Siyasi. İDeolojiler


Muhafazakâr Milliyetçilik



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə116/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   112   113   114   115   116   117   118   119   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

Muhafazakâr Milliyetçilik
19. Yüzyıl’ın başlarında muhafazakârlar milliyetçiliği, düzene ve siyasî istikrara tehdit oluşturan 
radikal ve tehlikeli bir güç olarak algıladılar. Bununla birlikte, yüzyılın ortalarına doğru görmek­
teyiz ki, Disraeli, Bismarck, ve hatta Çar III. Alexander gibi birtakım muhafazakâr devlet adamları 
sosyal düzeni korumada ve geleneksel kurumlan savunmada doğal bir müttefik olarak gördükleri 
milliyetçiliği sempatik buldular. Modern dönemde pek çok muhafazakâr için milliyetçilik artık bir 
inanç esası hâline gelmişti. İngiltere’deki bu durum Margaret Thatcher’in 1982 Falklands Sava­
şı’na muzaffer bir cevap vermesinde açıkça görülür ve daha genel olarak, Muhafazakâr Partinin 
Avrupa entegrasyonuna duyduğu antipatide ifade edilmiştir. Ronald Reagan, Grenada’nın işgâline, 
Libya’nın bombalanmasına kadar varan iddialı bir dış siyasa izleyerek Amerikan milliyetçiliğini 
yeniden tutuşturmaya çalıştı. Baba George Bush, Panama’yı işgâl ederek ve 199 İ de Amerikan 
güçlerini Körfez Savaşına göndererek bu politikayı sürdürdü. George W. Bush’un sözde “terörle 
savaş”ı, benzer bir biçimde askerî açıdan kendine güveni, millî değerlerin savunulmasına ve millî 
karakterin dışavurumuna eklemeye uğraşmaktadır.
Muhafazakâr milliyetçilik, millet-inşa süreçlerindeki devletlerden ziyade kurulu milî-dev- 
letlerde daha fazla gelişme eğilimindedir. Muhafazakârların dikkati, evrensel milliyetçilikten çok, 
millî vatanseverlik kavramında ifadesini bulan sosyal bütünlük ve kamu düzeni üzerine yoğunlaş­
maktadır. Muhafazakârlara göre, toplum organiktir: Muhafazakârlar milletlerin, aynı bakış açısına, 
alışkanlıklara ve bizzat görünüşe kendileri olarak meydana çıkarmaya sahip olanlarla birlikte hayata 
arzusundan doğal olarak doğduğuna inanırlar. Zirâ insanların, ancak millî topluluk içinde anlam ve 
emniyet arayan sınırlı ve kusurlu varlıklar olduklarına inanırlar. Bundan dolayı, muhafazakâr milli­
yetçiliğin ana hedefi, özellikle sosyalistlerce ortaya atılan ve bölücü bir fikir olan sınıf dayanışması 
mefhumuna karşı koruyucu olarak, yurtsever sadakâti ve “ülkeyle gurur duyma” melekelerini can­
landırarak millî birliği muhafaza etmektir. Gerçekten de, çalışan sınıfı millete dâhil ederek muhafa­
zakârlar, milliyetçiliği sosyal devrimin panzehiri olarak gördüler. Fransız devlet başkanı Charles De 
Gaulle (1959-1969) özel bir yetenek ve kıvraklıkla, milliyetçiliği Fransa’da muhafazakâr dava için 
kullanmayı başardı. D e Gaulle Fransız birliklerini N ATO kontrolü dışına çekmesine kadar varan 
bağımsız ve anti-Amerikan savunması ve dış politikası izleyerek millî gurura başvurdu. Sosyal ha­
yatta düzeni ve otoriteyi yeniden sağlayabilmek ve güçlü bir devlet inşa edebilmek için başkanlığın 
gücünü artırdı. Bu tarz politikalar Beşinci Cumhuriyetin kurulduğu 1958’den Mitterand’ın başkan 
seçildiği 1981’e kadar Fransa’da muhafazakâr kontrolün sağlanmasına yardımcı oldu. Bazı açılar­
dan, İngiltere’de Thatcherizm, güçlü bir devlet ve etkin bir liderlik vaadiyle en azından Avrupa’da 
millî bağımsızlığa dayalı bir yaklaşım oluşturarak Gaullizmin İngiliz versiyonunu meydana getirdi.
Milliyetçiliğin muhafazakâr karakteri gelenek ve tarihin kılavuzluğunda sağlanır; milliyetçilik 
geleneksel kurum ve hayat tarzının müdafii hâline gelir. Muhafazakâr milliyetçilik esas itibarıyla, 
geçmiş dönemlerin parlak ve muzaffer günlerine atıfta bulunan, nostaljik ve geriye dönük bir in­
şadır. Milletin tarihi günlerinin ve askerî zaferlerinin gösterişli nümayiş ve ritüellerle hatırlatılma-


sının arkasında yatan neden de budur. Buna paralel olarak geleneksel kuramların millî kimliğin 
bir sembolü olarak kullanılması da bunun apaçık bir göstergesidir. Buna en güzel örnek, krallık 
kurumuyla doğrudan bağlantılı olan İngiliz milliyetçiliğidir. Britanya (Kuzey İrlanda’yla birlikte) 
Birleşik Krallığı oluşturur ve bu oluşan yapının millî marşı “Tanrı Kraliçeyi Korusun ”du (G o d Save 
the Queen) ve kraliyet ailesi, Ateşkes Günü (Armistice Day) ve Parlamentonun açılışı gibi millî 
kutlamalarda önemli bir rol oynar.
Muhafazakâr milliyetçilik, millete kimliğin tehdit altında olduğu ya da yok olma riskine girdiği 
dönemlerde daha da bir önem kazanır. Bu nedenle, yabancı göçü ve millet-üstücülük (supranationa- 
lism)
akımı modern devletlerde bu tarz bir milletçiliğin canlı kalmasında hayatî bir önemi haizdir. 
Yabancı göçüyle ilgili olarak ortaya konulan birtakım çekinceler çok-kültürlülüğün (bkz. s. 78) 
istikrarsızlık ve çatışma yaratacağı kaygısından ileri gelmektedir. Zirâ bu tarz bir milliyetçiliğe göre, 
istikrarlı ve başarılı toplumlar paylaşılan değerlere ve ortak kültüre dayalı kalmak mecburiyetindedir. 
Farklı bir din ve geleneğe sahip olan yabancıların ülkeye göçü ya sıkı bir biçimde kısıtlanmalı ya da 
azınlık etnik grupları “ana” ülkenin kültüründe asimile edilmeye zorlanmalıdır. Örneğin, Fransa’da 
Millî Cephe (Front National) ve İngiltere’de BNP, azınlık gruplarının gönüllü olarak ya da zorla kendi 
ülkelerine geri gönderilmelerini öneren bir aşırı muhafazakâr milliyetçilik versiyonunu benimsemiş­
lerdir. Bu tarz göç karşıtı ve yabancı düşmanlığına dayalı konumlar, dışlayıcı ve bir milletin üyeleri ve 
ötekiler arasında kalın ve provokatif çizgiler çeken, tarihsel tanımlı bir millî kimlik yaklaşımını gün­
deme taşımaktadır. Muhafazakâr milliyetçilik, benzer biçimde, Avrupa Birliği gibi millet-üstü kurum­
lan millî kimliğe ve özellikle toplumun kültürel bağlarına ciddî bir tehdit olarak algılamaktadırlar. Bu 
anlayış somut ifadesini, tıpkı Fransız Millî Cephesi bünyesindeki aşırı sağcı gruplar içinde olduğu 
gibi, İngiltere Muhafazakâr Partisinin “Avrupa kuşkuculuğu (Eurocepticism) ” anlayışında bulur. Av­
rupa kuşkucuları sadece bağımsız millî kurumlan ve üzerinde milletin sembollerini taşıyan ve millet 
olmanın en temel göstergesi olarak algıladıkları millî paranın korunmasını savunmakla kalmaz, aynı 
zamanda siyasî bir birliğin millî, dilsel ve kültürel çeşitlilik üzerinden asla kurulamayacağı varsayımın­
dan hareketle “Avrupa Projesi’ nin ölümcül bir hata olduğu uyarısında bulunurlar.
Muhafazakâr politikacı ve partiler milliyetçiliğe bu şiddetli başvurularından büyük siyasî ka­
zançlar elde etmiş olmalarına rağmen, muhalifler, bazen, onların fikirlerinin yanlış yönlendirilmiş 
varsayımlara dayalı olduklarına işaret etmişlerdir. İlk etapta muhafazakâr milliyetçilik bir elit mani- 
pülasyonu olarak görülebilir. Zirâ ‘millet’ kavramı, bu kavramı kendi siyasî amaçları için kullanmak 
isteyen siyasî liderler tarafından icat ve tarif edilmiştir. Bu gerçek kendini, açık olarak, savaş dönem ­
lerinde ya da milletlerarası bir kriz esnasında bir ‘millet’in “anavatan’ım (fatherland) vatansever 
duygularla koruması amacıyla seferber edildikleri dönüm noktalarında gösterir. Bunun ötesinde, 
muhafazakâr milliyetçilik, hoşgörüsüzlük, dar kafalılık, bağnazlık ve yobazlığın yaratılmasında da 
etkin rol oynayabilir. Kültürel saflığın ve kurulu geleneksel yapının korunması hususundaki ısrar, 
muhafazakâr milliyetçilerin göçmenleri, mültecileri ve yabancıları, genel anlamda, bir tehdit ola­
rak gördüklerini ve ilerleyen süreçlerde, ırksalcılığı ve yabancı düşmanlığını körükleyen politikaları 
meşrulaştırmayı amaçladıklarını göstermektedir.



Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   112   113   114   115   116   117   118   119   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin