Helena Yaşantımı Altüst Ed yor
Gel zaman g t zaman yen ev me daha da alışmıştım; hoş, pek söz
hakkım yoktu, Eurykle a le kaynanam a leyle lg l bütün sorunları
çözüp evle lg l kararları verd kler nden bana fırsat bırakmıyorlardı.
Krallığın denet m doğal olarak Odysseus’taydı, babası Laertes de
oğlunun kararlarına karşı çıkmak ya da onları desteklemek ç n arada
b r burnunu sokardı şlere. S z n anlayacağınız, b ld k a le düzen yle
çek p çev r yorlardı her şey , en çok onların sözü geçerd . Heps n n
buluştukları ortak noktaysa, karar vermen n bana düşmed ğ yd .
Akşam yemekler daha b r gerg n geçerd . Erkekler arasında
g zl den g zl ye öfkelenmeler, somurtmalar ve d ş b lemeler görülür,
kaynanamsa ölüm sess zl ğ ne g rerd . Onunla konuşmaya
çalıştığımda, karşılık ver rken yüzüme b le bakmaz, d yecekler n
tabureye ya da masaya bakarak söylerd . Eşyalarla yapılan tüm
konuşmaların layık olduğu g b ağzından çıkan sözler kaskatı ve
kupkuru olurdu Çok geçmeden olup b tenlerden uzak kalmanın ve
lg alanımı Telemakhos le sınırlamamın daha huzurlu olduğunu
anladım, Eurykle a z n verd ğ nde elbet. “Sen daha kend n
çocuksun,” derd bebeğ m kollarımdan alırken. “Ver şte, yavrucuğu
b raz sallayayım. Sen g t, keyf ne bak.” Ama bunu nasıl yapacağımı
b lm yordum. Köylü kızlar ya da köleler g b tek başına dere tepe
dolaşmak veya kıyıya nmek söz konusu b le olamazdı; dışarı
çıkarken yanıma k h zmetç almalıydım -saygınlığımı korumam
gerek rd , üstel k herkes n gözü kralın karısındaydı- onlar b rkaç adım
ger den gel rlerd , yakışan buydu. Den zc ler n bakışları ve kasabalı
erkekler n fısıltıları arasında süslü püslü urbalarımla lerlerken ödül
olarak ver lecek at g b h ssederd m kend m . Akranım ya da deng m
b r tek arkadaşım yoktu, dolayısıyla bu gez nt ler h ç de eğlencel
geçmezd , zaten ben de bu nedenle pek sık çıkmazdım dolaşmaya.
Bazen avluda oturur, yün eğ r rken h zmetç ler n ş yaparken
attıkları kahkahalara, söyled kler şarkılara, kıkırdamalarına kulak
ver rd m. Yağmur yağdığı zaman dokuma ş m kadınlar konutunda
yapardım. H ç olmazsa orada tek başıma kalmıyordum, dokuma
tezgâhlarının başında mutlaka b rkaç köle olurdu. Dokuma ş nden
hoşlanıyordum, ama b r yere kadar. Yavaş lerleyen, uyumlu,
yatıştırıcı b r özell ğ vardı, h ç k mse, kaynanam b le ben boş
oturmakla suçlayamazdı. Böyle b r söz ett ğ n sanmayın, y ne de
sözsüz suçlama d ye b r şey vardır, değ l m ?
Çoğu zaman odamızdan çıkmazdım -Odysseus’la paylaştığımız
odadan söz ed yorum. Sparta’dak odam kadar olmasa da güzel b r
oda sayılırdı, den z manzarası vardı. Odysseus b ze özel b r yatak
yapmıştı, karyola d rekler nden b r kökler hâlâ altımızdak toprakta
olan zeyt n ağacından yontulmuştu. Böylece k mse, dem şt , bu
yatağı buradan ne kımıldatab l r ne de yer n değ şt reb l r, üstel k
orada döllenen çocuğumuza da şans get r r bu. Bu karyola d reğ
onun büyük sırrıydı: Odysseus’tan, benden, b r de h zmetç m
Aktor s’ten başka -o da çoktan ölmüştü- k mse b lm yordu. Eğer
d rekle lg l b r söylent çıkarsa, d ye bel rtm şt şaka yollu, başka b r
erkeğ koynuma aldığımı anlayacaktı, o zaman da öfkes nden
köpüreceğ n , ben kılıcıyla doğrayıp l me l me etmekten ya da dama
asmaktan mutlu olacağını söylem şt - bunları derken, sözde
şakacıktan, kaşlarını çatmıştı.
Korkmuş g b yaparak karyola d reğ yle lg l sırrını ele
vermey asla ve asla aklıma b le get rmeyeceğ m söyled m.
Doğrusunu stersen z, gerçekten korkmuştum.
Y ne de en güzel zamanlarımız o yatakta geçm şt . Sev şmey
b t rd kten sonra ben mle konuşmak hoşuna g derd Odysseus’un.
Bana n ce öyküler anlatmıştı, kend yle lg l öyküler, heps gerçekt ,
sonra av serüvenler nden, yağmaya g tt ğ yolculuklardan, ondan
başka k msen n germey başaramadığı özel yayından, yaratıcı aklıyla
saklanmakta ve dümen çev rmekte gösterd ğ başarı sayes nde
tanrıça Athena’nın onu hep gözü g b kolladığından falan söz etm şt ,
dahası da vardı Atreus’un Ev n n neden lanetlend ğ , Perseus’un
Görünmezl k Tacını Hades’ten nasıl aşırıp ğrenç Gorgon’un başını
nasıl kopardığı; ünlü Theseus le can yoldaşı Pe r thoos’un henüz on
k yaşında küçük b r kızken kuzen m Helena’yı, büyüyünce
hang s yle evleneceğ n anlamak ç n kura çekmek amacıyla nasıl
kaçırıp g zled kler n anlatan öyküler. Theseus el nde olanak olsa da
daha çok küçük olduğu ç n kızın ırzına geçmem şt , ya da söylenen
buydu. İk ağabey kurtarmıştı kızı, ama daha önce onu ger almak
ç n At nalılara karşı savaşta başarılı olmaları gerekm şt .
Bu sonuncusu çoktandır b ld ğ m b r öyküydü, Helena kend
anlatmıştı bana. Onun anlattıkları bambaşkaydı sank . Helena’nın
öyküsünde Theseus le Pe r thoos onun olağanüstü güzell ğ
karşısında dehşete düşmüş, ona her baktıklarında baygınlık
geç rd kler nden d z n n d b ne sokulmaya b le cesaret edemey p
küstahlıktan ç n onları bağışlasın d ye yalvar yakar olmuşlardı.
Helena’nın en çok sevd ğ bölümse, At na savaşında ölen erkekler n
sayısıydı: onların ölmeler nden kend ne pay çıkarırdı. Herkes n ona
övgüler düzmes , önüne armağanlar yığması, üstün sıfatlar
yakıştırması başını döndürmüştü ne yazık k . Tıpkı soyundan
geld ğ ne nandığı tanrılar g b canının sted ğ n yapab leceğ ne
nanırdı.
Helena böyle kend n beğenm ş olmasaydı, benc l ve denges z
arzuları yüzünden başımıza gelen onca felaketten, acı çekmekten
kurtulur muyduk acaba d ye hep merak etm ş md r. Neden sıradan b r
yaşam süremezd acaba? Ama yok - sıradan yaşamlar can sıkardı,
oysa Helena hırs doluydu. Şanı yürüsün sterd . Sürüden ayn
durmaktı özlem .
Felaket gel p çattığında Telemakhos b r yaşındaydı. Her şey
Helena’nın yüzünden olmuştu, hoş, bunu bütün dünya b l yor artık.
B z m l mana yanaşan b r Sparta gem s n n kaptanından
duymuştuk lk felaket n yaklaştığını. B z m den zlerdek adaları
dolaşan, köle alıp satan b r gem yd , bell konumdak bütün konukları
ağırladığımız g b kaptanı akşam yemeğe buyur etm ş, gece ona
yatak açmıştık. Böyle konuklar haber kaynağıydı -k m ölmüş, k m
doğmuş, yakınlarda k m evlenm ş, düelloda k m k m öldürmüş, şu ya
da bu tanrıya k m çocuğunu kurban etm ş öğren rd k- gel gör k bu
adamın verd ğ haberler akıl alır g b değ ld .
Helena Troya prens yle kaçtı d ye anlattı. Bu adam -adı Par s’t -
Kral Pr amos’un küçük oğluydu, anlaşıldığına göre pek yakışıklıydı.
İlk görüşte aşktı söz konusu olan. Dokuz gün dokuz gece süren -
prens n onuruna Menelaos’un verd ğ -şölen sırasında Par s le
Helena Menelaos’un arkasından b rb rler ne şmar ederlerken, o
h çb r şey fark etmem şt . H ç şaşırmamıştım buna, adam odun
kafalıydı, hödüğün tek yd çünkü. Helena’nın gururunu yeter nce
okşamamış, o da okşayacak b r ne susamıştı. Sonra da Menelaos b r
cenazeye katılmak üzere kentten ayrılınca, k âşık Par s’ n gem s ne
taşıyab ld kler kadar altınla gümüşü yükleyerek ortalıktan toz
olmuşlardı.
Menelaos öfkeden del ye dönmüştü, a len n onuruna leke
sürüldüğü ç n kardeş Agamemnon da elbet. Troya’ya elç ler
gönderd ler, Helena’yla b rl kte çalınan malların da ger ver lmes n
talep ett ler, ancak elç ler el boş döneceklerd . Par s ve uğursuz
Helena se Troya’nın yüksek duvarlarının arkasından onlara kıs kıs
gülüyorlardı. Pek y b r ş çev rd kler bell yd , dem şt konuğumuz,
çoğumuz g b tepeden bakan o k s n n tepetaklak olup şapa oturması
herkes sev nd r rd . Herkes n d l nde bu vardı.
Anlatılanları d nlerken Odysseus bembeyaz kesm şt , ama sess z
kaldı. Ne var k o gece sıkıntısının neden n anlatacaktı bana. “Söz
verm şt k,” ded . “Kutsal at et üstüne ant çt k, sağlam b r sözdür bu.
Ant çen her erkek ş md Menelaos’un hakkını savunmaya çağrılıp
Troya’ya doğru den ze açılacak ve Helena’yı ger almak uğruna
savaşacak.” Kolay olmayacak, d yordu: Troya çok güçlü b r krallıktı,
Helena’nın erkek kardeşler n n b r nedenle yerle b r ett kler At na’dan
çok daha çet n cev z.”
Helena’nın z ndanda k l t altında tutulması gerekt ğ n , çünkü bu
kadının ayaklı ağı olduğunu söyleme steğ m güçlükle bastırdım.
Onun yer ne, “G tmek zorunda mısın?” d ye sordum. Odysseus
olmadan İthaka’da kalmak düşünces b le sarsmıştı ben . Sarayda
yapayalnız tadım tuzum kalmayacaktı.
Dostları ilə paylaş: |