budacılık, özünde İ.Ö.
500 yıllarında Buda Sakyamuni tarafından ortaya
konulmuş bir yaşam felsefesi, bir yaşam yoludur.
Bir tek amacı vardır öğretinin o da Buda’nın
aydınlandıktan sonra öğretisini yaymaya
başladığında tekrar tekrar söylediği şu sözlere, şu
anlayışa dayanır: “Ben sadece acıyı ve onu nasıl
yok edeceğinizi öğretiyorum.”
Vietnamlı Budacı Keşiş Thich Nhat Hanh
Buda’nın Öğretisi adlı bu kitapta başta Budacı
öğretinin özü olmak üzere, Dört Yüce Gerçek,
Sekiz Aşamalı Yüce Yol, Özgürleşmenin Üç
Kapısı, Üç Dharma Mührü, Altı Paramita gibi
Budacı öğretinin temel sacayaklarını şiirsel bir
dille ve açık bir anlatımla en ince ayrıntısına
kadar anlatıyor. Acının doğasındaki bilgeliği ve
acının şefkat, sevgi ve neşenin yaratılmasındaki
önemli rölünü gesteriyor.
Budacı öğretiyi bütünüyle kuşatan ve öğretinin
yüreğinden seslenen bu son derece etkileyici
kitabı okuyucularımızın değerlendirmesine
sunuyoruz.
Dalai Lama Thich Nhat Hanh için şöyle demiştir:
“Thich Nhat Hanh bize kendi içimizde
yaratacağımız içsel huzurla dünyada
yaratacağımız barış, esneklik, huzur arasındaki
paralelliğin ne kadar önemli oldğunu gösteriyor”
Thich Nhat Hanh
6
Kara Enerji
“Kara enerji” nedir? Aslında en basit cevap, bilmiyor
olduğumuz. Öyle görünüyor ki o, evrenin işleyişine ilişkin
anlayışlarımızın çoğu ile çelişiyor.
Hepimiz biliyoruz ki, ışık dalgaları, başka bir deyişle
radyasyon (ışınım), enerji taşır. Sıcak bir yaz gününde
dışarıya adım atar atmaz o enerjiyi hissedersiniz.
Einstein’ın meşhur denklemi, E=mcô, bize madde ile
enerjinin birbirine dönüştürülebilir olduğunu, aslında
ikisinin de aynı şeyin farklı formları olduğunu öğretti.
Gökyüzünde buna dair devasa bir örneğimiz var: Güneş.
Güneş, gücünü kütleyi enerjiye dönüştürmekten alır.
Hiçbir Şeyden Çıkan Bir Şey
Fakat, ister maddeden ister ışınımdan olsun, enerjinin bir
kaynağı olması gerektiği kabul edilmektedir. Buradaki
nosyon, uzayın madde ve ışınımın tümünden yoksun iken
dahi, arta kalan bir enerjisinin olduğudur. İşte bu “uzay
enerjisi”, kozmik bir ölçekte ele alındığında, kâinatın
genişlemesini arttıran bir kuvvete yol açar.
Belki de kara enerji, atomdan da küçük ölçekteki
parçacıkların garip davranışlarının bir sonucudur. Kuantum
mekaniği denilen çok küçük parçaların fiziği, sadece çok
kısacık anlar için olsa bile, enerjinin de maddenin de
yokluktan ortaya çıkmasına izin veriyor. Maddenin sürekli
anlık görünüş ve yokoluşları, aksi takdirde boş olan uzaya
enerji veriyor olabilir.
Olası ki kara enerji, kâinat sadece belli bir büyüklüğe
ulaştığında etkisini göstermeye başlayacak olan yeni
ve temel bir kuvvet yaratıyor. Bilimsel teoriler böylesi
kuvvetlerin olasılığına imkân tanıyor. Bu kuvvet, önce
zayıflayıp sonra tamamen ortadan kaybolmadan önce
kâinatın milyarlarca yıl boyunca ivmelenmesine neden
olacak geçici bir kuvvet olabilir.
Ya da belki de cevap, uzun zamandır çözülmeden bekleyen
bir problemin altında yatıyor: Büyük ve çok küçük
parçaların fiziğini nasıl uzlaştırabiliriz?.. Einstein’ın
“genel görelilik” olarak adlandırılan çekim teorisi,
gezegenlerin hareketinden kara deliklerin fiziğine kadar
her şeyi açıklayabilse de, atomları oluşturan parçacıklar
ölçeğinde uygulanamaz görünüyor. Parçacıkların nasıl
davranabileceklerini öngörebilmek için, kuantum mekaniği
teorisine ihtiyacımız var. Kuantum mekaniği parçacıkların
işlevselliğini açıklıyor, fakat bu teori de atomdan daha
büyük ölçeklerde uygulanamıyor. Bu iki teoriyi bir araya
getirerek ulaşılabilecek anlaşılması zor çözüm, kara enerji
için doğal bir açıklama sağlayabilir.
Dostları ilə paylaş: