Siyasi. İDeolojiler



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə164/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   160   161   162   163   164   165   166   167   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

Ataerkillik 
(Patriarchy)
Feministler, sosyal sınıf, ırk veya din gibi konularda cinsiyetin önemli sosyal bir bölünme oldu­
ğuna inanıyorlar. Gerçekten de radikal feministler, toplumsal cinsiyetin en derin ve siyasî açıdan 
en önemli sosyal ayrım olduğunu ileri sürüyorlar. Dolayısıyla feministler, sosyalistlerin “sınıf si- 
yaseti’ ne övgü düzmüş olmasıyla benzer bir biçimde, bir “cinsiyet siyaseti” teorisi geliştirmelidir. 
“Irkçılık” veya ırksalcı baskı ile bilinçli şekilde bir benzerlik kurarak bir baskı şekli olarak “cinsiyet 
ayrımı”na da işaret ediyorlar. Ancak geleneksel siyaset teorisi, cinsel baskıyı göz ardı etmişti ve top­
lumsal cinsiyeti siyasî açıdan önemli bir kategori olarak görmede başarısız olmuştu. Sonuç olarak 
feministler, toplumun, cinsiyet eşitsizliği ve baskıya dayalı bir sistem olduğu fikrini açığa çıkarmak 
için yeni kavram ve teoriler geliştirmek zorunda kaldılar.
Feministler, kadın ve erkek arasındaki güç ilişkisini anlatmak için “ataerkillik” kavramını kul­
lanırlar. Bu kelimenin gerçek anlamı “ babanın yönetimi”dir ve dar anlamda aile içindeki koca-baba 
üstünlüğüyle ve dolayısıyla eş ve çocukların ast durumda olmasıyla ilgilidir. Bazı feministler, aile­
nin yapısı ve babanın hâkimiyetini anlatmak için ataerkillik kavramını sadece bu dar ve sınırlı an­
lamda kullanır; toplumun genelinde cinsiyet ilişkilerini anlatmak için ise “erkek egemenliği” veya 
“erkek üstünlüğü” gibi daha geniş kavramları tercih ederler. Ancak feministler, aile içinde babanın 
üstünlüğünün, bütün diğer kurumlarda da erkek egemenliğini sembolize ettiğine inanır. Dahası, 
pek çok feminist, ataerkil ailenin, hayatın bütün alanlarında -eğitim de, işte ve siyasette- erkek hâ­
kimiyeti üretmesinden dolayı, onun erkek hâkimiyetinin kalbinde yer aldığını ileri sürecektir. D o ­


layısıyla ataerkillik, hem aile içinde hem de dışarıda “erkeğin yönetimi” anlamına gelen daha geniş 
anlamında kullanılıyor. Kate Millett (1970, s. 25) örneğin, “ataerkil hükümeti”, “ kadın olan halkın 
yarısının erkek olan diğer yarı tarafından yönetildiği” bir kurum olarak tarif ediyor. Ataerkilliğin 
iki ilkesi olduğunu öne sürüyor: “Erkekler kadınları yönetir; yaşlı erkekler genç erkekleri yönetir.” 
Dolayısıyla ataerkillik, hem cinsiyet hem de nesil baskısı niteliği taşıyan hiyerarşik bir topluluktur.
Yine de ataerkil kavramı geniştir. Feministler, erkeklerin bütün topluluklarda kadınlara hük­
mettiğini düşünebilirler, ancak baskı şeklinin ve derecesinin farklı kültür ve zamanlarda değiştiğini 
kabul ediyorlar. En azından Batılı topluluklarda kadınların sosyal konumu, seçme hakkı kazanılma­
sı ve eğitime daha kolay ulaşım, evlilik ve boşanma hukukundaki değişiklikler, kürtajın yasallaşması 
vs. sonucunda 20. Yüzyıl içinde oldukça değişmişti. Ancak gelişmekte olan bazı ülkelerde ataerkil­
lik acımasız hatta korkunç bir şekil alabilmektedir: Çoğu Afrikada olmak üzere 80 milyon kadın 
sünnet uygulamasına mâruz bırakılmakta, Hindistan’da hâlâ gelin cinayetleri görülmekte ve çeyiz 
sisteminin mevcudiyeti kız çocuklarının genelde istenmemesine ve bazen ölüme terk edilmesine 
sebep olmaktadır.
Dolayısıyla feministlerin elinde, tek veya basit bir ataerkillik analizi yoktur. Liberal feminist­
ler, ataerkillik kavramı kullandıklarında, bu kavramla genel olarak toplumdaki hak ve yetkilerin 
adâletsiz dağıtımına dikkat çekerler. Dolayısıyla onların vurguladıkları ataerkillik boyutu, kadın 
sayısının siyaset, iş hayatı, ticaret ve kamusal hayattaki üst konumlardaki yetersizliğidir. Sosyalist 
feministler, ataerkilliğin ekonomik boyutlarını öne çıkarır. Onlara göre ataerkillik, baskı sistemleri 
ile bağlantılı olarak kapitalizm, toplumsal cinsiyet ayrımı ve sınıf eşitsizliği ile birlikte işlemektedir. 
Gerçekten de bazı sosyalist feministler, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sınıf sisteminin bir sonucu 
olduğuna dayanarak kavramı bütünüyle reddederler: mesele ataerkillik değil kapitalizmdir. Diğer 
taraftan radikal feministler, ataerkilliğe ayrı bir vurgu yapar. Onlara göre ataerkillik, kökleri ailede 
olan sistematik, kurumsallaşmış ve yaygın erkek gücüdür. Böylece ataerkillik toplum genelini nite­
lendiren erkek egemenliği ile kadının ikinci sırada olmasının temelde ev hayatı içinde işleyen güç 
yapılarının bir yansıması olduğu inancını yansıtır.

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   160   161   162   163   164   165   166   167   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin