23
Postanoksik Parkinsonizm: Olgu Sunumu
Postanoxic Parkinsonism: A Case Report
Haluk Gümüş, Figen Güney*
Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Bilim Dalı, Konya, Türkiye
*Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Konya, Türkiye
Olgu Sunumu / Case Report
DO I:10.4274/Tnd.23600
Ya z›fl ma Ad re si/Ad dress for Cor res pon den ce: Dr. Haluk Gümüş, Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Bilim Dalı, Konya, Türkiye
Tel.: +90 332 323 41 08 E-posta: dr.halukgumus@gmail.com
Ge lifl Ta ri hi/Re cei ved: 15.07.2012
Ka bul Ta ri hi/Ac cep ted: 15.10.2012
Özet
Postanoksik ensefalopati sendromu nadir görülür ve geç dönemde nörolojik bulgular ile ortaya çıkar. Biz bu olguda resüsitasyon sonrası geç dönemde görülen
postanoksik parkinsonism tablosunu tartışmayı amaçlıyoruz.
(Türk Nöroloji Dergisi 2013; 19:23-4)
Anah tar Ke li me ler: Postanoksik, parkinsonism, resüsitasyon
Sum mary
Postanoxic encephalopathy is a rare syndrome manifested by neurological signs in the late period. In this case we aim to discuss postanoxic parkinsonism occurring
late following resuscitation.
(Turkish Journal of Neurology 2013; 19:23-4)
Key Words: Postanoxic, parkinsonism, resuscitation
Giriş
Geç dönemde ortaya çıkan postanoksik ensefalopati sendromu
en sık karbon monoksit (CO) entoksikasyonuna bağlı olarak gelişen
nadir bir tablodur. Kısa bir süre klinikte düzelmeyi takiben apati,
ajitasyon, konfüzyon ve/veya ilerleyici nörolojik defisitlerle devam
eder (1,2,3,4). İlk olgu 1926’da gaz lambası ile intihar girişiminde
bulunan ve 26 gün sonra parkinsonizm gelişen bir hastadır. Hasta 2
ay sonra kaybedildiğinde yapılan otopside globus pallidusta bilateral
simetrik düzensiz yaygın nekroz ve demiyelinizasyon gözlenmiştir
(3). Otopside en sık izlenen bulgular geniş serebral hemisferik
demiyelinizasyon ve bazal ganglionlarda dejenerasyondur (4).
Patolojisinde subkortikal arkuat lifler, korpus kallozum, aksonlar
ve serebral damarlar göreceli olarak korunmuştur ve genellikle
ödem yoktur. Radyolojik görüntüleme bulguları ise patolojiye
benzer olarak geniş demiyelinizasyon alanları ve bilateral simetrik
bazal gangliyonlarda tutulum gösterir (5,6,7). Geç dönem ortaya
çıkan postanoksik ensefalopati tablosunun patogenezi net değildir
(3) ve küçük serebral damarlarda anoksik hasarın sekonder etkisi ile
miyelinozis oluşması, serebral ödemin neden olduğu postanoksik
demiyelinizasyon gibi çeşitli hipotezler ortaya atılmıştır (8). Ayrıca
serbest radikallerin ve elektron transport zincirindeki hasarın da
parkinsonizm patogenezinde rol oynadığı düşünülmektedir (9).
Kanıtlanmış hiçbir spesifik farmakolojik tedavi protokolü yoktur.
Bazı yayınlar parkinsonizm belirtilerinin levodopa tedavisine
yanıt verdiğini göstermektedir (10). Bu bildiride posthiposik
parkinsonizm tablosu ile başvuran bir hastanın klinik tablosu ve
tedavisinin sunulması amaçlanmıştır.
Olgu
Altmış yaşında kadın hasta total diz protezi operasyonu
yapıldıktan 2 gün sonra serviste takip edilmekteyken ani gelişen
solunum sıkıntısı ve bunu izleyen bilinç kaybı olması üzerine
resüsite edilerek mekanik ventilatöre bağlanmıştır. Kırksekiz saat
izlenen hastanın pulmoner emboli teşhisi ile tedavisi planlanmış,
solunumunun düzelmesinin ardından ventilatörden ayrılarak
normal odaya alınmıştır. Sekiz gün sonra tam şifa ile hastaneden
taburcu edilen hastada arrest sonrası 10. günde sinirlilik, etrafa
bağırıp çağırma, uygunsuz kelime kullanımı ve hareketlerde
24
TJN 19; 1: 2013
bulunma şikayetleri başlamıştır. Sağ elde daha fazla olmak
üzere her iki elde istirahatte belirgin olan titreme, yürüme
güçlüğü, hareketlerde yavaşlama, konuşma güçlüğü şikayetleri
olması üzerine servisimize yatırıldı. Hastanın fizik muayenesi
normaldi. Nörolojik muayenesinde bilinç açık, koopere ve
oryanteydi, hipomimi dışında kranyal alan muayenesi normal
bulundu, kas gücü global olarak normaldi. Tonus muayenesinde
tüm ekstremitelerde belirgin rijidite saptandı. Sağ elde belirgin
bilateral istirahat tremoru mevcuttu. Derin tendon refleksleri
artmıştı. Bilateral Hoffman ve Babinski refleksleri pozitif saptandı.
Konuşma hipofonik, yürüyüş ise antefleksiyon postüründe ve
küçük adımlar şeklindeydi. Mental durum muayenesi normaldi.
Bu bulgularla hastada sekonder parkinsonizm düşünülerek
ileri tetkikleri planlandı. Rutin kan tetkikleri normal bulundu.
Tiroid fonksiyon testleri ve otoantikorları, vaskülit ve enfeksiyon
markerleri negatif olarak bulundu. Uyarılmış potansiyelleri
ve EEG normaldi. Vertebral-Karotis Doppler ultrasonografi
ve kranyal anjiografi sonucu normaldi. Kranyal Manyetik
Rezonans Görüntüleme (MRG)’de her iki globus pallidusta T2
ve Flair sekanslarda hiperintens lezyon alanları görüldü (Şekil
1). Bu bulguların hipoksiye bağlı gelişmiş olduğu düşünüldü.
Klinik muayene bulguları ve radyolojik görüntüleme tetkikleri
sonucunda hastaya kardiopulmoner arrest sonrası anoksiye bağlı
gelişen postanoksik parkinsonizm tanısı konuldu. Hastaya 250
mg/gün levodopa tedavisi başlandı. Tedavinin 7. gününden
itibaren yürümesi düzelmeye başlayan hastanın rijiditesinde
azalma, tremorunda belirgin düzelme görüldü. Yakınmalarının
azalması üzerine tedavisi düzenlenerek taburcu edildi.
Tartışma
Geç postanoksik deteriorasyon (GAD), postresüsitasyon
sendromları (PRE) içinde ele alınması gereken durumdur.
Bazı hastalar PRE nedenli komadan erken dönemde uyanır ve
iyileşmeye başlar. Ancak izleyen dönemde apati, konfüzyon,
yürüme bozukluğu, spastisite, inkontinans, hareket bozuklukları
ve dizartri ile karakterize GAD sendromu gelişir.
Anoksik olay ile nörolojik bulguların ortaya çıkması arasındaki
latent dönem remyelinizasyon, oksidasyon reaksiyonları, santral
sinaptik reorganizasyon, transsinaptik nöronal dejenerasyon,
kollateral oluşumu ve denervasyona bağlı reseptörlerin aşırı
duyarlılığı için geçen süreyi yansıtmaktadır.
Bu hastalar sıklıkla destekleyici tedavi ile düzelir ancak rezidüel
defisitlerin kalması kuraldır. Kliniğe hakim tablo parkinsonizmdir.
Patolojik olarak sentrum semiovalede (subkortikal traktuslar
bölgesi) değişik derecelerde demiyelinizasyon, bilateral pallidal
nekroz ve yamalı kortikal nekroz (özellikle hippokampal)
alanları görülür. Oligodendroglial apoptotik hasarın rol oynadığı
belirtilmekle birlikte yeterli kanıt yoktur (11,12,13,14).
Olgumuzda literatürlere benzer olarak, resüsitasyon sonrası
klinik tabloda belirgin düzelme olmasına rağmen yaklaşık 10 gün
sonra nörolojik belirtiler ortaya çıkmaya başlamış, 20. günden
itibaren ise parkinsonizm tablosu hakim olmuştur.
Nörolojik görüntüleme incelemelerinde literatürde bilateral
bazal ganglionlarda simetrik lokalize hiperintens lezyonlar
görülebileceği bildirilmiştir (6). Olgumuzda da literatüre benzer
şekilde MRG değişiklikleri saptanmıştır.
Tedavide en önemli nokta hastayı erken resüsite ederek hipoksik
kalmamasını sağlamak ve metabolik defisitleri düzeltmektir.
Posthipoksik ensefalopati gelişimini önleyecek kanıtlanmış
nöroprotektif ajan yoktur. Hayvanlarda yapılan çalışmalarda
hipoterminin kısmi faydası olduğu gösterilmiştir, ancak insan
çalışmaları yetersizdir (15). Parkinson semptomları için levodopa
kullanılabilir (10). Biz de olgumuzda literatüre benzer olarak
levodopa tedavisini uyguladık ve başarılı sonuç aldık.
Kardiyopulmoner arrest hekimlerin çok sık karşılaştığı acil ve
önemli bir klinik tablodur. Tedavilere cevap veren ve kliniğinde
düzelme olan hastaların takibi sırasında kötüleşme ve nörolojik
belirtiler ortaya çıkmaya başlaması durumunda geç postanoksik
ansefalopati tablosu akılda bulundurulmalıdır. Erken dönemde
semptomatik tedavi ve rehabilitasyon başlanmasının önemli
olduğunu vurgulamak isteriz.
Kaynaklar
1. Hori A, Hirose G, Kataoka S, Tsukada K, Furui K, Tonami H. Delayed
postanoxic encephalopathy after strangulation. Serial neuroradiological and
neurochemical studies. Arc Neurol 1991;48:871-874.
2. Dooling EC, Richardson EP Jr. Delayed encephalopathy after strangling. Arc
Neurol 1976;33:196-199.
3. Ginsberg MD. Delayed neurological deterioration following hypoxia. Adv
Neurol 1979;26:21-44.
4. Plum F, Posner JB, Hain RF. Delayed neurological deterioration after anoxia.
Arch Intern Med 1962;110:18-25.
5. Bhatt MH, Obeso JA, Marsden CD. Time course of postanoxic akinetic-rigid
and dystonic syndromes. Neurology 1993;43:314-317.
6. Takahashi W, Ohnuki Y, Takizawa S, Yoshii F, Takagi S, Kamei T, Shinohara Y.
Neuroimaging on delayed postanoxic encephalopathy with lesions localized in
basal ganglia. Clin Imaging 1998;22:188-191.
7. Li JY, Lai PH, Chen CY, Wang JS, Lo YK. Postanoxic parkinsonism: clinical,
radiologic, and pathologic correlation. Neurology 2000;55:591-593.
8. Choi IS. Delayed neurologic sequelae in carbon monoxide intoxication. Arch
Neurol 1983;40:433-435.
9. Gillespie ND, Hallhead G, Mutch B, James PB, McMurdo ME. Severe
parkinsonism secondary to carbon monoxide poisoning. JR Soc Med
1999;92:529-530.
10. Ringel SP, Klawans HL Jr. Carbon monoxide-induced Parkinsonism. J Neurol
Sci 1972;16:245-251.
11. Barnes MP, Newman PK. Delayed encephalopathy following cardiac arrest.
Postgrad Med J 1985;61:253-254.
12. Heckmann JG, Erbguth F, Neundörfer B. Delayed postanoxic demyelination
registry. Neurology 1998;51:1235-1236.
13. Choi IS. Parkinsonism after carbon monoxide poisoning. Eur Neurol
2002;48:30-33.
14. Chalela JA, Wolf RL, Maldjian JA, Kasner SE. MRI identification of early white
matter injury in anoxic-ischemic encephalopathy. Neurology 2001;56:481-
485.
15. Bona E, Hagberg H, Løberg EM, Bågenholm R, Thoresen M. Protective effects
of moderate hypothermia after neonatal hypoxia-ischemia: short- and long-
term outcome. Pediatr Res 1998;43:738-745.
Şekil 1:
Hastanın T2 ve Flair sekanslarda hipoksiye bağlı lezyonlar.
Her iki globus pallidusta T2 ve Flair sekanslarında hiperintens lezyonlar
izlenmektedir.