T. C. ÇUkurova üNİversitesi tip faküLtesi anesteziyoloji ve reanimasyon anabiLİm dali



Yüklə 275,58 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/5
tarix21.01.2017
ölçüsü275,58 Kb.
#6155
1   2   3   4   5

2.3.4. Hemodinamik Etkiler 

Remifentanilin  hemodinamik  değişkenlerdeki  artış  ya  da  azalışları  doza bağlıdır. 

Remifentanil  2  µg/kg’lık  dozlara  kadar  sistemik  kan  basıncı  ve  kalp  hızında  çok  az 

değişikliğe  neden  olur.  Arada  başka  ilaçların  varlığında  kan  basıncında  daha  büyük 

düşüşler  olmuştur; bunlar  büyük  oranda  belirgin  bradikardiye  bağlıdır  ve  hastaya  daha 

önceden  glikopirolat  verilerek  önlenebilir.  Remifentanil  5  µg/kg  dozlarında  histamin 

salınımına yol açmaz. Remifentanilin 1 µg/kg/dk’lık infüzyon hızlarının, sternotomiden 

sonra 


çıkan 

stres 


yanıtını 

ortadan 


kaldırdığı 

(adrenlin 

ve 

noradrenalin 



konsantrasyonlarında değişiklik olmamasıyla) gösterilmiştir

60



14 

 

2.3.5. Solunuma Etkileri 

Diğer  µ-opioidleri  gibi  remifentanil  de  doza  bağımlı  olarak  solunum  depresyonu 

yapar.  Dış  uyarılar  olmadığında,  gönüllülerde  inspiryum  havasında  %8  CO

2

 varlığında 



0.05-0.1  µg/kg/dk’lık  remifentanil  infüzyon  hızları,  dakika  ventilasyonlarının  %50 

baskılanmasıyla  sonuçlanmaktadır

61

.  Herhangi  bir  remifentanil  dozundan  kaynaklanan 



solunum  depresyonu  derecesi  yalnızca  doza  değil;  yaş,  genel  tıbbi  durum,  ağrı 

bulunması  ve  benzeri  çok  sayıda  etkene  bağlıdır.  Remifentanilin  diğer  µ-opioidlere 

birincil  üstünlüğü,  anestezi  sırasında  ventilasyon  kontrol  altındayken  belirgin  solunum 

depresyonu ve derin analjezi  yapan dozlarda kullanılıp, infüzyon kesildikten sonraki 10 

dakika içinde yeterli spontan solunum olanağı sağlamasıdır. Gerektiğinde remifentanilin 

solunum depresyonu yapan etkisi naloksanla geri döndürülebilir

37



2.3.6. Santral Sinir Sistemi ve Sinir-Kas Kavşağı Üzerindeki Etkileri 



Remifentanil  EEG’de  doza  bağlı  baskılanmaya  neden  olur.  Merkezi  kan  akışı, 

kafa  içi  basıncı  ve  serebral  metabolizma  hızı  üzerindeki  etkileri,  diğer  µ-opioidlerine 

benzer.  Ameliyat  edilecek,  kafa  içi  basıncı  hafifçe  artmış  hastalarda  başarıyla 

kullanılmıştır

62

.  Diğer  opioidler  gibi  remifentanil  de,  kas  rijiditesi  insidansı  ve 



şiddetinde doza bağlı artışa neden olur. Remifentanilde etki çok hızlı ortaya çıktığından, 

rijidite  gelişme  olasılığı  fentanil  ve  sufentanilinkinden  daha  yüksektir.  Bir  dakikada 

verilen  2  µg/kg/dk  üzerindeki  dozların  rijiditeye  yol  açtığı  bildirilmemiştir.  Sonuçta 

remifentanilin  başlangıç  dozu  bir  dakika  içinde  1  µg/kg/dk’yı  aşmamalıdır. 

Remifentanil  uygulanmasından  sonraki  30-60  saniyede  hipnotik  bir  ilaç  anestezi 

indüksiyonundan  önce  kullanıldığında  rijidite  gözlenmemiştir

63

.  Yalnızca  ağrı  tedavisi 



için  remifentanil  kullanılması  düşünüldüğünde,  infüzyonla  vermek  daha  uygun  olur. 

Bunun  bir  istinası  kısa  süreli  ve  ağrılı  girişimlerdir;  bu  amaçla  1  µg/kg’lık  bir  bolus  1 

dakikada  yoğun  analjezi  sağlar  ve  etki  1-3  dakika  sürer.  Kısa  bir  apne  dönemi 

oluşabileceğinden,  önceden  oksijen  verilmesi  olası  bir  oksijen  desaturasyonunu 

önleyebilir

43,46




15 

 

2.3.7. Farmakodinamik İlaç Etkileşimleri 

Remifentanil  etkisi  çok  hızlı  başlayıp  çok  da  hızlı  kaybolduğundan,  anestezi 

indüksiyonu için kullanılabilir. Bilinç kaybı için hesaplanan ED50 12 µg/kg’dır. Ancak 

20 µg/kg’da bile bazı hastalarda bilinç kaybı olmamış, ayrıca yüksek oranda belirgin bir 

rijidite  gelişmiştir.  Bir  çok  hastada  da  gerçek  sonlanım  noktası  olan  bilinç  kaybını 

belirlemek  zor  olmuştur.  Sonuçta  opioid  duyarlılığında  büyük  farklılıklar  olduğundan 

ve  bu  ilaçlarla  ilişkili  yan  etkilerden  dolayı  yalnızca  opioidlerle  anestezi  indüksiyonu 

kısıtlı  kalmaktadır.  Remifentanil  dozunun  arttırılması,  bilinç  kaybı  için  gereken 

tiyopental  dozunu  %30  oranında  azaltmıştır

52

.  İndüksiyon  için  en  iyi  doz  düzenlemesi 



bir  hipnotikle  bilinç  kaybı  oluşturulduktan  sonraki  30  saniyede  0.5  µg/kg/dk  dozunda 

remifentanil  infüzyonu  başlanmasıdır.  Daha  sonra  endotrakeal  entübasyona  dek 

remifentanil  infüzyonu  bu  hızda  sürdürülür

54

.  Remifentanille  birlikte  her  zaman  en  alt 



düzeyde  propofol  infüzyonu  (80  µg/kg/dk)  ya  da  volatil  bir  anestezik  konsantrasyonu 

(0.3 MAK) da kullanılmalıdır

64



2.4. Bispektral İndeks (BİS) 



Subkortikal talamik çekirdekler tarafından  kontrol edilen ve hızlandırılan, toplam 

eksitatör  ve  inhibitör  postsinaptik  aktivitenin  sonucu  olarak  meydana  gelen  kortikal 

elektriksel aktiviteyi gösteren EEG, aynı zamanda birçok sebeple sedasyon derinliğinin 

de  bir  ölçütüdür.  Bu  elektriksel  aktivite,  sedasyon  derinliği  ile  doğrudan  değişim 

gösterir.  EEG  aktivitesini  etkileyen  sedatif  ilaçlar  bu  etkilerini,  serebral  kan  akımı  ve 

serebral metabolizmayı etkileyerek gösterirler

65



2.4.1. Tarihsel Gelişim 



Sedatiflerin  EEG  değişikliğine  yol  açtıklarının  tanımlanmasından  beri,  anestezik 

dozu  ve  özgül  EEG  dalgaları  arasındaki  belirgin  bağlantı  birçok  çalışmada  rapor 

edilmiştir.  Dijital  teknoloji  ve  elektrik  donanımındaki  gelişmeler,  küçük  ama  göreceli 

olarak  daha  ucuz,  mükemmel  sonuç  kapasitesine,  ameliyathane  ve  yoğun  bakım 

ünitelerinde  kullanılabilecek  EEG  monitörlerinin  gelişmesini  sağlamıştır.  Bu  cihazlar 


16 

 

sinyal  düzenleyici  ‘softwatre’  algoritmle  ham  EEG  içinde  toplanan  yoğun  miktardaki 



verileri azaltmakta ve sayısal olarak karakterize etmektedirler

66



2.4.2. Bispektral İndeks’in Teorik Zemini 

EEG  üzerinde  hipnotikler  ve  sedatifler,  EEG  frekansında  azalma  ve  ortalama 

güçte artışa  yol açarlar. Matematiksel olarak EEG dalga formundan elde edilen bu veri, 

güç  spektrumu  olarak  adlandırılır.  Bütün  güç  spektrumu  genellikle  tek  bir  sayıya 

indirgenir  ve  bu  da  ortalama  EEG  frekansındaki  azalmayı  izlemek  için  kullanılır.  Güç 

spektrum;  median  frekans,  rölatif  dalga  güç,  spektral  edge  frekans  gibi  bileşenlerden 

oluşur

67

.  Kısaca,  EEG  sinyalinin  tanımlanan  periyodu olan  güç  spektral  analiz  (fourier 



analizi),  bir  frekans  fonksiyonu  olarak  faz  açıları  ve  amplitüdlerinin  histogramı  olan 

frekans  spektrumunu  üretir.  Bispektral  analiz;  fourier  analizinin  farklı  frekansları 

arasındaki  faz  korelasyonunu  karakterize  eder.  Faz  korelasyonları  beyindeki  bağımsız 

EEG  ‘pacemaker’larının  sayısıyla  bağlantılıdır.  BİS  bu  faz  korelasyonlarını  sayısal 

olarak  gösterir.  Böylece  BİS’in  kullanımı,  EEG  parametrelerini  tespit  etmekte 

kullanılmak  üzere,  fourier  analizinden  elde  edilen  bilginin  daha  kıyaslanabilir  bir 

tanımlayıcı  olmasına  izin  verir.  Bispektral  analiz,  sinüs  dalga  bileşenleri  arasındaki 

korelasyonları  inceleyen  bir  analiz  metod  olup,  özgül  olarak  bispektral  EEG’deki 

senkronizasyon düzeyini sayısal olarak gösterir

68



BİS, üç analiz adımının kombinasyonu kullanılarak eş zamanlı hesaplanmıştır. İlk 

adım,  hareket,  elektromyografi  (EMG)  veya  elektrokateterle  oluşan  parazitleri  içeren 

segmentleri saniye saniye EEG sinyalinde ayıran ve işaretleyen bir EEG önizlemcisidir. 

İkinci  adım;  önceden  tanımlandığı  şekilde  geliştirilmiş  algoritm  kullanılarak,  seçilmiş 

EEG özelliklerinin kombinasyonu yoluyla hipnoz-sedasyon indeksinin hesaplanmasıdır. 

Üçüncü  adımda;  hipnoz-sedasyon  indeksi,  EEG’deki  baskılanmanın  düzeyini  daha  iyi 

yansıtacak  şekilde  modifiye  edilmiştir.  Baskılanma  oranı;  parazitsiz  verilerdeki  EEG 

yüzdesi şeklinde hesaplanmıştır

69



BİS  1985’ten  bu  yana  geliştirilmekte  olan  kompleks,  tescilli  bir  EEG 



parametresidir.  Bu  EEG  parametresinin  ticari  olarak  elde  edilebilir  şeklini,  beyindeki 

anestezik  etkinin  göstergesi  olarak  1996’da  ‘Food  and  Drug  Administration’  (FDA) 

tarafından onaylanmış olup bu endikasyon için onay almış olan tek cihazdır. Bu oluşum; 

EEG  verilerinin  alınması,  parazitlerin  uzaklaştırılması  ve  spektral  hesapların 



17 

 

yapılmasını içerir. BİS indeksi, zaman alanı, frekans alanı ve klinik verilerden türetilen 



üst düzey spektral alt parametrelerin bileşiminden oluşan kompleks bir indekstir

70

. BİS 



değeri  bir  monitörde  gösterilen  tek  bir  sayısal  değer  olup,  bu  değer  30  saniyenin 

üzerindeki  EEG  kayıtlarından  elde  edilir  (Tablo  2).  Bu  bilgiler  ortalama  her  2  ile  5 

saniye  arasında  kaydedilmekte  olup,  bu  şekilde  BİS  indeksindeki  gereksiz 

dalgalanmalar  önlenmekte  ve  sayılı  bir  BİS  değerinin  devamı  sağlanmış  olmaktadır. 

Aynı  zamanda  sedatif  durumda  ani  değişiklikler  olduğunda  da  BİS  indeks  değeri 

hastadaki klinik değişikliği 5-10 saniye sonra gösterebilmektedir

71



Tablo 2. BİS İndeksinin Elde Edilmesi 



BİS düzeyi 

Klinik durum 

EEG’nin esas özelliği 

100 


Uyanıklık 

Senkronize yüksek frekans aktivite 

60 

Hafif hipnotik düzey 



Normal düşük frekans aktivite 

40 


Derin hipnotik düzey 

EEG’de bir miktar baskılanma  

İzoelektrik EEG 



EEG’de total baskılanma  

BİS indeksinin yorumlanmasında üç temel özellik bilinmelidir; 

1-Kortikal EEG’nin bir kısmı derin yapılardaki aktiviteyi göstermektedir. 

2-BİS istatiksel olarak elde edilmiş bir ölçümdür. 

3-BİS,  beynin  bir  andaki  elektriksel  aktivitesini  ölçer,  belli  bir  ilaç 

konsantrasyonunu ölçmez. 

Alın ve temporal bölgeye uygulanan elektrodu dışında cilt altı iğne elektrodları ile 

de çalışıp EEG sinyallerini algılar. BİS monitörü sinyal kalite indeksi (SQI), baskılanma 

oranı  (Supression  ratio,  SR),  EMG  aktivitesi  ve  ham  EEG  dalga  şekli  hakkında  bilgi 

verir.  Sinyal  kalite  indeksi  EEG  sinyalinin  yeterliliği  hakkında  bilgi  verirken,  yüksek 

değerler daha sinyali belirtir. Sinyal kalite indeksinin %50 üzerinde olması  yeterli EEG 

transmisyonunu  gösterir  ama  pek  çok  çalışmada  sinyal  kalite  indeksinin  %80 üzerinde 

olması  hedeflenmiştir.  SR  önceki  63  saniyelik  periyod  boyunca  EEG’nin  voltaj 

kriterleri  ile  izoelektrik  olarak  saptanan  yüzdeyi  vermektedir.  İzoelektrik  EEG  sinyali 

SR  100,  hiç  izoelektrik  periyodu  olmadığında  SR  0  olarak  görüntülenmektedir. 

Elektromyografik  güç  BİS  yükselişlerine  EMG  etkisini  gösterir.  Örneğin  40-50 

desibelin üstünde olması BİS’te ciddi etkileşime sebep olabilir

72



18 

 

2.4.3. BİS İndeksi 

BİS  indeksi  0  ile  100  arasında  değişen  bir  sayıdır  ve  anestezik  ajan  uygulaması 

sırasında  önemli  klinik  durumlar  ile  koreledir.  100  civarında  BİS  değerleri  hastanın 

uyanık  olduğunu  gösterirken,  0  değeri  izoelektrik  EEG’yi  gösterir.  BİS  değeri  70’in 

altına  indikçe  hatırlama  olasılığı  dramatik  olarak  düşer.  BİS  indeksi  60’ın  altına 

indiğinde hastanın bilinçli olma olasılığı çok düşüktür. BİS indeks değerleri 40’ın altına 

indiğinde  anestezi  etkisinin  EEG  üzerinde  daha  fazla  etkisi  olduğunu  göstermektedir. 

Prospektif çalışmalarda, BİS indeks değerlerinin genel anestezi sırasında 40-60 arasında 

tutulmasının  yeterli  hipnotik  etkiyi  sağladığı  bildirilmiştir

73

.  Yeterli  sedasyon 



düzeylerinde  BİS  indeks  değerlerinin  >70  olduğu  gözlenebilir,  ancak  bilinçlilik  ve 

hatırlama  olasılığı  daha  yüksektir.  Tablo-3’te  BİS  ve  sedasyon  düzeyi  arasındaki 

korelasyon görülmektedir

74



Tablo 3. BİS ve Sedasyon Düzeyleri Arasındaki Korelasyon 

BİS 

Sedasyon Düzeyi 

86-100 


Uyanık 

66-85 


Yüksek sesli uyarana cevap var 

41-85 


Uyaranlara minimal cevap, 

Hatırlama düşük olasılık 

20-40 

Ağrılı uyarana cevapsız derin sedasyon 



<20 

EEG’de supresyon 

Beyin aktivitesi yok 



 

2.4.4. BİS İndeksini Etkileyen Faktörler 

BİS  indeks  değeri  15-30  saniye  önceki  EEG  datasından  elde  edilir.  Bu  nedenle 

ölçümden  hemen  önceki  bir  durumun  göstergesidir.  Klinik  ortamda,  örneğin  cerrahi 

sırasında  kararlı  ve  sabit  bir  ortam  yoktur.  İntraoperatif  BİS  indeks  değerleri  bir  çok 

değişkene  bağlıdır;  beyindeki  anestezik  konsantrasyonu,  analjezi  seviyesi,  cerrahi 

stimülasyon  gibi.  Bu  dinamik  değişkenlerle  BİS  indeksi  tarafından  ölçülen  beynin 

durumu  değişiklik  gösterir.  Yine  de  BİS  indeksi  yüksek  oranda  beynin  bu  yeni 

durumlara yanıtının net etkisini gösterebilir

75



19 

 

BİS  indeks  değerleri  doğal  uykuda  da  düşmektedir.  Fakat  bu  düşüş  propofol, 



tiyopental veya volatil anesteziklerin meydana getirdiği kadar fazla değildir. 

BİS  indeks  değerleri  birçok  hipnotik  ajan  tarafından  meydana  getirilen  azalmış 

serebral  metabolik  hızı  yansıtmaktadır.  Bir  çalışmada  pozitron-emisyon  tomografisi 

kullanılarak  BİS  indeks  değerleri  ile  tüm  beynin  metabolik  aktivitesinin  azalması 

arasında belirgin korelasyon bulunmuştur

76



EEG  ve  dolayısıyla  BİS  nörolojik  hastalık,  ensefalopati,  serebral  iskemi, 

hipotermi,  genetik  olarak  belirlenmiş  düşük  voltaj  durumları,  EMG,  sedasyonun  cinsi 

ile  de  değişebilir

72

.  (Örneğin  ketamin  kullanıldığında  EEG  aktive  olup  BİS  yüksek 



olabilir.) Aminofilin, katekolaminler BİS’i yükseltirken, ses ve ısı etkisi tartışmalıdır

75



2.5. Veküronyum 

Histamin  serbestleşmesine  ve  kardiovasküler  yan  etkilere  yol  açmayan, 

aminosteroid  yapılı,  orta  etki  süreli  bir  nondepolarizan  kas  gevşeticidir.  Panküronyum 

molekülünün  demetilasyonu  ile  oluşan  monokuarterner  bir  amonyum  bileşiğidir.  Bu 

demetilasyon, molekülün asetilkolin benzeri etkilerini azaltır ve karaciğerde tutulumunu 

güçlendiren  yağda  çözünürlüğünü  arttırır.  Veküronyum  kendiliğinden  deasetilasyona 

uğrar. Sonuçta ortaya çıkan metabolitlerin  en  güçlüsü olan 3-OH veküronyum  yaklaşık 

%60  aktiviteye  sahiptir,  böbrek  yoluyla  atılır  ve  uzayan  paraliziye  neden  olabilir. 

Kardivasküler  sisteme  yan  etkilerinin  olmaması  ve  orta  etki  süreli  kas  gevşeticiler 

grubuna girmesi, veküronyumu kalp hastalığı bulunan ve kısa süreli cerrahi girişimlerde 

kullanılmak üzere uygun bir seçenek durumuna getirmektedir

77



 

 

20 

 

3. GEREÇ VE YÖNTEM 

Bu çalışma Eylül 2008 ile Eylül 2009 tarihleri arasında Çukurova Üniversitesi Tıp 

Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı’nda yapıldı. 



3.1. Hastaların Seçimi 

Fakülte  etik  kurulu  ve  hasta  ebeveynlerinin  izni  alındıktan  sonra,  1  saatten  uzun 

sürecek  elektif cerrahi uygulanacak ASA I-II grubu, 3-10 yaş arasında 60 hasta çalışma 

kapsamına  alındı.  Hepatik,  renal,  kardiovasküler,  alerjik,  metabolik,  endokrin 

bozukluğu olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. 

3.2. Preoperatif Dönem 

Hastalar 

cerrahi 

girişimden 

bir 

gün 


öncesinde 

yataklarında 

ziyaret 

edildi.Uygulanacak  işlemler  ebeveynlerine  anlatıldı.Saat  24’ten  sonra  aç  kalmaları 

istendi.Hastalar  operasyondan  30  dakika  önce  ameliyathane  preoperatif    hazırlık 

odasına  getirildi.Planlanan  60  hasta,  bilgisayarda  oluşturulan  liste  kullanılarak  iki  eşit 

gruba ayrıldı. 

3.3. İntraoperatif Dönem 

Çalışmaya alınan bütün hastalar Standart I ve II derivasyonlarında EKG, periferik 

arter  saturasyonu,  noninvaziv  kan  basıncı  ve  bispektral  indeks  monitörizasyonu 

(Drager-Primus  Anestezi  cihazı  monitörü)  ile  izlendiler.  BİS  monitörizasyonu  için 

cildin  alkol  ile  temizlenip  kurumasını  takiben  BİS  sensörü,  fronto-temporal  bölgeye 

yerleştirildi  ve  beş  saniye  süreyle  bastırılarak  cilt  sensör  ilişkisi  sağlandı.  Monitörde 

SQI (Signal Quality Index) göstergesindeki barın onay vermesi sağlandı. 

Tüm hastalarda anestezi indüksiyonu %7 konsantrasyonda sevofluran inhalasyonu 

ile  sağlandı.  Olgulara  kas  gevşekliği  sağlamak  amacıyla  veküronyum  bromür  (0.1 

mg/kg  i.v.)  verildi.  3-4  dakika  sonra  yeterli  kas  gevşekliği  oluşmasını  takiben 

endotrakeal  entübasyon  yapıldı.  Kas  gevşekliğinin  devamı,  veküronyum  bromürün 

aralıklı dozları (0,025 mg/kg) ile sağlandı. Endotrakeal entübasyon sonrasında   ETCO2 



21 

 

30-35  mm-Hg  olacak  şekilde  ve  10  ml/kg  tidal  volüm  sağlanarak  volüm  kontrollü 



mekanik ventilasyon ile ventile edildiler. (Drager- Primus) 

İndüksiyondan  sonra  grup  I’de  anestezi  idamesi  sevofluran,  periferik  arteriyel 

oksijen  satürasyonu  %97-100  olacak  şekilde  %50  N2O  ve  %50  O2  ile  akım  4  lt/dk 

olarak  sağlandı.  Anestezi  idamesi  sevofluran  konsantrasyonu  %0,5-2  olacak  şekilde 

sürdürüldü. 

Grup  II’de  ise  anestezi  idamesinde  0,5  µg/kg  remifentanil  1dakikada 

yüklendi.Daha  sonra  remifentanil  0,25  µg/kg/dakika  infüzyon  hızı  ve  MAK:  %0,5-2 

olacak şekilde sevofluran inhalasyonu kullanıldı. 

Sevofluran konsantrasyonu sistolik  ve diastolik arter basınçları  ve  kalp atım  hızı 

normal  değerlerinin  +/-%20  sınırları  içinde  tutulacak  şekilde  endtidal  sevofluran 

konsantrasyonu  %0,5-2  arasında  titre  edildi.  Grup  II’de  kullanılan  remifentanil   

infüzyon hızı sabit tutuldu. 

Hastalara cerrahinin özelliği  ve  hemodinamik parametreler göz önüne alınarak 5-

15ml/kg/saat dozunda %5 dekstroz %0,45 NaCl infüzyonu verildi. 

Her  5  dakikada  bir  nabız,  sistolik  ve  diastolik  kan  basıncı,  periferik  arteriyel  O2 

saturasyonu, bispektral indeks değeri,inspiratuar ve endtidal sevofluran konsantrasyonu 

ve gözyaşı, terleme, öksürme, ıkınma gibi otonomik yanıtlar takip edilerek kaydedildi. 

Postoperatif  analjezi  amacıyla  1mg/kg  tramadol  cerrahinin  bitmesine  20  dakika 

kala  uygulandı.  Postoperatif  emezisi  önlemek  amacıyla  tüm  hastalara  metoklopramid 

yapıldı. 

Operasyonun  tamamlanmasının  ardından  anestezi  uygulaması  sonlandırıldı.  Kas 

gevşekliği,  prostigmin  (0,05  mg/kg)  ve  atropin  (0,015  mg/kg)  kombinasyonunun  i.v. 

uygulanmasıyla  sonlandırıldı.  Yeterli  spontan  solunum  ve  hava  yolu  reflekslerinin 

varlığı görüldüğünde hastalar ekstübe edildi. 

 


22 

 

4. BULGULAR 



4.1. Demografik Bulgular 

Çalışmaya alınan 60 olgunun tamamı  çalışmayı tamamladı. Demografik verilerin 

benzer  olduğu  ve  gruplar  arasında  istatiksel  fark  göstermediği  belirlendi.  (Tablo  4, 

p>0,05) 


Tablo 4. Olguların demografik verileri 

 

Grup I 



Grup II 

Yaş (Yıl) 

6,6 ± 2,4 

8,3 ± 2,1 

Cinsiyet (K/E) 

13 / 17 


16 / 14 

Ağırlık (kg) 

20,7 ± 4,6 

27,3 ± 7,4 

 

4.2. Operasyona Ait Bulgular 

İki  grupta  operasyon  türlerinin  dağılımı  yönünden  istatistiksel  olarak  farklılık 

yoktu.   ( Tablo 5, p=0,669 ) 

Tablo 5. Operasyon türleri (Olgu sayısı ve % değerleri) 

Operasyon türü 

Grup I 

Grup II 

Çocuk Cerrahi  

16 


14 

 

% 53,3 



% 46,7 

Ortopedi 

11 


 

% 36,7 



% 30 

Üroloji 



 

% 10 


% 23,3 

 

23 

 

4.3. Hemodinamik Değişiklikler 



4.3.1. Kalp Atım Hızı (KAH) 

Tüm ölçümlerde Grup II  (sevofluran+remifentanil)’de Grup I (sevofluran)’e göre 

KAH’  nın  daha  düşük  olduğu  saptandı  (p>0,05,  Grafik  1).  Ancak  30.  ve  35.  dakika 

ölçümlerinde grupların nabız ortalamalarının benzer olduğu görüldü.  



0

20

40

60

80

100

120

140

5

10

15

20

25

30

35

40

45

50

55

60

dakika

sevofluran

sevofluran+remifentanil

 

Şekil 1. Olguların KAH Değerleri 



4.3.2. Sistolik Kan Basıncı (SKB) 

Yapılan  değerlendirmede  SKB  ile  ilgili  iki  grup  arasındaki  tüm  ölçümlerde 

istatistiksel farklılık saptanmadı. ( p > 0,05, Grafik 2 ) 

 


24 

 

100



102

104

106

108

110

112

114

116

5 10 15 20 25 30 35 40 45 50 55 60

dakika

sevofluran

sevofluran+remifent

Yüklə 275,58 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin