Selülit, dünya genelinde milyonlarca kadının temel kozmetik sorunlarından biri olup



Yüklə 84,96 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix24.03.2017
ölçüsü84,96 Kb.
#12248

Selülit,  dünya  genelinde  milyonlarca  kadının  temel  kozmetik  sorunlarından  biri  olup, 

sıklıkla  abdominal  bölge,  pelvik  bölge  ve  alt  ekstremitelerde  tipik  portakal  kabuğu 

görünümüne yol açan değişikliklerle karakterizedir. Selülit gelişiminde genetik yatkınlık 

kadar cinsiyet, etnik köken ve çevresel faktörler gibi pek çok faktörde rol oynamaktadır. 

Günümüzde, selülit tedavisinde kullanılan tedavi yöntemlerinin pek çoğu orta düzeyde 

bir  iyileşme  sağlarken,  bu  etki  çoğunlukla  geri  dönüşlüdür.  Selülit  için  mevcut  olan 

tedavi  modalitelerini;  agreve  edici  faktörlerin  ortadan  kaldırılması,  fiziksel,  kimyasal 

ve  termal  yöntemler  ile  farmakolojik  tedaviler  olarak  sınıflandırabiliriz.  Agreve  edici 

faktörlerin  ortadan  kaldırılması  açısından  en  önemli  seçeneklerin  başında  kilo  verme 

gelmektedir.  Endermoloji,  subsizyon,  mezoterapi,  ultrason,  yağ  aldırma  yöntemleri  ve 

selektif kriyoliz selülit tedavisinde fiziksel, kimyasal ve termal etkiler oluşturarak etki eden 

tedavi modaliteleridir. Ayrıca, pek çok farmakolojik ajan günümüzde selülit tedavisinde 

kullanılmakta  olup,  her  geçen  gün  selülit  tedavisi  açısından  yeni  ve  etkili  tedavi 

seçenekleri oluşturma çabası devam etmektedir.



Anahtar Kelimeler: Selülit, tedavi, deri, adiposit, farmakolojik ajan, selektif kriyoliz

Gürol Açıkgöz, 

Serbay Gürel

Selülite Güncel Bir Yaklaşım

A Current Approach to Cellulitis

 

 

Özet



Abstract

Gülhane Askeri Tıp Akademisi, 

Deri ve Zührevi Hastalıkları 

Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye

@Telif Hakkı 2014 Türk Dermatoloji

Derneği Makale metnine www.

turkdermatolojidergisi.com web

sayfasından ulaşılabilir.

@Copyright 2014 by Turkish Society

of Dermatology - Available on-line

at www.turkdermatolojidergisi.com

Gürol Açıkgöz,

Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Deri 

ve Zührevi Hastalıkları Anabilim 

Dalı, Ankara, Türkiye

E-posta: gacikgoz@gata.edu.tr

Geliş Tarihi/Submitted: 21.05.2014

Kabul Tarihi/Accepted: 03.06.2014



Yazışma Adresi/

Correspondence:

Cellulitis is one of the most common cosmetic problems concerning millions of women 

all  around  the  world,  and  is  characterized  by  some  changes  which  causes  typical 

orange peel appearances in abdominal and pelvic areas and lower extremities. Lots of 

factors playing roles in cellulite progress such as gender, ethnic origin and environmental 

factors are as important as genetic tendency. Although, most of the treatment options 

used in cellulitis treatment provides a medium level recovery; these effects are mostly 

reversible. We can classify existing cellulitis treatment methods such as; attenuation of 

aggravating  factors;  physical,  chemical  and  thermal  methods  and  pharmacologic 

treatments. With regards to attenuation of aggravating factors; weight loss is one of the 

most important treatment options. Endermologie, subcision, mesotherapy, ultrasound, 

phototherapy,  lasers,  liposuction,  radiofrequency  and  selective  cryolysis  are  very 

important and effective treatment modalities in cellulitis treatment on which they have 

physical, chemical and thermal effects. Moreover, currently so many pharmacologic 

agents  are  in  use  in  cellulitis  treatment  and  the  efforts  to  create  newer  and  more 

effective treatment options are still going on day by day.



Key  Words:  Cellulite,  treatment,  skin,  adipocyte,  pharmacologic  agent,  selective 

cryolysis



Giriş

Selülit, sıklıkla kadınlarda östrojen etkisine 

bağlı yağ dağılımının belirgin olduğu pelvik 

bölge, alt ekstremiteler ve abdominal 

bölgede gözlenen tipik portakal kabuğu 

görünümüne yol açan derinin topografik 

bir değişimi olarak tariflenebilir (1). Selülit, 

dünya genelinde milyonlarca kadının temel 

kozmetik sorunlarından biridir. Genç kadın 

popülasyonunu hedef alan tüm medya 

unsurları yoğun bir şekilde bu problem 

ve tedavi yöntemleri üzerine yoğunlaşmış 

durumdadır. 

Selülit tanımlaması ilk olarak, 1920 yılında 

Alquiler ve Paviot tarafından travmatik, 

topikal, enfeksiyoz veya glandüler uyarılara 

bağlı oluşabilen estetik bir bozukluk olarak 

tanımlanmıştır (2). 

Selülit, temel olarak obeziteden ayrılmalıdır. 

Obezite; pelvis, kalçalar ve abdominal 

bölgelerle sınırlı olması şart olmayan 

genel olarak adipoz dokunun hiperplazi 

Ana Konu / Main  Topic

74

Turk J Dermatol 2014; 2: 74-8



ve hipertrofisi ile karakterizedir. Selülit ise, birçok yapısal, 

inflamatuar, histokimyasal, morfolojik ve biyokimyasal 

değişikliklerin sonucu olarak sıklıkla pelvis, kalçalar ve 

abdominal bölgede karşımıza çıkan bir tablodur (3).

Bununla birlikte, selülit ile ilgili bildirilen çalışma sayısındaki 

yetersizlik selülitin etyolojik ve patofizyolojik yönden tam 

olarak aydınlatılamamasının nedenlerinden biridir. Son 

yıllarda literatürde sellülit ile ilgili yayın sayısında bir artış 

gözlense de; post-pubertal kadınların %85-%98’inde değişik 

evrelerde gözlenen bu tablonun oluş mekanizması ve 

prevalansı ile ilgili tanımlayıcı açıklamalar tam olarak ortaya 

konulamamıştır (3). 

Selülit gelişiminde genetik yatkınlık önemli bir rol 

oynamaktadır. Ayrıca (3):

Cinsiyet (sıklıkla kadınlar),

Etnik farklılık (Beyaz kadınlarda Asyalı kadınlardan daha fazla 

görülmekte),

Yaşam standartları (aşırı yüksek karbonhidratlı diyet, 

hiperinsülinemiyi tetikler ve lipogenez artar bu da total vücut 

yağ kitlesini dolayısıyla selülit riskini arttırır),

Sedanter yaşam (Sedanter hayat tarzı vücut kan akımının 

dinamisini azaltır, bu da daha fazla staza yol açarak selülite 

yatkın bölgelerdeki mikrosirkülasyonda değişikliklere neden 

olmaktadır),

Gebelik (Hem tüm vücut sıvı volümünde ve hem de 

prolaktin, insülin gibi hormon düzeylerinde artış lipogenez 

ve sıvı retansiyonu yoluyla selülit riskini arttırmaktadır) gibi 

faktörlerde selülit gelişiminde rol oynamaktadır. 

Selülit dermo-hipodermal bileşkeye uzanan yağ 

protruzyonları ile karakterize bir klinik tablodur (4). Son 

yıllarda üzerinde sıkça durulan ve yeni yeni tanımlanan 

adipoz dokunun önemli fonksiyonel özelliklerinin de selülit 

patogenezinde rol aldığı düşünülmektedir (5,6).

Selülit, histopatolojik ve klinik özelliklerine göre dört evrede 

incelenebilir (3):

Evre 1: Hasta asemptomatik olup, klinik bulgu saptanmaz 

sadece histopatolojik bulgular (kapiller permeabilite artışı, 

areolar tabakada kalınlaşma vs.) mevcuttur.

Evre 2: Derinin sıkıştırılması veya müsküler kontraksiyon 

sonrası solukluk, ısıda azalma ve elastikiyette azalma oluşur. 

Dinlenme anında gözle görülür değişiklik bulunmamaktadır. 

Histopatolojik olarak, periadiposit ve perikapiller fibrillerde 

hiperplazi ve hipertrofiye eşlik eden kapiller dilatasyon, 

mikrohemorajiler ve kapiller bazal membran kalınlaşması 

görülür (2). 

Evre 3: Dinlenme anında tipik portakal kabuğu görünümünün 

belirgin olduğu; palpasyonla derin yerleşimli ince 

granülasyonların hissedilmesi, palpasyonla hassasiyet, 

elastisitede azalma, solukluk ve ısıda azalma dikkat çekicidir. 

Histopatolojik olarak, yağ doku bozulması ve dejenere 

adipositlerin koleksiyon oluşturarak enkapsüle hale gelmesi 

ile oluşan mikronodül oluşumları, küçük arterlerin internal 

tabakalarında skleroz ve kalınlaşma, mikroanevrizmalar ve yağ 

doku içinde mikrohemorajiler, kapillerlerin neoformasyonu ve 

dermis ile subkutan doku arasındaki sınırın obliterasyonu gibi 

pek çok bulgu gözlenebilir (2).

Evre 4: Evre 3 ile aynı özellikler gözlenmesine rağmen, klinik 

olarak daha palpabl, gözle görülür ve ağrılı nodüller, derin 

dokularda yapışıklıklar ve deri yüzeyinin tam anlamıyla dalgalı 

bir görünüme bürünmesi grade 4 selülitin temel özellikleridir. 

Histopatolojik olarak, lobule yağ doku yapısının kaybı, bazı 

nodüllerin yoğun bağ doku ile enkapsüle hale gelmesi gibi 

bulgular eşlik eder. Mikroskopik olarak, diffüz liposkleroz, 

telenjiektaziler, varis ve mikroskopik varisler ve epidermal 

atrofi tamamlayıcı diğer özelliklerdir (2).

Selülit Tedavisi

Günümüzde selülit için kullanılan tedavi yöntemlerinin 

pek çoğu selülit görünümünde orta düzeyde bir iyileşme 

sağlarken bu iyileşme zamanla belli oranda geri dönüşlüdür. 

Selülit tedavisi ile ilgili günümüzde yapılan çalışmalar sıklıkla 

küçük hasta grupları ile sınırlı, kontrol grubu kullanılmadan 

ve hatalı istatistiksel yöntemler kullanılarak hazırlandığından; 

selülit için her bir tedavi yönteminin başarısını spekülatif 

olarak değerlendirmek yanlış olmaz. 

Selülit için mevcut olan tedavi yöntemlerini; agreve edici 

faktörlerin ortadan kaldırılması; fiziksel, kimyasal ve termal 

yöntemler ile farmakolojik tedaviler olarak sınıflandırabiliriz.



Agreve Edici Faktörlerin Ortadan Kaldırılması

Kilo Verme

Selülit obez kadın ve erkekler yanında normal kilodaki 

kadınlarda da gözlenir. Kilo alma, selülit tablosunu agreve 

edebilir. Small ve ark. kilo kaybı sonrası genel olarak selülit 

şiddetinde azalma gözlendiğini göstermişlerdir (7). Bu durum 

özellikle vücut kitle indeksi yüksek ve daha şiddetli selüliti 

olan bireyler için geçerli iken bu bireylerde kilo verme sonrası 

selülit şiddetinde azalma gözlenmiştir. Yine aynı çalışmada, 

deri çukurlaşmalarında kilo verme ile anlamlı bir iyileşme 

gözlenmediği, sadece çukurcukların derinliğinde gözle 

görülür bir azalma oluştuğu bildirilmiştir. Bu bulgu derideki 

çukurlaşmaların kilo ile alakalı olmayıp dermal kollajenöz 

bantların yol açtığı bir süreç olduğu şeklinde yorumlanmıştır 

(8).


Fiziksel, Mekanik ve Termal Yöntemler

Endermoloji

Endermoloji, emme ve dönme hareketine dayalı bir masaj 

aleti ile bölgesel yağların yok edilmesinde kullanılan ve 

girişimsel olmayan bir tedavi yöntemidir. 

Selülit tedavisi için kullanılan birtakım masaj/emiş teknikleri 

sorunun bozulmuş sirkülasyon temelinde oluştuğunun 

düşünülmesi nedeniyle kullanıma girmiştir. Endermoloji 

tedavilerinin yüksek maliyetine rağmen, tedavide etkili 

olduğunu destekleyen çok az kanıt mevcuttur. Bu 

süreç, masaj/yağ emiş tekniklerinin subkutan dokunun 

dezorganizasyonunda iyileşmeye yol açıp, lenfatik dolaşımı 

arttırması şeklinde işlemektedir (8). Collis ve ark. yapmış 

oldukları bir çalışmada, 12 haftalık Endermoloji ve/veya 

Aminofilin krem (Fosfodiesteraz inhibitörü) ile tedavi 

edilen selüliti olan sağlıklı bireyleri karşılaştırmış ve hastalar 

arasında kalça bölgesi ölçümlerinde anlamlı bir değişiklik 

saptayamamışlardır (9). Yakın zamanlı bir çalışmada, 

Güleç ve ark. selülit tedavisinde endermolojinin etkinlik 

ve güvenirliğini değerlendirmek için yaptıkları çalışmada 

33 sağlıklı selüliti olan kadına haftada iki kez olmak üzere 



75

Açıkgöz ve ark. Selülite Güncel Bir Yaklaşım. Turk J Dermatol 2014; 2: 74-8



toplam 15 seans endermoloji tedavisi uygulamış ve bu 

tedavinin uygulanan vücut bölgesinin ölçülerinde azalmaya 

yol açmakla birlikte, selülit evresinin ve portakal kabuğu 

görünümünün azaltılmasında hafif derecede bir etkisi 

olduğunu gözlemlemişlerdir (10).

Subsizyon

Subsizyon, selülitin giderilmesi için kullanılan girişimsel bir 

metoddur. Yağ lobullerini tutan septal yapıları destrükte 

ederek deri çukurcuklarını tedavi etmeyi amaçlamaktadır. 

Lokal anestezik uygulamasını takiben, 16 veya 18 gauge iğneler 

ile epidermise paralel bir şekilde yağ dokuya girilerek, septal 

bant yapıları parçalanır. Selülitin klinik görünümünde sadece 

septal yapıların sorumlu olmadığı düşünüldüğünde tek başına 

girişimsel subsizyon metodu ile başarılı sonuçlar edilememesi 

mantıklı olup bu durum çalışmalarla ortaya konmuştur (11).



Mezoterapi

Mezoterapi, yani subkutan yağ dokunun çözülmesi için 

birtakım etken maddelerin enjeksiyonu işlemi, selülit 

tedavisinde sık kullanılan tedavi yöntemlerindendir (12). 

Teknik subkutise uygulanan bir seri injeksiyondan ibarettir. 

Solüsyonlar, fosfodiesteraz inhibisyonu ve c-AMP seviyelerini 

arttırarak lipolize neden olan kafein, aminofilin ve teofilin gibi 

metilksantinler, hormonlar, enzimler, bitki ekstreleri, vitamin 

ve mineraller gibi içeriklerden hazırlanabilir. En sık kullanılan 

içerik, β-Adrenerjik reseptör aktivasyonu yoluyla lipolize 

neden olan fosfatidilkolindir (8).

Sasaki ve ark. topikal fosfatidilkolin anti-selülit jel ile light-

emitting diyote (LED) ile düşük dozlarda ışık tedavisini 

kombine ederek selülit tedavisinde çok başarılı sonuçlara 

ulaşmışlardır (13). Caruso ve ark. selülit tedavisinde kullanılan 

mezoterapi solüsyonlarının lipoliz etkilerini karşılaştırdıkları 

çalışmalarında; aminofilin, isoproterenol, yohimbin ve 

melilotus (taş yoncası bitkisi ekstresi) solüsyonlarının lipolizi 

indüklediği, fakat ek olarak kullanılan topikal anesteziklerin 

veya içerikte yer alan anestezik maddelerin (prokain, lidokain 

vs.) lipolizi inhibe ettiği ve istenilen etkiyi engellediği 

sonucuna ulaşmışlardır (14).

Kesin bir tedavi protokolünün olmayışı, tahmin edilemeyen 

sonuçlar ile ödem, ekimoz, sert subkutan nodüller, infeksiyon, 

ürtikeryal reaksiyon ve düzensiz deri kontürleri gibi yan etkileri 

nedeniyle klinisyenler pratikte bu yöntemi uygulamaktan 

çekinmektedirler (8).

Ultrasonografi

Girişimsel olmayan bir uygulama olan ultrasonun selülit için 

kullanılabilecek bir uygulama olup olmadığı henüz tartışmalı 

bir konudur. Ultrasonik enerji, uygun doz ayarlamaları ile 

kavitasyon; mikromekanik bozulma ve termal hasar olmak 

üzere üç mekanizma ile doku yıkımı yapar (8).

Ekstrakorporal şok dalgası tedavisi (ESWT) selülit tedavisinde 

kullanılan ultrasonik tedavi yöntemlerinden biridir. Christ 

ve ark. selüliti olan 59 kadın olguyu değerlendirdikleri 

randomize olmayan kontrollü bir çalışmada, iki farklı dozajda 

fokuslanmış ESWT uygulamışlar ve deri elastisitesinde 4. 

hafta sonunda %73, 6. hafta sonunda %105’lik bir artış 

gözlemlemişlerdir. Bu sonuca mikrosirkülasyonun uyarılması 

ve hücre geçirgenliğindeki değişimin yol açtığı hipotezi öne 

sürülmüştür (15).

Fototerapi

Fototerapi, selülit tedavisi açısından önemli bir faktör olan 

hücre yenilenmesi ve uyarılmasını indüklediğinden son 

yıllarda mevcut tedavi yöntemleri arasındaki yerini almıştır. 

Selülit tedavisinde, 660-950 nm dalga boyu arasında ışıklar 

kullanılmaktadır. 

Paolillo ve ark. yapmış oldukları çalışmada 20 kadın hastanın 

bir kısmına sadece egzersiz, bir kısmına ise egzersiz yanında 

Kızılötesi-LED aydınlatma tekniğiyle (850 nm) fototerapi 

uygulamışlar termal görüntüleme teknikleri kullanarak 

yapılan kalça ve uyluk çevresi ölçümlerinde selülit tedavisi 

açısından anlamlı iyileşme saptamışlardır (16).



Yağ Aldırma

Yağ aldırma, günümüzde selülit tedavisinde sıkça başvurulan 

metodlardan değildir. Şimdiye kadar lipoplasti ile ilgili olarak 

bazı araştırmacılar vücut kontürlerinde optimal etkiler 

oluşturduğunu savunurken, bazı araştırmacılar ise yağ 

aldırma sonrası deri çukurcuklarında artma gözlendiğini 

rapor etmişlerdir (17).

Ultrasonik liposculpturing adı verilen yöntem, selülit 

tedavisinde geleneksel yağ aldırmaya nazaran daha 

modern, daha güvenli, daha az destrüktif bir teknik olarak 

değerlendirilmektedir. Yağ aldırma selülit açısından önerilen 

bir tedavi metodu olmamakla birlikte bu durum, selülit 

tablosunda adipoz dokunun deri yüzeyine çok yakın olması ve 

ince bir dermis tabakasıyla çevrelenmesi ile ilişkilendirilebilir 

(3). Geleneksel yağ aldırma tekniklerinin postoperatif ödem, 

ekimoz gibi yan etkileri ve fibröz alanlardaki kısıtlı etkinlik 

gibi dezavantajlarından dolayı son yıllarda ultrason veya lazer 

teknolojisiyle kombine edilmiş son teknoloji tıbbi araçların 

kullanımı tercih edilmektedir. 

Yağ Yıkımı için Kullanılan Lazerler

Lazer-aracılı lipoplasti, günümüzde sık tercih edilen tedavi 

modalitelerinden biri olup, ilk kez 2000’li yıllarda Goldman ve 

ark. tarafından yapılan çalışmalarda Nd-YAG lazer eşliğinde 

yağ aldırma teknikleri ortaya konmaya başlanmıştır (18,19). 

Nd:YAG lazer, beraberinde cildi sıkılaştırıp, yağ dokunun 

seçilen alanlarının yıkımını hedef almaktadır (20). Bu tedavi 

şekli konvansiyonel yağ aldırma tedavisine göre daha az 

girişimseldir. Lazer aracılı lipoplasti, daha küçük yüzey 

alanlarında daha uygun olabilmektedir. Diğer önemli ve 

dikkat edilmesi gereken nokta, termal enerjinin terapötik 

amaçlarla kullanıldığında daima skar bırakma riski ve 

potansiyeli olmasıdır (4).

Selülit tedavisinde son yıllarda lazer aracılı lipoplasti artan 

bir sıklıkta kullanılmaktadır. Son zamanlarda yapılan bir 

çalışmada selüliti olan 10 kadın hastaya 1440 nm pulsed 

lazerin subdermal kanüller yoluyla uygulayarak lipoplasti 

tedavisi uygulandığı ve iyi sonuçlar elde edildiği ve bir yıllık 

izlem ile yan etki gözlemlenmediği bildirilmiştir (21). Truitt 

ve ark. ise selülit tedavisinde sadece 1064 nm Nd:YAG lazer 

kullanımının etkisi ve güvenilirliğini araştırdıkları çalışmada 

arka uyluk bölgesinde selüliti olan 16 kadın hastanın 5’inde 

az veya orta derecede iyileşme gözlemlemişlerdir (17).

Bipolar ve Unipolar Radyofrekans Araçları

Son zamanlarda, radyofrekans (RF) teknolojisini uygulayan 

girişimsel olmayan metodlar, selülit tedavisinde önem 

Açıkgöz ve ark. Selülite Güncel Bir Yaklaşım. Turk J Dermatol 2014; 2: 74-8



76

kazanmaya başlamıştır. Burada amaç, selülit oluşumuna 

katkıda bulunan bağ doku septaları ve yağ dokuya etki 

etmektir. Bu tedavi yönteminde, düşük enerjili diode lazer, 

kızılötesi ışın (700-2000 nm), bipolar RF, kontakt ısıtma, emiş 

gücü, masaj ve bunun gibi farklı tedavi konseptlerini kombine 

ederek etki eden çeşitli sistemler kullanımdadır. Yapılan bir 

çalışmada, lazer, kontakt ısıtma, emiş gücü ve masajı kombine 

ederek etki eden bu sistemlerden biri olan TriActive sistemi 

ile selülit tedavisinde anlamlı iyileşmeler gözlenmiştir (22). 

Nootheti ve ark. ise selülit tedavisinde haftada iki kez ve 6 

hafta boyunca iki farklı sistem (TriActive ve VelaSmooth) 

kullanılarak tedavi edilen hastaları değerlendirmiş ve bacak 

üst kısımların ölçülerinde sırasıyla %28 ve %30 iyileşme 

gözlemlediklerini bildirmişlerdir (23).



Selektif Kriyoliz

Kriyoliz, selülitin ve lokalize yağlanmanın giderilmesinde 

gelecek için umut vadeden ilginç bir yaklaşımdır. Bu tedavi 

modalitesi donma sıcaklığının altındaki sıcaklıklarda 

adipositlerdeki sitoplazmik lipidlerin kristalizasyonu 

hipotezine dayandırılmıştır. Bir hayvan çalışmasında, 10’ar 

dakikalık sürelerde 20, -1, -3, -5 ve -7 ˚C’lik sıcaklıklara 3,5 

ay süreyle maruz bırakılan siyah domuzlarda uygulamanın 

yapıldığı bazı alanlarda gözle görülür oranlarda subkutanöz 

yağ dokuda incelme saptanmıştır (24). 

Girişimsel olmayan selektif kriyoliz yöntemi, lokalize yağlanmalar 

açısından çok yeni bir tedavi seçeneği olmamakla birlikte selülit 

tedavisinde kullanımı gün geçtikçe artmaktadır. 2012 yılında 

yapılan bir çalışmada; lokalize yağlanması olan 50 hastaya buz-

şok lipolizi adı da verilen kriyoliz ve akustik dalgaları kombine 

eden bir metod kullanılarak, lokalize yağlanma açısından önce 

bir soğutucu prob ile daha sonra da fibröz selüliti çözmek için bir 

şok probu ile lokalize tedavi uygulanmış. Prosedür sonucunda 

tedavi edilen alanlarda anlamlı oranda yağ kalınlığında incelme 

gözlenmiş ve tedavi süresince herhangi bir yan etki veya kan 

yağları veya karaciğer enzimlerinde yükselme gözlenmemiştir. 

Buz-Şok Lipolizi tedavisi vücut biçimlendirmesi açısından 

cerrahi yöntemlerin yerini alabilecek güvenli, etkili ve girişimsel 

olmayan bir metod olarak değerlendirilmiştir (25).



Farmakolojik Ajanlar

Katekolaminler

Kafein, Aminofilin, Teofilin ve Teobromin gibi Metilksantin 

grubu ajanlar β-agonistler grubunda sınıflandırılmakta 

olup selülit tedavisinde üzerinde en çok çalışma yapılmış 

gruplardan birisidir (26). Yapılan bir çalışmada 30 gün boyunca 

günde iki kez uygulanan topikal kafein solüsyonunun kalça 

ve uyluk ölçülerinde azalmaya yol açtığı gösterilmiş, topikal 

kafeinin mikrosirkülasyon üzerinde anlamlı etki oluşturmadığı 

gözlemlenmiştir (27).

2007 yılında yapılan bir çalışmada vücut kitle indeksi (VKİ) 

27’nin üzerinde olan 50 erkek ve kadının bel bölgelerine 

günde iki kez aminofilin krem uygulanmış ve kontrol grubu 

ile karşılaştırıldığında 12. hafta ölçümlerinde VKİ ve yağ 

dağılımını işaret eden bel/kalça çevresi oranlarında azalma 

bildirilmiştir (28).

Retinoik Asit Türevleri

Piérard-Franchimont ve ark. 6 ay süreyle topikal olarak 

uygulanan %0,3’lük retinolün laboratuvar şartlarında deri 

elastisitesini arttırıp, vizkoziteyi azalttığını ortaya koymakla 

birlikte klinik olarak selülit tablosunda gözle görülür bir etki 

gözlemleyememişlerdir (29).



Karboksiterapi

Karboksiterapi, terapötik amaçlarla transkutanöz 

karbondioksit verilmesi işlemidir. Bu tedavi yağ hücreleri 

ve mikrodolaşım üzerine etkilidir (30). Brandi ve ark. bu 

tedavinin lipoplasti ile kombine edilmesiyle uyluk lateral 

yüzlerinde %55’e varan oranlarda deri elastikiyetinde artış 

oluşturduğunu göstermişlerdir (31). Son yıllarda yapılan diğer 

bir çalışmada; selüliti olan 101 kadın hastada abdominal 

bölgeye ve 57 kadın hastada kalça bölgesine karboksiterapi 

uygulamış olup karboksiterapinin oldukça etkili ve güvenli bir 

yöntem olduğunu ortaya koymuşlardır (32).

Bitkisel Ürünler

Mine çiçeği, yeşil çay, limon, rezene, arpa, çilek, soya gibi 

pek çok bitkisel içerik selülit tedavisinde incelme kürü olarak 

kulanılmıştır. Bunların çoğu periferal mikrosirkülasyon ve 

lenfatik drenajı arttırarak etki etmektedir (33).

Kırk kadın hastada; kafein, karabiber tohumu ekstresi

portakal kabuğu, karanfil kökü ekstresi, yeşil çay ekstresi ve 

tarçın kabuğu ekstresi içeren antiselülit kremlerle 4 haftalık 

bir kür ile kanıtlanmış klinik iyileşme gözlenmiştir. Fakat tüm 

hastaların tedavi süresince neopren korse kullanmış olmaları 

bitkisel kremin tek başına ne kadar etkili olacağı yönünde 

soru işaretleri oluşturmuştur (34).



Peroksizom Proliferatör Aktive Edici Reseptör (PPAR) 

Agonistleri

Petroselinik asit ve konjuge linoleik asit, potent PPAR- 

α aktivatörleri olarak rapor edilmiş olup, epidermal 

diferansiyasyonu sağlayıp, inflamasyonu azaltarak ve 

ekstrasellüler matriks komponentlerini arttırarak deri 

sıkılaştırıcı bir fonksiyon görürler (30). Bir çalışmada 60 

hastanın bir kısmına sadece antiselülit özellikli krem, bir 

kısmına da antiselülit krem ve konjuge linoleik asit desteği 

verilmiş. Altmış gün sonrasında kombine tedavi kullananlarda 

daha iyi bir deri görünümü ve kalça çevresi ölçümünde 

anlamlı bir azalma olduğu gözlemlenmişdir (35).

Alfa-Hidroksi Asitler

Alfa-hidroksi asitler ve kısmen laktik asitin selülit tedavisinde 

kollajen seviyesini arttırarak oluşturduğu yaşlanma karşıtı 

ve ışık hasarını önleyici özellikleri sayesinde epidermal 

diferansiyasyonu ve bariyer fonksiyonu geliştirdiği ve selülit 

tedavisinde de portakal kabuğu görünümünü azaltarak 

etkili olabileceği savunulmuştur (30). Selülit tedavisinde bu 

ajanlarla yapılmış çalışma mevcut değildir.



Sonuç 

Selülit, etiyolojisinde pek çok faktörün rol oynadığı, deri 

mimarisinde bozukluklarla karakterize, kadınların en az 

%85’ini etkileyen ve giderek artan kaygıya yol açan kozmetik 

bir problemdir. Selülit, artmış adipoz dokuyla ilişkili olmakla 

birlikte sadece aşırı kilolulara spesifik bir klinik tablo değildir. 

Selülit; mikrosirkulasyon, lenfatikler, ekstrasellüler matriks 

ve dermise taşan fazla subkutan adipoz doku ile karakterize 

kompleks bir olaydır. Septa mimarisindeki değişiklikler son 

günlerde gündeme gelmeye başlamıştır.



77

Açıkgöz ve ark. Selülite Güncel Bir Yaklaşım. Turk J Dermatol 2014; 2: 74-8



Selülit tedavisinde, pek çok tedavi yöntemi söz konusu 

olmakla birlikte, hiçbir tedavi yöntemini tam olarak başarılı, 

orta derecede veya geçici etkili olarak değerlendirmek 

mümkün değildir. Bununla birlikte, selülit tablosu için yeni 

tedavi yöntemleri oluşturma çabası her geçen gün devam 

etmektedir. Günümüzde; selülit tedavisinde girişimsel 

olmayan masaj, radyofrekans, lazer ve ışık temelli tedaviler

liposuction, mezoterapi ve subsizyon gibi girişimsel tedaviler 

ve topikal kremler ve karboksiterapi gibi diğer tedavi 

yöntemleri mevcuttur. Ek olarak; son zamanlarda tanıştığımız, 

noninvaziv kriyoliz yöntemi, subkutan yağ dokunun en 

azından geçici olarak azaltılması açısından umut vaat edici 

sonuçlar doğurmuştur.

Kaynaklar

1.  De Godoy JM, de Godoy Mde F. Treatment of cellulite based on the 

hypothesis of a novel physiopathology. Clin Cosmet Investig Dermatol. 

2011;4:55-9.

2.  Rossi AB, Vergnanini AL. Cellulite: a review. J Eur Acad Dermatol Venereol. 

2000; 14:251-62.      

3.  Khan MH, Victor F, Rao B, Sadick NS. Treatment of cellulite: Part I. 

Pathophysiology. J Am Acad Dermatol. 2010 Mar;62(3):361-70; quiz 371-2. 

4.  De la Casa Almeida M, Suarez Serrano C, Rebollo Roldán J et al. Cellulite’s 

aetiology: a review. J Eur Acad Dermatol Venereol. 2013;27:273-8.

5.  Emanuele E, Bertona M, Geroldi D. A multilocus candidate approach 

identifies ACE and HIF1A as susceptibility genes for cellulite. J Eur Acad 

Dermatol Venereol. 2010; 24: 930–935.

6.   Terranova F, Berardesca E, Maibach H. Cellulite: nature and aetiopathogenesis. 

Int J Cosmet Sci. 2006;28:157-67. 

7.  Smalls LK, Hicks M, Passeretti D et al. Effect of weight loss on cellulite: gynoid 

lypodystrophy. Plast Reconstr Surg. 2006;118:510-6.

8.  Khan MH, Victor F, Rao B et al. Treatment of cellulite:Part II. Advancesand 

controversies. J Am Acad Dermatol. 2010; 62: 373-384.

9.  Collis N, Elliot LA, Sharpe C et al. Cellulite treatment: a myth or reality: a 

prospective randomized, controlled trial of two therapies, endermologie 

and aminophylline cream. Plast Reconstr Surg. 1999;104:1110-4; discussion 

1115-7.

10.  Güleç AT. Treatment of cellulite with LPG endermologie.  Int J Dermatol. 



2009;48:265-70.

11.  Hexsel DM, Mazucco R. Subcision: a treatment for cellulite. Int J Dermatol. 

2000;39:539-44.

12.  Rose PT, Morgan M. Histologic changes associated with mesotherapy. J 

Cosmet Laser Ther. 2005;7:17-9.

13.  Sasaki GH, Oberg K, Tucker B et al. The effectiveness and safety of topical 

PhotoActif phosphatidylcholine-based anti-cellulite gel and LED (red and 

near-infrared) light on Grade II-III thigh cellulite: a randomized, double-

blinded study. J Cosmet Laser Ther. 2007;9:87-96. 

14.  Caruso MK, Roberts AT, Bissoon L et al. An evaluation of mesotherapy 

solutions for inducing lipolysis and treating cellulite. J Plast Reconstr 

Aesthet Surg. 2008; 61:1321-4.

15.  Christ C, Brenke R, Sattler G et al. Improvement in skin  elasticity in the 

treatment of cellulite and connective tissue weakness by means  of 

extracorporeal pulse activation therapy. Aesthet Surg J. 2008;28:538-44.

16.  Paolillo FR, Borghi-Silva A, Parizotto NA et al. New treatment of cellulite with 

infrared-LED illumination applied during high-intensity treadmill training. J 

Cosmet Laser Ther. 2011;13:166-71.

17.  Truitt A, Elkeeb L, Ortiz A et al. Evaluation of a long pulsed 1064-nm Nd:YAG 

laser for improvement in appearance of cellulite. J Cosmet Laser Ther. 

2012;14: 139-44.

18.  Goldman A, Schavelzon D, Blugerman G. Laser lipolysis:liposuction using 

Nd:YAG laser. Revista da Sociedade Brasileira de Cirurgia Plástica. 2002;17: 

17–26.


19.  Goldman A, Schavelzon D, Blugerman G. Liposuction using neodimium: 

yttrium-aluminium-garnet laser. Plast Reconstr Surg. 2003: 111: 2497.

20.  Katz B, McBean J, Cheung JS. The new laser liposuction for men. Dermatol 

Ther. 2007;20:448-51. 

21.  DiBernardo BE. Treatment of Cellulite Using a 1440-nm Pulsed Laser With 

One-Year Follow-Up. Aesthet Surg J. 2011;31: 328-41.

22.  Boyce S, Pabby A, Brazzini B et al. Clinical evaluation of a device for the 

treatment of cellulite: TriActive. Am J Cosmet Surg. 2005;22:233-7.

23.  Nootheti PK, Magpantay A, Yosowitz G et al. A single center, randomized, 

comparative, prospective clinical study to determine the efficacy of the 

VelaSmooth system versus the Triactive system for the treatment of cellulite. 

Lasers Surg Med. 2006;38:908-12.

24.   Manstein D, Laubach H, Watanabe K et al. Selective cryolysis: a novel method 

of non-invasive fat removal. Lasers Surg Med. 2008;40:595-604.

25.   Ferraro GA, De Francesco F, Cataldo C et al. Synergistic effects of cryolipolysis 

and shock waves for noninvasive body contouring. Aesthetic Plast Surg. 

2012;36:666-79.

26.  Hexsel D, Soirefmann M. Cosmeceuticals for Cellulite. Semin Cutan Med 

Surg. 30:167-170.

27.  Lupi O, Semenovitch IJ, Treu C et al. Evaluation of the effects of caffeine in the 

microcirculation and edema on thighs and buttocks using the orthogonal 

polarization spectral imaging and clinical parameters. J Cosmet Dermatol. 

2007:6: 102–107.

28.  Caruso MK, Pekarovic S, Raum WJ et al. Topical fat reduction from the waist. 

Diabetes Obes Metab. 2007;9:300-3.

29.  Piérard-Franchimont C, Piérard GE, Henry F et al. A randomized, placebo-

controlled trial of topical retinol in the treatment of cellulite. Am J Clin 

Dermatol. 2000:1:369–374.

30.  Rawlings AV. Cellulite and its treatment. Int J Cosmet Sci. 2006; 28: 175-90.

31.  Brandi C, D’Aniello C, Grimaldi L et al. Carbon dioxide therapy: effects on skin 

irregularity and its use as a complement to liposuction. Aesthetic Plast Surg. 

2004 Jul-Aug;28(4):222-5. 

32.  Lee GS. Carbon dioxide therapy in the treatment of cellulite: an audit of 

clinical practice. Aesthetic Plast Surg. 2010;34:239-43. 

33.  Hexsel D, Orlandi C, Zechmeister do Prado D. Botanical extracts used in the 

treatment of cellulite. Dermatol Surg. 2005;31:866-72.

34.  Rao J, Gold MH, Goldman MP. A two-center, double-blinded, randomized 

trial testing the tolerability and efficacy of a novel therapeutic agent for 

cellulite reduction. J Cosmet Dermatol. 2005;4:93-102. 

35.  Birnbaum L. Addition of conjugated linoleic acid to a herbal anticellulite pill. 

Adv Ther. 2001;18:225-9.

Açıkgöz ve ark. Selülite Güncel Bir Yaklaşım. Turk J Dermatol 2014; 2: 74-8



78

Yüklə 84,96 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin