Maternal Bağlanma Maternal bağlanma, gebelik ile başlayan ve sonrasında
post-partum dönemi boyunca devam ettiği kabul edilen
benzersiz bir bağlanma türüdür (Ard, 2000). Bağlanma ve
bağlanma kuramlarına yönelik yürütülen birçok araştırma
kapsamında maternal bağlanma anne ve bebek açısından
en
derin
ve
yakın
ilişki
dönemi
olarak
değerlendirilmektedir (Bretherton, 1992).
Maternal bağlanmaya ilişkin olarak alan yazında yer alan
tanımlar incelendiğinde, maternal bağlanmanın “anne ve
bebek arasında zevk güdüsünü uyarıcı bir etkileşim”
şeklinde tanımlandığı görülmektedir (Mercer ve
Ferketich, 1994). Bir diğer maternal bağlanma tanımına
göre ise maternal bağlanma, sevgi, şefkat, ilgi ile ortaya
çıkan ve zamana dayalı olarak sürdürülebilirlik özelliğine
sahip eşsiz bağdır (Muller, 1994). Maternal bağlanma,
gebe ve doğmamış çocuk arasında oluşan özgün, sevgi
dolu, duygusal bağ olarak tanımlanmaktadır (Condon ve
Corkindale, 1997). Doan ve Zimerman (2003) ise
maternal bağlanmayı, gebelik döneminde var olan, gebe
ile fetüs arasındaki duygusal yakınlığı temsil eden,
mevcut ekolojik sistemde gelişen ve annenin zihninde
canlanan, duygusal becerilerin kullanımını kapsayan
bağlanma şeklidir diye tanımlamıştır.
Maternal bağlanma sadece bebeğin yeni hayatındaki
güven duygusunun sağlanması için değil, eş zamanlı
olarak annelerin annelik rolünün gelişmesi üzerinde de
etkili olan önemli bir bağlanma türüdür. Doğum sonu
dönemde yenidoğan bebek ve anne arasındaki bağın hızlı
bir şekilde kurulması ve annenin annelik rolünü
benimsemesi noktasında maternal bağlanmanın önemi
büyüktür. Maternal bağlanma anne-bebek ilişkisinin
kaliteli olması noktasında da önemli bir bağlanma
türüdür.
Maternal bağlanma kavramının gelişmesine yönelik
yürütülen araştırmalarda Cranley tarafından yayınlanan
altı boyutlu model dikkati çekmektedir (Cannella, 2005;
Cranley, 1981; Cranley, 1979). Cranley tarafından
geliştirilen modele göre maternal bağlanmanın boyutları;
Fetüsten kendiliğinden ayrım,
•
Fetüs ile olan etkileşim,
•
Fetüse özellikler yükleme,
•
Kendini adama (kendinden verme),
•
Rol,
•
Yuva yapma,
şeklinde sıralanmaktadır. Bu altı boyut, maternal
bağlanmanın
ölçülmesine
yönelik
ölçeklerin
geliştirilmesine de katkı sağlamıştır. Cranley’in altı
boyutlu modelini araştırmalarında kullanan Muller
(1992), çocuk sahibi olmayı bekleyen annenin, kendine
primer bakım veren ile ilişkili erken dönem
deneyimlerinin sonraki bağlanma şekillerini etkilediği
sonucuna varmıştır. Anne ve bebek arasındaki bağın
doğum sonrasında ivedi bir şekilde kurulması, annelik
rolünün kazanılmasının yanı sıra, anne-bebek arasında
kaliteli ilişkinin kurulması noktasında önemli olduğu
kanıtlanmıştır (Rodriquez ve ark., 2011).
Anne ve bebek arasında gelişen maternal bağlanma
düzeyinin tespit edilmesi önemlidir. Bebeğine zayıf
maternal bağlanma olasılığına sahip olan annelere
yönelik uygun süreçlerin başlatılması ve bebeklerine
yönelik bağlanmada kayıtsız tavır sergileyen annelerin
motive edilmesi önemlidir (Shieh, Kravitz ve Wang,
2001). Çünkü, zayıf bağlanma düzeyi, anksiyete ve
depresyona sebep olmaktadır (Bloom, 1995). Bebeklerine
yönelik olarak kuvvetli maternal bağlanma geliştiren
annelerin, duygusal, bilişsel ve davranışsal anlamda
annelik rolüne diğer annelere kıyasla daha hazır olduğu
araştırmalar sonucunda ortaya konulmuştur (Siddiqui ve
ark., 2000).Anne ve bebek arasında söz konusu
bağlanmanın gelişmesi gerek annenin gerekse yeni
doğanın hayatı üzerinde önemli etkiye sahip olduğu için,
maternal bağlanmaya özellikle olumsuz etki ettiği bilinen
öncüllerin ortadan kaldırılması, anne ve bebek arasındaki
bağın verimli bir şekilde devamlılığının sağlanması
noktasında önemlidir.