KÖKLERİ VE GELİŞİMİ
Anarşi sözcüğünün kökeni Yunancadan gelmektedir ve kelime anlamı “ kuralsızlık” demektir. Anar
şizm kavramı eleştirel ve negatif biçimde medenî veya kurumsallaşmış düzenin yıkılması anlamında
Fransız Devrimi’nden beri kullanılmaktadır. Aynı zamanda kavrama pejoratif (küçümseyici, aşa
ğılayıcı) anlamlar yüklenmeye devam edilmektedir. Gündelik dilde anarşi,
kargaşa ve düzensizlik
anlamlarında kullanılmaktadır; popüler anlayışta anarşistler bombalı intihar eylemcisi bombalı te
röristlerden ayrı görülmemektedirler. Anarşistlerin bu tür yakıştırmalara şiddetle karşı çıktıklarını
belirtmeye gerek yoktur. Pierre-Joseph Proudhon’un (bkz. s. 200)
Qu'est-ce que la propriété? (
Mül
kiyet Nedir?,
[ 1840] 1970) adlı eserinde gururla “Ben bir anarşistim” demesine kadar kavram politik
düşüncelerin pozitif ve sistematik bütünü olarak değerlendirilmemekteydi. Anarşistler kanun ve
yönetimin ilgasıyla, doğal, kendiliğinden bir düzenin gelişeceğini savunmaktadırlar. Proudhon’un
(bkz. s. 200) önerdiği gibi “toplum anarşideki düzenin peşinden koşar.” Şiddet ile olan bağlantı
da yanıltıcıdır. Bazı dönemlerde anarşistler bombalamaları ve terörizmi (bkz. s. 290) açıkça hatta
gururla desteklemişlerdir. Hâlbuki anarşistlerin çoğunluğu şiddeti bir yanılgı ve karşı tepki olarak
görürken, pek çoğu da ahlâkî olarak kabul edilemez bulur.
Anarşist
düşüncelerin kökeni, bazen Taoist veya Budist düşüncelere dayandırılırken, bazen
Antik Yunan’ın Siniklerine ya da İngiliz İç Savaşındaki Kazıcılar’a (Diggers), dayandırılır. Esasen
anarşist düzenin kuralları ilk olarak William Godwin’in (bkz. s. 196)
Enquiry Concerning Political
Justice
( Siyasal A dalet Üzerine İnceleme, [1793] 1971) adlı
eserinde belirtilmiştir, gerçi Godwin
kendisini hiçbir zaman anarşist olarak tanımlamamıştır. 19. Yüzyıl boyunca Anarşizm, yayılan ve
büyüyen sosyalist hareketin önemli bir parçası idi. Proudhon’un takipçileri 1864 yılında Uluslara
rası İşçi Birliğini (Birinci Enternasyonel) kurmak için Marksistlere katılmıştır. Michael Bakunin’in
(bkz. s. 198) liderliğini yaptığı anarşistlerle Marksistler arasında büyüyen zıtlıktan dolayı 1871
yılında Enternasyonel çöktü. 19. Yüzyıl’ın sonlarında anarşistler, Rusya ve Güney Avrupa’daki top
raksız köylülerden, anarko-sendikacılarla endüstri çalışanlarından geniş bir destek buldular.
Anarşizmin 20. Yüzyıl’ın ilk yıllarında gerçek bir kitle hareketine dönüşmesine sebep olan
sendikacılık, Fransa, İtalya, İspanyada popüler olan devrimci bir meslekî birlik formuydu. Fran
sa’daki güçlü C G T sendikası 1914’ten önce anarşistler tarafından yönetiliyordu, İspanya’daki
C N T ’nin yönetimi de anarşistlerdeydi ve İç Savaş döneminde iki
milyon üyelerinin olduğunu
iddia ediyorlardı. Anarko-sendikacılarla hareketler 20. Yüzyıl’ın ilk yıllarında Lâtin Amerika’da,
özellikle de Arjantin ve Uruguay’da ortaya çıktı ve sendikalci düşünceler Emiliano Zapata önder
liğindeki Meksika Devrimi’ni etkiledi. Otoriteryanizmin (bkz. s. 96) ve politik baskının artışı
Avrupa ve Lâtin Amerika’da anarşizmi baltaladı. İspanyol İç Savaşının (1 9 3 6 -1 9 3 9 ) sonucunda
General Franco’nun zaferi, kitle hareketi olan anarşizme son verdi. C N T ’nin faaliyetleri durdu
ruldu ve sol kanat savunucuları ile anarşistler baskıya mâruz kaldılar. Lenin (bkz. s. 140) ve Bol-
şeviklerin 1917’deki başarıları neticesinde komünizmin ve devrimci, sosyalist
hareketlerin artan
saygınlığı anarşizmin yayılmasını engelledi.
Anarşizm, politik ideoloji olarak ulusal düzeyde dahi başarı kazanamamıştır. Herhangi bir
toplum veya millet anarşist kurallara göre oluşturulmuş bir modelde hayatamıştır. Fakat bu du
rum anarşizmi liberalizm, sosyalizm, muhafazakârlık veya faşizm gibi iktidarı harekete geçirebilen,
toplumu şekillendirebilen ideolojilerden daha önemsiz kılmaz. Anarşistlerin iktidara en yakın ol
duğu dönem İspanyol İç Savaşında İspanyanın batısında bazı bölgeleri ele geçirdikleri ve Kata-
lonyada işçi ve köylü kolektifleri kurdukları dönemdir. Bu nedenle anarşistler kendi düzenlerini
ifade edebilmek için Antik Yunan veya OrtaÇağ a ait tarihi toplumları veya Rusya’daki
mir (Çarlık
Rusyası’nda toprağa ortak sahip olan toplum) gibi geleneksel komünleri örnek verirler. Anarşistler,
geleneksel toplumların hiyerarşik olmayan, eşitlikçi düzenlerini -Afrika’daki Nuer gibi- vurgular
lar ve Batı toplumlarındaki küçük ölçekli komünal hayat deneyimlerini desteklerler.
Bir politik hareket
olarak anarşizmin etkisi, sonuçları ve yöntemleri tarafından daraltılmıştır.
Devleti çökertmek ve politik otoritenin tüm biçimlerini parçalamak anarşizmin hedefidir ve bu he
defler imkânsız olmasa bile gerçekdışı olarak kabul edilmektedir. Ekonomik ve sosyal gelişmenin
devletin küçülmesi ya da ortadan kalkması ile değil devletin rolünün artmasıyla ortaya çıktığı modern
dünya tarihine bakıldığında görülmektedir. Bunun ötesinde devletsiz/idaresiz bir toplum mefhumu,
en iyi tabirle ütopik bir hayâldir. Anarşistler siyasî parti kurmak, seçim kampanyaları düzenlemek,
koltuk kapmak gibi geleneksel politik nüfuz kullanma araçlarını yozlaşmış ve yıkıcı diyerek reddeder
ler. Sonuç olarak anarşistler kitlesel kendiliğindenliğe ve halkın özgürlük arzusuna inanarak siyasal
örgütlenme ve stratejik planlamanın avantajlarından kendilerini mahrum bıraktılar. Tüm bunlara rağ
men anarşizm ölmeyi reddeder. Anarşizmin politik otorite ve eylemcilikle, aktivizmle uzlaşmaz tavrı
nedeniyle özellikle gençler nezdinde uzun süreli çekiciliğe sahiptir. Kapitalizm ve küreselleşme karşıtı
hareketlerin ortaya çıkışında anarşist fikirler, sloganlar ve grupların önemi görülebilir.
Dostları ilə paylaş: