Selülit, dünya genelinde milyonlarca kadının temel kozmetik sorunlarından biri olup,
sıklıkla abdominal bölge, pelvik bölge ve alt ekstremitelerde tipik portakal kabuğu
görünümüne yol açan değişikliklerle karakterizedir. Selülit gelişiminde genetik yatkınlık
kadar cinsiyet, etnik köken ve çevresel faktörler gibi pek çok faktörde rol oynamaktadır.
Günümüzde, selülit tedavisinde kullanılan tedavi yöntemlerinin pek çoğu orta düzeyde
bir iyileşme sağlarken, bu etki çoğunlukla geri dönüşlüdür. Selülit için mevcut olan
tedavi modalitelerini; agreve edici faktörlerin ortadan kaldırılması, fiziksel, kimyasal
ve termal yöntemler ile farmakolojik tedaviler olarak sınıflandırabiliriz. Agreve edici
faktörlerin ortadan kaldırılması açısından en önemli seçeneklerin başında kilo verme
gelmektedir. Endermoloji, subsizyon, mezoterapi, ultrason, yağ aldırma yöntemleri ve
selektif kriyoliz selülit tedavisinde fiziksel, kimyasal ve termal etkiler oluşturarak etki eden
tedavi modaliteleridir. Ayrıca, pek çok farmakolojik ajan günümüzde selülit tedavisinde
kullanılmakta olup, her geçen gün selülit tedavisi açısından yeni ve etkili tedavi
seçenekleri oluşturma çabası devam etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Selülit, tedavi, deri, adiposit, farmakolojik ajan, selektif kriyoliz
Gürol Açıkgöz,
Serbay Gürel
Selülite Güncel Bir Yaklaşım
A Current Approach to Cellulitis
Özet
Abstract
Gülhane Askeri Tıp Akademisi,
Deri ve Zührevi Hastalıkları
Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
@Telif Hakkı 2014 Türk Dermatoloji
Derneği Makale metnine www.
turkdermatolojidergisi.com web
sayfasından ulaşılabilir.
@Copyright 2014 by Turkish Society
of Dermatology - Available on-line
at www.turkdermatolojidergisi.com
Gürol Açıkgöz,
Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Deri
ve Zührevi Hastalıkları Anabilim
Dalı, Ankara, Türkiye
E-posta: gacikgoz@gata.edu.tr
Geliş Tarihi/Submitted: 21.05.2014
Kabul Tarihi/Accepted: 03.06.2014
Yazışma Adresi/
Correspondence:
Cellulitis is one of the most common cosmetic problems concerning millions of women
all around the world, and is characterized by some changes which causes typical
orange peel appearances in abdominal and pelvic areas and lower extremities. Lots of
factors playing roles in cellulite progress such as gender, ethnic origin and environmental
factors are as important as genetic tendency. Although, most of the treatment options
used in cellulitis treatment provides a medium level recovery; these effects are mostly
reversible. We can classify existing cellulitis treatment methods such as; attenuation of
aggravating factors; physical, chemical and thermal methods and pharmacologic
treatments. With regards to attenuation of aggravating factors; weight loss is one of the
most important treatment options. Endermologie, subcision, mesotherapy, ultrasound,
phototherapy, lasers, liposuction, radiofrequency and selective cryolysis are very
important and effective treatment modalities in cellulitis treatment on which they have
physical, chemical and thermal effects. Moreover, currently so many pharmacologic
agents are in use in cellulitis treatment and the efforts to create newer and more
effective treatment options are still going on day by day.
Key Words: Cellulite, treatment, skin, adipocyte, pharmacologic agent, selective
cryolysis
Giriş
Selülit, sıklıkla kadınlarda östrojen etkisine
bağlı yağ dağılımının belirgin olduğu pelvik
bölge, alt ekstremiteler ve abdominal
bölgede gözlenen tipik portakal kabuğu
görünümüne yol açan derinin topografik
bir değişimi olarak tariflenebilir (1). Selülit,
dünya genelinde milyonlarca kadının temel
kozmetik sorunlarından biridir. Genç kadın
popülasyonunu hedef alan tüm medya
unsurları yoğun bir şekilde bu problem
ve tedavi yöntemleri üzerine yoğunlaşmış
durumdadır.
Selülit tanımlaması ilk olarak, 1920 yılında
Alquiler ve Paviot tarafından travmatik,
topikal, enfeksiyoz veya glandüler uyarılara
bağlı oluşabilen estetik bir bozukluk olarak
tanımlanmıştır (2).
Selülit, temel olarak obeziteden ayrılmalıdır.
Obezite; pelvis, kalçalar ve abdominal
bölgelerle sınırlı olması şart olmayan
genel olarak adipoz dokunun hiperplazi
Ana Konu / Main Topic
74
Turk J Dermatol 2014; 2: 74-8
ve hipertrofisi ile karakterizedir. Selülit ise, birçok yapısal,
inflamatuar, histokimyasal, morfolojik ve biyokimyasal
değişikliklerin sonucu olarak sıklıkla pelvis, kalçalar ve
abdominal bölgede karşımıza çıkan bir tablodur (3).
Bununla birlikte, selülit ile ilgili bildirilen çalışma sayısındaki
yetersizlik selülitin etyolojik ve patofizyolojik yönden tam
olarak aydınlatılamamasının nedenlerinden biridir. Son
yıllarda literatürde sellülit ile ilgili yayın sayısında bir artış
gözlense de; post-pubertal kadınların %85-%98’inde değişik
evrelerde gözlenen bu tablonun oluş mekanizması ve
prevalansı ile ilgili tanımlayıcı açıklamalar tam olarak ortaya
konulamamıştır (3).
Selülit gelişiminde genetik yatkınlık önemli bir rol
oynamaktadır. Ayrıca (3):
Cinsiyet (sıklıkla kadınlar),
Etnik farklılık (Beyaz kadınlarda Asyalı kadınlardan daha fazla
görülmekte),
Yaşam standartları (aşırı yüksek karbonhidratlı diyet,
hiperinsülinemiyi tetikler ve lipogenez artar bu da total vücut
yağ kitlesini dolayısıyla selülit riskini arttırır),
Sedanter yaşam (Sedanter hayat tarzı vücut kan akımının
dinamisini azaltır, bu da daha fazla staza yol açarak selülite
yatkın bölgelerdeki mikrosirkülasyonda değişikliklere neden
olmaktadır),
Gebelik (Hem tüm vücut sıvı volümünde ve hem de
prolaktin, insülin gibi hormon düzeylerinde artış lipogenez
ve sıvı retansiyonu yoluyla selülit riskini arttırmaktadır) gibi
faktörlerde selülit gelişiminde rol oynamaktadır.
Selülit dermo-hipodermal bileşkeye uzanan yağ
protruzyonları ile karakterize bir klinik tablodur (4). Son
yıllarda üzerinde sıkça durulan ve yeni yeni tanımlanan
adipoz dokunun önemli fonksiyonel özelliklerinin de selülit
patogenezinde rol aldığı düşünülmektedir (5,6).
Selülit, histopatolojik ve klinik özelliklerine göre dört evrede
incelenebilir (3):
Evre 1: Hasta asemptomatik olup, klinik bulgu saptanmaz
sadece histopatolojik bulgular (kapiller permeabilite artışı,
areolar tabakada kalınlaşma vs.) mevcuttur.
Evre 2: Derinin sıkıştırılması veya müsküler kontraksiyon
sonrası solukluk, ısıda azalma ve elastikiyette azalma oluşur.
Dinlenme anında gözle görülür değişiklik bulunmamaktadır.
Histopatolojik olarak, periadiposit ve perikapiller fibrillerde
hiperplazi ve hipertrofiye eşlik eden kapiller dilatasyon,
mikrohemorajiler ve kapiller bazal membran kalınlaşması
görülür (2).
Evre 3: Dinlenme anında tipik portakal kabuğu görünümünün
belirgin olduğu; palpasyonla derin yerleşimli ince
granülasyonların hissedilmesi, palpasyonla hassasiyet,
elastisitede azalma, solukluk ve ısıda azalma dikkat çekicidir.
Histopatolojik olarak, yağ doku bozulması ve dejenere
adipositlerin koleksiyon oluşturarak enkapsüle hale gelmesi
ile oluşan mikronodül oluşumları, küçük arterlerin internal
tabakalarında skleroz ve kalınlaşma, mikroanevrizmalar ve yağ
doku içinde mikrohemorajiler, kapillerlerin neoformasyonu ve
dermis ile subkutan doku arasındaki sınırın obliterasyonu gibi
pek çok bulgu gözlenebilir (2).
Evre 4: Evre 3 ile aynı özellikler gözlenmesine rağmen, klinik
olarak daha palpabl, gözle görülür ve ağrılı nodüller, derin
dokularda yapışıklıklar ve deri yüzeyinin tam anlamıyla dalgalı
bir görünüme bürünmesi grade 4 selülitin temel özellikleridir.
Histopatolojik olarak, lobule yağ doku yapısının kaybı, bazı
nodüllerin yoğun bağ doku ile enkapsüle hale gelmesi gibi
bulgular eşlik eder. Mikroskopik olarak, diffüz liposkleroz,
telenjiektaziler, varis ve mikroskopik varisler ve epidermal
atrofi tamamlayıcı diğer özelliklerdir (2).
Selülit Tedavisi
Günümüzde selülit için kullanılan tedavi yöntemlerinin
pek çoğu selülit görünümünde orta düzeyde bir iyileşme
sağlarken bu iyileşme zamanla belli oranda geri dönüşlüdür.
Selülit tedavisi ile ilgili günümüzde yapılan çalışmalar sıklıkla
küçük hasta grupları ile sınırlı, kontrol grubu kullanılmadan
ve hatalı istatistiksel yöntemler kullanılarak hazırlandığından;
selülit için her bir tedavi yönteminin başarısını spekülatif
olarak değerlendirmek yanlış olmaz.
Selülit için mevcut olan tedavi yöntemlerini; agreve edici
faktörlerin ortadan kaldırılması; fiziksel, kimyasal ve termal
yöntemler ile farmakolojik tedaviler olarak sınıflandırabiliriz.
Agreve Edici Faktörlerin Ortadan Kaldırılması
Kilo Verme
Selülit obez kadın ve erkekler yanında normal kilodaki
kadınlarda da gözlenir. Kilo alma, selülit tablosunu agreve
edebilir. Small ve ark. kilo kaybı sonrası genel olarak selülit
şiddetinde azalma gözlendiğini göstermişlerdir (7). Bu durum
özellikle vücut kitle indeksi yüksek ve daha şiddetli selüliti
olan bireyler için geçerli iken bu bireylerde kilo verme sonrası
selülit şiddetinde azalma gözlenmiştir. Yine aynı çalışmada,
deri çukurlaşmalarında kilo verme ile anlamlı bir iyileşme
gözlenmediği, sadece çukurcukların derinliğinde gözle
görülür bir azalma oluştuğu bildirilmiştir. Bu bulgu derideki
çukurlaşmaların kilo ile alakalı olmayıp dermal kollajenöz
bantların yol açtığı bir süreç olduğu şeklinde yorumlanmıştır
(8).
Fiziksel, Mekanik ve Termal Yöntemler
Endermoloji
Endermoloji, emme ve dönme hareketine dayalı bir masaj
aleti ile bölgesel yağların yok edilmesinde kullanılan ve
girişimsel olmayan bir tedavi yöntemidir.
Selülit tedavisi için kullanılan birtakım masaj/emiş teknikleri
sorunun bozulmuş sirkülasyon temelinde oluştuğunun
düşünülmesi nedeniyle kullanıma girmiştir. Endermoloji
tedavilerinin yüksek maliyetine rağmen, tedavide etkili
olduğunu destekleyen çok az kanıt mevcuttur. Bu
süreç, masaj/yağ emiş tekniklerinin subkutan dokunun
dezorganizasyonunda iyileşmeye yol açıp, lenfatik dolaşımı
arttırması şeklinde işlemektedir (8). Collis ve ark. yapmış
oldukları bir çalışmada, 12 haftalık Endermoloji ve/veya
Aminofilin krem (Fosfodiesteraz inhibitörü) ile tedavi
edilen selüliti olan sağlıklı bireyleri karşılaştırmış ve hastalar
arasında kalça bölgesi ölçümlerinde anlamlı bir değişiklik
saptayamamışlardır (9). Yakın zamanlı bir çalışmada,
Güleç ve ark. selülit tedavisinde endermolojinin etkinlik
ve güvenirliğini değerlendirmek için yaptıkları çalışmada
33 sağlıklı selüliti olan kadına haftada iki kez olmak üzere
75
Açıkgöz ve ark. Selülite Güncel Bir Yaklaşım. Turk J Dermatol 2014; 2: 74-8
toplam 15 seans endermoloji tedavisi uygulamış ve bu
tedavinin uygulanan vücut bölgesinin ölçülerinde azalmaya
yol açmakla birlikte, selülit evresinin ve portakal kabuğu
görünümünün azaltılmasında hafif derecede bir etkisi
olduğunu gözlemlemişlerdir (10).
Subsizyon
Subsizyon, selülitin giderilmesi için kullanılan girişimsel bir
metoddur. Yağ lobullerini tutan septal yapıları destrükte
ederek deri çukurcuklarını tedavi etmeyi amaçlamaktadır.
Lokal anestezik uygulamasını takiben, 16 veya 18 gauge iğneler
ile epidermise paralel bir şekilde yağ dokuya girilerek, septal
bant yapıları parçalanır. Selülitin klinik görünümünde sadece
septal yapıların sorumlu olmadığı düşünüldüğünde tek başına
girişimsel subsizyon metodu ile başarılı sonuçlar edilememesi
mantıklı olup bu durum çalışmalarla ortaya konmuştur (11).
Mezoterapi
Mezoterapi, yani subkutan yağ dokunun çözülmesi için
birtakım etken maddelerin enjeksiyonu işlemi, selülit
tedavisinde sık kullanılan tedavi yöntemlerindendir (12).
Teknik subkutise uygulanan bir seri injeksiyondan ibarettir.
Solüsyonlar, fosfodiesteraz inhibisyonu ve c-AMP seviyelerini
arttırarak lipolize neden olan kafein, aminofilin ve teofilin gibi
metilksantinler, hormonlar, enzimler, bitki ekstreleri, vitamin
ve mineraller gibi içeriklerden hazırlanabilir. En sık kullanılan
içerik, β-Adrenerjik reseptör aktivasyonu yoluyla lipolize
neden olan fosfatidilkolindir (8).
Sasaki ve ark. topikal fosfatidilkolin anti-selülit jel ile light-
emitting diyote (LED) ile düşük dozlarda ışık tedavisini
kombine ederek selülit tedavisinde çok başarılı sonuçlara
ulaşmışlardır (13). Caruso ve ark. selülit tedavisinde kullanılan
mezoterapi solüsyonlarının lipoliz etkilerini karşılaştırdıkları
çalışmalarında; aminofilin, isoproterenol, yohimbin ve
melilotus (taş yoncası bitkisi ekstresi) solüsyonlarının lipolizi
indüklediği, fakat ek olarak kullanılan topikal anesteziklerin
veya içerikte yer alan anestezik maddelerin (prokain, lidokain
vs.) lipolizi inhibe ettiği ve istenilen etkiyi engellediği
sonucuna ulaşmışlardır (14).
Kesin bir tedavi protokolünün olmayışı, tahmin edilemeyen
sonuçlar ile ödem, ekimoz, sert subkutan nodüller, infeksiyon,
ürtikeryal reaksiyon ve düzensiz deri kontürleri gibi yan etkileri
nedeniyle klinisyenler pratikte bu yöntemi uygulamaktan
çekinmektedirler (8).
Ultrasonografi
Girişimsel olmayan bir uygulama olan ultrasonun selülit için
kullanılabilecek bir uygulama olup olmadığı henüz tartışmalı
bir konudur. Ultrasonik enerji, uygun doz ayarlamaları ile
kavitasyon; mikromekanik bozulma ve termal hasar olmak
üzere üç mekanizma ile doku yıkımı yapar (8).
Ekstrakorporal şok dalgası tedavisi (ESWT) selülit tedavisinde
kullanılan ultrasonik tedavi yöntemlerinden biridir. Christ
ve ark. selüliti olan 59 kadın olguyu değerlendirdikleri
randomize olmayan kontrollü bir çalışmada, iki farklı dozajda
fokuslanmış ESWT uygulamışlar ve deri elastisitesinde 4.
hafta sonunda %73, 6. hafta sonunda %105’lik bir artış
gözlemlemişlerdir. Bu sonuca mikrosirkülasyonun uyarılması
ve hücre geçirgenliğindeki değişimin yol açtığı hipotezi öne
sürülmüştür (15).
Fototerapi
Fototerapi, selülit tedavisi açısından önemli bir faktör olan
hücre yenilenmesi ve uyarılmasını indüklediğinden son
yıllarda mevcut tedavi yöntemleri arasındaki yerini almıştır.
Selülit tedavisinde, 660-950 nm dalga boyu arasında ışıklar
kullanılmaktadır.
Paolillo ve ark. yapmış oldukları çalışmada 20 kadın hastanın
bir kısmına sadece egzersiz, bir kısmına ise egzersiz yanında
Kızılötesi-LED aydınlatma tekniğiyle (850 nm) fototerapi
uygulamışlar termal görüntüleme teknikleri kullanarak
yapılan kalça ve uyluk çevresi ölçümlerinde selülit tedavisi
açısından anlamlı iyileşme saptamışlardır (16).
Yağ Aldırma
Yağ aldırma, günümüzde selülit tedavisinde sıkça başvurulan
metodlardan değildir. Şimdiye kadar lipoplasti ile ilgili olarak
bazı araştırmacılar vücut kontürlerinde optimal etkiler
oluşturduğunu savunurken, bazı araştırmacılar ise yağ
aldırma sonrası deri çukurcuklarında artma gözlendiğini
rapor etmişlerdir (17).
Ultrasonik liposculpturing adı verilen yöntem, selülit
tedavisinde geleneksel yağ aldırmaya nazaran daha
modern, daha güvenli, daha az destrüktif bir teknik olarak
değerlendirilmektedir. Yağ aldırma selülit açısından önerilen
bir tedavi metodu olmamakla birlikte bu durum, selülit
tablosunda adipoz dokunun deri yüzeyine çok yakın olması ve
ince bir dermis tabakasıyla çevrelenmesi ile ilişkilendirilebilir
(3). Geleneksel yağ aldırma tekniklerinin postoperatif ödem,
ekimoz gibi yan etkileri ve fibröz alanlardaki kısıtlı etkinlik
gibi dezavantajlarından dolayı son yıllarda ultrason veya lazer
teknolojisiyle kombine edilmiş son teknoloji tıbbi araçların
kullanımı tercih edilmektedir.
Yağ Yıkımı için Kullanılan Lazerler
Lazer-aracılı lipoplasti, günümüzde sık tercih edilen tedavi
modalitelerinden biri olup, ilk kez 2000’li yıllarda Goldman ve
ark. tarafından yapılan çalışmalarda Nd-YAG lazer eşliğinde
yağ aldırma teknikleri ortaya konmaya başlanmıştır (18,19).
Nd:YAG lazer, beraberinde cildi sıkılaştırıp, yağ dokunun
seçilen alanlarının yıkımını hedef almaktadır (20). Bu tedavi
şekli konvansiyonel yağ aldırma tedavisine göre daha az
girişimseldir. Lazer aracılı lipoplasti, daha küçük yüzey
alanlarında daha uygun olabilmektedir. Diğer önemli ve
dikkat edilmesi gereken nokta, termal enerjinin terapötik
amaçlarla kullanıldığında daima skar bırakma riski ve
potansiyeli olmasıdır (4).
Selülit tedavisinde son yıllarda lazer aracılı lipoplasti artan
bir sıklıkta kullanılmaktadır. Son zamanlarda yapılan bir
çalışmada selüliti olan 10 kadın hastaya 1440 nm pulsed
lazerin subdermal kanüller yoluyla uygulayarak lipoplasti
tedavisi uygulandığı ve iyi sonuçlar elde edildiği ve bir yıllık
izlem ile yan etki gözlemlenmediği bildirilmiştir (21). Truitt
ve ark. ise selülit tedavisinde sadece 1064 nm Nd:YAG lazer
kullanımının etkisi ve güvenilirliğini araştırdıkları çalışmada
arka uyluk bölgesinde selüliti olan 16 kadın hastanın 5’inde
az veya orta derecede iyileşme gözlemlemişlerdir (17).
Bipolar ve Unipolar Radyofrekans Araçları
Son zamanlarda, radyofrekans (RF) teknolojisini uygulayan
girişimsel olmayan metodlar, selülit tedavisinde önem
Açıkgöz ve ark. Selülite Güncel Bir Yaklaşım. Turk J Dermatol 2014; 2: 74-8
76
kazanmaya başlamıştır. Burada amaç, selülit oluşumuna
katkıda bulunan bağ doku septaları ve yağ dokuya etki
etmektir. Bu tedavi yönteminde, düşük enerjili diode lazer,
kızılötesi ışın (700-2000 nm), bipolar RF, kontakt ısıtma, emiş
gücü, masaj ve bunun gibi farklı tedavi konseptlerini kombine
ederek etki eden çeşitli sistemler kullanımdadır. Yapılan bir
çalışmada, lazer, kontakt ısıtma, emiş gücü ve masajı kombine
ederek etki eden bu sistemlerden biri olan TriActive sistemi
ile selülit tedavisinde anlamlı iyileşmeler gözlenmiştir (22).
Nootheti ve ark. ise selülit tedavisinde haftada iki kez ve 6
hafta boyunca iki farklı sistem (TriActive ve VelaSmooth)
kullanılarak tedavi edilen hastaları değerlendirmiş ve bacak
üst kısımların ölçülerinde sırasıyla %28 ve %30 iyileşme
gözlemlediklerini bildirmişlerdir (23).
Selektif Kriyoliz
Kriyoliz, selülitin ve lokalize yağlanmanın giderilmesinde
gelecek için umut vadeden ilginç bir yaklaşımdır. Bu tedavi
modalitesi donma sıcaklığının altındaki sıcaklıklarda
adipositlerdeki sitoplazmik lipidlerin kristalizasyonu
hipotezine dayandırılmıştır. Bir hayvan çalışmasında, 10’ar
dakikalık sürelerde 20, -1, -3, -5 ve -7 ˚C’lik sıcaklıklara 3,5
ay süreyle maruz bırakılan siyah domuzlarda uygulamanın
yapıldığı bazı alanlarda gözle görülür oranlarda subkutanöz
yağ dokuda incelme saptanmıştır (24).
Girişimsel olmayan selektif kriyoliz yöntemi, lokalize yağlanmalar
açısından çok yeni bir tedavi seçeneği olmamakla birlikte selülit
tedavisinde kullanımı gün geçtikçe artmaktadır. 2012 yılında
yapılan bir çalışmada; lokalize yağlanması olan 50 hastaya buz-
şok lipolizi adı da verilen kriyoliz ve akustik dalgaları kombine
eden bir metod kullanılarak, lokalize yağlanma açısından önce
bir soğutucu prob ile daha sonra da fibröz selüliti çözmek için bir
şok probu ile lokalize tedavi uygulanmış. Prosedür sonucunda
tedavi edilen alanlarda anlamlı oranda yağ kalınlığında incelme
gözlenmiş ve tedavi süresince herhangi bir yan etki veya kan
yağları veya karaciğer enzimlerinde yükselme gözlenmemiştir.
Buz-Şok Lipolizi tedavisi vücut biçimlendirmesi açısından
cerrahi yöntemlerin yerini alabilecek güvenli, etkili ve girişimsel
olmayan bir metod olarak değerlendirilmiştir (25).
Farmakolojik Ajanlar
Katekolaminler
Kafein, Aminofilin, Teofilin ve Teobromin gibi Metilksantin
grubu ajanlar β-agonistler grubunda sınıflandırılmakta
olup selülit tedavisinde üzerinde en çok çalışma yapılmış
gruplardan birisidir (26). Yapılan bir çalışmada 30 gün boyunca
günde iki kez uygulanan topikal kafein solüsyonunun kalça
ve uyluk ölçülerinde azalmaya yol açtığı gösterilmiş, topikal
kafeinin mikrosirkülasyon üzerinde anlamlı etki oluşturmadığı
gözlemlenmiştir (27).
2007 yılında yapılan bir çalışmada vücut kitle indeksi (VKİ)
27’nin üzerinde olan 50 erkek ve kadının bel bölgelerine
günde iki kez aminofilin krem uygulanmış ve kontrol grubu
ile karşılaştırıldığında 12. hafta ölçümlerinde VKİ ve yağ
dağılımını işaret eden bel/kalça çevresi oranlarında azalma
bildirilmiştir (28).
Retinoik Asit Türevleri
Piérard-Franchimont ve ark. 6 ay süreyle topikal olarak
uygulanan %0,3’lük retinolün laboratuvar şartlarında deri
elastisitesini arttırıp, vizkoziteyi azalttığını ortaya koymakla
birlikte klinik olarak selülit tablosunda gözle görülür bir etki
gözlemleyememişlerdir (29).
Karboksiterapi
Karboksiterapi, terapötik amaçlarla transkutanöz
karbondioksit verilmesi işlemidir. Bu tedavi yağ hücreleri
ve mikrodolaşım üzerine etkilidir (30). Brandi ve ark. bu
tedavinin lipoplasti ile kombine edilmesiyle uyluk lateral
yüzlerinde %55’e varan oranlarda deri elastikiyetinde artış
oluşturduğunu göstermişlerdir (31). Son yıllarda yapılan diğer
bir çalışmada; selüliti olan 101 kadın hastada abdominal
bölgeye ve 57 kadın hastada kalça bölgesine karboksiterapi
uygulamış olup karboksiterapinin oldukça etkili ve güvenli bir
yöntem olduğunu ortaya koymuşlardır (32).
Bitkisel Ürünler
Mine çiçeği, yeşil çay, limon, rezene, arpa, çilek, soya gibi
pek çok bitkisel içerik selülit tedavisinde incelme kürü olarak
kulanılmıştır. Bunların çoğu periferal mikrosirkülasyon ve
lenfatik drenajı arttırarak etki etmektedir (33).
Kırk kadın hastada; kafein, karabiber tohumu ekstresi,
portakal kabuğu, karanfil kökü ekstresi, yeşil çay ekstresi ve
tarçın kabuğu ekstresi içeren antiselülit kremlerle 4 haftalık
bir kür ile kanıtlanmış klinik iyileşme gözlenmiştir. Fakat tüm
hastaların tedavi süresince neopren korse kullanmış olmaları
bitkisel kremin tek başına ne kadar etkili olacağı yönünde
soru işaretleri oluşturmuştur (34).
Peroksizom Proliferatör Aktive Edici Reseptör (PPAR)
Agonistleri
Petroselinik asit ve konjuge linoleik asit, potent PPAR-
α aktivatörleri olarak rapor edilmiş olup, epidermal
diferansiyasyonu sağlayıp, inflamasyonu azaltarak ve
ekstrasellüler matriks komponentlerini arttırarak deri
sıkılaştırıcı bir fonksiyon görürler (30). Bir çalışmada 60
hastanın bir kısmına sadece antiselülit özellikli krem, bir
kısmına da antiselülit krem ve konjuge linoleik asit desteği
verilmiş. Altmış gün sonrasında kombine tedavi kullananlarda
daha iyi bir deri görünümü ve kalça çevresi ölçümünde
anlamlı bir azalma olduğu gözlemlenmişdir (35).
Alfa-Hidroksi Asitler
Alfa-hidroksi asitler ve kısmen laktik asitin selülit tedavisinde
kollajen seviyesini arttırarak oluşturduğu yaşlanma karşıtı
ve ışık hasarını önleyici özellikleri sayesinde epidermal
diferansiyasyonu ve bariyer fonksiyonu geliştirdiği ve selülit
tedavisinde de portakal kabuğu görünümünü azaltarak
etkili olabileceği savunulmuştur (30). Selülit tedavisinde bu
ajanlarla yapılmış çalışma mevcut değildir.
Sonuç
Selülit, etiyolojisinde pek çok faktörün rol oynadığı, deri
mimarisinde bozukluklarla karakterize, kadınların en az
%85’ini etkileyen ve giderek artan kaygıya yol açan kozmetik
bir problemdir. Selülit, artmış adipoz dokuyla ilişkili olmakla
birlikte sadece aşırı kilolulara spesifik bir klinik tablo değildir.
Selülit; mikrosirkulasyon, lenfatikler, ekstrasellüler matriks
ve dermise taşan fazla subkutan adipoz doku ile karakterize
kompleks bir olaydır. Septa mimarisindeki değişiklikler son
günlerde gündeme gelmeye başlamıştır.
77
Açıkgöz ve ark. Selülite Güncel Bir Yaklaşım. Turk J Dermatol 2014; 2: 74-8
Selülit tedavisinde, pek çok tedavi yöntemi söz konusu
olmakla birlikte, hiçbir tedavi yöntemini tam olarak başarılı,
orta derecede veya geçici etkili olarak değerlendirmek
mümkün değildir. Bununla birlikte, selülit tablosu için yeni
tedavi yöntemleri oluşturma çabası her geçen gün devam
etmektedir. Günümüzde; selülit tedavisinde girişimsel
olmayan masaj, radyofrekans, lazer ve ışık temelli tedaviler;
liposuction, mezoterapi ve subsizyon gibi girişimsel tedaviler
ve topikal kremler ve karboksiterapi gibi diğer tedavi
yöntemleri mevcuttur. Ek olarak; son zamanlarda tanıştığımız,
noninvaziv kriyoliz yöntemi, subkutan yağ dokunun en
azından geçici olarak azaltılması açısından umut vaat edici
sonuçlar doğurmuştur.
Kaynaklar
1. De Godoy JM, de Godoy Mde F. Treatment of cellulite based on the
hypothesis of a novel physiopathology. Clin Cosmet Investig Dermatol.
2011;4:55-9.
2. Rossi AB, Vergnanini AL. Cellulite: a review. J Eur Acad Dermatol Venereol.
2000; 14:251-62.
3. Khan MH, Victor F, Rao B, Sadick NS. Treatment of cellulite: Part I.
Pathophysiology. J Am Acad Dermatol. 2010 Mar;62(3):361-70; quiz 371-2.
4. De la Casa Almeida M, Suarez Serrano C, Rebollo Roldán J et al. Cellulite’s
aetiology: a review. J Eur Acad Dermatol Venereol. 2013;27:273-8.
5. Emanuele E, Bertona M, Geroldi D. A multilocus candidate approach
identifies ACE and HIF1A as susceptibility genes for cellulite. J Eur Acad
Dermatol Venereol. 2010; 24: 930–935.
6. Terranova F, Berardesca E, Maibach H. Cellulite: nature and aetiopathogenesis.
Int J Cosmet Sci. 2006;28:157-67.
7. Smalls LK, Hicks M, Passeretti D et al. Effect of weight loss on cellulite: gynoid
lypodystrophy. Plast Reconstr Surg. 2006;118:510-6.
8. Khan MH, Victor F, Rao B et al. Treatment of cellulite:Part II. Advancesand
controversies. J Am Acad Dermatol. 2010; 62: 373-384.
9. Collis N, Elliot LA, Sharpe C et al. Cellulite treatment: a myth or reality: a
prospective randomized, controlled trial of two therapies, endermologie
and aminophylline cream. Plast Reconstr Surg. 1999;104:1110-4; discussion
1115-7.
10. Güleç AT. Treatment of cellulite with LPG endermologie. Int J Dermatol.
2009;48:265-70.
11. Hexsel DM, Mazucco R. Subcision: a treatment for cellulite. Int J Dermatol.
2000;39:539-44.
12. Rose PT, Morgan M. Histologic changes associated with mesotherapy. J
Cosmet Laser Ther. 2005;7:17-9.
13. Sasaki GH, Oberg K, Tucker B et al. The effectiveness and safety of topical
PhotoActif phosphatidylcholine-based anti-cellulite gel and LED (red and
near-infrared) light on Grade II-III thigh cellulite: a randomized, double-
blinded study. J Cosmet Laser Ther. 2007;9:87-96.
14. Caruso MK, Roberts AT, Bissoon L et al. An evaluation of mesotherapy
solutions for inducing lipolysis and treating cellulite. J Plast Reconstr
Aesthet Surg. 2008; 61:1321-4.
15. Christ C, Brenke R, Sattler G et al. Improvement in skin elasticity in the
treatment of cellulite and connective tissue weakness by means of
extracorporeal pulse activation therapy. Aesthet Surg J. 2008;28:538-44.
16. Paolillo FR, Borghi-Silva A, Parizotto NA et al. New treatment of cellulite with
infrared-LED illumination applied during high-intensity treadmill training. J
Cosmet Laser Ther. 2011;13:166-71.
17. Truitt A, Elkeeb L, Ortiz A et al. Evaluation of a long pulsed 1064-nm Nd:YAG
laser for improvement in appearance of cellulite. J Cosmet Laser Ther.
2012;14: 139-44.
18. Goldman A, Schavelzon D, Blugerman G. Laser lipolysis:liposuction using
Nd:YAG laser. Revista da Sociedade Brasileira de Cirurgia Plástica. 2002;17:
17–26.
19. Goldman A, Schavelzon D, Blugerman G. Liposuction using neodimium:
yttrium-aluminium-garnet laser. Plast Reconstr Surg. 2003: 111: 2497.
20. Katz B, McBean J, Cheung JS. The new laser liposuction for men. Dermatol
Ther. 2007;20:448-51.
21. DiBernardo BE. Treatment of Cellulite Using a 1440-nm Pulsed Laser With
One-Year Follow-Up. Aesthet Surg J. 2011;31: 328-41.
22. Boyce S, Pabby A, Brazzini B et al. Clinical evaluation of a device for the
treatment of cellulite: TriActive. Am J Cosmet Surg. 2005;22:233-7.
23. Nootheti PK, Magpantay A, Yosowitz G et al. A single center, randomized,
comparative, prospective clinical study to determine the efficacy of the
VelaSmooth system versus the Triactive system for the treatment of cellulite.
Lasers Surg Med. 2006;38:908-12.
24. Manstein D, Laubach H, Watanabe K et al. Selective cryolysis: a novel method
of non-invasive fat removal. Lasers Surg Med. 2008;40:595-604.
25. Ferraro GA, De Francesco F, Cataldo C et al. Synergistic effects of cryolipolysis
and shock waves for noninvasive body contouring. Aesthetic Plast Surg.
2012;36:666-79.
26. Hexsel D, Soirefmann M. Cosmeceuticals for Cellulite. Semin Cutan Med
Surg. 30:167-170.
27. Lupi O, Semenovitch IJ, Treu C et al. Evaluation of the effects of caffeine in the
microcirculation and edema on thighs and buttocks using the orthogonal
polarization spectral imaging and clinical parameters. J Cosmet Dermatol.
2007:6: 102–107.
28. Caruso MK, Pekarovic S, Raum WJ et al. Topical fat reduction from the waist.
Diabetes Obes Metab. 2007;9:300-3.
29. Piérard-Franchimont C, Piérard GE, Henry F et al. A randomized, placebo-
controlled trial of topical retinol in the treatment of cellulite. Am J Clin
Dermatol. 2000:1:369–374.
30. Rawlings AV. Cellulite and its treatment. Int J Cosmet Sci. 2006; 28: 175-90.
31. Brandi C, D’Aniello C, Grimaldi L et al. Carbon dioxide therapy: effects on skin
irregularity and its use as a complement to liposuction. Aesthetic Plast Surg.
2004 Jul-Aug;28(4):222-5.
32. Lee GS. Carbon dioxide therapy in the treatment of cellulite: an audit of
clinical practice. Aesthetic Plast Surg. 2010;34:239-43.
33. Hexsel D, Orlandi C, Zechmeister do Prado D. Botanical extracts used in the
treatment of cellulite. Dermatol Surg. 2005;31:866-72.
34. Rao J, Gold MH, Goldman MP. A two-center, double-blinded, randomized
trial testing the tolerability and efficacy of a novel therapeutic agent for
cellulite reduction. J Cosmet Dermatol. 2005;4:93-102.
35. Birnbaum L. Addition of conjugated linoleic acid to a herbal anticellulite pill.
Adv Ther. 2001;18:225-9.
Açıkgöz ve ark. Selülite Güncel Bir Yaklaşım. Turk J Dermatol 2014; 2: 74-8
78
Dostları ilə paylaş: |