zorlamanın da önünü açmaktadır. Milliyetçilik hem ilerici ve hem de geriletici bir nitelik taşır: Bir
yandan millî bağımsızlık ya da millî büyüklüğün gelecek perspektifine yönelip
gelecekte birlikte
hayata azim ve kararlılığını aşılarken, diğer yandan geçmiş millî başarılar kutlanır ve geçmişte ka
bul edilmiş olan kimlikler pekiştirilir.
Milliyetçilik hem rasyonel, hem de irrasyoneldir:
Bir ilke
etrafında kümelenmiş milletin kendi kendini yönetimi gibi inançlara prim verir
ama öte yandan
erksi dönemlerden kalan korku ve nefretler gibi rasyonel olmayan duygu ve güdülerden beslenir.
Bu ideolojik şekilsizlik pek çok faktörün bir ürünüdür. Milliyetçilik çok farklı tarihsel bağlamlarda
ortaya çıkmış, birbirine zıt kültürel miraslar tarafından şekillendirilmiş ve pek çok siyasî neden ve
emel uğruna kullanılmış bir olgudur. Bununla birlikte, milliyetçilik diğer siyasî doktrinleri hazmet
me, onlarla kaynaşma ve rakip milliyetçi gelenekler yaratma kapasitesinden de yoksun değildir. Bu
geleneklerin en önemlileri aşağıdaki gibidir:
►
Liberal milliyetçilik
►
Muhafazakâr milliyetçilik
►
Yayılmacı milliyetçilik
►
Sömürgecilik karşıtı ve sömürgecilik sonrası milliyetçilik
Liberal Milliyetçilik
Liberal milliyetçilik, Fransız İhtilâline kadar giden ve bu devrimin temel değerlerini taşıyan, mil
liyetçiliğin en eski şeklidir. Bu fikirler hızla tüm Avrupa’ya yayılmış ve İtalyan birleşmesinin “pey
gamberi” olarak bilinen Giuseppe Mazzini tarafından veciz şekilde ifade edilegelmişlerdir. Bu fikir
ler aynı zamanda 19. Yüzyıl’ın başlarında Lâtin Amerika’nın bağımsızlık hareketine liderlik eden
ve İspanyolları Hispanik Amerika’nın dışına atan Simon Bolivar’ı da derinden etkilemiştir. Birinci
Dünya Savaşının akabinde Avrupa’nın yeniden inşasına zemin hazırlayan Woodrow W ilson’a ait
“on dört madde” de liberal milliyetçi ilkelere dayandırılmıştır. Bunun ötesinde anti-sömürgeci pek
çok lider de liberal fikirlerden esinlemiştir. Bunların en meşhurları, Çin’in 1911 İhtilâli nin liderle
rinden biri olan Sun Yat-Sen ve Hindistan’ın ilk başbakanı Jawaharlal Nehru’dur.
Liberal milliyetçiliğin temel fikirleri, “genel irade” mefhumuyla özgün olarak ifade edilen, halk
egemenliğinin savunusunu yapan J.-J. Rousseau (bkz. s. 170) tarafından şekillendirilmiştir. 19.
Yüzyıl’ın ilerleyen dönemlerinde halk egemenliği fikri liberal ilkelerle bütünleşmiş ve bu bütün
leşmeyi, otokratik ve baskıcı çok-milletli imparatorluklarla savaşan milliyetçiler gerçekleştirmiştir.
Örneğin, Mazzini İtalyan devletlerini birleştirmek istemiş ama bu amaca ulaşmak uğruna otokratik
Avusturya’yla mücadele etmek zorunda kalmıştır. 19. Yüzyıl’ın ortalarında pek çok Avrupalı dev
rimci için liberalizm ve milliyetçilik birbirinden ayrılamaz durumdadır.
Gerçekten de, başlangıçta
birey, millet ve uluslararası siyasete ilişkin olarak gelişmiş olan, onların bu milliyetçi inançları, bü
yük ölçüde, liberal fikirlerin uygulamasıyla şekillendi.