Ötüken, İstanbul 2006, s. 90; Erdoğan Merçil, “Sultan Tuğrul Bey Zamanında İran”,
Makaleler (Selçuklular), Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2011, s. 84; Ali Öngül,
Selçuklular Tarihi, Manisa 2007, I, 13. İbnü’l-Cevzî (Makaleler, II, 440), Nîşâbûr’un ele
geçirilme tarihini 434/1042-1043 olarak vermektedir. Bilginin devamında Tuğrul Bey’in
İbrahim Yınal’ı Rey ve Cibâl’in ele geçirilmesiyle görevlendirdiği zikredilmektedir. Ancak
Abdü’l-Hüseyn Nevâî, Tahran 1364 hş., s. 428) de İbrahim Yınal’ın Nîşâbûr’a şahne tayin
edildiğini, görevi sırasında zâlimliğiyle halka cefa çektirdiğini zikretmektedir. Bu konuda
122
Türkiyat Mecmuası, C. 23/Güz, 2013
tamamen harap olmuştu. Âbâd halinden pek az şey kalmıştı. Bir men
10
ekmek üç dirheme satılıyordu. Ahali evlerinin tavanlarını söküp satmış,
aileler çoluk çocuk açlıktan ölmüşlerdi. Emlâkin değeri altıda bir
oranında düşmüştü.”. Beyhakî’nin vermiş olduğu bu bilgiden İbrahim
Yınal’ın Nîşâbûr hâkimiyetinin Sultan Mesûd’un şehri tekrar ele
geçirmesine kadar devam etmiş olma ihtimalinin yüksek olduğu
anlaşılmaktadır.
İbrahim Yınal’ın bu önemli başarısına rağmen Nîşâbûr’u teslim
almasından Dandanakan Savaşı’nın sonuna kadar ki dönemdeki faaliyetleri
hakkında bilgi bulunmamaktadır. Onun Dandanakan Savaşı’ndan sonra
kurulan devlette Tuğrul Bey’in hizmetine girdiği ve batıya yönelik
faaliyetlerde etkin rol üstlendiği kaynaklarca da teyit edilen bir durumdur.
11
Bu tarihten sonra bir süre Kuhistân ve Cürcân, ardından da Dihistân’ın
idaresini üstlenmiştir. Batıya doğru genişleme fırsatı yakalayan İbrahim
Yınal’ın Dihistân hâkimiyetinin çok uzun süreli olmadığı anlaşılmaktadır.
Bölgedeki faaliyetleri zamanla özellikle Türkmenler’in kontrol altına
alınmasını sağlamak amacıyla batı İran’a yönelmiştir. Nitekim İran’ın
batısına yönelik faaliyetlerinin kısa süre sonra başladığı görülecektir.
İbrahim Yınal’ın Nîşâbûr’u teslim almasından sonra adının geçtiği ilk askerî
faaliyet 433/1041-1042 tarihinde Rey’in ele geçirilmesi olayıdır. Burada
bulunan Türkmenler
12
onun gelişinden sonra Rey bölgesinden ayrılarak
Diyarbakır ve Musul taraflarına yönelmişlerdir.
13
Her ne kadar İbrahim
10
Eski bir ölçü birimidir. Her dönemde faklılık göstermekle birlikte İslâm dünyasında en
yaygın olarak kullanılan 816 gr. ağırlığındaki Bağdad menni (Şer‘î men)’dir. Burada ifade
edilen de Bağdad menni olmalıdır, bkz. Cengiz Kallek, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm
Ansiklopedisi (DİA), IXXX, 105.
11
Zahîrüddîn Nîşâbûrî, Selçuknâme, nşr. A. H. Morton, Berlin 2004, s. 14; Muhammed b. Ali
b. Süleyman er-Râvendî,
Rahatü’s-sudûr ve Âyetü’s-sürûr, çev. Ahmed Ateş, TTKY, Ankara
1957, I, 102-102; Reşîdüddîn Fazlullah, Cami‘u’t-tevârîh, çev. E. Göksu-H. Hüseyin Güneş,
İstanbul 2010, s. 96; Muhammed b. Ali b. Muhammed eş-Şebânkâreî, Mecma‘ü’l-ensâb, nşr.
Mîr Hâşim Muhaddis, Tahran 1363 hş., s. 99.
12
Bilindiği üzere Karahanlı Hükümdarı Yusuf Kadır Han ile Gazneli Sultanı Mahmûd, Arslan
Yabgu’ya bağlı Türkmenler’i Horasan valisi Arslan Cazib’in bütün muhalefetine rağmen
Horasan’a nakletme kararı almıştı. Ancak bu Türkmen gruplarının bölgede sorun çıkarmaya
başlaması uzun sürmemiş, üzerlerine ordu gönderildiğinde bir kısmı Rey ve Azerbaycan
tarafına gitmişlerdi, bkz. Ebû Saîd Abdülhayy b. el-Dahhâk İbn Mahmûd el-Gerdîzî, Zeynü’l-
ahbâr, haz. Abdülhayy Habîbî, Tahran 1347 hş., s. 187-188; Zahîrüddîn Nîşâbûrî, s. 5-6.
13
Sadreddîn Ebu’l-Hasan Ali b. Nâsır el-Hüseynî, Ahbârü’d-Devleti’s-Selcukiyye, (Çev.
Necati Lugal), TTKY, Ankara 1999, s. 12; İbnü’l-Esîr, IX, 298; Kadı Minhâc-ı Sirâc el-
Cûzcânî, Tabakât-ı Nâsırî yâ Tarih-i İrân ve’l-İslâm, (Nşr. Abdülhayy Habîbî), Tahran 1363
hş., s. 239; Ahmed b. Mahmûd, Selçuknâme, (Haz. E. Merçil), Bilge Kültür Sanat Yayınları,
İstanbul 2011, s. 52; Turan, Selçuklular, s. 107; Abbâs İkbâl, Vezâret der ‘ahd-i selâtin-i
Türkiyat Mecmuası, C. 23/Güz, 2013
123
Yınal’dan çekinerek batıya yönelmiş olsalar da bu Türkmen grubu, aslında
Tuğrul ve Çağrı Bey’e bağlıdır. Daha önceki faaliyetlerinden dolayı
Azerbaycan’da tutunamayacağını anlayan, bununla birlikte Selçuklular’a
bağlanmak istemeyen bazı Türkmen grupları, daha da batıya yönelerek
Diyarbakır ve çevresine gelmiş ve faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardır.
Onların buraya gelmeleri bölgedeki yerel güçlerle mücadele etmeye
başlamalarına da neden olmuştur.
14
Dostları ilə paylaş: